| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Haluk Bilginer'e Açık Mektup - Yakıştı mı? Melih Anık Tiyatro sezonunun başlamasına denk gelen şu günlerde Milliyet Sanat Dergisi’nde yayımlanan “ses çıkaracak” röportajı okudum. Gene esip gürlemişsiniz. Maalesef “tekrar olmuş” söyledikleriniz. Ama ne gam! Sizi beğenen ve sizi “totem”leştiren çevreniz, söylediklerinizi değil, verdiğiniz pozlara bakarak güzel ses tonunuzu duyacaklardır, ne söylediğinize aldırmadan. Bense bir zamanlar beğendiğim ses tonunuzu uzun bir süredir “duyamıyorum”, oyunculuğunuzu da “göremiyorum”. Doğrusunu isterseniz yılda bir ortaya çıkıp bence gereksiz olan cümleleri neden kurduğunuzu da anlayamıyorum. Örneğin Asu Maro, Don Juan’daki oyuncu değişikliklerini sormuş. “Sema Çeyrekbaşı’nın rolü Suna Keskin’e verildi. Benim gittiğim gün ise onun yerini Gülen Karaman almıştı, ne oldu” dediğinde siz “Olmayan oyuncularla ayrıldık. Hani bazı ilişkiler vardır olmaz…. Don Juan da bir tane ve hiçbir şeye feda edilemez. Birinin beceriksizliğine feda edilemez. Onun için beceremeyen gider, becerebilen gelir” demişsiniz. Sema Çeyrekbaşı ve Suna Keskin gibi tiyatromuzun saygıyı hak eden oyuncularını bir kalemde karalamışsınız. Size yakıştı mı? “Çünkü ben gerçekten kötü oyunda fiziksel acı çekiyorum. Bu ayıptır. Ben yuhalayarak (oyundan) çıkmak istiyorum” demişsiniz. Ben de sizin oyunlarınızda aynı duyguya kapılıyorum bazen. En son bu duyguya kapıldığım oyun Testosteron’da oyun sonu oyuncuların emeğini alkışladığımı belirttiğim ve de oyun hakkında düşüncelerimi yazdığım için camianızdan yemediğim küfür, hakaret kalmadı, mahkemeye verilmekle tehdit edildim. O oyundan önce de tiyatronuza yazdığım mektuplara KA’dan aldığım cevaplar hep küçümseme tavrı içinde idi. O da sizden öğrenmiş olacak ki “bilgisayar başından değil salondan eleştir bizi. Domatesleri, yumurtaları ben hazırlarım” demiş olmasına rağmen salona domates ve yumurta koyamadı. Yani kendinizde bulduğunuz “yuh” hakkını, düşüncelerini yazarak ya da salonda oyuncuların gözlerine bakarak kullanmak istediğinde, seyircinize vermiyor, aynı tahammülü gösteremiyorsunuz. “Size” yakışıyor mu? Devlet Tiyatroları’nı eleştirirken mangalda kül bırakmıyorsunuz, asıyor, kesiyor, lağvediyorsunuz. DT hakkında kimse bir şey yazmamış size göre. Okumuyorsunuz da… En basiti ‘Google’a sorun. Eminim “şaşıracaksınız” bulduklarınıza! “Sıfır kadro” ile ama sözleşmeli kadrolarla çalışacağınız bir düzeni “buluş” diye önümüze sürüyorsunuz. (Anadolu’nun doğusuna mesela Hakkari’ye Bingöl’e kaç kere turne yaptığınızı da merak ediyorum. DT gitmese siz gider misin?) Düşüncelerinize o kadar inanmışsınız ki kendi tiyatronuzda ne yaptığınıza bakmıyorsunuz, o nedenle her oyunuzda aynı yönetmen, dekor-kostüm, müzik tasarımcısı ve tabi ki siz dahil 21 kişiye ulaşan sigortalı “kadro”yu “göremiyorsunuz”. Tiyatronuza ilginin tansiyonu düşmeye başlayınca siz kolları sıvayıp “baş role” çıkarak seyirciye orada olduğunuzu hatırlatıyor ve dengeyi buluyorsunuz. Nedense o zamanlar bir tv dizinizin başlangıcına rastlıyor, oyun ne olursa olsun siz oynadığınız dizi karakterini sahneye çıkarıyorsunuz! Bu yıl gene devlet tiyatro yardımı almışsınız. “Devlet”siz tiyatro yapamıyor musunuz, yoksa “verdiğim verginin bir kısmını geri alayım bari” mi diyorsunuz ? Beğenmediğiniz bu yardımın tiyatro için yararlı bir hale getirilmesi için ne katkı yaptınız, ne fedakârlık yaparsınız, özel tiyatroları nasıl düzeltirsiniz, söyleseniz bari , DT’na “el atmadan” önce. Türkiye gerçeğini dikkate almadan söylenenler, söyleyen gereğini yapmazsa maalesef yakışıksız olur. Devlet Tiyatroları’nı “meyhanelerde sarhoş olanlar, rapor alanlar, yıllardır hiçbir şey yapmayanlar, oynamak istemeyenler, bana rol vermeyin diyenler” den oluşan bir topluluk diye toplumun önüne atmak size yakışıyor mu? “Gündem”e geleyim diye mi yapıyorsunuz? Gözünüzü DT Genel Müdürlüğü’ne mi diktiniz yoksa umut mu verildi size? “Kimse kapatmazsa ben kapatacağım” diyorsunuz da.. Ah! Bu ne “diktatör” ağzı böyle.. Yakışır mı “sanatçı”ya? Yapmayın.. Hem siz olmasanız kim eleştirecek Devlet Tiyatroları’nı! “Oyun Atölyesi’nde 21 tane sigortalı insan var” diyorsunuz da kaçı sahnede? Yoksa yönetici yardımcısı, gişeci, tercümeye de yardımcı olan garson, dadı, şoför, bahçıvan, güvenlik, aşçı, uşak, hizmetçi, temizlikçi, bekçiden mi oluşuyor bu sigortalı “kadro”? “Parası olsa oyunculuk yapmayacağını söyleyen” Fırat Tanış meslek heyecanını(!) nerden aldı acaba? "Milyon-milyon tl’ler harcayıp, üç temsilde (ve bazen prömiyer yapmaksızın)oyun kaldırıp ödeneklerini hasır altı ediveren, emeğini ve umudunu sömürdüğü ve artık sözleşmeli mi-sözleşmemeli mi ne halt olduğu bile belli olamayan genç oyuncularının "sigortalarını" dahi kurumsal veznelerinde iç-ederekten hastane köşelerinde süründüren” ifadesi ile tiyatro dünyasını bir iki cümlede özetleyen eski oyuncunuz Fırat Tanış şimdi nerede? Sizden ayrıldı, dizi, film çekiyor. “İspanyolca öğrenmek, kilo vermek, spor yapmak ve Amerika'ya gitmek istiyorum” diyen ve otuz yıl sonraki hayalinin “Oyun Atölyesi'nin dördüncü şubesi açılmış; ben de orada sahnedeyim” diye ifade eden Mert Fırat’ın hayâlinin darlığı bir baba olarak beni çok üzüyor, ya sizi? Siz Devlet Tiyatroları kasasından “bol keseden dağıttığınız”(!) ayda 10000 TL’leri vermediğiniz için, Metin Coşkun, Onur Ünsal, Mert Fırat, Emre Karayel, İnan Ulaş Torun, Timur Acar, Tuna Kırlı -yaptıkları tiyatronun geçimlerini sağlayamaması nedeniyle- sinema ve dizilerle hayatlarını idame ettiriyor olmasın! Başkalarına “talkın” verirken kendinize baksanız! Tiyatro(nuz)da çalışanların sessiz feryatlarını duyup, onlar ve onlar gibiler için ne öneriyorsanız bilsek ve de öneriler size yakışsa! “Benimle bir kontrat yapıyorsunuz ama siz kontratın şartlarına uymuyorsunuz, yani bana ihanet ediyorsunuz” diye tarif etmişsiniz tiyatro seyirci ilişkisini. Hatırlarsanız geçmişte sezonu açtığınız oyunun kadrosunu sezon içinde değiştirmiştiniz (Tülay Günal ve Güven Kıraç). Tiyatroda “sözleşme”ler geçerli olsa siz oyunculardan bu kadar kolay “kurtulabilir” miydiniz? Peki ya seyirci ile tiyatro arasındaki “kontrat”? Kadroyu ilân ettiğiniz anda tiyatro ile seyirci arasında “kontrat” yapmış değil miydiniz? Neden o “kontrata” ihanet ettiniz? Sema Çeyrekbaşı, Suna Keskin ile sözleşmeniz yok muydu? Kadroya bakarak bilet alanlara karşı hukuki durumunuz nedir? "Beceremiyen gider" kapsamında "kovdunuz" mu sanatçıları? Ya da bıktırıp bırakmaya mecbur mu ettiniz? Bilet paralarını geri ödemek çözüm olur mu? Seyirci ve sanatçı kontratlarını tek taraflı fesh mi ettiniz? Başkası için neyin doğru olacağını bilen “terzi” kendi söküğünü neden dikemez ve de hiçbir şey olmamış gibi konuşur, yakışık alır mı? “Haluk Bey,Haluk Bey! Babamız ölünce sahneye çıkmak bir Türk tiyatrosu geleneğidir!” diyen bir oyuncu derneği başkanına “İnsan utanır yahu” derken “Tekrar ediyorum herkes k.çımı yesin” diyerek artık sizi hatırlatan bir “haykırışı” okuduğunuzda siz kendinizden utanmıyor musunuz? Bu “ikram”ı kendinize ve topluma nasıl yakıştırıyorsunuz? Ölmüş bir oyuncunun arkasından perde açılmasını “tutmuş bir polemik” olduğu için tekrarlayıp “İnsanlığa yakışır mı?” diye sormuşsunuz. Testosteron başlıklı yazım altındaki camianızın yazdıklarını okuyun ve düşünün, “size” yakışmış mı? Siz, Türkiye’de bir tane daha “böyle iyi” yönetmen bulamıyorsunuz (görünüşe bakılırsa dekor tasarımcısı da, müzik tasarımcısı da..) Türkiye’de birden fazla iyi yönetmen bulamadığınızı söyleyip eldekinin “totem”ini dikmiş (Kaldı ki o çocuğa da yazık oluyor, bu kadar övülünce yanlışını da göremiyor), dışarıdaki meslektaşlarınızı bir kalemde harcamış olmuyor musunuz? Ayrıca Türkiye’de yapılan tiyatroyu bu kadar az mı biliyorsunuz? Yakışır mı size? Yazıyı yazarken bir gazete haberi ilişti gözüme: Sean Penn , Mısır’ın Tahrir Meydanı’ndaki üçbini aşkın kişinin protesto gösterisine katılmış. Eylemciler Mübarek dönemi yasalarının ve olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmasını istemiş. Sean Penn Irak Savaşı’ndan on beş gün önce de Irak’a gitmişti, kendi devletinin işgal ettiği ülkeye. Siz nerdeydiniz, NERDESİNİZ Haluk Bilginer! (Sanat Dergisi’nin içinde “k.çımı yesinler” diyorsunuz.) İngiltere’de filmler çevirmişsiniz, sahneye çıkmışsınız ama Sean Penn’in yaptığını beklemiyorum sizden, ARTIK. Tiyatronun(ve dünyanın) -sizin sıkıştırdığınız dar ve sığ gündem dışında- başka ve daha önemli sorunları var Haluk Bey. Sanatçılar dünyada bunlarla uğraşıyor. Gündem olacaksınız onlarla olun ve kalıcı/yapıcı şeyler söyleyin, örnek olun, ona buna laf sokuşturacağınıza. Yapmazsanız, “dünya müzesi”ne sizden miras diye “k.çımı yesinler“ kalacak, Sean Penn’den kalanların sergilendiği müzenin bodrum katında. Bugün ektiğiniz tohumlar nedeniyle oluşan bu tablo Türkiye ve tiyatrosu tarafından üzüntü ile hatırlanacak. Bugünü kurtarmak için yarınları yok etmeyin Haluk Bilginer, size yakışmıyor. Melih Anık http://melihanik.blogcu.com Not: Haluk Bilginer Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden biri(ydi) ve maalesef “değerini” yitirmek için elinden geleni yapıyor. İşin üzücü yanı kendisinin “totem”leştirilmesine yardım etmekte olduğunun da farkında değil. Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet funda eskioğlu - ( 10/3/2011 ) biz sadece işimizi doğru yapmaya çalışan polemikten ün şöhret den uzak olan devlet tiyatrosu çalışanları polemik yaratıp gündemde olmayı bilmediğimiz için edebimizden ve seyircimize olan saygımızdan susarız...size çok teşekkür ediyorum..gerçekleri o kadar güzel dile getirmiş yazıya dökmüşsünüzki....teşekkürler..saygılarımla... Seval Deniz Karahaliloğlu - ( 10/3/2011 ) Düşüdüklerimi bir bir söylemişsiniz. BU nefis yazının altına imzamı atarım Metin Kılıç - ( 10/3/2011 ) benim haluk bilginer gibi bir tiyatrom yok, ve de ona yönelttiğiniz suçlamaların hiçbiri benim için geçerli değil. ama ben de onun bu yorumunun altına imza atarım. haluk bilginerin bahsettiğiniz yanlışları (bunların yanlış olup olmaması da tartışmaya açık konular) ile belirttiği düşünceyi birbirinden ayırabilmek gerek Abdullah Topal - ( 10/3/2011 ) Bir İstanbul Şehir Tiyatroları çalışanı olarak sayın Melih ANIK ve sayın Funda ESKİOĞLU-nun yazılarının altına aynen imzamı atıyorum. Hiçbir şey düşünmeden canla başla sanatını yapmaya çalışan gündüz provasını yapıp akşam başka bir sahneye oyununa yetişmeye çalışan o kadar çok Şehir ve Devlet Tiyatroları çalışanı var ki bu çalışanları görmezden gelip bu kurumların çalışanlarını kamuoyu önünde --çalışmayan kişiler-- olarak göstermek onların emeğini hiçe saymak değil midir acaba? Bogachan Sozmen - ( 10/3/2011 ) Dahi bir bilim adamı ile maganda bir kuru temizlemeciyi tıpatıp aynı sekilde oynayıp, ülkenin en büyük aktörü olmak istiyorum. 50-100 kişilik bir salonda, medyaya adeta pornografik demeçler vererek köpürttüğüm seyircilerle normal bir tiyatronun bir gecelik seyircisiyle 10-15 gecemi doldurup, -ben kapalı gişe oynuyorum- emek istiyorum. Beğenmediğim devlet yardımı gelebilsin diye güç odaklarına göz kırpıp, onların söylemlerine şehvetle destek vermek istiyorum. Ama benim bunlara zamanım yok. Sevgili ülkemin, çok değerli bir köşesinde DT çatısı altında, güzel insanlara onurlu tiyatro yapmak gibi bir işle meşgulüm. Hem de özel yaşamımdan ciddi bedeller ödeyerek. O yüzden, bu beyefendiye kendinmenusunden bir seçenek sunuyorum: buyursun -......ı yesin- Murat Akdağ - ( 10/3/2011 ) Melih bey, bu son derece isabetli yazınız için sizi tebrik ederim. Szinde belirttiğiniz gibi, Devlet Tiyatroları-nın varoluşu ile ilgili birçok eleştiri yapıldı. Yapılıyor. Hatta o kurumun içinde, o kurumdan kurtulmak isteyenler olduğunu da bilir herkes. Hatta buna, İstanbul Şehir Tiyatroları, İzmit Şehir Tiyatroları, Eskişehir Belediye Tiyatrosu ve Bakırköy Belediye Tiyatrosu-da katılabilir. (Afedersiniz, kurumların adını yalnış yazdım. Asıl yazılışı -tiyatrosu- yerine -memurluğu- olarak geçmeli idi. Neyse) Bütün bu kurumların işleyişi bana görede -türk tiyatrosu-na zarardan başka birşey vermiyor. Ama Haluk Bilginer ve başarısız oyunlarıda tiyatromuza zarardan başka birşey vermiyor. Kime göre? Tabiki benim sanat zevkime göre. (Heralde kimse benden bir açıklama beklemez beğenmediğim sanat eseri için.) Diyorlarki, -tiyatro salonu açtı- efendi, Sakıp Sabancı-nın da açtığı salonlar var. Salon açmak ile iş bitmiyor. İçinde ne yapıyorsunuz o önemli. Yoksa belli bir maddi güç ile herkesin ytapabileceği bişey salon açmak. Ayrıca salon açmadan, orda burada oyunlar yaparak şimdiden -türk tiyatro tarihine- geçmeye aday tiyatrolar var. Yokmu? Demek salon açmadanda oluyormuş. Asıl mesele kafa açmak. Onuda bugüne kadar hiçbir Oyun Atölyesi- oyununda yaşayamadım. Melih bey, Haluk Bilginer-in uslubu, tiyatromuzun güzide isimlerini rencide etmesi, hiç bir oyunuu ilk oyundaki kast ile devam ettiremiyor Halu oluşu, bunlar, bunlar varoluş meselesidir ve kabullenmek gerekir. Haluk Bilginer-i bizden sonraki kuşaklara böyle anlatırız bizde. Neyapalım. Tiyatro camiasında herkesin, -meslek içi olan- herşeyi heryerde anlatılır. Haluk abimizin aktörlüğü anlatılırdı. Şimdi fac,törlüğü anlatılır. Yani ben anlatacağım. Napalım, ortada sanatsal bir faktör olmayınca ne olacaktıki başka? Saygılar Melih bey. Çağlar Ozan Aksu - ( 10/4/2011 ) Haluk bilginer-in kızgınlıkla ifade ettiği eleştirilerini ciddiye almayan,özeleştiri yapmayan,sağduyusuz bezirgan neşriyatını kendine kılavuz edinenler kulak asmadıkları için kurumların kapısına kilit vurulduğu vakit(DT ve ŞT yerel yönetimlere madden ve maanen devredildiğinde) Haluk bilginer olunmaya çalışılıcak.Devlet tiyatrolarının afişlerinde niçin oyuncuların İsim:leri yazılmaz!Çünki sezon sonuna kadar kadro 3 kez değişir değil mi! Sözleşmeliler bölgelerde süper sanat yapıyor ve yaşıyor değil mi?700 kişilik kurumda her sanatcı her sezon çalışıyor değil mi?Birbirini seyretmeyen bölgelerin güruhları çete mantığında birbirini ağırlıyor.Her bölge müdürcülüğe teslim olmuş.Teşkilat meselesi!Son kardo sınavının yedeklerinin atanması torpil ve usüsüzlük nedeni ile açılan dvanın kazanılmasıyla durduruldu!Basına -ahanda çıktı oyun- deyip poz verldikten sora çıkmayan oyunlar nedir?Ödenekli kurumlar dakiler sabah akşam -istanbulda bir dizi- için neler yapmıyor değil mi?Son 10 yılda bu kurumlarda kimler İstifa verdi bi bakın isterseniz,neden istifa ettiklerine?.İçinde bulunulan bataklığın sineklerini ruzgar yaparak kovamıcamızı anlamış olmamız gerekirdi oysa bütün bunlar varken,değil mi! Çağlar Ozan aksu - ( 10/4/2011 ) 2. Körler sağırlar birbirlerini ağırlarken bir düdük tiyatroya gel bir düdük git bir akıllı da çomak sokarsa, ucuz neşriyatlarıyla böyle haşladıklarını düşünür zavallılar:)) Kimseninde kıcında olmaz sanırım kurumlar yerel yönetimlerin elinde ağlarken ve Sanatcılar kütüpanelere müdür olduğunda. O yine Oyun Atölyem var der bence Shakespeare-den bir kolajla... SİNAN YARDIMEDİCİ - ( 10/4/2011 ) elinize emeğinize sağlık . bu yazınızın altına bende imzamı atarım .saygılar - ( 10/5/2011 ) Çok haklısınız kaldı ki tiyatrosunda seçmelere katılmış genç bir oyuncu olarak kulisinde yazdığı onca kutsal tiyatro sözlerine karşı kendisi bir masanın karşısında Işıl kasapoğluyla gelenleri viski içerek seyrediyor olması da ne acıdır değilmi... Gılman Kahyaoğlu Peremeci - ( 10/5/2011 ) Sayın Melik Anık; -Kibirliye kibrini söylemek sadakadan üstündür - denilir.. Boş ve ucuz söylemleriyle ( gündemde kalmak için diye düşündüm) değerini yitiren bu söylemciye en güzel ifadelerle yanıt vermişsiniz.Emeklerinize sağlık.Teşekkürlerimle esenlik dileklerimi sunuyorum Umut Sk. - ( 10/5/2011 ) Çağlar Ozan Aksu ellerine sağlık.. .Yorum yapan Dt sanatçıları, olaylara kurumun içinden baktıkları için bu kadar düşüncesiz olabiliyorlar sanırım, [düşünürken düşüncesiz olmakta buna deniliyor sanırım] bakış açılarını biraz değiştirseler iyi olur. Ve Haluk Bilginerin bahsettiği o sözde sanatçılarada tek kelime edemediklerine adım kadar eminim, çıtlarını çıkartamıyorlardır o rapor alan karaktersizlere. Sn. Murat Akdağ Haluk Bilginer- i gelecek nesillere kötü anlatıcaz diye tehdit ediyor adeta gülerim ben buna. Emin olun siz anlattıkça onlar izleyecekler ve iyiyi kötüyü ayırt edeceklerdir, ve Melih Anık beyefendiyle oyunculuğunuda beğenmiyorlarmış, -7- Şekspir Müzikali ne bilet alın gidin, perde açıldığında kendisi sol tarafta oturuyor ve seyirciye bakıyor olucaktır, sizde ona bakın, ama pantolonuna ayakkabısına falan değil, sadece gözlerine bakın ve utanın ve de lütfen salonu terkedin... Melih Anık la devam edicem, kendisi hakkında pek bir bilgim yok ama sanırım tiyatrosuda yok olsa bile Şırnak, Hakkari gibi yerlere gitmemiştir, ve devlet tiyatrosu Şırnak ve Hakkariye gitti diyor Oyun atölyesi neden gitmiyor diyor, o kadar rahat söylüyorki sanki Oyun atölyesine para havadan gelircesine rahat, eminim DT oraya gittiğinde bilet satamıyor, bırakın bileti ücretsiz bile seyirci bulmakta zorlanıyor olabilir, çünkü insanlar daha okuma yazma bilmiyorlar tiyatro aşamasına gelene kadar 2 3 aşama daha gerekli değilmi sizce?.tiyatro gitmesin demiyorum ama bunu Dt olan bir ülkedeki özel bir tiyatrodan beklemeyin bu saçmalık olur. Şunuda söyliyim Dt orada kesin çocuk oyunu yapıyordur... --- - ( 10/6/2011 ) :)Evet, İstanbul Devlet tiyatroları Ekim ayında 2011 yeni sezon için sözleşmeli oyuncu seçmeleri yaptı Cevahirde,pazardan hayvan seçer gibi...Bunu bilemeyen var mı ?Sorun!İlan vermiş devlet tiyatroları: -DT-oyuncu alınacak-İlanı gören,duyan,duyuran gelmiş :)2500 kişi.Çünki devlet meğmuru kişi başta akıl edemedi -opere,bale,müsizyen ve konservatuar mezunları tercihimizdir-demeyi.2500 kişi ile baş edemeyen yıldızlı -memur-lar pazardan hayvan seçer gibi İnsan ve aktör seçtiler.Tam bir devlet işiydi kuşkonmaz! Kaldı Işıl kasapoğlu kaldı viski bardağı... Melih Anık - ( 10/7/2011 ) Tüm yorumları takip ediyorum,yararlanıyorum. İlginiz ve paylaşımınız için hepinize teşekkür ederim. Keşke herkes kendi ismiyle aramızda olabilse. Saygı ve sevgiler.. esin tursucu - ( 10/7/2011 ) Melih Arkadaşım, yorumunun altına bende imza atmak istiyorum,musade edermisin,sanatsever ve de tiyatrosever olarak Şehir Tiyatrolarının ve Devlet Tiyatrolarının herzaman yanındayım, murat özcan - ( 10/7/2011 ) H Bilginer ve yanında ki sevgili yonetmeni KEMAL bey önce tiyatro stüdyosunun sonunu getirdiler . daha sonra tüm yonetmenleri dışlayıp küstürdüler. ( ahmet leventoglu - ışıl kasapoglu vb ) simdi de dt ya bulasıyorlar ... ne komik bunlar... Çağlar Ozan Aksu - ( 10/7/2011 ) Ben şunu merak ediyorum; 37 yıldır tiyatro sahnesi üstünde yaşayan ve W.Shakespeare Royal Academyi bitiren tek Türk olan Huluk Bilgin-er sizce yalan mı söylüyor?Bu ahmakca bir hayranluk değil elbette.İşini doğru yapan bir adam işini doğru yapamayanları sert bir dille eleştirerek deşifre etti,bu mu sizleri tiskindirdi!Ne yani bu eleştiriler yalan mı?Elinizi vicdanınıza ve anı belleğinize koyun bakalım,yüzleşelim bakalım.Kurum bize bir tek bir çift veriyor diye neden ruhumuzu şeytana satıyoruz.Böyle mi alnımızda ışığı ilk biz hissedicez?Bu güzide kurumlar elbette kapatılmamalı fakat oyuncularda selama utanarak,sıkılarak çıkmamalı.Ayrıca Dramaturgi kurulundan geçen bu oyunlar bu yüzyılın bir şakası mı?Yazar mı yok!Koskoca devlet tiyatrosu Mehmet Ergen,Gani Müjde vs kadar yazar yetiştiremedi mi?Devlet tiyatrolarında kuruldan geçen oyunlar gişenin %40-lık payını birileri(eş-dost) iç etsin diye ok-lenmiyor mu yani! Takımları büyük olanlar İstanbul-da takımları küçük olanlar neden 6+4 yıl bölgelerdeler.Bu yazıyı yazanlar DT-de seçmeye,kadro sınavına girdi mi hiç?Şizoit bir yaklaşımla :) kendilerini kraliyet ailesinden sayan bu amcalar kimlerin dayıları soruldu mu hiç?Perde kapatan,içip zıcan,rapor alıp tv-de sabahlara kadar figüranlık yapanlara,iyi oyuncuları sindiren çetelere,gelecek kuşağa (kuşak: akraba) ne bırakıcaksınız,Maliye bakanlığından sadece 42 asil 30 küsürde yedek kadrosu mu alabildiniz 6 senede,bu sınavıda davaları kaybedip sadece 42-ye mi düşürdünüz,yedekler usülsüzlük sebebi ile atanamayacak,bölge turnelerinde afiş yapıştırmaktan aciz olunucak ve telefonla ordudan asker seyirci çağırıcak bir düdük gel bür düdük git ki hesapta sahne dolu,seyircilerin internet ortamında oyun eleştirilerine bakıp-okuyup mutlu uyanan oyuncu ver mı,birileri abisinin Cumhuriyet ocağına oturup yüzyıllarca kankusturarak kurum mu yönetecek üstelik prömüyerde perde kapattırmışken ki yüzlerce kez rapor almışken,yahu ne oluyor diye soran oldu mu hiç?Kimse sormayacak,ağzını açıp söz söylemicek ve bu devran böyle dönücek sananlar kütüpanelerde müdür olucak!İyi oyuncular her zaman en iyi koşullarda piyasada varolmaya devam edicek.Hiç kimse bu kurumlarda haysiyeti ile emeği ile çalışan kardeşlerimizden,abilerimizden ve ustalarımızdan bahretmiyor zaten.Ateşin düştüğü yer,yanan yer bu kurumu bataklığa sürükleyenlerin kalbine düştü,dahada düşücek kanaatimce.Bir an evvel ahbaplıklarından sıyrılarak ve sarsılarak bu kurumun onutrlu,ahlaklı çalışanları yüksek sesle gerekirse bağırarak bu kurumların hakkını teslim almalıdır.Alamıyorlarsa sarı bıyıklılar defolup gitsinler biz idealistler alırız... Murat Akdağ - ( 10/8/2011 ) Melih bey-in yazısının altına imza atmış sayılırım zaten. Ama müsade ederse, sayın Murat Özcan-ın kısa ve açıklayıcı yazısının altına imza atmak isterim. Ne güzel özetlemiş drumu. Murat bey bunlar daha önce, birde Cihangir Cumhuriyetine sarmıştı hatırlarsınız... Gerçekten komik. Binnaz Ekren - ( 10/17/2011 ) Yazıyı heyecanla okudum. Büyük bir kısmına katılmamak ne mümkün. Tepeden tepeden yapılan nobran söylemler. Popülaritenin getirdiği güçten başka hiç bir sanatsal yaratım ve hak etmeye dayanmayan reklam kaygılı açıklamalardan öteye gitmez bence Haluk Bilginerin saldırışları. Kim cesaret eder bilmiyorum bu kadar net dillendirmeye ama ben yıllardır Haluk Bilginer-e neden -- iyi aktör -- denildiğini anlamış değilim. Bir oyuncu hele hele bir yönetmen olarak kendisini seyrederken müthiş bir sıkıştırılmışlık duygusu ile azap çekiyorum..Son derece basma kalıp ve daima birbirini yinelieyen bir üslup bie diyemeyeceğim zırvalama. Prodüksyonlar farklı ben farklı prodüksyonlarda hep aynı adamı izliyorum. Sadece isimleri değişiyor. O kadar..Devlet tiyatrolarına gelince..Devlet tiyatrolarında bir avuç oyuncu vardır ki..Bana kalırsa Haluk Bilginer-in acilen işi gücü bırakıp tekrar onların asistanlığına ya da çıraklığınaa girişmesi gerekir. Çalışan..işleine aşık..bir avuç insan..FAkat evet ne yazık ki hak vermemek mümkün değil..O kadar da çok parazit var ki oyuncu diyemeyeceğiniz. Çakma raporlarla evinde oturmayı tercih eden. Kendisine görev verilmesin diye binbir mazeret kıvıran..Yine de sorulunca DT sanatcısıyım diyen..Devlet Tiyatrolarının çok ciddi bir revüzyona ihtiyacı var bu kesin! Çünkü ne yazık ki istihdamlarının ancak 5 de biri çalışıyor. Bu da en iyi ihtimalle.. Fakat bu çözmeye değil yaralamaya yönelik burnu havada adeta faşizan açıklamalar değil bir sanatcıya insana da yakışmıyor bence. DT sorununu biri çözecekse bu Haluk Bilginer olamaz kesin! Bence o kendi cep tiyatrosunu doğru dürüst idare etmeye çalışmakla başlamalı işe. Bu işi yapacak bir çok yetkin isim var. selvi doğan - ( 11/1/2011 ) değerli arkadaşlar, haluk bilginerin söylediklerine katılırsınız ya da katılmazsınız bunlar çok önemli değil..ayrıca benim anladığımkadarıyla kendisi devlet tiyatroları kapatılsında dememiş, eğer bahsi geçen röportajı okusaydı buraya yazan arkadaşlar görürlerdi bunu..devlet tiyatroları kapatılsın ulusal tiyatro açılsın, çalışmayan sanatçılar para kazanmasın demiş... melih bey uslubunuzu beğenmedim hiç, çünkü haluk bilginer bu ülkenin en önemli oyuncularından biri, oyunlarındaki samimiyetinden çıkarıyorum bunu, onu izlemenin ne büyük bir keyif olduğunu hatırlatmak isterim size tekrar tekrar....tiyatro binası yapmak, orada yıllardır tiyatro yapmayı sürdürmek, yıllardır haftanın 4 günü oyun oynamak kolay mı ? bütün emekleri ve yetenekleri yok saymak çok yakışıksız ve adaletsiz bir tavır olmuş..sizin dışınızdada haluk bilginere bu röportajdan sonra yöneltilen saldırılarda çok çirkin...dizilerden filmlerden söz açmalar, soytarı demeler vb..yani kimse konuyu tartışmamak üzere söz birliği yapmış gibi..haluk bilginer öyle konuşup hata yaptı diyelim ama sizler ona böyle cevaplar verip daha büyük hatalar yapmışsınız bence..madem ki herkes tiyatroya bu kadar bağlı neden sorunlarını konuşmuyor tiyatronun...hep bir yıkıcılık var herkesin dilinde.. fakat melih bey sizdeki bu haluk bilginer ve onun tiyatrosuna olan düşmanlığı anlayamıyorum, sürekli bu tiyatroyla uğraşıyorsunuz..bizim bilmediğimiz özel bir durum olsa gerek.....mimesis dergisinde ömer faruk bey in yazdığı gibi adamın derdi ortada, siz de magazinel bir söylem geliştirmişsiniz cevap verirken...siz mademki bir tiyatro eleştirmenisiniz bu tür bir dil kullanmadan da saptamalarınızı, olması gereken ama olmayanı yazabilirdiniz..çok sinirli bir dille yazıyorsunuz yazılarınızı bu insan yada tiyatrosu sözkonusu olduğunda..artık haluk bilginer ve tiyatrosu ile ilgili fikirlerinizi merak etmiyorum çünkü her defasında çok önyargılı buluyorum, sürekli kötülüyorsunuz ... bazen beğendiğiniz bazı oyunlara bakıp çok şaşırıyorum, bunu beğenen insan nasıl şekspir müzikalini beğenmez diye..bana tarafli geliyorsunuz haluk bilginer söz konusu olduğunda...ama neden böyle düşündüğünüzü anlayamıyorum..sizin devlet tiyatroları ile ilgili fikirlerinizi merak ediyorum artık; oradaki oyunlar, oyuncular, ya da ne bileyim bir tiyatro insanı olarak oradaki tiyatro problemleri... bunlarla ilgili ne düşünüyorsunuz sizce çözümleri neler? haluk bilginerin saptamalrındaki yanlışlık ne? bence böyle tartışılırsa çözümlenir tiyatro sorunları bana öyle geliyor... ben haluk bilginerin söylediklerine tamamen katılmasamda mimesis dergisindeki ömer faruk isimli beyin yazısını okuyunca kullandığı dili çok takdir ettim, yazısındaki tarafsızlığı ve kendi fikirlerini beyan etmesindeki uslubu çok beğendim...bir sanat eleştirmeninin ve sanatçıların kendi duygularına yenilmelerini hem sanatımız hemde tiyatromuz adına sağlıksız buluyorum..buradaki arkadaşlardan da öyle bir dil bekliyorum..tiyatro bilgisine ve görgüsüne yakışır...sevgiyle kalın hepiniz.. Melih Anık - ( 11/15/2011 ) Selvi Doğan, Yazılarımın altına yorum yazanlardan özellikle Haluk Bilginer’i savunanların “gerçek”liği üzerinde kuşkular duymama neden olan şey, Testosteron başlıklı yazım altındaki uydurma gibi görünen isimlerle yazılmış onlarca yorumdur. -Gerçek- değilseniz bile, size verdiğim cevabın sizinle aynı görüşleri paylaşanlar için de açıklayıcı olmasını dileyerek bu satırları yazıyorum. HB’ye düşmanlık beslemiyorum. Kendimi tiyatro eleştirmeni saymıyorum. Şekspir müzikalinin beni tam olarak tatmin etmese de beğendiğim yanları olan bir oyun olduğunu yazdım. HB’nin ifadesindeki yanlışlıkları belirttim. Ömer Faruk Kurhan yazısı altında yaptığı açıklamada benim konu ile ilgili yazılarımı magazinsel olarak tanımlamadığını açıkladı. Bu açıklamalarım çerçevesinde ve samimiyetime inanarak okursanız yazılarım size başka türlü görünecektir eminim. Ben Devlet Tiyatrosu olmasından, iyi çalışmıyorsa iyi çalışmasından yanayım. HB’nin ifadelerinde pek çok yanlışlık var ama size bir örnek vereyim.(Diğerlerini de yazdım) Bir tv’ye konuştuğunda “Devlet Tiyatroları sanatçıları da meyhane köşelerinde içki içerken Devlet Tiyatroları’nın kapatılmasını söylüyor” diyen HB’nin onlarla beraber kafa çekip -memleketi düzelttiklerini- mi anlayalım yoksa (onlarla beraber değilse) başkasından duyduğunu “süslediğini- mi? Konunun bu ayrıntıda “süslenmesi”nin amacı ne olabilir? Mesleğinde belli bir aşamaya gelmiş bir sanatçı,günün atmosferini kullanarak meslektaşlarını hedef haline getirir ve harcar mı? -Süslemenin- konuya ne katkısı var? Siz, HB’nin Devlet Tiyatroları yerine önerdiği sistemin üzerinde çalışılmış olduğuna mı inanıyorsunuz? İsterseniz benden beklemek yerine HB’ye sorun size bu konudaki hazırladığı raporu göndersin, eğer VARSA! HB’nin özel tiyatrolar hakkında ne düşünüyor, çözümleri neler biliyor musunuz? Bence her ikisi için de hazırlığı yok, zaten HB’nin amacı da gündem oluşturmak, yoksa her sezon başı ortaya çıkıp sonra neden kaybolsun! HB aklına geleni kendi içinde sorgulamadan ağzına geldiği gibi söylüyor. Herkesin dilini “yıkıcılıkla” suçlayan sizden “yapıcı” bir dil beklemem çok mudur? Çağlar Ozan AKSU - ( 5/5/2012 ) Sayın Anık,Haluk bilginer-e verip veriştirdiğiniz gibi bu günlerde de başbakana ve yaveri kültür bakanına verip veriştirmenizi bekliyorum.Oyun atölyesi yerli yerinde kalacak ve ödenekli kurumlarımızın hepsi mollalar tarafından işgal altında şimdi.Haluk Bilginerin eleştirileri sağduyu ile değerlendirilse idi bu gün bize ulusun en büyük vandalı salyaları ile gözü dünmüş bi şekilde saldırmazdı kanısındayım.Sayın ANIK buyrun bu büyük vandala yani başbakanada yazılarınızla cevap veriniz.Tek satır muhalif yazınızı göremedik günlerdir...Haluk Bilginerin cebinde reçete yoktu kabul, e siz bi reçete sunun Ertuğrul ile Recep-e o halde...-Kazanılmış haklardan biz yırttık olan size oldu- diyen sanatçı abilerimizi de kalaylayın yazılarınızda.Sayın ANIK ödenekli kurumların sesinizi duymaya şimdi ihtiyacı var,neredesiniz? |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|