| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Ah Be Babam, Ne Zormuş Erkek Olmak!: TESTOSTERON
Üstün Akmen




Quentin Tarantino'nun, gösterildiği yıl Sundance Film Festivalinde olay yaratan ilk filmi "Rezervuar Köpekleri", bir soygunu merkez alarak sekiz gangsterin psikolojileri üzerinde yoğunlaşan bir kara-filmdi, görenlerimiz mutlaka anımsayacaktır. Joe Cabot (Lawrence Tierney) bir elmas mağazasını soymak için oğlu ve işinin ustası altı “rezervuar köpeğinden” oluşan bir ekip hazırlar, soygun günü en ince detaylarına kadar planlanır, ancak soygundan sonra aralarından birinin polis olduğu ayırt edilince ortalık kan gölüne döner.

Polonyalı senarist, oyun yazarı ve yönetmen Andrzej Saramonowicz’in yazdığı, Neşe Taluy Yüce’nin çevirdiği, Mitos Boyut Tiyatro/Oyun Dizisi arasında geçtiğimiz aylarda yayımlanan “Testosteron”u Kemal Aydoğan yönetiminde Oyun Atölyesi yapımı olarak izlerken, aklıma önce “Rezervuar Köpekleri” filmi geldi. Sonra da 1990'larda Birleşik Krallıktaki tiyatro yazarlığında ortaya çıkan ve şiddet, cinsellik, uyuşturucu, cinayet gibi öğeler içeren in-yer-face akımı kaynaklı oyunları düşündüm. “Testosteron” da, aynı in-yer-face gibi kullandığı dil ve imgelerle seyirciyi şaşırtıyordu.

Dostum Metin Boran da geçtiğimiz salı günü Evrensel’deki “Ramp Işıkları” başlıklı köşesinde pek güzel anlattı, yorumladı, değerlendirdi, ama bugünkü yazımı yazmaya oturmazdan önce: “Olsun, fazlası göz çıkarmaz, okurlar “Testosteron” oyununu hele bir de benden dinlesinler,” dedim. Efendim, Andrzej Saramonowicz’in “Testosteron”unda kargaşa, düğün günü damadın gelinden “hayır” yanıtı alması ve gelinin başka birini sevdiğini söyleyerek (ki o kişi düğündeki herhangi biri olan Tretyn’dir) gidip o “başka birini” öpmesiyle başlıyor. Düğünden sonra toplanılacak olan “restaurant”da, yedi kişi birbirleriyle, yaşamlarıyla ve anılarıyla bir arada kalakalıyorlar. Bu yedi kişi damadın arkadaşı Robal (İnan Ural Torun), baterist Fistach (Emre Karayel), damadın babası Stavros (Metin Coşkun), garson Tytus (Tuna Kırlı), damadın kardeşi hukukçu Janis (Timur Acar), magazin gazetecisi Trtyn (Mert Fırat) ve (aynı zamanda damat olan) kuş bilimci Kornel (Fırat Tanış)’dir Bu yedi karakterin sürtüşmesi oyun boyunca hiç bitmeyecektir. Tümünün ortak oldukları tek nokta, kadın ve kadınlardır.

Kadınları sadece cinsel nesne olarak görürler. Kadınları kullandıklarını savlarlarken söyleşi ve tartışmalar, içkinin de etkisiyle kadınlar tarafından nasıl yönlendirildiklerine dönüşür. Robal bu durumu: “… Örneğin dişi şempanzeler, erkeklerini sırf onların yiyeceklerini çalabilmek için sekse davet ederler” diyerek özetler. Sadece erkeklerin değil, tüm sosyal yaşantının, tüketim dünyasının ve cinsel birlikteliğin bile kadın egemenliğinde olduğunu yedi erkek istemeseler de kavrarlar.

Neşe Taluy Yüce’nin çevirisi tiyatroya özgü sözceleme durumu göz önünde tutularak yapılmış başarılı bir çeviri. Çeviri, oyuncuların bedenlerinden ve seyircilerin kulaklarından iyi geçiyor. Dolayısıyla, çevirmen ve çevrilmiş metin, aracılık işlevini pek güzel yerine getiriyor. Tolga Çebi’nin müziklerinin ve Bengi Günay’ın yeni bir söz, yeni bir ifade biçimi yaratabilmek uğruna emek verdiği kolayca anlaşılan sahne düzeni, üstüne üstlük arka plandaki televizyon ekranlarında “dönen” “Rezervuar Köpekleri” filminden kareler seyircinin oyunun tavrını belirlemesinde mükemmelen yardımcı oluyor. Bengi Günay’ın dekor tasarımı hayal dünyasını, düşleri ve gerçeği, estetiği ve duyguyu, yorumu aktarma; seyirciyi uyarma ve etkileme; görünenle görünmeyeni verme gibi yaratıcı eylemleri fevkalade başarıyla yerine getirmiş. Gene Bengi Günay imzalı giysilere de sözüm yok. Sözüm yok da… Acaba diyorum, düşünüp taşınıyorum… Tretyn, Fistach, Janis, Robal Stavros neden aynı (siyah, ince ve desensiz) kravatları kullanıyor, yanıtını bir türlü bulamıyorum.

Kemal Aydoğan, Andrzej Saramonowicz’in metninin özgün bir sahneyle somutlaştırılan yeni bir yorumu kışkırtmaya izin vereceğini iyi keşfetmiş. Kemal Aydoğan, kendisinin dramatik bir yapının dışında yer alan bir öğe olmadığının ayırtında olan bir yönetmen. “Testosteron”u yorumlarken de biçimini dramaturjik ve sahnesel yapıda olduğu kadar metnin anlamlarında da aramayı savsaklamamış. Aydoğan, Saramonowicz’in karakterlerini (kahramanlarını) oyunsal durumlara girmiş somut kişilikler olarak görmemiş. Çapkın ve at gözlüklü baba; terk edilmiş, kendine sahip olmaya çalışan, ama yapısal olarak fevkalâde fevri kuş bilimci; vurdumduymaz müzisyen; sessiz görünen, ama her erkek gibi söz konusu kendi kadını olunca canavara dönüşebilen magazin gazetecisi; uyumlu, kuşkucu ve duygusal avukat; bilgili, kibar, sakin biyolog ve tipik erkek profili garson Aydoğan’ın yorumunda, uslamlamanın (“muhakeme” anlamında kullanıyorum) ilerlemesini göstermekle yükümlü mantıksal soyutlamalar olarak kullanılmış. Felsefi diyalogun soyut dramaturgisinin edimcileri onlar… Neredeyse ahlaki bir tartışmanın hatipleri… Aydoğan, karakterleri ironik bir biçimde bilerek ve isteyerek çok kodlamış. Yazarın yüksek yazınsal içerikli uzun söz alışverişlerine dokunmazken, onları birbirlerini anlamamaktan yakınan, iletişimin, hatta üstiletişimin kuramcıları olarak öne çıkarmış.

Kısacası başarılı bir oyun sahneye koymuş Kemal Aydoğan. Gel gelelim eleştirmenlik damarım kabardığında, yazılı metinde “Alidja ve Partizanlar” olarak anılan (Sayfa 48) müzik grubunun adını neden “Ermişler ve Günahkârlar” olarak değiştirdiğini anlamadığımı itiraf etmeliyim. Evet, Anthony Horowitz’in aynı adı taşıyan eserinde kötülüğün cazibesi sorgulanır, bizleri lago, Lucifer, Hannibal, Karın Deşen Jack gibi kahramanların nasıl olup da etkilediği araştırılır, seri katillerin cazibesi tartışılır tamam da, müzik grubunun adının değiştirilmesindeki ileti nedir ya da “partizan” sözcüğünü seyircinin kolay algılayamayacağından mı çekinilmiştir, bilemedim. Tretyn’in zaman aralığı olmayan ikinci perdede yaraları bereleri nasıl olup da yok olmuştur merak etmem de, üçüncü perdeyi küçük makaslar atarak ikinci perdeyle birleştirmesini, sahnedeki enstrümanları oyunculara çaldırtarak coşkulu bir finale gitmesini alkışladığımı söylemeden edemem.

Oyunculara gelince: Fırat Tanış için, her şeyden önce eserdeki olayları ciddiyetle algılayıp, ciddi yönlere mizahi açıdan eğilebilen bir oyuncu olarak kutlayacağım. Metin Coşkun, sadece Stavros’u ortaya koymuyor, Stavros’un duyumsadıklarını da seyirciye yansıtıyor. Mert Fırat, diğer karakterlerle bağlantıyı rahatça kurup, Tretyn’in komik gerçeklerinin altındaki dramatik yanı mükemmelen su yüzüne çıkarıyor. Emre Karayel, Fistach’ın içsel yüzeylerini öyle güzel keşfetmiş ki, rolünü bu keşfiyle mükemmelleştiriyor. Timur Acar, İnan Ulaş Torun ile Tuna Kırlı’nın; Janis, Robal ve Tytus ile hiçbir duygusal eksiklikleri yok.

“Testosteron”a kusursuza yakın düzeyde sahnelenmekte olan bir oyun denilebilir mi, deniliyor.

“Testosteron”, hiç kuşkusuz yapım olarak da, yaratıcı kadrosuyla da, oyunculuk olarak da daha sezonun hemen başında öne geçiyor, önde gidiyor.

Böylece: “Bu oyunu mutlaka görün,” dememe de sanırım pek gerek kalmıyor.
(Oyun Atölyesi / Dr. Esat Işık Caddesi, 15 Mühürdar (Moda) - Kadıköy – Telefon: 0216 345 39 39)

Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Gonca Ipek - ( 11/20/2008 )
Merhaba,

Müzik grubunun isminin "Ermişler ve Günahkarlar" olarak değiştirilmesi muhtemelen Oyun Atölyesi’nin daha önce sergilediği "Ermişler ya da Günahkarlar" adlı oyuna bir atıftı..

Testosteron gerçekten de çok güzel, enerji seviyesi yüksek bir oyun.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 706
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Sofrada Canavar Var - Canavar Sofrası (Cüneyt İngiz) - 11/25/2008
  • Vişne Bahçesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/25/2008
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda -Saatleri Ayarlama Enstitüsü- : Bir YANLIŞ Var ! (Melih Anık) - 11/24/2008
  • İstanbul'da Tanpınar Uyarlaması: Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Üstün Akmen) - 11/23/2008
  • İletişim Çağında İletişimsizlik! - Var Mı Sın (Rengin Uz) - 11/22/2008
  • Tiyatroya Devlet Yardımı - Türk Tiyatrosu'nun Politikası (Melih Anık) - 11/21/2008
  • Albay Kuş – Tiyatro Adam (İsmail Can Törtop) - 11/20/2008
  • Burası Dot. Bir Tiyatro Mekanı (Arda Aydın) - 11/20/2008
  • Pambık Prenses (Ali Erdoğan) - 11/19/2008
  • Asiye Nasıl Kurtulur - Bursa Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/19/2008
  • Ah Be Babam, Ne Zormuş Erkek Olmak!: TESTOSTERON (Üstün Akmen) - 11/18/2008
  • Devlet Tiyatroları ölüleri gömdü mü? (Feridun Çetinkaya) - 11/18/2008
  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Rengin Uz) - 11/17/2008
  • İşte Hayat Bu; İşte Tiyatro Bu - Çılgın Dünya - Van DT (Savaş Aykılıç) - 11/16/2008
  • O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise (Meral Arslan) - 11/16/2008
  • Yeni Kuşak Tiyatro'da "Salvador Dali Göndermeleri İçimi Isıtıyor" (Melih Anık) - 11/14/2008
  • Sokak Kedileri (Çocuk Oyunu) (Arda Aydın) - 11/13/2008
  • Dionysos ve "Göz" Teması Işığında Kadın-Erkek-Doğa Hiyerarşisi (Tuğçe Kanbur) - 11/13/2008
  • Gardiyan Oyunu Üzerine (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Nazlı Sevda (Kürşat Ural) - 11/13/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Mektup 2 (Selçuk Uluergüven) - 11/13/2008
  • Sanatın gücü baştan çıkartabilir (Rengin Uz) - 11/12/2008
  • Dikmen Gürün, TEB'in 2008 Onur Ödülü'nü Gerçekten Hak Etti Mi? (Üstün Akmen) - 11/11/2008
  • Cesaret Ana ve Çocukları – Semaver Kumpanya (İsmail Can Törtop) - 11/11/2008
  • Proje : Histanbul (Melih Anık) - 11/10/2008
  • Kırmızı Pazartesi - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/10/2008
  • Ben De Anlamıyorum (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 11/9/2008
  • ALIN SİZE BAŞARILI BİR GARAJİSTANBUL PROJESİ DAHA: HİSTANBUL (Üstün Akmen) - 11/9/2008
  • Bir Boş Zaman Etkinliği: Yok Saymak (Ali Erdoğan) - 11/7/2008
  • Selçuk Uluergüven'den Kamuoyuna Açık Mektup (Selçuk Uluergüven) - 11/6/2008
  • Bu Ülkede Tiyatro Salonu Açmak Suç Mu? (Emre Uluergüven) - 11/6/2008
  • Dinmeyen Alkışlar - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 11/6/2008
  • Tiyatro'da 60 yılı aşan Onur: Gazanfer Özcan (Melih Anık) - 11/4/2008
  • İBŞT'de oyunculuğun önde olduğu bir oyun: İstanbul Efendisi (Üstün Akmen) - 11/4/2008
  • Dünya’nın Sonunu Beklerken (Erdinç Yapan) - 11/4/2008
  • Lüküs Hayat’ın Düşündürdükleri (İsmail Can Törtop) - 11/3/2008
  • Genç bir kadının evrak-ı metrukesi: 4 Artı 4 (Üstün Akmen) - 11/2/2008
  • Teyzesi - İzmir Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 11/2/2008
  • Şehir Tiyatroları Yönetiminin Özrü Kabahatinden Büyük (Feridun çetinkaya) - 11/1/2008
  • Milliyet Sanat'tan Nedim Saban'a Cevap Mektubu (Özlem Özdemir) - 10/31/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..