| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Suçlu Yürekler - Ankara Devlet Tiyatrosu Ahmet Olcay OYUNUN AMACI Oyun bittiğinde izleyicilerden biri diğerine, oyundan bir şey anlamadığını ima ederek, oyunun amacını sordu. Diğeri kendisinin de anlamadığı söyledi . Bu oyunun amacı ulusları ve tiyatrolarını karşılaştırmak. Amerika toplumu ile bizim toplumumuzu ,Amerika tiyatrosu ile kendi tiyatromuzu karşılaştırma fırsata veren oyun, başarılı oyunculukla da izleme hazzını artırıyor. Oyun Amerika’dan kendi toplumumuza bakmazı sağlıyor. Önce Amerika’daki aile sevgisini karşılaştırıyoruz kendi aile sevgimizle. Aile sevgisi ne de farklıymış Amerika’da diyoruz. Onlar aile bireylerini borçlandırarak sevgi oluşturmuyorlar. Gerçekten seviyorlarsa karşıya sevgisini veriyorlar. Karşıdan bir beklenti içine girmiyorlar.Bir nevi bizdeki gibi besleme sevgi içine girmiyorlar.Biz severken sevdiklerimizin borçlanmasını sağlarız. Bize sevgi borcu duysun, karşılığında o da bizi sevsin isteriz. Veya aile bireylerinden birine sevgi vermediğimizde halde, bir gün sevgiye ihtiyacımız olduğunda aile kan bağlarına sığınıp, biraz da duygu sömürüsü yapıp adeta sevgi dileniriz. Suçlu Yürekler’de, oyun, ortanca kardeşi, ne kadar yardım almış olursa olsun borçlu göstermedi. Ortanca kardeş de kendini borçlu hissetmiyor. Üstelik bunların arasında baba yerini doldurmaya çalışan bir büyükbaba da var. Hem de ölüm döşeğinde olmasına rağmen bu büyükbabaya karşı bir borçluluk duygusu hiç gelişmiyor. Çünkü kimse ne sevgi dilenmiş, nede karşılık beklenerek bir kimseye yardım yapılmış.İzlerken çoğumuzun yüreği bu durumdan acımış olabilir.Bizden biri gurbetteyken büyükbabasından yardım almışsa,bu büyükbaba da ölüm döşeğindeyse koşarak büyükbabanın yanına gider. Hele gurbetteki bayansa ve şarkıcılık ideali için gitmiş de hayal kırıklığına da uğramışsa, bu büyükbabanın yanına gidip hüngür hüngür ağlamasını bekleriz.Bunu yapmazsa vicdansızlık ve vefasızlıkla suçlarız.Yoksa biz zavallı mıyız?Hep üzerimizde bir zavallılık hissi var.Bu yüzden yardım elini uzatana karşı bir eziklik, bir mahcubiyet, bir vefa duygusu içine gireriz.Oysa bize dağıtılan ramazan yardımları birilerinin cennete girmesi içindir.Bizi sevdiklerinden değildir.Ama bunu biz bilmeyiz.Bildiğimiz kendimizin zavallı oluşudur.Bize uzatılan el nereyi işaret ederse oraya gideriz.Bunu yapan ülkenin düşmanları da olsa görmeyiz.Gemimiz yavaş yavaş batacak olsa da görmeyiz.Nasılsa gemi bizim değil der geçeriz.Yeni gelen zenginlerden daha çok yardım umarız.Gelecek geminin daha lüks olacağını hayal ederiz. Amerika bu yüzden mi batmıyor? Kimseye karşı kendini borçlu hissetmiyor. Babası da dedesi de kız kardeşleri de olsa kimseye karşı kendini borçlu hissetmiyor. Bağımsız kalıp kendi iradesiyle hareket ediyor. Ortanca kız kardeş yerlerde sürünme durumunda bile aman dilemiyor. Şarkıcılık ideallerinden uzaklaşıp yerleri silmek zorunda kalışında bile kibir yapıp ailesinden aman dilemiyor. Onu borçlandırma amacı taşıyan mektuplara bırakın cevap vermeyi, mektupların kapağını bile açmıyor. Kim bilir biz bu durumda nasıl da mektuplara sarılır salya sümük ağlardık. Biz zavallı mıyız? Zavallılar çok ağlar. Büyük kız kardeş uzun süre sevdiği insana karşı direnip onun sevgisine karşılık vermiyor. Bunu karşıya değer verme adına yapıyor. Bu değerin kendine zarar verdiğini anladığında ise kendine saygı duyup tavrını değiştiriyor. İki tarafın rızasına dayalı yeni bir ilişki gelişiyor. Bu durumda biz olsak belki bencil, belki hileci davranırız. Biz zavallı mıyız? Her iki durum da zavallılıktan kaynaklanır. Bağımsız duran insan tıpkı ortanca kız gibi olur.Ölüm döşeğindeki büyükbabaya bile duruşunu korumak adına rest çekebiliyor.Kesinlikle vicdansız olmayan bu karakter,vicdana gerek kalmadan yaşanabilecek bir düzeni temsil ediyor. En küçük kız kardeş ise ne büyük ablası gibi etki altında büyüyor ne de küçük ablası gibi bağımsız duruşu seçebiliyor.. Cinayete teşebbüs ederek içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmaya çalışıyor. Çıkmaz daha da derinleşince intihara baş vuruyor. Sanki tam bizi gösteriyor Büyük abla muhafazakarlığı temsil ediyor. Doğarken bulduğu kuralları korumaya çalışan karakterimiz mutsuz ve de umutsuz. Sonunda bedeninin çağrılarına uyuyor.Uymasa koca bir atmosferi kirleteceğini düşünüyor. Bizim de bir takım bocalamalar içinde olduğumuzu düşünenler vardır. Gidişatımızın bu topluma benzemeye doğru gittiğini söyleyenler vardır. Merdivenleri üçer beşer çıkan biz, Onlara benzedik derken onlardan daha fazla sorunu barındırdığımızı bilmemiz gerekir. Unutmayalım ki bu oyunda karakterlerimiz dönüştü. İnsanlar, bir doğru insanla rotalarını değiştirebildiler. Onların hastalıkları bizdeki gibi yığınla değil. Üstelik biz bedenimizi tanımıyoruz.Çoğumuz sorulduğunda kalbini yanlış yerde gösterir. Bu üç bayanın temsil ettiği sistem karışık değil. Gözden kaçan bir arıza baş gösterdiğinde sistem kendini onarabiliyor. İzleyiciye, insanın sistemi hiç de karışık değilmiş mesajı veriyorlar. Oysa biz kendimizi ne kadar karmaşık görürüz.Çünkü daha kalbimizin yerini bilmeyiz. Bu kadar şeyi Türk oyuncu olarak ortaya koymak kolay değildir.Çok uzak bir ülkenin insanını oynamak, yeteneğin ötesinde şeyler ister.Oyuncularımız bunu başardılar.Böylesine başarılı oyuncuları izlemiş olmak büyük bir şans diye düşünüyorum. En küçük parçasına kadar dekora pastel renkler hakimdi.O kadar pastel renk içinde parlak renkteki masa örtüsünün neyi simgelediğini ne kadar düşündümse de bulamadım.Oyunun resimlerini incelediğimde bu örtünün olmadığını gördüm. Sanırım sadece Antep’te bu masa örtüsü kullanılmış. Başarılı oyunculuğa ,başarılı dekora,başarılı müzik ve başarılı ışık eklenince oyun kendimize uzak açıdan bakmamız adına başarılı bir örnek. Suçlu Yürekler Yazan: Beth Henley Çeviren: Aclan Büyüktürkoğlu Yöneten: Aclan Büyüktürkoğlu Yönetmen Yardımcısı: Nesrin Üstkanat Dekor Tasarım: Hakan Dündar Giysi Tasarım: Esra Selah Işık Tasarım: Zeynel Işık Asistan: Çağman Pala Sahne Amiri: Recep Özbek Kondüvit: A. Serhat Çetin Işık Kumanda: Metin Çatma Suflöz: Sibel Boztaş Rol Dağılımı: (Sahneye çıkış sırası ile) İpek Çeken, Serpil Gül, Adnan Erbaş, Elvin Beşikçioğlu,Berna Konur, Eren Oray Ahmet Olcay Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet mervenur - ( 12/3/2008 ) tiyatronuzu izledim cok beyendim herkese teşekkürler fahriye - ( 2/9/2009 ) çok beğendim oyununuzu hatta 3.kez bu cumartesi gidicem aynı oyuna selda - ( 10/31/2009 ) ben öyle sizin söylediğiniz gibi kendimizi zavallı görmüyorum aslında onlar zavallı bireysellik adına birbirlerinden uzaklaşmışlar.oyun güzeldi ama... emel - ( 10/31/2009 ) çok begendim mutlaka izleyin ufuk - ( 2/17/2010 ) kırıcı olmak istemem ama ben hiç beğenmedim, çok da sıkıldım ayrıca. oyunculuklar çok güzel ama konu ve olaylar çok sıkıcı. didem - ( 2/23/2010 ) çok güzel bir oyun.. tüm tiyatro severlere izlemelerini tavsiye ederim.. oyuncuların hepsinin de performansına diyecek yoktu ama herzamanki gibi ipek hanım bambaşkaydı.. insan her rolu bu kadar benimseyerek mi oynayabilir mi?? bkz: ipek hanım =)) |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|