Pera Güzel Sanatlar'da Öğrenci Olmak
Yurdagül Yurtseven
Yıllar önceydi… Tek kişilik sıralarda kimi zaman yan sınıftan gelen Rodrigo’nun Aranjuez melodisine kulak vererek dersin içinde kayboluyorduk. Sanatın özünü, olgusunu kavramaya çalışıyorduk. Örneğin şimdiye kadar dilimizi nasıl da yanlış konuştuğumuzun şaşkınlığına kapılıyorduk. Harflerin hakkını vermeden kelimeleri nasılda yanlış söylüyormuşuz. Sadece tiyatro için değil bütün sanat dalları için ve iletişim için ne kadar da önemliymiş dilimizi Turkche gibi değil de Türkçe gibi konuşup, yazabilmek… Ve her kelimenin, cümlenin duygusunu yansıtabilmek… Dilimizi yabancı kelimelerle süslediğimizi sanıyoruz fakat kirletip yok ettiğimizin ne kadar farkındayız…
Pera Güzel Sanatlar Okulu’nda sanatı öğrenirken bir yandan da sanatçı ruhunu öğreniyor ve siz de farkında olmadan onlardan biri oluyorsunuz ta ki herhangi bir topluluk içindeki sohbetinizde karşınızdakiler sizi hayranlıkla dinlediklerinde ya da yazdıklarınızı okuduklarında anlıyorsunuz.
Karlı ve soğuk bir Şubat gününde teneffüsün boşluğundan faydalanıp üzeri hafif tozlanmış piyanonun kapağını açmıştım. Hiç kimse yoktu sınıfta. Hayatımda ilk kez dokunuyordum piyano tuşlarına… Önce bemol Do’ya bastım ardından diyezler… Sonraysa güzel bir melodi çıkmıştı ortaya… Karlı kayın ormanı ve Sürgün ardından Renee & Renato’nun Save your love my darling, save your love şarkısı…
Başımı kaldırdığımda bir kaç arkadaşım ve öğretmenim şaşkınlık içinde beni dinliyorlarmış meğer… Her ne kadar “devam et…” deseler de o anki sihir kaybolmuştu sanki...
Yine Şubatın bir gününde Grup Eylül’den Yasemin’le karşılaşmıştık merdivende. Sırtında gitarı, yüzündeki gülümsemeyle selamlaşır sohbetimize hep sanatı katardık... Keşke yine bir araya gelseler ve güzel bir albüm yapsalar… Yeter ki yapsınlar, mezzo-soprano sesimle eşlik ederdim bende söyleyecekleri o güzel türkülere… Tıpkı eskisi gibi…
Çemberimde gül oya…
Gülmedim doya doya…
Ya da,
Kirvem bu yıl bu dağlarda aman…
İşte böyle… Pera Güzel Sanatlar'da sanatı öğreniyor hayata hep bu yönden bakıyorsunuz.
Bir ülkede dinden çok dile, eğitime, sanata ve spora önem verilmeli aslında.
Hayatımızı yaşarken, her konuda özentilikten kaçınıp daha çok dilimiz konusunda özenli olmalıyız oysa.
Aylin - ( 2/7/2009 )
Kendisi her ne kadar amatörüm dese de aynı zamanda iyi bir fotoğraf sanatçısıdır. Geçtiğimiz yıl Raindance film festivalinde Mike Figgisin projesine bilerek aykırı davranmış İstanbul konusuyla Türkiyeyi adıyla ve fotoğraflarıyla en iyi şekilde temsil etmiştir. Ve sonraki uluslararası fotoğraf yarışmalarının konusunun İstanbul olmasına sebep kişilerden biridir. Aldığım duyumlara göre yakın tarihi anlatan bir senaryo yazdığını fakat vazgeçip romana dönüştürmeye karar vermiştir. Ben sabırsızlıkla bekliyorum… Sevgi - ( 2/6/2009 )
Ben de Pera mezunuyum. Bu okuldan çok ünlü sima çıkmıştır. Hatta Erhan hoca birgün Yurdagülün yazılarını bize okumuştu fakat kimin yazdığını söylememişti. Biz de ünlü tanıdık birilerinin adını söylemiştik. Sonra öğrendiğimizde hepimiz onu tebrik ettik. Çok zeki, duygusal, hümanist mükkemmel biridir. Bir keresinde sınıfta Yılmaz Güneyin tartışıldığı bir müzakere yapıldı. Herkes bişeyler söyledi o hep sustu ve sonunda bir cümleyle konuya noktayı koydu. Ayrıca her gün bir dilim frambuazlı pasta yerdi. Yine de hep zayıftı biz çok gıcık olurduk o yüzden. Yiğit - ( 2/6/2009 )
Mükemmel çok etkileyici, okurken sanki aynı şeyleri ben de hissettim. Gelecek vaadeden mükkemmel yazarlardan biri olacak gibi. Kendisinin hayranlarından biriyim... Turabi - ( 2/5/2009 )
okurken dinlendigimi hissetim, hakikaten yazmak zor bir sanattir hepimiz dusunur hepimiz yazariz ama herkes bu kadar kolay dugularini kagida dokemez okuyucuyu etkileyemez ne denir bilmiyorum agzina saglik diyecektim ama galiba kalemin dert gormesin demek daha dogru olur
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...