| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Çıkmaz Sokak Dündar İncesu İnsan kavram/kavramlar kuran ve bunu/bunları kendisi gibi olanlara ileten- iletme eğiliminde olan; dünyasını bu kavramlara göre oluşturan bir varlıktır. Bilgi dünyası yaratma, gerçekleştirici, eylemde bulunan gibi üç alan dışında da düşünme ve dilden oluşmaktadır. Düşünme ve dil tümüyle insana, somut olarak tek tek insanlara bağlıdır. Düşünme bir işlev olarak tek insan tarafından gerçekleştirilir. Yargılama gücü düşünme gücüdür. Düşünmek, kavramlarla bilmektir. Yargıların belirleyici olması salt anlığa ilişkin kavramlar ve bunlar arasındaki bağların çözümlenmesidir. Yargıların algı yargısı mı yoksa deneysel yargı mı olduğu konusunda belirleyici olan da yine salt anlığın kavramlarıdır. İnsan var olduğundan bu yana kendisini bir çeşit ifade edebilme uğraşının içinde bulmuştur. İletişim gereksinimini; resim, heykel, şiir, roman, öykü, oyun, sinema, televizyon, bilgisayar gibi birbirinden farklı kendini ifade edebilme biçimlerini ortaya çıkarmıştır. Bunların dışında çeşitli spor dalları, savaş oyunları yanı sıra, bir de istediğini kabul ettirme esasına dayalı “ işkence” eylemi vardır. Zor kullanarak, çok çeşitli metotlar uygulayarak insanın insana kimi doğru bulduklarını dayatma macerasıdır ve bu insanlık kadar eskidir. Hiçbir din ve hiçbir inanç, bu karmaşık dayatma mekanizmasını engelleyememiştir. İşkence yapan, uygulayan her zaman kendini haklı gösterecek nedenlere sahip olduğunu ileri sürmüş ve işkencenin vazgeçilmezliğini savunmuştur. Haklı olduğunu düşündüklerine karşı akıl almaz işkence metotları denerken, burnu kanayan çocuğuna dayanamayıp gözyaşı dökebilmiştir. “Bana işkence edene benim de işkence etme hakkım doğar” Tuncer Cücenoğlu’nun “ ÇIKMAZ SOKAK” adlı oyununda bu irdelenmeye çalışılıyor. Oyun 1980 de yazılmış. İlk gösterimi 17 Mart 1986 da İstanbul Sanat Tiyatrosunda Oben GÜNEY, 1987 de Ali TAYGUN yönetiminde Dormen Tiyatrosunda,1989 da Yusuf KURÇENLİ yönetiminde ışık Tiyatrosunda ve daha sonra 100 ü aşkın amatör tiyatroca sergilenmiş. Panayot ABACI çevirisi ve Hara KLADUHU yönetiminde faşist cuntanın yönetime el koyduğu 20 Nisan 2002 de Yunanistan’da gösterilmiş. İşkence; bir kimseye, bir canlıya maddi ya da manevi olarak yapılan aşırı eziyet olarak tanımlanırken “ eziyet”i de aşırı güçlük ve sıkıntı olarak açıklıyor sözlükler... Buradaki sıkıntı ve yorgunluk vermek, acı vermek, canını yakmış olarak anlaşılıyor. Mazlum KİPER’in yönettiği “ ÇIKMAZ SOKAK” 1 Ekim 2009 da 2009-2010 sezonu oyunlarından. Hümay GÜLDAĞ, Erhan ÖZÇELİK, Aslı NANCI’ nın rol aldığı oyun 2 perde. Giriş ve gelişmenin çok hızlı bir tempoda geçtigi ilk perdenin sonunda “Spanos” un “avcı” iken “av” olması tam zirvede kesiliyor. “ Uzuuuun” bir aradan sonra 2. perde başlıyor. Tansiyonun tekrar zirveye ulaşması bu “uzuuuun”ara nedeniyle sekteye uğruyor. 2. Perdede Hümay GÜLADAĞ’ın ( Celika- Angelika) jest ve mimiklerindeki abartılı “külhanbey” tavrı dikkatlerin dağılmasına neden oluyor. Sözlerinin ağırlığını yitirmesine yol açıyor. İşkencecinin “karikatürize” edilmesini çağrıştıyor. Önce işkenceye uğrayanın sonra koşullar değişince çektiklerinin acısını çıkarmaya çalışan bir “zulüm makinasına ” dönüşmesi, “ av “ iken gördüğü zulüm ve acının aktarımı ile dengelenemiyor. Aslı NARCI ( Lilika) ve Erhan ÖZÇELİK ( Spano) Dünyanın herhangi bir ülkesinde geçen ama “ isim isme – suret surete benzer” bize hiç de yabancı gelmiyorlar. Öfke- kin- intikam- işkence dörtgeninde sürekli “kin ile öfkenin” yer değiştirmesine karşın “ intikam ile işkencenin “ sabit durumda “ sinik” kalması oyunun dengesinde bir “arıza “ yaratıyor. Seyircisinin “otuzaltı kısım tekmili birden” TV dizisine koşullanmış bir yapıda olması , bu alışkanlıklarının beklentileri oyunun ilk perdesinden sonra verilen “uzuuuun “ aranın süre olarak anlaşılamaması, “klasik” bir “son” olmayışı çıkışta seyircilerin o “göstermeci- anlatıcı” dengesindeki hazımlarını zorlamakta. “ hazımsızlık” nidaları işitilmesine neden olmakta. Ne “ av” nede “avcı” olmak işte bu belki .... Dündar İncesu Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Pınar - ( 11/6/2009 ) Dündar bey yazıonızı çok beğendim.Benzer duygularla izleidm.Birde her ne kadar -Dünyanın herhangi bir ülkesinde geçiyor- olsada arada verilen birkaç rakamın birebir biizm ülkemizle örtüşüyor olması dikkatimi çekti. Necla GENCER - ( 11/9/2009 ) Oyuncularin performansi harikaydi. İliklerimizde hissettik yasananlari adeta. GUlcin - ( 3/23/2010 ) Bence dekor tasarimi ve ozellikle araya giris ve bitiris sirasinda dekorcularin sahneye girmesi, perde kapanmadan dekor yapilmasi bana cok itici geldi. Ayrica 2. perdedeki Angelika karakterinin kabadayi tavirlari cok gereksizdi. Begenmedim... |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|