| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ne Tuhaf Ki Dünyada Bunları Bilenler Çok... Hüseyin Köroğlu Merhaba dostlar, hepinize sevgiyle MERHABA… Benim için yoğun bir dönem başlıyor. Bir yandan provalar ve oyunlar, bir yandan dizi çekimlerinin yoğunluğu… İşte bu koşuşturmalar içerisinde iken bir negatif, bir de pozitif anlamda iki perde kapandı tarihin tozlu sayfalarında. Aslında hepsi de hayatın acı-tatlı gerçekleri… Her şeye rağmen hayat devam ediyor… Son olarak Kadir İnanır’la İpsiz Recep dizisinde kamera karşısına geçmişti. Sevgili Nihat Nikerel ağabeyimizi, duygu yüklü, adam gibi bir adamı, kıymetli bir sanatçıyı daha sakladık dostlar. Sinema ve dizi oyunculuğunun yanı sıra yazarlık kimliğiyle de dikkat çekti Nihat ağabeyimiz. O kadar alçak gönüllü idi ki, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde İletişim Bölümü’nde öğrenim görüyordu ve aynı zamanda üniversitede hocalık da yapıyordu. Son olarak Kadir İnanır’la İpsiz Recep dizisinde kamera karşısına geçmişti. Pazartesi günü toprağa verildi Nihat ağabeyimiz. Köprü, Zerda, Deli Yürek: Bumerang Cehennemi, Aynalı Tahir, Manisa Tarzanı, Şaban Askerde, Süper Baba, Başka Olur Ağaların Düğünü, Belene gibi birçok film ve dizilerde de roller aldı, insanlara ayna tutmaya çalıştı kısacık ömründe… Yazarlık yönü de çok güçlüydü. "Aralıktı", "Yalansız Yalnızlığım" ve "Ay Zamanı Zalımca" adlı kitapları da bulunuyordu. Uyumak için yattı sıcacık yatağına, hala uykuya devam ediyor… Ne yazık ki, çoğu sanatçımız da tıpkı Nihat ağabeyimiz gibi zamansız bir şekilde birer birer yitip gidiyorlar arkalarında koskocaman bir dünya bırakarak. Bu dünyanın farkında olanlara, insan emeğinin en önemli ürünlerini bırakarak gidiyorlar… “Şaban Askerde” dizisinde birlikte çalışmıştık Nihat ağabeyle. Çok kıymetli anlar paylaştık onunla… Önce Kemal Sunal ağabeyimiz, ardından sevgili Yaman Tarcan, şimdi de Nihat Nikerel ağabeyimiz ayrıldı aramızdan “Şaban Askerde” dizisinden... O da bu dünyadaki perdelerini kapattı… Uyumak için yattı sıcacık yatağına, hala uykuya devam ediyor… Yolun ışıklı olsun Nihat ağabeyciğim… Bir gün sana “Ce-eeee…” diyeceğim nasıl olsa… Son gece yaklaştıkça açıkçası içimi bir hüzün kaplamaya başladı. Evet dostlar, şimdilik bir başka perde daha kapandı. Bu da pozitif anlamda kapanan perdemiz. Her geçen yıl kıymeti daha çok anlaşılan, K.K.T.C.’de sanatın değerini daha da yükseklere taşıma çabası içindeki “Kıbrıs Tiyatro Festivali” de 26 eylülde perdelerini, 8. kez “Ve Perde” demek üzere kapattı. Her geçen yıl seyircinin ilgisi olağanüstü bir şekilde artmaya başladı Kıbrıs Tiyatro Festivali’ne karşı… Festivalin 26 eylül akşamı son gecesi idi. Son gece yaklaştıkça açıkçası içimi bir hüzün kaplamaya başladı. Çünkü geçen yıl, tarihte ilk kez, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve İ.B.B. Şehir Tiyatroları ortak bir projeye imza attılar, oyunun adı da “Canavar Sofrası” idi. Bendeniz de yönetmeni idim oyunun. Ama nedense sofrada birlikte yemek yemek varken, herkes canavardan korktu her halde ve dönemin Şehir Tiyatroları yönetimi, İstanbul’da henüz “ÜÇ HAFTA” perde açmış bir oyunu, tarihin tozlu sayfaları arasına gözünü kırpmadan gönderiverdi. Neden? Neden? Neden? Niçin? Nasıl yani! “Televizyonda gördüğünüz operasyonlar, savaşlar gerçek, film değil.” Aylarca, hem Lefkoşa Belediye Tiyatrosu çalışanları, hem de İ.B.B. Şehir Tiyatroları adına görevli sanatçı ve teknik ekip, yani bir bütün olan tüm “Canavar Sofrası” ekibi, tarihte bir ilki gerçekleştirmenin heyecanı ve inancı içinde, sıcaklığın zaman zaman 45-50 dereceleri bulduğu şartlarda provalar yaptık. Oyun, geçen yıl düzenlenen 6. Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin kapanış oyunu olarak olağanüstü bir ilgi altında “Ve Perde “ dedi. Yönetmen olarak ben, yine bir ilkin peşinde koştum tüm ekip arkadaşlarımın desteği ile. Oyunda seyircinin görmediği alanları, sekiz tane canlı kamera desteği ile donatarak, “Televizyonda gördüğünüz operasyonlar, savaşlar gerçek, film değil.” cümlesinin altını kalın harflerle çizerek, bir ilki daha gerçekleştirdik benim için bir mabet olan kutsal tahta üstünde. Vahe Katcha'nin yazdığı oyun da, inanılmaz bir şekilde hizmet ediyordu bu düşüncemize… O kutsal tahta üstünde, sahnede karşımıza çıkın, masa başında ahkam keserek değil… Sonuçta dostlar, sebep ne olursa olsun, ortada bir tiyatro faciası olmadığı gün gibi ortada iken, hala cevabını alamadığım, hala cevabını bulamadığım koca bir soru olarak içimde yaşamakta oyunun neden ve niçin kalktığı? Yazık oldu onca emeğe… Bu kararı verenleri, Allaha havale ediyorum… Bunca emeği çöpe atanları tiyatro sanatı adına kınıyorum… Yattıkları yataklarda bu kararı aldıktan sonra nasıl uyuyorlar acaba? Bence yakıştı… Üç hafta perde açmış böyle bir oyunu yok etmek, konuşunca mangalda kül bırakmayanlara yakıştı mı? Bence bu da yakıştı… İstanbul’dan giden sanatçı arkadaşlarım günlerce ailelerinden uzak kaldılar. Ben küçücük kızımı, eşimi aylarca göremedim tüm arkadaşlarım gibi. İlerde kızım Alara’ya bunun hesabını nasıl verecekler? Beyler, yönetici olmak başka şey, kişisel hesaplar peşinde koşmak başka şeydir değil mi? O kutsal tahta üstünde, sahnede karşımıza çıkın, masa başında ahkam keserek değil… YAZIK… Çok yazık… Biz hancıyız dostlar, yolcu olanlar düşünsün! 7. kez yapılan bir festivale de, bakanlığın 2. kez katkı koyması hem çok anlamlı, hem de çok düşündürücü tabii ki… Her şey bir tarafa, Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin gerçekleşmesi için emek harcayan, festivale katılan İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nı, Dostlar Tiyatrosu’nu, Konya Adana, Sivas Devlet Tiyatrosu’nu, Tiyatro Pera’yı ve Kıbrıs Rum tarafından Satirigo Tiyatrosu’nu, sanatçılarını ve tüm çalışanlarını can-ı gönülden kutluyorum. Özellikle değerli ustalarım Yaşar Ersoy ve Osman Alkaş’ı, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Müdürü Kıymet Karabiber’i, tüm Lefkoşa Belediye Tiyatrosu çalışanlarını ve tabii ki, tüm olumsuzluklara rağmen bu festivalin yapılması için gerekli kararı alan Lefkoşa Belediyesi Meclis Üyelerini ve başkan Cemal Bulutoğulları’nı da ayrıca kutluyorum. K.K.T.C. Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Sayın Ersan Saner’e de, en kritik zamanda festivalin hayat bulması için katkı koymasını alkışlıyorum bir tiyatrosever olarak. 7. kez yapılan bir festivale de, bakanlığın 2. kez katkı koyması hem çok anlamlı, hem de çok düşündürücü tabii ki… Bakın Shakespeare, o büyük deha 129. sonesinde neler anlatıyor, anlayana… Acıkan kösnü, ruhu yıkıp geçer boşuna Utanç mezbelesinde; zevk alıncaya kadar Yalancıdır, kalleştir, susar kana ve cana, Azgın ve korkusuzdur; haindir, sert ve gaddar, Ama keyif sürünce birdenbire tiksinir: Delice istediği, öksesine girdi mi Nefret eder delice; sanki yutmuş gibidir Yutanları çıldırtsın diye konulmuş yemi; Hem kovalarken çılgın, hem ele geçirilince, Delirir elde etti, edecek diye güya, Yaşanırken mutlu da, üzgün sona erince, İlkin sevince çağrı, sonra bomboş bir rüya. Ne tuhaf ki dünyada bunları bilenler çok; Cehenneme götüren cennetten hiç kaçan yok. DOSTLUKLA kalın… Hüseyin Köroğlu Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|