| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
İstanbul Yeni Sahne, Tiyatromuza Hoş Geldi: Uçurtmanın Kuyruğu
Üstün Akmen




Işıklar içinde yatsın güzel insan Savaş Dinçel (1942–2007), önemli bir tiyatro oyuncusu ve yönetmeniydi. Yaşadığı süre içinde sinema filmleri ve televizyon dizilerinde de her zaman başarılı oldu. Karikatüristti. Yani doğuştan cevherdi. Bildiğim kadarıyla yazdığı ve sahne ışığına kavuşmamış bir çalışması daha vardı, ama ilk kez 2001–2002 sezonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda izlediğimiz “Uçurtmanın Kuyruğu”, olayları yüreğiyle izleyen bir sanatçının deneyimlerinin imbiğinden süzülmüş; tiyatromuza yeni bir ses, yeni bir nefes getiren oyun olarak dikkat çekmişti. “Uçurtmanın Kuyruğu” o günden bu yana değişik sahnelerde perde açtı.

Kısa bir süre önce kurulan İstanbul Yeni Sahne de Savaş Dinçel’e saygı duruşunda bulunmak istemiş olacak ki ilk oyun olarak “Uçurtmanın Kuyruğu”nu seçmiş. İlk oyun… İlk Gala… Önemli! Adana kökenli kadro Adana, Seyhan, Çukurova, Tepebağ, Güney Rotary Kulüpleri’nin sponsorluğu yanı sıra, on dört kuruluşun da desteğini arkasına alarak, iki oyuncusunun Adana’da çekilmekte olan “Hanımın Çiftliği” televizyon dizisinde oynamakta oluşlarını da göz önüne alarak, galalarını Adana’da yaptı.

İstanbul Yeni Sahne’ye katkı sağlayan kuruluşlar arasında Adana Alışveriş Merkezi içinde yer alan M1 Cinebonus Sineması da vardı. Sahnesini, İstanbul Yeni Sahne’ye “tahsis” etmiş, yetinmemiş, tiyatro yapılacak bir alan yaratmak için bir takım “tadilat”lar da yapmıştı. Sinema sanatı nasıl tiyatronun yerini tutamıyorsa, sinema salonu da tiyatro salonunun yerini tutamıyor Dostlar! Anında anımsadım: “İlk” gençliğimde Kadıköy Süreyya Sineması’nın bahçesine tiyatrolar turneye gelirdi. Kendi salonlarında (iyi-kötü) gözüme görkemli görünen dekorlar, oyuncular ve kostümler Süreyya Sineması’nın bahçesinde bu kere bana pek komik gelirdi. Hele bir de rüzgâr çıkıp dekoru dalgalandırmaz mı?

Neyse!

Babasının otoritesi altında, bir anlamda gençliğini yaşayamamış, bastırılmış duygularıyla silik bir kişiliğe bürünmüş olan “Adam”, tam da canına kıymayı kafasına koymuşken, aniden davetsiz bir konuk çıkagelir. Kimdir bu “Gelen Adam”? Bir iç ses midir, otoriter babayı mı simgelemektedir ya da kişiliğini, varoluşunu, düşüncelerini, alışkanlıklarını, zayıflıklarını irdeleyen, alaya alan, “ikinci ben” midir? Bir hesaplaşma başlar. Oyunda iki “ben” “başrol” oynamaktadır. Biri “Adam”, diğeri “Gelen Adam”. Bunlardan biri, ötekinin dışsal yansıması, uzamsal ve deyim yerindeyse toplumsal tasarımlamasıdır. Öteki ben, derin bir içe atımla elde edilmiştir ve Savaş Dinçel’in ustalıkla çizdiği karakter yapısında, içsel durumlar durmaksızın “oluş” içindeki canlı şeyler olarak birbirlerinin içine sızmakta ve süreç içindeki peş peşelikler türdeş bir uzamda yan yana gelmektedir. Esasında peş peşeliklerin hiçbir ortak yanı yoktur. Savaş Dinçel’in “Adam”ının geçmişiyle geleceği, simetrik bir çizgi üstündedir. “Başlangıcı olmamış bir adam”dır, ama içindeki geçmişi yaşatır. Geçmiş, onda sanki yankı bulmakta olan sestir. “Hiçbir şeye başlamadığını” söylerken, biçimden başka bir şey olmayana güç vermektedir. Hatta daha da ileri gitmekte, biçimlerin çokluğuna tek bir biçim kazandırmaktadır. Onda geçmiş, gerçekliğin ağırlığını kazanmıştır. Gelecek, isteği ne denli ileri doğru atılsa da, derinliği olmayan bir perspektiftir. “Adam”ın gerçekle arasında hiçbir sağlam bağ bulunmamaktadır ya da kalmamıştır. “Adam”ın karşıtı olan “Gelen Adam”sa çoğumuzun içinde büyüttüğü “ikinci ben”dir. Yani, toplumun kendi yapısına göre şekillendiremediği, sistemin dönen çarkları arasına sokuşturamadığı, kendisini dünyaya getirenlerin istekleri doğrultusunda “prototip” yaratmak uğruna torna tezgâhına yatıramadığı “Adam”dır. Savaş Dinçel bu oyunda, sürenin doğrudan gücünün olmadığının, gerçek zamanın ancak yalıtılmış an ile sahiden varolabileceğinin altını çizmektedir.

Oyunun yönetmeni Erdal Cindoruk, iyi bir sahneye koyuş planı yapmış, ama zannım o ki, sinema sahnesinin olanaksızlıklarından kaynaklanan sahne trafiğindeki zorunlu aksamalar, plan milan bırakmamış. “Black out”lar uzamış da uzamış, her “black-out” izleyicide perde sonu izlenimi yaratmış. Böylece tempo düşmüş, oyun hantallaşmış. Diğer taraftan, oyuncuların giriş-çıkışlarını olduğu kadar, yerlerini ya da durumlarını iyi saptamış, eylemin akışına zarar vermeden sahneleme planını oluşturmuş. Oyunun yorumunda ve kendi özel perspektifinin yerleştirilmesinde, belli bir oyuncunun belli bir anda, belli bir durumda bulunması, belli bir heyecanla harekete geçerek sahne üzerinde belli bir noktaya yaklaşması ya da o noktadan uzaklaşmasının önemini bilmiş ve uygulamış.

Erdal Cindoruk, oyunun sonunda Gelen Adam’ın, içinde: “Unutmayın hangi yaşa gelirseniz gelin, çocukluk etme hakkınız saklıdır” yazan (“Uçurtmanın Kuyruğu”- Bu Yayınevi/2003) mektubu yırtıp, parçalarını savuruşundan sonra, içeri giren uçurtma kuyruğuna tutunup dışarı “uçması” tablosunda da mükemmel bir değişiklik yapmış. Gelen Adam’a babanın resmini değil, ilk gelişinde paketlenmiş olarak yanında getirdiği uçurtma resmini astırmış. Babanın resmini ise uçurtmanın kuyruğuna takması, oyuna (bence tanık olsaydı Savaş Dinçel’in de seveceği, alkışlayacağı) ayrı bir tını getirmiş. Erdal Cindoruk’un yorumunda anlayamadıklarımsa, Gelen Adam’ın: “… Baksana şuna, dünyaya bok koklamış gibi bakıyor (“Uçurtmanın Kuyruğu” – Bu Yayınevi/2003 – Sayfa 19): ,”u ve: “Hayvan herif (Sayfa 29)…,” repliklerini neden dış sese söylettiği!

Duygu A. Cindoruk’un demir konstrüksiyondan berjer koltuk, iskemle, masadan oluşturduğu ve gene demir konstrüksiyondan simgesel kitaplık, simgesel içki dolabı, simgesel duvar ve simgesel pencere ile tamamladığı dekor işlevsel, işlevsel olmasına işlevsel de, siyah fon metal rengini hepten öldürüyor. Arkadaki panoları ise sanırım ve umarım ki sadece bu sinema salonundaki gösteri için asmıştır. Kitaplıktaki kitapların (“Safahat” dışında) yeni yayınlar olmasıysa bence pek bağışlanabilir bir savsaklama değil.

Gene Duygu Cindoruk’un imzasını taşıyan kostümler iyi. Keşke “Gelen Adam”ı da genel olarak açık renk giydirseymiş… Siyah deri ceketiyle oyuncu, siyah fon önünde kayboluyor. Kadir Özdal’ın ışığına “sinema salonu” mazereti nedeniyle hiç değinmeyeceğim. Burak Çöllü’nün müzikleri iyi.

Oyunda “Adam”ı Caner Cindoruk, “Gelen Adam”ı Necip Memili oynamakta. Caner Cindoruk, Adam’ı çözümlemenin sadece zihinsel bir süreç olmadığının ne yazık ki ayırtında değil. Hem Adam spastik değil ki, neden sol tarafının kaslarını kasıyor, neden istem dışı olarak sol elini ters döndürüyor? Adam’ın başka başka unsurlarını, en başta da doğasını, tüm olarak içine alamamış Cindoruk ve niteliklerini işin içine katamamış. Adam’ın gizli duygularının derinine inememiş, Adam’ın ruhunda saklı, görünmeyen, işitilemeyen ya da bilinç yoluyla bizim ulaşamadıklarımızı tanımamış, duyumsayamamış, aktaramamış.

Necip Memili ise “Gelen Adam”a fiziksel olarak hayat buldururken, rolün içsel yüzeylerini sadece gözleri, yüz ifadesi, sesi ile değil, gövdesini de kontrol ederek mükemmelleştirmiş. “Baba”, Doktor”, Komutan”, “Rum Meyhaneci”, “Öğretmen”, “Avukat” karakterlerini, Adam’ın ikinci “ben”inin olgularına ve kurgularına, içsel içerikleri de katarak seyircisine nakletmiş. Coşkuları harekete geçirtebileceği dinamiği edinmiş. Necip Memili, (Rum Garson’un: “Babanız artık gelmoor,” deyişini düzelteceğine inanarak söylüyorum) lehçe yeteneğini de iyi geliştirmiş.

Uzun sözün kısası: İstanbul Yeni Sahne, tiyatro dünyamıza iyi bir iş getirmiş. Hoş gelmiş…

Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

selçuk - ( 12/4/2009 )
elinize yüreğinize sağlık.çok beğendim.

burak - ( 12/18/2009 )
oyunu adana büyükşehir belediye sahnesinde izlediğim de çok etkilenmiştim.bir yolunu bulup galasında da izleme şansım oldu,gala da izlediğim ilk izlediğimin %40’ıydı diyebilirim.bu yüzden yazınızdaki tespitleri çok hoş görüyorum.dekorun uyutluğu ve ışıkların tasarım ve uygulanışı için söyledikleriniz de beni aydınlattı.elinize sağlık.

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 695
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • -Tarla Kuşuydu Juliet- Müzikali (Dündar İncesu) - 11/30/2009
  • -Çıkmaz Sokak- Çıkmazları (Cüneyt İngiz) - 11/30/2009
  • Nedim Saban'dan Bayram Yazısı (Nedim Saban) - 11/30/2009
  • Balıkesir Muhasebecisi'nden: Tek Sermaye Namus'tur (Yurdagül Yurtseven) - 11/30/2009
  • Festivalin İçinde ve Dışında Olmak (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 11/25/2009
  • Ankara’da Tiyatromuzun Çatı Örgütü Kuruldu mu? (Ömer F. Kurhan) - 11/25/2009
  • Kan Çağırdı mı, Tutamazsın; Yazıdan Kaçamazsın: Ölümü Yaşamak (Üstün Akmen) - 11/25/2009
  • Antalya Devlet Tiyatrosu’nda Kadeş Gelini- Hüseyin Erdoğan ; Veeee Orhan Alkaya! (Melih Anık) - 11/18/2009
  • Adana Devlet Tiyatrosu - Rita'nın Şarkısı… Tülay Günal ve Çetin Tekindor - Bir Oyunu Seyretmenin Nedenleri (Melih Anık) - 11/18/2009
  • Kadeş Gelini, Hüseyin Erdoğan ve Facebook Sayfası… Bir Sansür Üzerine… (Melih Anık) - 11/18/2009
  • İstanbul Yeni Sahne, Tiyatromuza Hoş Geldi: Uçurtmanın Kuyruğu (Üstün Akmen) - 11/18/2009
  • Sokaklarımız Savaşla Değil, Barış Gösterileriyle Dolsun... (Hüseyin Köroğlu) - 11/16/2009
  • Saldırı Tiyatrosu! - Polemikler Üzerine Bir Yazı (Ceren Okur) - 11/15/2009
  • Sanatçı Toplumun Gerisinden Giden Kişidir (Nedim Saban) - 11/15/2009
  • 10. Antalya Piyano Festivali'ni Fazıl Say ve Arkadaşları Açtı (Üstün Akmen) - 11/11/2009
  • Kerem Yılmazer - 20 Kasım 2003 Perşembe (Pınar Çekirge) - 11/10/2009
  • Çıkmaz Sokak (Dündar İncesu) - 11/5/2009
  • Nevra Serezli (Pınar Çekirge) - 11/4/2009
  • Orhan Kemal ve 72. Koğuş (Yurdagül Yurtseven) - 11/4/2009
  • İnsan, İşkencecisine İşkence Mi Etmeli, Sevmeli Mi: Çıkmaz Sokak (Üstün Akmen) - 11/4/2009
  • Gizli Oturum (Cüneyt İngiz) - 11/3/2009
  • Dikkat! Kaygan Zemin (Cüneyt İngiz) - 11/1/2009
  • Trabzon'da Bir Oyunculuk Gösterisi: İstibdat Kumpanyası (Üstün Akmen) - 11/1/2009
  • Aşk'a Sözcükler Yetseydi... (Deniz Zengin) - 10/27/2009
  • Tiyatrokare'nin On Sekizinci Yıl Oyunu : Bu Da enim Ailem (Üstün Akmen) - 10/25/2009
  • Gizli Oturum (Dündar İncesu) - 10/25/2009
  • Sahi ya bi AKM vardı n’oldu? (Arda Aydın) - 10/25/2009
  • Oyunculuk Tarihimizde Bir Kilometre Taşı : Erdal Beşikçioğlu ve Bir Delinin Hatıra Defteri (Savaş Aykılıç) - 10/25/2009
  • Mecbur Adama Mecburiyet (Cüneyt İngiz) - 10/22/2009
  • Ailenizin Komedisi (Rengin Uz) - 10/21/2009
  • Aşk Molekülleri Eskiyince ya da Tarla Kuşuydu Jülyet (Pınar Çekirge) - 10/20/2009
  • İBŞB Şehir Tiyatroları'nda Çıkmaz Sokak - Tuncer Cücenoğlu / Mazlum Kiper (Melih Anık) - 10/20/2009
  • Bozuk Düzen (Deniz Zengin) - 10/20/2009
  • Gelenekçi Değilim, İnsan Namına Medeniyetçiyim... (Yurdagül Yurtseven) - 10/15/2009
  • Aşk Bir Erkeğe Ancak Bu Kadar Yakışabilir (Deniz Zengin) - 10/15/2009
  • Murat Atak'tan Ekip Çalışması Örneği: Uysal Yurttaş Projesi (Üstün Akmen) - 10/15/2009
  • Sevginin Yalın Hali… Peer Gynt (Deniz Zengin) - 10/5/2009
  • Haluk Bilginer'ce Broadway Müzikali: 7 (Cüneyt İngiz) - 10/5/2009
  • Ne Tuhaf Ki Dünyada Bunları Bilenler Çok... (Hüseyin Köroğlu) - 10/5/2009
  • Zamanda Kaybolmak (Yurdagül Yurtseven) - 10/5/2009
  • Diyarbakır Notları: Orhan Kemal - 72. Koğuş ve Sivas Devlet Tiyatrosu (Asmin N. Singez) - 10/5/2009


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..