| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Yanılgılar prensi İskender Pala!
Kemal Kocatürk




Tatlı su aydınlarının uzun zamandır görmekte olduğu o tatlı düşün penceresini gerçekliğe açıverdi İskender Pala. Nasıl mı? 05.01.2010 tarihli Zaman gazetesinde yazısı yayımlandığında tabii. Derhal, tiyatro üzerine yazılmış, yanılgılar silsilesi bu yazıya nasıl bir cevap verilmeliydi de bir daha bu alana bulaşmaması sağlanmalı diye düşündüm. Zira yazı baştan aşağı yalan-yanlış bilgiler ışığında kaleme alınmıştı. Kendince tiyatronun doğuşundan, günümüze dek uzanan, ülkemiz ve coğrafyasının tiyatro yolculuğuna kısa bir özet sunmuş ki; ne özet ama! Yanlışın bini bir para, neler yumurtlamamış ki İskender Pala?

Güllü Agop'un “Ermenice oyunlar” oynaması mı?

Yanıltan yanılgı!

Güllü Agop’un “Müslüman kadınlara oyuncu olma kapısını aralaması mı?”

Yalan!

“Tuluat” tiyatrolarının doğuşunu, Namık Kemal sonrasına bağlayışı mı?

Yanılgının daniskası!

Darülbedayi'nin kuruluş tarihi olarak verdiği 1927' ise, Cehaletin son perdesi!

Ödenekli tiyatrolar için "dünyada bu model kalmadı".

Bilgisizlik ve edepsizliğin son haddi!

“İstanbul'da AK Parti'nin son iki iktidar döneminde, Cumhuriyet'in tiyatroya kazandırdığı salonlardan daha fazla salonu İBB kazandırdı” aldatmacasına varıncaya dek safsatayla soslanmış tehlikeli bir yumurta operasyonu.

Tiyatromuzun geçmişini bilmeyen birinin, geleceğimize hükmetme çabasının altında yatanı düşününce, bu işin vahametini görüp kaleme sarılmadan edemedim.

Doğru bir tarihsel perspektif üzerine oturtulamamış bir düşünce, elbette sağlıklı ve geleceğe yönelik bir düşünce üretemez.

Tanzimat ile birlikte çeviri oyunlarla kuvvetli bir tiyatro rüzgârının estiğini gözden kaçırmayarak, muhafazakâr kesimin tiyatro geleneğinden uzaklaşmasının nedenini ise, bu çeviri oyunların konularının “dini (daha doğrusu Müslümanlığı) aşağılayan, dindar insanlara kara çalan, çok evliliği öne sürerek din adamlarını kötüleyen bir yapıya sahip” olması olarak tanımlıyor. Bu tür oyunların başında olsa olsa, Moliere’in Tartuffe’si gelir. Bildiğiniz üzere Tartuffe’nin konusu, dindar geçinen bir parazitin, insanların dini duygularını kullanarak onların sırtından geçinmelerini anlatır. Bahsi geçen dönemlerde Ahmet Vefik Paşa Moliere’in birçok oyununu (buna Tartuffe de dahil) adapte eder ve tiyatro yoluyla bu tür softaların maskelerinin düşürülmesine yardımcı olur. O gün de, bugün de İskender Pala’nın muhafazakâr (Müslüman) diye tanımladığı insanların kimler olduğuna varın gelin siz karar verin. Gerçek Müslüman’ın alkışlamaktan asla çekinmeyeceği bu tür oyunları “Müslüman’lığı aşağılayan oyunlar” olarak göstermesinin altında yatan neden, aslında sonunda varmak istediği “tiyatroları yıkma” düşüncesini inandırıcı kılma kılıfından başka bir şey değildir. “Tiyatroları yıkmak” binaları yıkmak değildir yalnızca. İçindeki düşünceyi, fikri ve o fikrin, insanları özgür kılma gücünü, ülküsünü yıkmaktır.

Bu yıkımı gerçekleştirmeye payanda olacak düşüncelerini ise, ödenekli tiyatroların (İBŞT ve DT) repertuarlarında yerli oyunların azlığından, muhafazakâr insanlara hizmet edecek oyunların yoksunluğundan, muhafazakâr insanların bu tiyatrolarda kendilerini tacize uğramış şekilde göreceklerinden dem vurarak desteklemekte. Hâlbuki her iki ödenekli tiyatronun da repertuarları en az %70 oranında yerli oyunlardan oluşmakta ve dahası insanları ayrım gözetmeden kucaklamak amacı gütmektedir. İdeolojik olarak ayrımcılığı keskinleştirmek üzere kaleme alınmış bu yazıda daha ne cevherler yumurtlamıyor ki?

“İmkânınız varsa DT ve ŞT'nin repertuarını inceleyiniz. Bunca sahnede acaba kaç yerli oyun vardır?”

Az önce belirttiğim gibi, her iki kurumun da kuruluş yönetmeliklerinde en az %70 oranında yerli oyun oynama zorunluluğu bulunmakta. Bu hükmü yerine getirmedikleri vakit o tiyatronun yönetimine hesap sorulur. Herkesin bildiği üzere, DT bu yıl 60.yılını kutlamakta ve 60.yılı onuruna 60 yerli oyun sloganıyla yola çıktı ve bunun üstesinden fazlasıyla geldi. Ha, İ.Pala’ya ait oyun olmayabilir bu 60’ın içinde, bu da normaldir. Çünkü İ.Pala iyi bir tiyatro yazarı olmadığını ziyadesiyle kanıtlamıştır. Ki; İBŞT de %70’lik yerli oyun kotasını doldurmuş görünüyor, değilse bunun hesabını belediye başkanı danışmanı olarak sormuş ve cevabını almıştır herhalde. Ama mesele, muhafazakâr oyunların azlığına dayanıyorsa ve bu muhafazakâr oyun ve yazarı adı altında repertuarda yer bulamayıp da bir hayal kırıklığının dillendirilmesiyse ve bir ideolojinin dayatılması bağlamında bir güçsüzlüğün ifadesiyse bunu gayet iyi anlarız. Bu çırpınışlar ve kendilerini zorla kabul ettirme çabaları sadece sanatsal alanda karşımıza çıkmıyor ne yazık ki ülkemizde.

Bakın başkaca ne der büyük İskender: “Kaç oyun bu tiyatroları kuranların (AK Parti iktidarı) kutsal kabul ettikleri değerlere saygılıdır?”

Ak Parti’nin kutsal kabul ettiği değerler de ne ola ki? Bir tiyatro oyunu, bir partiyi, bir ideolojiyi memnun etmek üzere kurulabilir mi? Ya da bir ideolojinin dayatılmasını öngören oyunları isteme şekli bu mudur? Bu hangi türden bir ruh halinin yansımasıdır?

İşi bu kadarla bırakmayarak, daha da ileri götürmekten çekinmiyor İ.Pala. “Muhafazakâr tiyatro seyircisi acaba muhafazakâr belediyenin parasıyla sahnelenen oyuna gidebilir mi?”

Nasıl bir cümle bu? Bu nasıl bir cüret!? Efendi, bu para hepimizin parası! “Muhafazakâr belediyenin parası” ne demek? Bu ayrımcılık değil de ne şimdi? Halkı kin ve nefrete yöneltmek değil de nedir bu? Bu aymazlıkla suç işlediğinizin farkında değil misiniz? Bu anayasal bir suçtur! Halkın vergileri toplanırken, nasıl ki muhafazakâr ya da ilerici diye ayrıma tabi tutulmuyorsa, hizmet verilirken de eşitlik ilkesi asla zedelenmemelidir. Zedelendiği taktirde de orada “adalet ve kalkınmadan” söz etmek mümkün müdür? Bu mudur demokrasi? “İktidar benim ve ancak benim istediklerimi ve benim istediğim oranda söyleyebilirsiniz. Buna uymadığınız taktirde de sizi yıkar, susturur, kapatırım” öyle mi? Muhafazakâr insanı yaratmanın, muhafazakâr yazarı ve izleyicisini yaratmanın koşulu bu mu? Tiyatro aracılığıyla muhafazakâr insan yaratılabilmiş midir? Tarihte bunun bir örneği var mı acaba? Velev ki, muhafazakârlığın en üst sınırında duran, Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde muhafazakâr tiyatro ve yazarları özgür mü? Dilediklerini söyleme hakkına sahipler mi? Ya da onlar repertuarlarını kendileri mi belirliyor? Veya bu muhafazakâr yazarları ve tiyatro adamlarının adlarını neden hiç duymuyoruz? Neden bir muhafazakâr yazar olarak oyunlarınız o ülkelerin dillerine çevrilerek o ülkelerin tiyatrolarında yer bulmuyor, bulamıyor? Ya da onların oyunları dünya tiyatro yazınında hiç mi hiç anılmıyor?

Tiyatro doğası gereği diyalektik ve evrenseldir. Hep değişimden, dönüşümden yanadır. Kısacası ilerici ve devrimci bir mabettir. İyisi mi ne siz kendinizi kandırarak bu muhafazakâr aklınızla bu mabede sığınmaya kalkın, ne de bu mabedi başka bir mabede dönüştürmeye yeltenin. Kısacası mabetleri karıştırmayalım. Her mabedin ritüeli farklıdır. Birini diğerine uygulamaya sakın ha kalkmayın; zira kusar. Bırakın taş yerinde ağırdır.

İktidarın ardına gizlenerek sanatsal alanları kıstırmaya çalışmak, iktidarın yaptırım gücünü kullanarak sanatı ve sanatçıyı sindirmeye çalışmak ters tepecek bir yoldur. Derhal bu tehlikeli yoldan dönün. Kısmaya, kıstırmaya çalıştığınız her alan üzerinize bir çığ gibi gelir ve sizi de iktidarınızı da ezer geçer.

Elbette ödenekli tiyatroların bir yenilenmeye ihtiyacı vardır ama bu yenilenme, muhafazakârlaştırmak adına değil, daha fazla özgürleştirme adına yapılmalıdır. Ülkemiz dışında örneği yok dediğiniz ödenekli tiyatroların batıdaki benzerlerine baktığınızda, ülkemizdeki gibi, siyasal iktidarlara göbeğinden bağlı yapılar olmadığını görürsünüz. Siyasi iktidarların arka bahçeleri gibi, iktidar sahiplerinin yandaşlarına göre sanat üreten yapılar değil, özgür sanatın gereklerini yerine getirmek üzere yapılandırıldıklarını görürsünüz. Hele ki, İstanbul’un 2010 Avrupa kültür başkenti olmaya soyunduğu şu günlerde Kendini muhafazakâr aydın sınıfına koyan siz ve sizin gibi şahsiyetlerden beklentimiz, sanatı siyasal iktidarlarla birlikte kıstırarak amorf hale getirmek yerine, sanatın, sanatçının önünü açacak hamleler yapmanızdır.

Hulasa, hala ödenekli tiyatroları kıstırarak, sözünü denetim altında tutacak ya da kapatacak yürekli bakan aramayı sürdürüm diyorsanız, buyurun yüreğiniz yetiyorsa bakan olun ve yiyorsa siz kapatın!

Kemal Kocatürk


Paylaş      
Yorumlar

- ( 1/7/2010 )
Hocam ;kaleminize ve yüreğinize sağlık,bilesiniz ki yalnız değillsiniz..

s. zeki yorulmaz. - ( 1/7/2010 )
zat-ı muhterem! iskender pala’nın -dt kapatılsın- mealindeki yazısını okuyunca bir cevap yazma gerekliliği duydum amma o kafada birine yazılacak ne gibi bir cevabın başına değeceğini kestiremedim. üstelik değersiz bir kafaya harcanacak değerli zamanıma yazık olacaktı. Ki bu esnada Sayın Kemal Kocatürk’ün , zat-ı muhterem’e! cevaben yazdığı dikkatimi çekti ve rahatladım. Çok güzel, yerinde ve (bana göre)haddinden fazla ölçülü yazısı (kendilerini candan kutlarım) beni, zaman kaybından ve sinir katsayımın daha fazla yükselmesinden kurtardı. Ben- yine de- zat-ı muhterem’e ! kısacık bir cevap yazmak istiyorum: iskender pala; it ürür kervan yürür.(ve genellikle kervanlar, eşkiyalar tarafından basılmazlarsa, hedeflerine ulaşırlar.)

s.zeki yorulmaz - ( 1/7/2010 )
sayın Kemal Kocatürk, elinize sağlık.

neşe endar - ( 1/7/2010 )
şimdi iskender palanın muhafazakarlar tarafından yazdığı yazıyı bir kenara bırakıp nötr bir şekilde tartışalım, ama nötr olurken kurum tiyatrosunda oyuncu olduğumuzu da unutalım.

ben de kapatılmalıdır diyorum, kapatılmayacaksa da haksız rekabete son verilmelidir.
özel tiyatroları ezen, yok eden, tiyatroyu amatörlüğe zorlayan fiyat politikası sona ermelidir.
her sene birilerinin cebine akan paralar tiyatroya aktarılmalıdır. özel tiyatrocularla dalga geçer gibi 20 bin liralık dekorun 100bin liraya dekor yapılması ne kadar doğrudur sizce?
çalışmadan para kazanan devlet tiyatrolular sadece işten atılmakla kalmamalı aynı zaman ifşa edilmelidir.
seçici kurullardaki danışıklı dövüşe son verilmelidir.
yazarlığın gelişmesini engelleyen repertuar ve edebi kurullar önce lağvedilmeli, daha sonra yeniden düzenlenmelidir. hatta mümkünse soruşturma başlatılmalıdır.
devlet güdümünde tiyatro yapılınamayacağı hatırlanmalı, bu kurumlar yaşayacaksa repertuarları sadece sanat değeri taşıyan oyunlardan hazırlanmalıdır. keşanlı ali gibi, saatleri ayarlama enstitüsü gibi oyunlar aman laf gelmesin, aman sert olmasın diye hesaplanarak maymun edilmemelidir.
koltuk başına 100liraya yakın maliyetle oyunlar hazırlayıp 4 liraya bilet satılmamalıdır. bunu yaparken halka tiyatro izletmek yalanı bir kenara bırakılmalıdır. madem kurum tiyatroları da özel tiyatrolar ile aynı kefede ve sanatsal anlamda rekabet içindedir, o zaman bu haksız rekabet engellenmelidir. serbest piyasada zararına satış yapmak suçtur! bu yöntemle halka tiyatro götürülmek şöyle dursun, özel tiyatroların önü kesilmekte, halk en iddialı tekstleri bile suya sabuna dokunmayan yorumlarla izlemek zorunda kalmaktadır.
sonuçta halk da aptal olmadığından hiçbir star üretemeyen kurum tiyatroları ve televizyondan dandik oyuncuları kısa süreli araklayarak ayakta durmaya çalışan özel tiyatrolardan oluşan bir tiyatro manzarası karşımıza çıkmaktadır...

ben iskender palanın yazdıklarını desteklememekle beraber kurum tiyatrolarnın kapatılması, ya da kapatılmayacaksa da repertuar ve işlev olarak gözden geçirilmesi taraftarıyım!


Mehmet AVDAN - ( 1/7/2010 )
acaba genel sanat yönetmeni olmak sevdasındamıydı??? yazık...

Tolga COŞKUN - ( 1/7/2010 )
Dönmeyen dilim oldunuz...Ellerinize sağlık.

Bülent Baytar - ( 1/7/2010 )
Kemal Kocatürk üstadın kalemine sağlık. Sizin gibi insanların çoğalması dileklerimle..... Teşekkürler.

vehbi (mustafa ) arslan - ( 1/7/2010 )
ellerine yüreğine bileğine beynine sağlık ...
derdi o olsaydı burada,
ama yukardan bakıp aynı dilekerde bulunduğundan eminim,
kemal’im kocatürk’üm,
ben de ekliyorum,ağzına da sağlık...
- velv ki burdalar;
ama
one minute
gidecekler ...


Şekip Taşpınar - ( 1/8/2010 )
Kim kaldırdı bu i. Pala’nın oyununu Şehir Tiyatrosu repertuarindan, tiz hesap vere!!! Yahu bırakın adam biraz para kazansın, bakın o zaman nasıl susar bu muhafazakar ( kendi öyle söylüyor ) kuzu.
Yüreğine sağlık Kemal Abi, ellerin dert görmesin...


Mehmet Bilek - ( 1/8/2010 )
Muhteşem bir cevap. Tebrik ediyorum. Eminim yamalak bilgileriyle, büyük işler karıştıran sarıklılara ulaşmıştır...

Mehmet ÇALIŞKAN - ( 1/8/2010 )
düşüncelerini taktir ediyorum kemal arkadaşım ben hata yaptıyımı ve yanıldıgımı şu günlerde daha iyi anladım çünkü bende AKP oy verenlerden biriydim.şimdi gorüyorum,ki hiş bir şey samimi ve gerçekçi degil,şimdi ikdadarda olanlar ve yandaşlar hakkın,adeletin,dürüstün,ve iyi yanında degiller sadece yandaşlarının düzenbazların haksızların koruyucarı olmuşlar siz degerli sanatçılar her zaman gerçek ve temiz duygularla insanlara güzellikler sunuyorsunuz,edebiyende sürmesini diliyorum siz degerli tiyatrocular olduyunuz sürece AKP nin tiyatro oyuncuları vatandaşı kandıramayacak, eline saglık teşekkürler başarılarının devamını dilerim yolun açık olsun..

cavit olgun - ( 1/8/2010 )
rehber öğretmenin yanılgısı ya da çaresizliği belki de ,öğrencinin söz dinlemezliği de olabilir,ödevini yapamayan öğrencinin ders kaynatmak için konu çarpıtmasıda mümkün,kemal kocatürk ilgili zati-mehtarana anlatmaya çalıştığını düşünürken aklıma geldide İ.PALA İMAM OLSA DA ARKASINDA NAMAZA DURMAZDIM...

İskender Bağcılar - ( 1/8/2010 )
Kemal çok güzel olmuş beynine eline sağlık...

Bahtiyar Engin - ( 1/8/2010 )
Kemalim ellerine sağlık... beni bile şaşırtacak kadar olgun ve delirmeden yazmışsın şahane cevabını... ki delirmemek elde değil iken...
fakat ben bu -NEŞE ENDAR- Kişisine sarmış durumdayım... senin, benim ve bir çok arkadaşımız gibi hem özel hem de kurum tiyatrolarını sırtlayan tiyatro sevdalılarının farkında bile olmadığı bir yana tam bir zamansız ve yersiz öten bu horoz kim ola... bir soyadı bir insanı en çok bu kadar tarif edebilir-ENDAR- Evet gerçekten daha -dar- olunamazdı heralde... acaba özel tiyatroların önündeki tek engel tek rakip kurum tiyatroları mıdır? biz bu dardan da dar -endar- arkadaşımızı neden hiç duymadık daha önce... acaba kaliteli bir eserin içinde hiç var olamadığındanmı yoksa özel kurum hiç bir tiyatroda kendine yer bulamadığındanmı... velevki öyle kurum tiyatroları yüzünden özel tiyatrolar bu halde... yerimidir iskender baltanın yazısına cevap sayfasında bunları yazmak... zamanımıdır... acaba devletin özel tiyatrolara verdiği desteğin komikliğinimi tartışmalıyız yoksa halkın vergileri ile halkı için faliyet gösteren kurum tiyatrolarınımı... kurum tiyatrolarımızdan çekin pis ellerinizi demekmi daha doğru... yoksa kapatmak isteyenlere alkış tutmakmı... -bize de eşit davranın, daha çok desteklemek görevinizdir- demeye cesaret edemiyor neşe endar arkadaşımız çünkü o yürek belliki yok kendisin de... -kurum tiyatrolarınıda bizim kadar fakirleştirinki eşit olalım- diyor... bence bu arkadaş iskender paladan daha -dar- hatta -endar-... kardeşim bu ne aymazlık... yuhhh diyorum yaa başka ne diyeyim ben sana... son olarak şunu diyebilirim belki kendisine... işini iyi yapan hiç bir özel tiyatro senin kadar -dar- durumda değil bilesin....


şirin dagtekin yenen - ( 1/9/2010 )
Bunun gibiler öylesine çok ki!!
AKM sözde revize edilecek diye apar topar kapıya konduğu günden beri ; onlarca oyunu hayata getirmek adına sahne üstü ve sahne gerisinde, üretim ve imalat aşamasında tüm personelin inanılması güç şartlarda emek ve yürek birliği yapmış insanları adına çoook tesekkürler..


muti ceviziçi - ( 1/9/2010 )
Benim tiyatro bilgim yok ama tiyatro bilgisi olupta bu tip yazı yazanlara cevap verenleri. Alnından öpüyorum.
Bu tip yazıları görüp işitip ve görüş bildirmeyenleri en azından destek vermeyen kınamıyor, lanetliyorum, -aşagıdan taaa yukarı ya kadar-.
Tiyatro kültüründen, -sanatçıdan- ve sanattan uzaklaştırmaya bizi ondan yoksun bırakmaya aday bütün zihniyetlere lanetler olsun


nazlı ece - ( 1/18/2010 )
iskender palayı kınıyorlar ama emine erdoğanın arkasında zihni göktay, ayla algan, dilek türker, ulvi alacakaptan, rauf altıntak aliye uzunatağan vaziyetinde tam kadro dans ediyorlar. yok yok bunların derdi tiyatro filan değil. allah bilir çıkışta tayyiple maaşlarının zamlanması için yatsıya da gitmişlerdir.allah bunları bildiği gibi yapar inşallah


Kemal Oruç - ( 1/28/2010 )
Kemal Ağabey, cesur ve haklı yazınız için tebrik ederim sizi.

tuğçe baytepe - ( 2/26/2010 )
hala adamların namazında örtüsündesiniz bu kadar dar beyinlisiniz işte allah hidayet versin hepinize.. siz görüpte görmek istemeyenlerdensiniz.. velhasıl kör sağır dilsizz hepinizin kalbine sıhhat diliyorum

İrfan AKBAŞ - ( 8/11/2010 )
Şıracı yazmış, bozacılar beğenmış, Seviyesizlik ve edepsizlik olarak zorlamıssınız zirveleri, küflü yüreğinize, salyalı kaleminize sağlık...

mustafa atasoy - ( 3/16/2011 )
üslubunuz olgun olmayan bir adamın üslubu. ortaokul seviyesi yakışmamış sayın yazar.

bülent çiftçi - ( 2/21/2012 )
‎- Deri, mezbahadan çıkar, fakat kundura orada yapılmaz. Kumaş fabrikada dokunur, fakat elbise orada dikilmez, orman mütehassısı ağacı yetiştirir, fakat mobilya yapmaz, maden amelesi gümüşü topraktan çıkarır, fakat savatçılıktan anlamaz, balıkçı levreği tutar, fakat mayonezi beceremez, hele her kalem tutan, her yazı yazan tiyatrodan, piyesten hiç anlamaz. Bu bir ihtisas işidir.
Bu bir meslektir, bu... bir san-at işidir, bu güzel san-atlar içinde en güç şubelerden biridir...Böyleyken, hiçbir meslekte dikiş tutturamayanlar, bir takım sütün karalamacıları, bu sahayı serbest bulmuşlar, çala kalem yürüyorlar. Onlara höst demek lazım!-

MUHSİN ERTUĞRUL (Perdeci, Darülbedayi, 1 Mart 1930, Sene 1, No: 2)


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 686
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Muhsin Ertuğrul-Nazım Hikmet-Memleket-Millet (Yurdagül Yurtseven) - 1/18/2010
  • Hakan Gerçek Güneşe Uçuyor, Uçarken Düşmüyor: Van Gogh (Üstün Akmen) - 1/18/2010
  • Özür Dilerim Başkanım (Nedim Saban) - 1/14/2010
  • Nemanız Az Mı Geldi? (Arif Akkaya) - 1/14/2010
  • Pornografi: Sıradan İnsanlar, Karmaşık İlişkiler… (Rengin Uz) - 1/14/2010
  • Haluk Bilginer ve 7 (Şekspir Müzikali) (Yurdagül Yurtseven) - 1/14/2010
  • Sokağa Çıkma Yasağı (Metin Boran) - 1/14/2010
  • İBBŞT Çocuk Biriminden Bir Oyun: Benim Arkadaşım Yok (Ceren Okur) - 1/14/2010
  • İskender Pala'nın Yalnızlığı - Katre-i Matem (Hülya Karakaş) - 1/11/2010
  • Belediye tiyatrolarına baskı dinmiyor! Afyon tiyatrosuz kaldı! (Nedim Saban) - 1/7/2010
  • Yanılgılar prensi İskender Pala! (Kemal Kocatürk) - 1/7/2010
  • Ödenekli Tiyatroların Ödeneksizleştirilmesi (İskender Pala Yaklaşımına Bakış) (M. Ergün Işıldar) - 1/7/2010
  • İhsan Devrim'in Ardından... (Moderatör) - 1/6/2010
  • VAHŞET TANRISI: Fazlasıyla medeni bir uzlaşma! (Rengin Uz) - 1/6/2010
  • Benim Komik Dedişlerim - Mavi Uçurtma Komedi Tiyatrosu (Ceren Okur) - 1/5/2010
  • İstanbul Efendisi (Cüneyt İngiz) - 1/5/2010
  • Ay Işığında İlk ve Son Tango (Deniz Zengin) - 1/3/2010
  • Bir Aynadır Shakespeare (Yurdagül Yurtseven) - 1/3/2010
  • Kendi Ateşleriyle Çevrelenmiş Akreplerin Öyküsü: Quintet (Üstün Akmen) - 1/3/2010
  • Kendi Ateşleriyle Çevrelenmiş Akreplerin Öyküsü: Quintet () - 1/3/2010
  • Ali Taygun'a Saygı (Metin Boran) - 12/29/2009
  • Çikületa Ayten ve S.K. (Yurdagül Yurtseven) - 12/29/2009
  • Yar Bana Bir Eğlence (Ayşe Müge Gerdan) - 12/29/2009
  • Cüneyt Gökçer’in Ardından Bir Yorum (Hakan Yozcu) - 12/29/2009
  • Bozuk Düzen (Cüneyt İngiz) - 12/29/2009
  • Lursin Sokağı Cinayeti (Dündar İncesu) - 12/25/2009
  • Atatürk …….. Merkezi (Nedim Saban) - 12/25/2009
  • Kent Oyuncuları -Bu Devirde Cimrilik Kaçınılmaz- Diyor: Cimri (Üstün Akmen) - 12/24/2009
  • Cüneyt Gökçer'in Ardından... (Moderatör) - 12/24/2009
  • İnsancıl Tiyatro'da -İlk Adım- (Dündar İncesu) - 12/21/2009
  • Nedim Saban, Eleştirmenler Birliğini Eleştirdi! (Nedim Saban) - 12/17/2009
  • Kendilerini Kendileriyle Aldatan İnsanların Öyküsü: İki Çarpı İki (Üstün Akmen) - 12/17/2009
  • Tiyatronun kraliçesinden -Kraliçe Lear- (Rengin Uz) - 12/15/2009
  • Bir İntiharın Provası - Kurt Neden Ot Yemez? (Cüneyt İngiz) - 12/15/2009
  • Rize Valisinin İzni, Obama'nın Kavliye Özgür Tiyatro (Nedim Saban) - 12/13/2009
  • Bir Süre Sonra Görüşmek Üzere (Arda Aydın) - 12/11/2009
  • Hakiki Gala - Tiyatrotem (Dündar İncesu) - 12/9/2009
  • Bırakın Kavgayı! Kolunuzdaki Saat Ecele Akıyor: 7-Şekspir Müzikali (Üstün Akmen) - 12/9/2009
  • Tarla Kuşuydu Juliet (Fatih Ermiş) - 12/8/2009
  • Düşmanınızı Bile Bağrınıza Basabilecek Misiniz? (Hüseyin Köroğlu) - 12/8/2009


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..