| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Tiyatro Yaşamın Kendisi GİBİdir Aslında! Pınar Çekirge Aktör bizleri kuşatmıştı sahnede. Teslim almıştı tek tek. " Hiç çocuk olmadım" derken gözlerine çöken alacakaranlık, gerçek bir tragedya, biyografi oyuncusu olduğunu kanıtlıyordu adeta. " Hiç babam olmadı. Ama babamın anası hep oldu ! Babamın anası doğdu benim yerime!Babamın anası çıktı tahta. Zaten kararları veren o, yenilen ben ! " Sanki yüzlerce yıllık acıyla konuştu. Hiç susmayacakmış gibi. Derine, hep daha derine işliyordu acısı. Babasının eceliyle öldüğüne inanmıştı hep. " Ya ruhuma yapışan babaannem ? Valide-i Muazzama ? " Acı sahnede ağlarını örüyordu. Neredeyse elimi uzatacak ve is bulaşığı o paslı acıya dokunabilecektim. " Valde-i Muazzama ! Bir daha,bin daha ! Hangi kadını hatırlasam, suratı babaannem ! Hangi adam gelse aklıma,suratı babam ! " Damıta damıta biriktirdiği insanları taşıyordu sahneye. İç dramlarıyla insanı. Kuşkusuz, sahnede yaşar kıldığı karakterlerin tüm duygularını, bir araya getiren bir büyücü Murat Coşkuner. Rolü kendine uyduran,kendini role katan bir aktör, diye tanımlamak istiyorum Coşkuner'i. An gelmiş kişiliğini piyesteki karaktere iliklemiş başarıyla,yine öyle bir an gelmiş ki,sahnede tüm egolarından tek tek soyunup kendi olmuş. Her role yaraşmış aslında, her rolü kendine yakıştırmış o nüanslı oyunculuğuyla. Yüzeysel,geçiştirilmiş hiçbir karakter yok geçmişinde. Dahası oynadığı kişiliğin taa yüreğine taşımış,taşıyabilmiş izleyeni. Sahici olarak kalmayı başarmış her defasında. Dolu dizgin, pupa yelken, fire vermeden... ayrıca, tek düzelilikle, tek boyutlulukla sınırlamamış tekniğini. Dedim ya, ucuza kaçmamış, kolaycılığa gönül indirmemiş hiç. Elimizden tutup düşler sahnesine çekmiş bizi. Oyunculuk zamanı durdurma sanatı değil mi zaten? Elbette, tiyatro hayatın akışı içinde,yaşamın kendisi gibidir gerçekte. Yani hayatla kan, doku, iskelet, yazgı bütünlüğü vardır,bana göre. MEHMED Size bir şey sorsam? KÖPRÜLÜ Ne hakkında? MEHMED Babamın öldürülmesi. KÖPRÜLÜ Pek bilmediğim bir konu. MEHMED Babaannem karar vermiş. KÖPRÜLÜ Öyle deniyor. MEHMED Peki ama birilerinin onayı gerekmez miydi? KÖPRÜLÜ Her onay verilmiş. MEHMED Peki, çocuktum ama ben değil miydim padişah? Bana da söylenmesi gerekmez miydi? KÖPRÜLÜ Sizden onay alınmış, resmen. MEHMED Haberim bile yoktu! KÖPRÜLÜ Babaanneniz almış. . KÖSEM Tasdik et şunu. Karar. Hüküm. Ver bakayım elini… Aferin. Artık icabına bakarlar. MEHMED Kesilse şu elim! Tarık Günersel'in yazdığı, Erol Keskin'in yönettiği Zırhlı Kurt adlı oyunda, ruh üflediği IV. Mehmed kompozisyonu beni asla terk etmeyecek, biliyorum. Uçurumla doruk arasında dört nala giden bir oyunculuk tekniğiydi bu. Sahici bir tragedya oyuncusu vardı karşımızda. Sahnedeki duruşu,oyunculuk adına bir ipucuydu sanki. Oyun boyunca gövdesi, sesi,mimikleriyle daha hangi rollere kan, can verebilecek bir sanatçı olduğunu sergilemişti. Müthiş bir illüzyon gibiydi. Soluk kesici... benzersiz. Laertes,Sultan Bayezid,Alacayel,Rodos Şövalyesi ve daha ne çok rol. Bir Ata Krallığım'ıhatırlıyorum. Elem ile hüzün arasındaki salıncakta kolon vuran Romeo Montague'ydü o. Yüreğine sinen acısıyla. Nasıl anlatsam,mayasına acıyı katmıştı tıpkı IV. Mehmed gibi. Alacayel yine de bir başkaydı yüreğinde. Savaş ve Barış'ı İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında ki ilk oyunu olarak hatırlıyor. Baştan sona içinde yer aldığı ilk oyun. Bir Atın Öyküsü, tıpkı Zırhlı Kurt gibi; sonrakilerin,aslı,damgası,beratı,nasıl desem imzası olan bir rol... zaten, yineliyorum, yaşar kıldığı her karakterde öylesine derin bir kimlik yaratmış ki, özel olarak alkışlamamak olası değil. Hürrem Sultan,Kuyruklu Yıldız Altında, Marat-Sade, Kantocu,Mefisto, Kırmızı Pazartesi,Size Öyle Geliyorsa Öyledir... ve daha pek çok oyun. Sinema ve televizyon dizileri. Mesela Mum Kokulu Kadınlar... . bu arada ödüller geliyor, 1995 yılıAskerliğim ile Avni Dilligil En İyi Ekip Oyunculuğu Ödülü,1997 Bir Ata Krallığım ile Zihni Küçümen Tiyatro Emek Ödülü. Koskoca bir hayatı, hele bir aktöre aitse bu hayat, birkaç satırbaşıyla özetlemek zor aslında. SAVCI: Dün Yargıç Douglas tarafından verilen idamı erteleme kararını, Yargıtay bu akşam bozdu. Adalet Bakanlığı bunun üzerine af dileğini Başkan Eisenhower'e ulaştırdı. Bundan, yirmi sekiz dakika sonra, Sayın Başkan müdahale etmeyi vicdanına aykırı bulduğunu bildirdi. Şimdi saat dört. Ethel ve Julius Rosenberg, bu akşam saat 8'de idam edileceksiniz. AVUKAT: Yirmi sekiz dakika. Bu iki yurttaş yaşamalı mı, ölmeli mi? Amerika Cumhurbaşkanına, buna karar vermek için yirmi sekiz dakika yetti demek. SAVCI: Ethel ve Julius Rosenberg, Adalet Bakanı ile Amerikan Başkanının, şu anda Beyaz Saray'da toplantı halinde olduklarını size bildirmekle görevliyim. İtiraf etmenizi bekliyorlar. Af dileğiniz henüz kesinlikle reddedilmiş değildir. Size daha fazla bilgi verecek durumda değilim. Yalnız, bu söylediklerim üzerinde son bir defa düşünmeniz için size yalvarıyorum. JULIUS: Ethel, sevgilim, senin yaşamanı ne kadar isterdim. Mike'la Robby'nin büyüdüğünü görmeni ne kadar isterdim. ETHEL: Julius, sevgilim senin yanında yaşlanmayı ne kadar isterdim. SAVCI: (İnsancıl. ) Ethel, Julius... . ETHEL: Evet, Sayın Savcı? SAVCI: İsterim ki... . JULIUS: Ne isterdiniz, Sayın Savcı? Ve 2012 yılının Ocak ayı. Rosenbergler Ölmemeli de sergilediği oyunculuk düzeyi ile bir kez daha belleklerimize çakılı vermişti Murat Coşkuner. ( Rosenbergler'de savcı rolünü, Murat Coşkuner adına, tam bir olgunluk ürünü sayıyorum. Dava boyunca o gergin, sinirli hali... gözlüğüyle ve kalemiyle oynayışı,celse esnasında tedirginliği,o bacağının öfkeyle hareket ettiği, kaşında, şaşaklarında seğiren damarlar... vicdanıyla hesaplaşma anını hep ileriye,daha ileriye atma çabası... o sıkışıp kalmışlık duygusu. ) Üstün Akmen haklı: " Murat Coşkuner,savcının gerçeğe uygunluk etmenleriyle,teatrallik etmenlerinden birinin doğruluğunu, ötekinin yanlışlığıyla kapıştırarak rolde başarıya ulaşmış. " Orhan Alkaya'nın kusursuz yönetimiyle sahneye taşınmış Rosenbergler... Yönetim,sahne,ışık,teknik tasarımı, oyunculuk, müziğiyle bana göre sezonun yüz akı... kollektif bir ürün, gerçek anlamda bir yaratı.Mazlum Kiper, Aslıhan Kandemir,Mert Tanık,Murat Derya Kılıç,Osman Gidişoğlu,Ozan Gözel, Ali Gökmen Altuğ,Mert Yavuzcan,Kutay Kırşehirlioğlu,Buket Yanmaz Kubilay aykata alkışlanmayaı hak ediyorlar..zaten dakikalarca devam eden, temposu hiç düşmeyen alkışlar bunun kanıtı. Murat Coşkuner,1950 lerde ABD Komünist avına çıkmış, pek çok kişiyi cezalandırmış,Brooklyn Huhuk Fakültesi mezunu,çok hızla yükselmiş,sert,acımasız ama ait olduğu çarkın farkında olması nedeniyle hep sinirli, aslında kötü olmayan bir karakterle karşı karşıya kalmış bir anda. Öncelikle kendi malzemesinden çıkmış yola. İzlediği Amerikan filmlerindeki savcı prototipleri belleğindeymiş zaten. Geriye elde ettiği ipuçlarını birleştirmek kalmış sadece. Rosenbergler'i dün ikinci kez izledim. Daha kimbilir kaç defa daha izleyeceğim ? Hüznün,acının,çaresizliğin,hırsın rengini ayrımsadım gözlerinde. Bir güceniklik,pişmanlık vardı bakışlarında. Zaaflar,kurallar,yenilgiler, belki en güzel yenilişler dirim kazanıyordu peş peşe. Final sahnesine yaklaştıkça Murat Coşkuner dorukta bir oyunculuk sergiliyordu. İnsanı anlatıyordu, bütün hepsi bu ! Pınar Çekirge Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|