| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Tiyatroda yeni bir 'Uyanış' - Yağmur Yağmur Röportajı Seray Şahinler Tiyatroda yeni bir ‘Uyanış’ Gazeteci Yağmur Yağmur, Türkiye’de zor yapılan meslekler arasında bir geçiş yaptı. Muhabirliği bıraktı ve bir tiyatro kurdu. Uzun yıllar kültür-sanat gazeteciliğinde tiyatroyla ilgili haberlerini okuduğumuz Yağmur’u bu kez sahnede göreceğiz. Hayalini gerçekleştirerek Oyun Bandı’nı kuran, yanına da Devlet Tiyatroları’nın başarılı isimlerinden Saydam Yeniay’ı alarak ilk oyunu ‘Uyanış’ı sahneye koyan Yağmur ile buluştuk. Şizofren bir kadının gözünden geçmiş, bellek, bilinçaltı ve estetik kavramlara değinen oyunu ve Tiyatro Bandı’nın hikâyesini konuştuk. Seray ŞAHİNLER DEMİR seraysahinler@gmail.com -Tiyatronun zor zamanlardan geçtiği bir dönemde tiyatro kurma fikri nasıl doğdu? Benim gazetecilikten önce tiyatro geçmişim vardı. 2005-2007 arası 2 yıl Şahika Tekand’la Stüdyo Oyuncuları’na devam ettim. O dönemde çok güzel çalışmalar yaptık ekip arkadaşlarımla. Zaten o arkadaşlarımın çoğu kendi tiyatrolarını kurdu. Alternatif sahnelerde çeşitli işler sahneliyorlar. Gazetecilik , kültür sanat, tiyatro edebiyat… Bunlar birbirinden çok kopuk değil. Aklımda çok fazla proje vardı. Tiyatro haberlerine de özellikle çok önem veriyordum gazetede. Tiyatro üstatlarıyla çok güzel dostluklarım oluştu. Bir sürü insanla tanıştım. Söyleşiler yaptım. Artık çok fazla oyun okuduğumu, izlediğimi ve bir şeyler üretebilecek kıvama geldiğimi son iki senedir hissediyordum. Tiyatro kursam dedim, hiçbir yere bağlı olmayan bir oluşum, hiçbir sınıfa girmeyen yepyeni bir şey. Türkiye’de artık orta ölçekli tiyatroların çok azaldığını düşünüyorum. Çünkü ya ödenekli tiyatrolarda çok büyük özel işler yapılıyor ya da alternatif sahnelerde çok küçük işler yapılıyor. Asla küçümsediğimden değil tam tersi çok büyük takdirle karşılıyorum onları. Ama benim hayalim biraz da prodüksiyona da kaçabilecek, görsel kalitesi yüksek dekoruyla, ışığıyla kostümüyle çok fazla metne dayalı olmayan, biraz daha tiyatronun plastik kısmını da yukarı çekecek olan bağımsız bir tiyatro kurma düşüncesi vardı. Bunu da hayata geçirmiş oldum. -İlk oyunda Uyanış’ı oynamaya nasıl karar verdiniz? Neden Uyanış? Uyanış biraz İstanbul kokan bir oyun. Bir kadının hikâyesi. Oyunu okuduk ve hikâyeden çok etkilendik. Özellikle kadın dünyasının bu kadar çok ötekileştirildiği bir ülkede, parmak sallamayarak, çok fazla didaktik olmayarak kadın sorununun nasıl anlatırız diye düşünürken Yakup Bey’in bu oyununa ulaştık. Metninin duygusunu da çok sevdik ve yeniden kurguladık. Güncelleştirdik. Çünkü bu metin 1980 yılında yazılmış. Dili bir az eskiydi. Anlaşılmayan yerler vardı. Kurgusu biraz daha farklıydı. Biz bunu modernize ederek, sahne plastiğini düşünerek güncel bir oyun haline getirdik. Oyun Bandı da bu şekilde başlamış oldu. -Güncelleştirirken nelerden beslendiniz? Gerçi gazetelerde her gün bu konuyla ilgili haberler var… Zaten oyunun yazar bir gazete haberinden yola çıkarak bu oyunu kaleme almış. Viyana’da yaşadığı dönemde kaleme almış. O sırada Cumhuriyet gazetesinde bir haber okuyor. Bir kız denize düşüyor, onu kurtaran babası ölüyor ama kız hayatta kalıyor. Bunun üzerine kurulu bir oyun ama Türkiye tiyatro tarihinde çok fazla psikolojik drama üzerine yazılmış tekste rastlamıyoruz. Bence bu eski klasik haliyle çok fazla psikolojik drama üzerine yazılmış bir metin. Bireysel bir hikâyeye dayanıyor ama içinde inanılmaz toplumsal göndermeler var. Biz o toplumsal göndermeleri biraz daha didaktik olmaktan çıkardık ve daha modernize hale getirdik. Çok ince ayrıntılarla durum hal komedisiyle, melodramıyla işledik. Bu topraklara ait bir melodram vardır. Oyunda bunlar yine var. Çünkü Türkiye tiyatrosuna son yıllarda baktığımız zaman çok alternatif sert işler yapılıyor. Çok ters köşe işler yapılıyor ya da salt komedi ağırlıklı işler yapılıyor. Bu metin tam tersi ne öyle ne böyle. Tam ikisinin ortasında. Yer yer durum komedisi taşıyan yer yer melodramik özellikler taşıyan bir şizofren kadının yaşamış olduğu bir travma anlatılıyor. BİRAZ DA TÜRKİYE GİBİ Erkeklerle olan hesaplaşması, aileyle, annesiyle olan ilişkileri var. Annesi hastalıklı. Hastalıklı ebeveynlerin kendilerini iyileştirmeden kendini iyileştirmeden yakınlarına yardımcı olamayacağını da görüyoruz bu oyunda. Çünkü anne hasta, dolayısıyla kızı da hasta. Biraz da Türkiye gibi. Birbirlerini iyileştirmek yerine kıskaca alıp daha da hasta hale getiriyorlar. Biz bunu durum olarak verdik. Bir kadının cinselliği keşfiyle, karşı cinse olan ilişkileriyle, estetik kavramlarla olan hesaplaşması bu. Çünkü güzelleşmek istiyor. Ama olmuyor. Bugün gibi. Siz belli başlı ölçülere, estetik özelliklere sahip değilseniz, sizin içinize hiçbir şekilde bakılmıyor. Oyun buna da bir gönderme yapıyor. Yani bu kadar güncel şeyleri anlatan bir oyunu açıkçası biz biraz da sahne plastiğini öne alarak yapmak istedik. -Tiyatro Bandı’nın belirli bir ekibi var mı, yoksa kadro oyunlara göre mi şekillenecek? Oyuna göre ekipler seçilecektir. Uyanış ekibiyle çok güzel bir uyum yakaladığımızı düşünüyorum. Özellikle başrol oyuncumuz Özlem Öçalmaz çok iyi bir oyuncudur. Ekibi Saydam’la birlikte yaptık. Onun çok doğru bir kast yaptığını düşünüyorum. Vizyonuna, bilgisine, tecrübesine, insanlığına çok güvendiğim bir yönetmen. Onun için de onunla çalışmanın çok avantajlı olduğunu düşünüyorum. İlk tiyatro oyunumuzu onunla oynamak bize çok önemli hediyeler verdi. Çünkü o aynı zamanda sahnede derinlik ve görsellik arayan bir yönetmen. Ekibi ben kurdum. Onlarla çalışmak çok büyük şans. Bana inandılar ve güvendiler. Bendeki tiyatro isteğini, bu işe olan saygı ve önemseme ve kafa patlatma durumunu çok ciddiye aldılar. Değişik bir iş. Hiçbir sınıfa tam olarak koyulamayacak bir iş çıktı ortaya. Çok sevenleri de olacaktır hiç beğenmeyenleri de olacaktır. İkisinin ortasında bir şey yaptığımızı düşünmüyorum. -İlk oyun heyecanı sizi motive etmiştir. Bundan sonrası için nasıl planlar var kafanızda? Bu sene Uyanış devam edecek. Şubat ve martta turneler olacak. Bu oyunla bir de yurt dışı planımız var. Oyun şuan Almanca’ya çevriliyor. Önümüzdeki yıl için de çok enteresan bir tekst var. Benim uyarlamış olduğum bir edebiyat eseri. Bir roman. Bir de müzikal projem olacak. Shakespeare uyarlaması. Şenlikli olacak. Şöyle bir kaygım var. Oyun Bandı yerliye çok açık olacak ve yabancı açık olduğu zaman da yine bu topraklara ait iç metinler olacaktır. Çünkü ne yaparsak yapalım biz bu topraklardan şeyler koyacağız oyunlara. Çünkü biz buraya aitiz. -Oyun yazıyor musunuz? Kendi yazdığım oyunlar var. Ama onun için daha zaman var. Biraz daha demlenmesi ve olgunlaşması lazım. -Ne söylemek için var Tiyatro Bandı? Tiyatro Bandı sadece sanat yapmak istiyor. Sanatı seven herkesle de iş birliği yapmak istiyor. Yerliye açık, hiçbir zaman kendi yazarımızı fersah fersah uzak tutmayacak bir anlayışa sahip. En önemli manifestosu da bu. Yerli, yeniye ve iyiye her zaman açık olacağız. Ben 25 yaşındaki bir yönetmenden Shakespeare izlemek isterim mesela… -Türkiye’de bir işe kalkıştıysanız , o alanda bir eğitim almadıysanız ya da uzun yıllar çalışmadıysanız çok fazla şans tanınmaz genelde. Yola çıkarken endişeniz var mıydı? Öyle konservatuar mezunlar var ki, tiyatroyu bilmiyor. Onun için de bir çekincem yok. İşlerimizle konuşuluruz. Kendimden değil bu eminlik. Çünkü insan hiçbir zaman sanattan emin olmamalı. Sanat bir arayıştır. Ben de bir arayış için yola çıktım. Tiyatronun arayışı içindeyim. Başrol oyuncumuza metni götürdüğümde biz bu oyunla neyin cevabını vereceğiz dedi. Ben de hiçbir şeyin cevabını vermek zorunda değiliz, bir soru soracağız dedim. Bir soru önerisi getirip insanların içinde bazı şeyleri tetikleyeceksek biz doğru yoldayızdır. Ama eğitim hiçbir zaman bitmez tabii ki. Artık başka bölümlerden mezun olup kendi tiyatrosunu kurup çok başarılı olan oyuncular, yönetmenler ve yazarlar var. Onlardan da biraz cesaret aldım. ---- Yakup Almelek'in yazdığı "Uyanış"ı, birçok başarılı tiyatro projesinde imzası bulunan Saydam Yeniay yönetiyor. Proje Tasarımı'nı ve Proje Sanat Yönetmenliği'ni Yağmur Yağmur üstleniyor. Eserin dramaturjisi de Saydam Yeniay ve Yağmur Yağmur'a ait. Mapping ve ışık teknikleri kullanılarak, görselliği yüksek bir atmosfer yaratılan oyunda, dekor tasarımı Şirin Dağtekin Yenen, ışık tasarımı Murat Özdemir, kostüm tasarımı Dilek Kaplan, müzikler ise Orhan Enes Kuzu imzasını taşıyor. Oyunda; Özlem Öçalmaz, Alayça Öztürk, Barış Aytaç, Dikmen Seymen, Kubilay Karslıoğlu, Elçin Hanbay Kaya ve Batuhan Sezer rol alıyor. Uyanış 28 Ocak’ta saat 20.30’da Profilo Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. Seray ŞAHİNLER DEMİR seraysahinler@gmail.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|