| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yönetmeliğin değişeceğine inanmıyorum! - Ragıp Yavuz Röportajı Seray Şahinler Yönetmeliğin değişeceğine inanmıyorum! İBB Şehir Tiyatroları’nın başarılı yönetmenlerinden Ragıp Yavuz, bu sezon hayata geçirdiği ‘Terzi’ oyunuyla tekrar seyirciyle buluştu. Terzi gösterime devam ederken, repertuarda olan Ateşli Sabır da aralıklarla sahnelenmeye devam ediyor. Yavuz, “Seyirciye küsülür mü” diyerek yıllarını verdiği kurumda görevini sürdürmeye çalışsa da yönetmeliğe olan tepkisini sürdürmeye devam ediyor. 2012’de yönetmeliğin değiştiği günden beri en sert ve net tepkileri gösteren Yavuz, “Yönetmeliğin değişeceğine inanmıyorum. Erhan Yazıcıoğlu ve ekibine de böyle bir misyon yüklemiyorum” diyor. Yavuz’la buluştuk ve hem Terzi’yi, hem Şehir Tiyatroları’nı hem de son dönemde “sessiz kalıyor” eleştirilerinin yöneltildiği İŞTİSAN’ı konuştuk… Seray ŞAHİNLER DEMİR / seraysahinler@gmail.com -Yönetmelik değiştikten sonra Hilmi Zafer Şahin döneminde sizi Şehir Tiyatroları’nda görmedik. Ama Erhan Yazıcıoğlu’nın göreve gelmesinin ardından aynı yönetmelik devam ederken tekrar bir oyun sahneye koydunuz. Nasıl oldu bu süreç? Zafer Bey’in döneminde tiyatrodan yılda 12 maaş, 4 ikramiye 2.5 yılda verilmeyen 2 teşvik ikramiyesi teorik olarak alan bir çalışan olarak, kadrom da rejisör kadrosudur, asal görevimi yapmak üzere oyun teklifleri yaptım. Kendi oyunlaştırdığım Yaşar Kemal’den Ağrı Dağı Efsanesi, Nazım Hikmet’ten Şeyh Bedrettin Destanı, Mrozek’in Terzi’si, Murathan Mungan’ın Geyikler Lanetler’i ve yine kendi uyarladığım Burcu ile Nurettin oyunlarıydı. Oyun tekliflerim hep oldu. Zafer Bey’in odasında yaptığımız toplantılarda “Yönetim kurulu senin oyunlarını aylık programda görmek istemiyor. Ayrıca senin oyun yönetmen de istenmiyor. Altın kaplamalı teklifle de gelsen senin teklifin yönetim kurulundan geçmez” denildi. Benim o dönemde repertuarda da zaten oyunum vardı. Skarmeta’nın Ateşli Sabır’ı bir tek hafta bile oynatılmadı. -Açıkça söylendi mi bu size? Evet. Ben de bu ifadeyi Zafer Bey ayrılmadan hemen önce Malta Köşkü’nde yapılan ve rejisörlerin de davet edildiği, Kültür İşleri Daire Başkanı’nın da katıldığı bir toplantıya “Orada gelip konu mankeni mi olacağım” üst başlığıyla yazdığım yazıyı - ki o toplantıda bu mektup şuan ki İŞTİSAN başkanı Levent Üzümcü tarafından okunmuştur- aynen yönetime ifade ettim. Fakat sonra yönetim değişikliğe yaşandı. Erhan Yazıcıoğlu da göreve gelir gelmez benden oyun tekliflerimi istedi. Yönetimlere ya da siyasetlere göre oyun teklifi yapmam. Aynı teklifleri yine ilettim. OYUN DEĞİL PROJE SUNUYORUM Ben şimdiye kadar hiç oyun teklif etmedim. Hep proje teklif ettim. Oyun metniyle beraber oyunu niçin, nasıl ve ne kadar sürede yapacağım, niye bugün yapacağım, nasıl bir bütçeyle neyi öne çıkaracağımın anlatıldığı açık seçik proje dosyalarıyla başvururum. Erhan Bey’e de böyle başvurdum. Oyunlarımdan Terzi kabul gördü ve seyirci karşısına çıktım. Ayrıca birkaç aylık dilimler halinde ortalıktan yok olsa bile Ateşli Sabır da seyrek olsa da tekrar gösterime girdi. -Onu da siz mi önerdiniz? Özellikle bir teklifim olmadı. Ateşli Sabrı repertuardaydı. Ama şöyle bir şey teklif ettim. Eğer vizyonunuz içinde böyle bir oyunun yeri yoksa lütfen açık seçik repertuardan kaldırın. Ama eğer tutuyorsanız da niye oynanmadığını bana izah edin. Çünkü güvendiğim, sırtımı dayadığım ve seyirciye ulaşmış bir oyundur Ateşli Sabır. Repertuarda olduğunu ve gösterime gireceğini söylediler. Birkaç aylık boşluklar olsa bile seyrek olsa da Ateşli Sabır seyirciye ulaştı. -Erhan Yazıcıoğlu ile yaptığımız söyleşide sizin tekrar sahnede olmanız hakkında “Bana inandılar, güvendiler, onları ikna ettim” dedi. Nasıl ikna oldunuz? İşimi yapmam konusunda beni kimsenin ikna etmesine ihtiyacım yok. Aramızda böyle bir ikna mekanizması zaten işlemedi. Ben bu teklifleri zaten yapmıştım, Erhan Bey’e de yapmış oldum. Burası benim iş yerim. Burada olmaktan mutluyum. Bu kuruma yıllarımı verdim. İşimi her zaman yaparım. Diğer yandan Erhan Bey’in yönetmelik üzerinde pozitif anlamda bir değişiklik yapabileceğine dair bir inanç hiçbir zaman taşımadım. Erhan Bey ve ekibine de böyle bir misyon yüklemedim. Çünkü Şehir Tiyatroları yönetmelik değişikliğinin Türkiye’yi ilgilendiren çok büyük bir bütünün bir parçası olduğuna inanıyorum. Durduk yerde Erhan Yazıcıoğlu Genel Sanat Yönetmeni diye bu yönetmeliği niye değiştirsinler? İktidar sadece sanatı değil, eğitimi, hukuku, sağlığı, sosyal yaşam biçimlerimizi – ki Terzi’yi seçmemin ana nedenlerinden biri de bu- çok büyük ölçüde yeniden yapılandırıyor ve kendi kontrolü altına almak istiyor. Şehir Tiyatroları yeni yönetmeliğinin de özü budur. Erhan ağabey değerli bir sanatçıdır, birikimli bir insandır, kadro da öyle ama seyircinin düşmesi ya da repertuarın yanlış seçimlerle oluşturulması değildir ki böyle bir yönetmeliğe sebep olan şeyler. Orhan(Alkaya) Bey’in zamanında da Nurullah(Tuncer) Bey’in döneminde yüzde 50’lere düşen seyirci, yüzde 80’lere dayandı. Şehir Tiyatroları oyunları o sezon ödül rekorları kırdı, kendinden çok söz ettirdi. Ama Orhan Bey’i de görevden aldılar. Onun için bu yönetime yönetmelik değişikliği anlamında bir misyon biçmiyorum. Değiştirebileceklerine de inanmıyorum. Yine seçilmiş 2 üye olacak, 7 kişiden en az dördünün sanatçı olacağı,genel sanat yönetmeninin yönetim kurulu başkanı olacağı bir yapısal değişikliği açıkçası beklemiyorum. Ummuyorum. Bu Türkiye’deki toplumsal değişiklikle olabilecek bir şeydir. Ve sanatsal hiçbir başarı ya da başarısızlık yeni bir değişikliğe neden olmaz. Bu siyasi bir karar. SEYİRCİYE KÜSÜLÜR MÜ? -Öyle bir beklentiniz ve kuruma olan bir küskünlüğünüz yoktu o zaman? İşimi yapmak konusunda neden küslük yaşayım ki? Seyirciye küsülür mü? Haksızlık olur. Yalnız Zafer Bey göreve ilk başladığı günlerde çok sıcak yaşanmış yönetmelik değişikliğine dikkat çekmek için yoğun eylemler yaptık. Yönetim kurulunun başkanlığını belediyenin genel sekreter yardımcısı üstlenmişti. Görevlendirmeler de yönetim kurul kararıyla olur. Genel sekreter yardımcısı beni bir oyunda görevlendirmesin diye o günlerde kısa bir süre proje teklifi yapmamıştım. Ama bu sadece yönetmelik değişikliğine dikkat çekmek içindi. Maaş alıyorum. Bankamatik sanatçılığı diye eleştirilen bir ortamdayız. O insanlardan biri olmayı asla istemem. Bu türlü yaklaşan arkadaşlarıma da üretimsizliği savunmam diye açık seçik söylemişimdir. -Terzi’ye gelelim… Oyunu seçmemin bir nedeni oluyor dediniz. Terzi nasıl bir oyun, neler söylüyor? Terzi absürt biçimde yazılmış bir oyun. Dramatik karakterlerin olduğu ve kurgusunun süreçleri olan karakterlerin üzerine yaşamlarından alanlar üzerine şekillendiği bir oyun değil. Rol kişileri karakter değil, sembol. Durduk yerde seyirciye de biraz yabancı olan bir metinden kaynaklanan bir anlatım biçimini niye seçtim diye sorarsanız, absürt biçim genellikle üretildiği toplumların baskı gördüğü süreçlerde kendini ifade etmiştir. Bir şeylerin açık seçik yazılamadığı, bir şeylerin sembollerle, metaforlarla, göndermelerle ifade edildiği süreçlerde yazılmıştır. Türkiye’nin de böyle bir süreçten geçtiğine inanıyorum. Oyunun yazarı muhalif birisi. Mrozek, 1963’te Polonya’dan İtalya’ya göç etmek zorunda kalmış ve uzun yıllar sürgünde kalmış bir yazar. Sürgün benim de yabancım olan bir şey değil. Yazarın ruh halini çok iyi anlıyorum. O tür süreçlerde insan kendini nasıl yöntemlerle ifade edebilir bu yöntemleri nasıl yaratır çok iyi biliyorum. Ben de 14 yıl sürgünde kaldım. Buradan da bir cazibe alanı oluştu metinde. Bir de tanık olduğumuz, ailemizin içinde coğrafyaların yeniden oluşumunu belirlemeye kadar giden çok büyük ölçekte bir yaptırım uygulaması var. Peki bunu kim uyguluyor? Kimler coğrafyalara yeniden biçim vermeye çalışıyor, gündelik hayatlarımı alışkanlarımızı yeniden biçimlemeye çalışıyor? Bu biçimlendirme çabasının sembolüdür Terzi. Kimi ne biçimde ne yöntemle giydirirse, o, o şekilde bir yaptırım gücü sahibine dönüşüyor. Çok zekice yazılmış bir metin, çok önemli bir sembol ve her zamankinden daha çok bugün bize seslendiğine inanıyorum. -Seyircinin bu türe uzak olması sizi nasıl bir yönteme itti? Endişeleriniz oldu mu? İster istemeze bu tür kaygılar duyuyorsunuz. Çünkü sanatçı için beğenilmek çok önemlidir. Beğenilmek için de anlaşılmak lazım. Seyirci anlamadığı şeyi beğenmekte ve tepki vermekte zorlanır. Ben absürt türü yönetmen ve akademisyen olarak bilmek zorundayım. Bu türün sahneden seyirciye nasıl ulaştırıldığını, teknikleri bilmek zorundayım. Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları gibi kurumlar geniş repertuara sahip. Bu örnekler olmak zorunda. Muhsin Ertuğrul, “Seyirciye asla istediğini vermeyin, seyirciye ihtiyacı olanı verin” der. Türkiye genç nüfus. Bizim seyirci portföyümüzü oluşturan genç kuşağa tiyatro sanatında henüz yabancı oldukları, bilmedikleri bir takım anlatım biçimlerini de mutlaka sunmak zorundayız. Biz yapmadığımız için seyircinin alışkın olmadığı anlatım biçimlerini de, teknikleri de mutlaka aktarmak zorundayız. Terzi alışılageldik bir metin değil. Ama seyirciyle buluştuğunda bir takım sorular sordurabilir umudunda olduğum bir sahneleme. Seyirciye gelin tartışın, tat alın, yargılarınızı paylaşın, anlamıyorsanız, itiraz ediyorsanız yine yargılarınızı paylaşın diyorum. Sevabı, alkışı olduğu kadar günahı da bana aittir. Bu paylaşımları duymaktan mutlu olurum. -İŞTİSAN çok önemli bir yapılanma. Yönetmelik değiştiği sırada siz İŞTİSAN’ın başındaydınız. Hemen hemen her platformda yönetmeliğe olan tepkinizi dile getirdiniz. Şuan İŞTİSAN’ın başında Levent Üzümcü var. Şehir Tiyatroları’nda karmaşa bitmiyor. Hala aynı yönetmelik yürürlükte. İŞTİSAN kanadında bir sessizlik var mı sizce? İŞTİSAN’ın 1 hafta sonra kongresi olacak. Orada da dillendireceğim. Kendi aramızda yaptığımız toplantılarda da birkaç kez gündeme getirdim. Sosyal medyada da kendimi ifade ettim. Son 1, 1.5 yıldır izlenen süreçten çok mutlu değilim. Bir sessizlik olduğu inancındayım. Yönetimiyle, ama üyelerin huzurunda paylaşmak istediğim konu şu: Bunu henüz tartışmadık ama acaba İŞTİSAN’ın şuandaki yönetim kurulunun uyguladığı siyaset gereği, öngörüler gereği bir süreç mi yaşıyoruz? Yoksa İŞTİSAN yönetim kurulu Şehir Tiyatrosu’nun tabanın yaklaşımını bu şekilde belirlediği, böyle bir yaklaşım gördüğü için bunun üzerine mi böyle bir sessizlik uyguluyor? -Sizin tahmininiz ne? Bence ikisi birbirinden pek ayrılmıyor. Şehir Tiyatroları tabanını büyük ölçüde İŞTİSAN yönetim kurulunun temsil ettiği inancındayım. Ben görevi isteyerek bıraktım. Daha genç ve dinç arkadaşların deneyim sahipleri olacakları alanı açmak bizim görevimiz. Daha büyük, dinamik enerji oluşturuyorlar. Levent’i de ben aday göstermiştim. Taban da buna saygı duydu. Hiç tartışılmaksızın başkan oldu. Levent tepkileri olan bir insan. Kendini birey olarak ifade edebiliyor. Bu alanda hiç bir sorun yok. Ama Şehir Tiyatrosu’ndaki tepkilerin bireysel değil, tabanla birlikte ve dernek vasıtasıyla hayata geçirilmesinden yanayım. İŞTİSAN’ın uzun süredir tepkisiz olduğunu düşünüyorum. Halbuki yönetmelik aynı yönetmelik, bir şey değişmedi. Bu yönetmelikle Şehir Tiyatroları yönetilemez demeye devam etmelidir. Bu gündemi sıcak tutmalıdır. Bu üretimsizliği getirmez. Yapacağımız oyunların kalitesinde değişiklik yaratmaz. İşimizi zaten değersiz yapamayız. Ama bu yönetmelikle de bu işler gitmez. İŞTİSAN tabanıyla birlikte çok dinamik bir yapı. Son 1.5 yılına sempatik bakamıyorum. Acaba Şehir Tiyatroları tabanında böyle bir atalet, tevekkül enerjisi bulduğu için mi İŞTİSAN yönetimi de bunun paralelinde bir politika izliyor? Öyle bile olsa öneriler getirmek, bu konuda itici güç olmak, yeni bir enerji yaratmak adına dernek yönetimleri her zaman görevlidir. Bu konuda da Şehir Tiyatroları Türkiye sanat camiasının yaramaz çocuğudur. Pek çok ülkenin tiyatro geçmişinde olmayan şeyler bizim geçmişimizde vardır. Şöyle düşünebilirler: Erhan ağabeyin bu yönetmelikten mutsuz olduğunu biliyoruz, etrafında da değerli bir yardımcı grubu var. Hepsi dinamik insanlar. Yönetmelik değişecek, bu arkadaşların çabaları bakalım nereye gidecek. Ama ben genel sanat yönetmeni ve yardımcı kadrosuna böyle bir misyon biçmiyorum. Yönetmelik değişikliği nasıl bir siyasi bir kararsa bu değişikliğin değişikliği de siyasi bir yaptırımla olacaktır. Bu da sahnede iyi rol yaparak, iyi reji, tasarım yaparak olmaz. Böyle bir dinamiği de İŞİTSAN yaratabilir. Bu yönetmelikten mutsuz olunduğunun aynası olunmalıdır. ------------------------------------------------------------ Ragıp Yavuz’un yönettiği, Ahmet Saraçoğlu, Ergun Üğlü, Gülce Çakır, Emre Karaoğlu, Çimen Turunç Baturalp, Can Başak, Emrah Derviş Soylu, Can Tarakçı’nın rol aldığı ‘Terzi’, 11 – 14 Şubat 2015 tarihleri arasında Üsküdar Musahipzade Celâl Sahnesi’nde, Levent Öktem, Mert Turak, Ayşegül İşsever, Derya Çetinel, Hamit Erentürk, Cihan Kurtaran, Derya Yıldırım, Derya Keykubat’ın sahne aldığı ‘Ateşli Sabır’, 12-14 Şubat tarihleri arasında Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde izlenebilir. Seray ŞAHİNLER DEMİR / seraysahinler@gmail.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|