| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
DÖRT KADININ YAŞAMA TUTUNMA SERÜVENLERİ: “KADİFE ÇİÇEKLERİ” Üstün Akmen Bakırköy Belediye Tiyatroları, çok katmanlı ve çağrışımlara açık bir metin olan Paul Zindel’in “Kadife Çiçekleri” adlı oyununu oynamakta. Şimdi büküp boynunuzu, bana soracaksınız: “Pekiii, ‘Kadife Çiçekleri’ gerçekten zor bir oyun mu?” Ayol, tiyatroda kolay mı var? İNSANIN İÇİNİ BURKAN BİR ÖYKÜ BU ÖYKÜ Mutsuz, pesimist, agresif, hırçın Beatrice (Cihan Bıkmaz), biri epilepsi hastası Ruth (Nazan Koçak), diğeri bilime tutkun, içine kapanık Mathilda ya da kısaltılmış haliyle Tillie (Yonca Cevher Yenel) adlı kızları, “Cici Hala” (Cihan İnan Bekar) dedikleri yaşlı bir kadın ve de kafeste besledikleri Tillie’nin edindiği küçük tavşanla birlikte yaşamaktadır. Yaşam, dört karakterin dördünü de emzirememiştir. Zindel, bu yaşama tutunma savaşımını, karakterlerin yaşamdaki öfkelerini neredeyse Tennesse Williams ya da Anton Çehov veya Martin McDonagh tadında işlemiş. İnsanın içini burkan bir öykü bu, gel gelelim yeni değil. Beatrice’nin yoğun acısının; acısını, öfkesini en yakınlarından çıkaran Beatrice’nin dramının, yeni olduğunu elbette kimseler savlayamaz. Oyun güncelleştirilmiş olsa dahi... ÖYKÜ YENİ OLMAYINCA… Eeee… O halde? Öykü yeni olmayınca, ne yapmalı? Çok iyi sahneleme olanakları yaratmalı ve çok iyi oynanmalı. Örgüyü öyle örmeli ki, Beatrice merkeze alınmalı, diğer karakterlerin tamamen kişisel olan dramları bu merkezin çevresine yerleştirilmeli. Tiplemeler öyle seçilmeli ki, sabun köpüğü olmamalı. Sanırım aynen böyle düşünmüş yönetmen Kadriye Kenter. Düşündüğünü fevkalade ciddiyetle, titizlikle, en küçük ayrıntıyı kaçırmaksızın uygulamaya da koymuş. Ama tempoyu tutturamamış. Bir oyun metninin çözümünün ayrıntılarda olduğuna inanmış inanmasına da, “black out”lar da oyunu iyiden iyiye hantallaştırmış. İlk nazarda önemsiz gibi görüneni, bütünün ayırt edici özelliği olarak ortaya koyamamış. Yapıtın somut öğelerinde yuvalanan “anlamsız” ayrıntıları iyi tanıyamamış. Keşke, her gösteren dizgeyi kendi içinde değere kavuşturmayı deneseymiş. Keşke, sesli yanıtlar arasaymış. Denememiş, aramamış. Dolayısıyla oyunun geri kalan tüm öğelerini ilgilendiren bir amplifikatör oluşturamamış. BAKIRKÖY’ÜN YARATICI KADROSU GENELLİKLE İYİDİR Ayçın Tar, gayet güzel bir dekor tasarlamış. Siz ben değilsiniz ya, gidip görürseniz çok iyi de diyebilirsiniz. Ama Ayçin Tar’ın dekoru ne yalan söyleyeyim perde açılır açılmaz seyirci ile oyun arasındaki ilk etkileşimi, ilk alışverişi şıpınişi sağlayan bir öğe niteliğinde. Bir de ocağın içine, yandığını imleyen bir kırmızılık koysaymış!.. Neyse! Koyar belki. Gönül Sipahioğlu’nun tasarladığı giysiler de “matlup”a uygun. Ancak sormak istediğim bir şey var: Okuldaki törene gitmekten cayan Beatrice, giydiği ayakkabıları çıkartıp, neden eski ayakkabılarını giyiyor, anlayamadım. Tolga Çebi’nin müziği mükemmel. Işıklar içinde yatsın Nüvit Özdoğru’nun çevirisi pırıl. Murat İpek’in ışık tasarımı oyunu anlamayı kolaylaştırmakta. Ancak, aydınlatılan nesne zaman zaman iyi kontrastlanmamış. Gene de, yanılmıyorsam saklayacak hiçbir şeyi olmayan bir dramaturginin beyaz ve Brechtisyen ışığını benimsemiş İpek. Bu ışık tasarımı, kimi yerlerde, örneğin Ruht’un kriz geçirdiği sahneler sonrasında (annenin kızını sakinleştirmeye çalıştığı bölümleri kastediyorum) bir İtalyan Rönesans’ı resminin kösnül ve güneye özgü ışığını Brechtisyen ışıkla birleştirdiğinde, usçulukla öznellik arasında mükemmel bir uzlaşma sağlıyor. Dolayısıyla Murat İpek kutlanmayı hak ediyor. OYUNCULAR BAŞARILI Gülru Pekdemir, kısacık Janice Vickery canlandırmasında görevini yerine getirmekte. Kadriye Kenter onu neden o denli güldürmüş, işin o tarafını bilemem. Jonice, şımarık mı, hasta mı? Cici Hala’da Cihan İnan Bekar’ın performansına da diyecek yok. Cihan Bıkmaz, tam profesyonelce “rolden asla çıkmıyor.” Doğalcı olduğundan varlığına inanmamız gereken o karmaşık kişiyi, o karmaşık Beatrice yanılsamasını asla bozmuyor. Ancak, sarhoş Beatrice’in ayaktaki tablolarını Kadriye Kenter ile birlikte yeniden gözden geçirmeliler demekten kendimi alamıyorum. Bir de “telaffuz” yerine “telafuz” dememeli. Haaa, unutmadan deyivereyim, krizi sonrası Ruth’u okşarken elini elbisesinin (hırkasının) üstüne koyuyor: “… buz gibi olmuşsun” diyor ya… Bence elini Ruth’un çıplak tenine dokundurmalı. Elbise üstünden üşüme anlaşılıyorsa, Ruth’un çoktan ölmüş olması gerekiyor. Öyle değil mi ama? Nazan Koçak, esasında sara hastası olan, ancak annesinin baktığı hastalardan birinin ölümüne tanık olmasının benliğini sarmaladığı ölüm korkusuyla yaşayan enerjik, delidolu Ruth karakteri için bir duygulanım kuramından yola çıkıyor. Sınırları çok belirgin bir oyuncu tipi için geçerli olan bu kuramı başarıyla yerine getiriyor. YONCA CEVHER YENEL’E DİKKAT Mathilda’da genç oyuncu Yonca Cevher Yenel, Mathilda’nın olgularını o kadar güzel değerlendiriyor ki, işi Mathilda’nın içsel modelini başarıyla kavramaya kadar götürüyor. Dolayısıyla rolü duyumsuyor Yonca Cevher Yenel. Mathilda’nın umudu simgelemesi dışında, oyun metninin altında yatan karakterindeki içsel yaşamın gizli anahtarını buluyor. Sürekli yoğunlaşma halindeyken dikkatini hiç yitirmiyor. Sonuçta, belki de kendini ikna teknikleri kullanarak Mathilda ile özdeşleşiyor. Belki de, başkasıymış gibi davranarak dış dünyayı kandırıyor. Nereden bilebilirim, ola ki Mathilda ile arasına bir uzaklık koymuştur. Mathilda’yı okuduğu, onunla alay ettiği, istediği gibi role girip çıktığı da rahatça savlanabilir. Nereden bakarsanız bakın, neresinden tutarsanız tutun Yonca Cevher Yenel, seçtiği kodlamaya ve kabul ettiği oyun konvansiyonlarına fevkalade hâkim. Hareket ve diksiyon egemenliği sayesinde, eylemleri gibi sözceleme durumları tasarlayarak metne ayrı bir anlam kazandırıyor. Diksiyonunu gerçeklik etkisi yaratma çabasında olmayan, ama kendi kuralları olan sesbilimsel, retorik, prozodik bir dizge biçiminde düzenlemesi ise, ayrı bir kutlama gerektiriyor. Yonca Cevher Yenel’in haberi olsun, bundan böyle merceğimin altında oturuyor. (Bakırköy Belediye Tiyatroları / Yunus Emre Kültür Merkezi – 0212 661 38 95) Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Şenkan Şentürk - ( 2/12/2008 ) gerçekten çok başarılılar özellikle izlemek gerekir |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|