| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İNTİKAM DUYGUSU UYANDIRAN BİR OYUN: “YILDIZLAR ALTINDA CİNAYET” Üstün Akmen “Hiç Kimse Unutulmayacak” sloganıyla sezonu açan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, “Azerbaycan edebiyatının önemli isimlerinden Elçin’i unutmadık” diyerek “Yıldızlar Altında Cinayet (Katil)”i repertuarına almış. Elçin İlyasoğlu Efendiyev’i (1943) okumuşluğum yoktu, ama gerçekten de öykü, eleştiri, senaryo, tiyatro yazarı olarak ün yapmış biri olduğunu biliyordum. Türkiye’de ve dünyada yayımlanan roman, öykü, deneme, araştırma, yanı sıra sahnelenen oyunlarıyla tanınan ve ülkesinde Başbakan yardımcılığı görevini de sürdürmekte olan Elçin Efendiyev’in bu oyunu, ülkemizde ilk kez seyirci karşısına çıktığınıysa yeni öğrendim.
KONU MU BU
Olasılıkla yalnızlık nedeniyle hafiften kafayı sıyırmış kız kurusu bir öğretmenle, ona olan aşkını tam 18 yıl sonra itiraf etmek üzere öğretmeninin evine gelen psikopat öğrencisinin dramatik ilişkisini anlatan oyunun birinci perdesinin büyük bir bölümü, öğretmenin (yalnızlığın altını çizmek amaçlı) evinde sürekli (doğal olarak orada olmayan) öğrenci ve velilerle konuşmalarıyla geçti. Oyunun seyredilmesi iyiden iyiye zorlaştı, saçma sapan bir kadercilik anlayışının yüceltisiyle “tahammül” sınırlarını aştı. Güya sosyalizm sonrası oluşturulan yeni düzenle birlikte değişim sancıları taşıyan Azerbaycan insanını anlatmayı amaçlayan Elçin, değişen dünya - değişen insan ilişkisinden bihaber, fevkalade ilkel bir oyun yazmıştı ve benim ikinci perdeye dayanmam olanağı kalmadı. İKİNCİ PERDEYE DAYANMANIN ANLATILAMAZ ZORLUĞU Neden kalmadı, hemen anlatayım. Bakü’de tek başına yaşayarak kimya öğretmenliği yapan, 41 yaşında, hayatı öğrencileri üzerine kurulu; hayalleri, sevgileri, arzuları yaşadığı dört duvarın arasına sıkışmış bir kadının aşkı ve yaşamı keşfedişinin öyküsünün bence hiçbir özelliği yoktu. Öğrencilerinin sınav kağıtlarını okurken onlarla konuşan, bir gelinlikli oyuncak bebekle dertleşen bu hafif üşütük yalnız kadının evine, bir gece ansızın yağmurdan sırılsıklam olmuş birinin gelmesi, gelenin eski öğrencilerinden biri olması, Delikanlı’nın aradan geçen 18 yıl boyunca kendisini sevdiğini söylemesi hiç mi hiç gerilim yayımı germedi. Kadın, kendini bir rüyanın içinde buldu, bunca yıl yaşayamadığı duyguları yaşatan bu adamı sevdi. Delikanlı’nın ikinci bölümde bir hinoğluhinlik yapacağı belliydi, bunu sezmek için eleştirmen falan olmaya da gerek yoktu. Delikanlı’nın sıradan bir Azerbaycan serserisi çıkacağı, kadını yolmak isteyeceği, giderek kadını aşağılayacağı, Kadın’ın da Delikanlı’yı bir biçimde öldüreceği, yıldızlar altında işlenecek bu lanet olası cinayetin oyunun başında “bir cinayet sorgulasam da terfi etsem” diye hayıflanan karşı dairede “ikâmet etmekte olan” komşu kadının kocası polis memurunun işine yarayacağını birinci bölüm sonunda herkes biliyordu. Yani, bilmek için “kâhin” olmak koşul değildi. YÖNETMEN NE YAPMIŞ Konusu, 2000’li yılların başında geçen bu oyunu Melahat Abbasova yönetmiş. Daha doğrusu, olay ve konuşma örgüsünde, oyun kişilerinin birbirleriyle ilişkilerinde en ufak bütünlüğün bulunmadığı bu oyunu yönetmemiş, uzaktan bakmış. Kendine özgü bir sahneye koyma biçemi ve yöntemi saptamamış. Zaten kuru olan eseri satırlar arasında cansız kalmaktan kurtaramamış. Bu arada, ikide bir salonda herkes neden kahkaha atıyor, bir anlayan varsa n’olur bana söylesin. Oyun içinde bir kıkırdamadır gitmekte ki, sormayın gitsin. Tek başına yaşayan Kadın’ın sokak kapısı devamlı açık. Komşu Adam - Komşu Kadın, Kadın’ın evine yol geçen hanı gibi girip çıkıyor. Delikanlı nedense başka kapıdan geliyor. Delikanlı, Kadın’a mektup yazıyor, dış ses Delikanlı’nın sesi. Kadın mektubu mır mır okuyor. Daha neler de neler oluyor… YARATICI KADRO DA İŞİN SUYUNU ÇUKARMIŞ Dekor tasarımını yapan Emra Albayrak Şahin ne yapacağını bilememiş. Siyah fonun önünde taaa tepelere kadar siyaha boyalı iki kitaplık, kitaplığın içinde siyah sırtlı kitaplar ne öyle! Kadın sıradan bir kimya öğretmeni yahu, ordinaryüs profesör falan değil! Havaya toplanan tüller… İkide bir fısss… Sis… Şahin’in yorumu, yorumlaması yok. Böyle dekor mu olur? Dekoratör tekstin özünü, biçimini, teknik açılardan özelliklerini incelemez mi? Nerede yapı, dil, güncellik, kültürel, sosyal etki? Nerede boşluklardan, insan varlığından, alanlardan, hacimlerden, renklerden, malzemeden, ışıktan yararlanma? Usta kostüm tasarımcısı Feyza Zeybek de işi savsaklamış. Tek tip, üniforma gibi kostümler hazırlamış. Komşu karı – kocanın kostümleri aynı. Delikanlı’nın ikinci giydiği gömlek, pantolon da… Ne biçim iş bu böyle, anlamadım. Selim Atakan’ın müzik tasarımına sözüm yok da, Mustafa Türkoğlu’nun cascavlak ışıkları tam Allahlık. Belli ki, yönetmen oyun için saptadığı ve uygulanmasını istediği sahne ışıklandırmasını açıklamamış. Açıklamayınca da Türkoğlu ola ki: “Al sana ışıklandırma” demiş. Olmuş bitmiş(!). OYUNCULAR Elçin Altındağ’a eh diyeceğim de, Emrah Özertem’e, Ezgi Sümer Yolcu’ya, Radife Baltaoğlu’na, Nevzat Çankara’ya ne diyeceğim bilemiyorum. Bilebildiğim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Repertuar ve Yönetim Kurulu üyelerini bu oyunu zorla izlettirmenin yollarını sonuna kadar arayacağım. Arayacağım ve oyunu onlara sonuna kadar mutlaka izlettireceğim. İntikamım acı olacak! ▼ ▼ ▼ Söylemeye unuttum, yaşamımda “Yıldızların Altında Cinayet”ten sonra üçüncü kez (diğeri “Çılgın Dünya” idi) bir oyun daha terk ettim: “Sarı Naciye”. Işıklar içinde yatsın Recep Bilginer’in en ünlü oyunlarından biriydi “Sarı Naciye”. Değerli besteci Timur Selçuk müziklemiş ve küçük orkestrayı yönetiyordu. Geleneksel ile çağdaşı, opera biçemiyle yalın söyleyişi harmanlamaya çalışmıştı, ama ne yapalım ki olmamıştı. Yinelemeler… Yinelemeler… Neydi bu? Opera mı? Asla… Müzikal mi? Olamaz… Olsa olsa müzikli oyun. Eda Bingöl’e, Turgut İpek’e, Toygarhan Atuner’e, Bülent Atak’a sözüm yok. AKM’nin konser salonunun dar sahne olanakları içinde Doğan Çelik sahne trafiğinin altını üstüne getirmese belki iyi bir seyirlik olmuş denebilirdi “Sarı Naciye” için. Ama Ferhat Karakaya’nın daha kötüsü olamayacak dekor tasarımına dayanmak kolay olmadı. Ayol dağ köyünde evler yan yana mı olur. Arkadaki o muşamba poster ne öyle! Dekor tasarımına imza atan Gizem Betil o dönemde köylerde, kasabalarda “kara lastik” denilen ayakkabıların kullanıldığını neden bilmez? Işık tasarımını yapan Bülent Darcan yaptığı işe neden daha bir özen göstermez? Beni dinlerseniz, “Sarı Naciye”yi merak falan etmeyin, gitmeyin... Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet neydim ne oldum - ( 7/10/2007 ) Elçin Altındağa haksızlık ediyorsunuz, metindeki karakteri iyi yansıtıyor, doğru oynuyor ve inandırıyor. sizin "böyle şey olur mu" dediğiniz şeyler yüzyıllardır yapılageliyor, dramatik oyun seyretmek isteyenlerin pekala izleyebileceği bir oyun.Fatih civarında ikamet edenlerin dostoyevskiden alıntılar duyması hiç fena değil. Mutlaka kapı mı görmek zorundasınız, kapı görmek istediğinizde, salondaki çıkış kapısına bakın ve hemen kendinizi dışarı atın nurcihan - ( 8/16/2007 ) hiç güzel değil beğenmedim birazdaha güzel olabilir havva uzuner - ( 8/16/2007 ) çok beğendim ben tiyatrocu olmak istiyom zaten ben tüm tiyaroları beğeniyommmmmmm dram - ( 11/25/2007 ) merhaba özür idleyerek yorularınıza katılmıyorum oyun tam anlamıyla müthiş bi oyudu ayakta alkışladığım bir oyun nedense benim ayakta lkışladığım oyunu başkları aykta alkışlamıyor benim alkışlmadığım oyunu başkaları ayakta alkışlıyor ayla yuksel - ( 10/22/2007 ) sızın nasıl elestırı yaptığınızı anlamak cok zor yarım bırakıp cıktıgınız oyun hakkında nasıl bu yorumlarınızı yapıyorsunuz anlamak zor gercekten cok yazık tıyatro sızın elestırılerınıze kaldıysa |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|