| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Aşk, bazen vazgeçmektir: Üstün Akmen Tiyatro olgusunu popülerleştirmek ve dolayısıyla geniş kitlelere sevdirmek amacıyla yola çıkmış bir topluluktur Tiyatro Kedi. Özellikleri olan tiyatro adamı Hakan Altıner ile yapımcı İpek Kadılar Altıner'in, kendilerine özgü bir bayrak açtıkları kurumdur. Tiyatro Kedi'yi kurarken, "tiyatro gibi tiyatro" yapma kararını vermişler, andını da içmişlerdir. Tiyatroyu bir illüzyon, bir arınma aracı olarak görürler. Seyirciyle buluştuklarında, bir öykü anlatmaktır ilkeleri. Özveride bulunarak kendilerini seyretmeye, oyun izlemeye gelen seyirciye, tiyatrodan soğumalarını önleyecek, tiyatroyu sevdirecek yollar, yöntemler ararlar ve bulurlar. Ucuza kaçmazlar, asla belden aşağıya vurmazlar, sadece bir öyküyü paylaşırlar. Zafer Ergin gibi, Nedret Güvenç gibi, Toron Karacaoğlu gibi, Arsen Gürzap gibi, Can Gürzap gibi, Ayda Aksel gibi "çok özel" oyuncuları seyircileriyle buluştururlar. Çok şakacıdır İpek Kadılar Altıner Ne yalan söyleyeyim, Tiyatro Kedi'ye özel bir yakınlığım vardır benim. Hakan Altıner de, İpek Kadılar Altıner de dostumdur. Oyunlarına çağırırlar, "inşallah iyi çıkmıştır da haşin haşin eleştirmem" diye dualar ederek giderim. Oyundan sonra birbirlerine: "Allah beterinden saklasın" deyip, yönetmenine ya da oyuncusuna veya yapımcısına: "Mükemmeldiniz" diyenlerden; "düşman kardeş" olmamak uğruna, sadece beğendiği oyundan söz edenlerden olmadığımdan, yapımlarını zaman zaman eleştirdiğim de olur. Vallahi gıklarını çıkarmazlar, hatta teşekkür bile ettikleri "vakidir". Eleştiri yazılarımdan yararlanmışlar mıdır? Orasını bilemem. Bilebildiğim, İpek Kadılar Altıner'in her kere oyun öncesinde: "Allah insaf versin(!)" diyerek sırtımı sıvazladığı, beni salona öyle uğurladığıdır. Yeşim Salkım iyi bir Ilsa olmuş mu? Tiyatro Kedi, 2005-2006 sezonunda sahnelediği ve başoyuncu Atacan Gümüş'ün askerliği nedeniyle ara verdiği "Casablanca"yı, 2007-2008 sezonunda dekorundan rejisine, kostümünden Ilsa'sına yeniledi. Ilsa'da hiçbir oyunculuk deneyimi olmayan, oyunculuğun ritmini ve temposunu birbirine karıştıran Sibel Bilgiç'in yerine, yaşamındaki özel jetler, helikopterler, limitsiz kredi kartları bir anda yok olan; sonrasında İlker İnanoğlu ile evlenip boşanan; şimdilerde kuaförü Rasim Lök'le yeni bir ilişkiye adım atan, magazin basınının güncel gözdesi, anımsadığım kadarıyla on civarında albümü bulunan pop müzik şarkıcısı Yeşim Salkım'ı almış. İyi mi etmiş? Bakacağız efendim. Sahneden senaryoya, senaryodan sahneye Felaket içinde kendini var eden, yitiren, yeniden bulan bir aşkın ekseninde dönenen, 1942 yılında çekilmiş "Casablanka (ya da Kazablanka)" filminin Murray Burnett ve Joan Alison'ın "Everybody comes to Rick's" adlı tiyatro oyunundan uyarlandığını biliyordum ve doğrusu Tiyatro Kedi yapımı yenilenmiş "Casablanca"yı uzun zamandır merak ediyordum. Cenk Taşkan'ın ilk versiyondaki on dört özgün bestesi on bire inmişti, dönemin unutulmaz "jazz swing" parçaları Önder Bali gibi bir değerin elinde daha bir yoğrulmuştu. Popüler olmak oyuncu olmaya yeter mi yetmez mi? Oyunu izlerken baktım ve tanık oldum ki, Hakan Altıner, sahneye koyuş biçemi olarak yeğlediği, filmin senaryosundan yola çıkma çizgisini değiştirmemiş. Cenk Taşkan'ın özgün müzikleri caz formatında. Blues, Swing, Bebop, Cool, Third Strem… 2005-2006 yapımında da değindiğim gibi, Hakan Altıner gene caz müzikli oyun yapmanın riskini göğüslemiş, caz müziğinin ruhu sayılan emprovizasyonu bu kere de düşünmemiş. Hiçbir sözüm yok… Ne haddime karışmak! "Müzikli oyun"da ya da "müzikal"de ses yükselticilerin işi ne, anlayamadım, ama öyküyü gene olabildiğince gerçekçi, etkileyici ve aynı zamanda klişelerin dışında kalarak anlatmaya çalıştığına tanık oldum. Gel gelelim, kusura bakmasın, Yeşim Salkım ne öyle yahu? Yeşim Salkım da, aynen Sibel Bilgiç gibi ritmin davranıştan doğduğunu, davranıştaki her değişikliğin sonunda, ritmin de değiştiğini bilmiyor, bilemiyor. Tıpkı Sibel Bilgiç gibi, kemiklerinin, kaslarının, derisinin bilincinde değil. Benlik duygusu öne çıkamıyor ki, yükseklik, alçaklık, genişlik, darlık gibi soyut kavramlar, vücudunun yaşayabileceği boyutlar haline gelsin. Düz gitmeyi, saparak ilerlemeyi, geri gitmeyi, dönmeyi, kaçmayı bilmiyor ki, davranış biçimleri elde etsin. Nerede Emel, nerede Ilsa? Oysa, 1996 yılında ilk sinema oyunculuğu denemesinde, "Eşkıya" filmindeki Emel tiplemesiyle beni nasıl da mest etmişti Yeşim Salkım? Ama tiyatro sahnesi başkaaa, kamera karşısı başka. Bana inanmayacaksınız belki, ama er meydanı da denilen tiyatronun sahnesine çıkınca, şarkıcı Yeşim Salkım doğru dürüst şarkı dahi söyleyemez olmuş. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en önemli müzisyenlerinden, müzikalin genel müzik direktörü Önder Bali'nin de kulaklarını örümcekler kaplamamış mı sana! Ayıkla pirincin taşını. Yeşim Salkım'ın kendine özgü solunum tipi yitmiş, solunum refleksi bitmiş. "Fausset" denilen Yeşim Salkım'da pek sevdiğim "kafa sesi" gitmiş, göğüsten çıkardığı "bas-medyum" bir ses oluşmuş. Özenli-özensiz Türkçe kullanmak Müzikal metne imza atan İpek Kadılar Altıner'in şarkı sözlerini başarılı bulduğumu ilk yapım ile ilgili yazımda da belirtmiştim. İpek Kadılar Altıner'i yürekten alkışlıyorum. Repliklerin ardından müziğin, müziğin ardından repliklerin girmesi, seyircinin dikkatini canlı tutmasını sağlıyor. Kutluyorum. Yalnız geçen yazımda atladığım küçücük bir serzenişim olacak, o da özenli Türkçe kullanmamasında. "…tebessümünle…"nin karşılığında, aynı hece sayısındaki "… gülümsemenle…"yi kullanmak zor değil ki! Bu eksiği gelecek çalışmalarında gidereceğini biliyor ve inanıyorum. Bu arada, özenli Türkçe kullanımındaki eksikliğe genel metinde de (çeviri kimin bilemiyorum ve de sormuyorum) rastlanıldığının altını çizmek istiyorum. "Tavsiye ederim" yerine "öneririm" denilmesi de hiç zor değil. Tavandaki pervaneler nereye gitti? Azerbaycanlı Kahraman Nazirov'un koreografisi bu kere de iyi. Dans eden oyuncuların vücutla teknik donanımlarını bir armoni içinde toplamayı yeni oyuncularla da başarmış. Özellikle "Cheek to cheek"li "step" tablosu başarılı. Dekor tasarımını yapan Barış Dinçel piyano, kontrbas ve bateriden oluşan müzik grubunu iyi yerleştirmiş de, klavyeyi gene yabancı malzemeyle kaplayıp, inandırıcılıktan uzaklaştırmış. Sazlardan oluşan duvarlar da, bence Rick'in barına pek yakışmamış. Haaa… Sahi! Geçen sahnelenişte bara gerçek bir Afrika havası şırıngalayan tavandaki vantilatörleri neden kaldırmış? Kostüm tasarımcısı Sadık Kızılağaç'ın da, Casablanca'ya yeni gelen Ilsa'ya neden o cart kırmızı "sahne kostümü"nü yakıştırdığını anlayamadım. Sabahın saat onunda barda buluşmaya gelen Ilsa'nın beyaz, alabildiğine dekolte giysisi ne öyle ayol? Casablanca'nın en ünlü ve de en şık barının müzisyenleri siyah gömlek mi giyer Allah aşkınıza? Emir Uğurçağ ise, ilk sahne ışık tasarımı uygulamasında, üzgünüm ama başarılı değil. Yeşim Salkım, soffitto'dan ('sofito' değil) huzme altında "Vazgeçemem Senden"i okuyor, yüzü gölge içinde, omuzları aydınlanıyor; Laszio'nun yanına gidiyor, bütünüyle gölgede kalıyor. Sahnede bölümlenen her nokta yeterli şiddette, uygun açılarda ışıklandırılamıyor. Dolayısıyla derinlik, atmosfer, üç boyutluluk da hak getire… Oynayış Binbaşı Strasser'de Abdül Süsler vücut dilini, ses tonunu bu kere olabildiğince düzeltmiş. Mehmet Ulay, Komiser Renaulut'da iyi. Sam'da Kartal Kaan'ın o güçlü sesine ne olmuş anlayamadım. Bir de barın arkasında durup neden her konuşulana kulak kabartıyor, biri bana anlatabilseydi de mizanseni çözebilseydim. Lazslo'da Cenk Tunalı bu kere de çok mekanik. Barış Berker (Steve) ve yeni oyuncular Dilek Aba (Yovnne), Elif Çakman (Donna), Ebru Gülünay (Maria) görevlerini titizlikle yapmaktalar. Atılgan Gümüş ise, Rick Blaine'e dogmatikleştirmeden, gene doğru bildiği yöntemle can veriyor. Sesi de fevkalade iyi. Hele hele "Üşüyor musun" başlıklı şarkıda Gümüş'ü dinlemenizi öneriyorum. Size de "Casablanca"yı izlemenizi, sonrasında benimle tartışmanızı… (Tiyatro Kedi - Profilo Kültür Merkezi / Telefon: 0212 216 93 14) Üstün Akmen Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|