| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Tiyatro adına utanç verici, kötü üstü kötü oyun: Fırıldakzade Üstün Akmen Hani, bugüne değin yeni yeni tiyatro grupları, yeni yeni tiyatro oyuncuları, yeni yeni tiyatro yönetmenleri ortaya çıktıkça ellerimi çırpıp, göbecikler atıyordum ya… Sizi kandırmış olmak asla istemem. O “tezahürlerim” her ortaya saçılana değildi, inanın lütfen! Olamazdı! Olmamalıydı! Olmadı da! Artısı olandan da, eksisi olandan da inanılmaz keyif aldım, doğru. Artısı olan aldı başını gitti ya da gidecek, eksisi olanlar kendilerini ufak ufak toparlıyor ya da toparlayacak. Ama geçenlerde ilk perdesinin sonuna kadar zor dayandığım gibilere ne yalan söyleyeyim, “tilt” oluyorum. Gözüm, sarf olunan emeği falan görmüyor. Tiyatro sanatının böylesine hafife alınması karşısında “kötü adam”laşıyorum. Dayanamıyorum, çok sinirleniyorum. Fındıkkıran ‘Fırıldakzade’
Tiyatrocu, uyarlamacı, magazinci, seslendirmeci, eğitimci, yazar Aydoğan Temel, Aleksandr Ostrovski’nin (1823-1886) 1868 yılında yazdığı en çarpıcı politik satir olan “Bu Hesapta Yoktu” (ya da diğer anılan sanıyla: “En Akıllı Adam da Yanılabilir”) adlı oyununu almış; uyarlayayım derken (kendi deyimiyle) kaleminin ucuna “çiş” gibi geliveren yepyeni bir öykü çıkarmış. Gene kendi ifadesine göre, birkaç günlük bir çalışmayla yepyeni bir müzikal yaratmış. Oyunun adını da “Fırıldakzade” koymuş. Peh, peh, peh… Derken efendime söyleyeyim, Beyaz Gemi Oyuncuları olarak “Yaprak Dökümü” nam televizyon dizisinde parlayan, Paris Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu, yanılmıyorsam sinema ve tiyatro eleştirmenliği dalında yine Paris’te yüksek ihtisas sahibi, “dizi incisi” Tolga Karel’e başrol için haber salınmış. Ostrovski’nin genç, zeki, kurnaz, yakışıklı Yegor Dimitriç Glumov’u var ya! Aydoğan Temel’in elinde olmuş Nuri Fırıldakzade. Yegor’un annesi ve suç ortağı Glafira Klimovna Glumova için AST’ın, Meydan Sahnesi’nin değerlerinden usta oyuncu Aysan Sümercan’a ricada bulunulmuş. Aydoğan Temel, Yadigâr Bilinmez ve Medyum Tayyare rollerini üstlenmiş. Geriye kalan on bir karakter için güzel kızlar, yakışıklı genç erkekler seçilmiş. Dört kişilik de “Ver Der Veremem Mızıkçıları” adlı bir orkestra kurulmuş, böylece, Aydoğan Temel’e göre her şey yerli yerine oturmuş. Bu aşamada başlamışlar Tolga Karen ile kol kola girip “Esra Ceyhan’la” ve benzeri kadın programlarında boy göstermeye. Eee, serde Aydoğan Temel’in temelinde “Uçan Kuş” adlı magazin programlarının en hasının yapımcılığı ve sunuculuğu var! Bir de basın toplantısı yapmışlar. Basın toplantısında Tolga Karel, önce masanın altından çıkardığı kırmızı iç çamaşırıyla, sonra başına dayadığı silahla ve en sonunda çiçek dolu bir kovayla magazin helvacılarını (ay pardon) mensuplarını şaşkına çevirmiş, bana sorarsa reklamın da içine etmiş. Temel’e göre olmuş, oturmuş olan bana göre hiç olmamış
Aydoğan Temel kardeşim, Alexander Dumas’yı mı okumuş ne! Vallahi şaşırdım. Hani Dumas, oyun yazma konusunda: “Çok kolay, diyor ya!.. Açıklamasını da: “Birinci perde açık, son perde kısa, bütün perdeler ilginç olmalı” diye yapıyor ya! Sanırım Aydoğan Temel bu açıklamaya kanmış. Yahu kardeş, bu iş gerçekten bu denli basit olsa, babam da oyun yazarı olurdu!.. Ne var ki, Dumas’nın söylediğinin sadece teknikle ilgili olduğu konusunu atlamış Temel. Oysa, iyi oyunun söyleyeceği sözü, ileteceği iletisi olan ve bunu en iyi biçimde seyirciye iletebilen oyun olduğunu kavrayamamış. “Ben yazdım oldu” demiş, olmamış. Oyunun konusu
Şimdi izin verirseniz, bu “görmemeniz” gereken, Aydoğan Temel’in kaleminin ucuna “çiş” gibi geliveren oyunun konusunu özetleyivereyim: Nuri Fırıldakzade (Tolga Karel), yıllar önce kaybettiği babası Rıza Fırıldakzade’den kalan gösterişli evde annesi Fadime’yle (Aysan Sümercan) birlikte yaşamaktadır. Ancak dıştan görünen bu görkemin arkasında inanılmaz bir sefalet vardır, çünkü borçlar büyümüş, çöküş başlamıştır. Doktora yapıp ciddi eğitimler almış Nuri bile, bir iş tutup baltaya sap olamamaktadır. Derken, soyadından kalan üçkağıtçı mirası değerlendirmeye karar verir. Bunun için de hedefine, çıkarlarının rüzgârında hareket eden politikacı İsmet Adnan Elçi’yi (Ahmet Nasıroğlu) koyar. Amacı İsmet Adnan’ı kandırıp politikaya atılmak ve bu sayede de işini yürütmektir. İsmet Adnan fazla zeki olmamakla birlikte, kendisini idare eden genç karısı Afrodit’in (Nur Gürkan) çabaları sayesinde başarısını sürdürmektedir. Nuri bunu iyi bildiğinden kaleyi içerden fethetmek adına, önce Afrodit’i baştan çıkarmanın doğru yol olacağını düşünür ve planını harekete geçirir. Nuri işlerin yürüyebilmesi için, her türlü etkili zaafı devreye sokacak… ve bildiğiniz gibi konu da, oyun da, oynanış da, sahneleniş de beni sıkacak, eleştirmeniniz oyunu birinci perde bitiminde herkese göstere göstere, hiç utanmadan terk edecek… Ostrovski’nin adına sürülen leke
Sen kalk, Rus Halk Tiyatrosu’nun kurucusu, realizm akımının en büyük temsilcilerinden birinin oyununu al, fırıldak yap! Oldu mu yaaa! Aşkın, dostluğun, dürüstlüğün olmadığı bir dünyada, tüccarların para uğruna işledikleri suçları, günahları, aile içi entrikaları komedi tarzındaki “Dostlar Arasında Her Zaman Anlaşmak Mümkündür (1850)” adlı eserinde yansıtan; tüccarların yanı sıra, memurlara ve asilzadelere de yer verdiği oyunlarında, dramla komediyi birleştirmedeki ustalığıyla bilinen; “Balzaminov’un Evlenmesi”nde olduğu gibi, taşralı insanların arasından seçtiği karakterlerle “halk komedisi” türünden örnekler de veren; reform öncesi değişim sürecinde “Fırtına” ile adının etrafında fırtınalar yaratan; 1861 reformundan sonra değişen sosyo-ekonomik ve politik düzenle birlikte, komedi kahramanlarından aile yaşantılarına, derin psikolojik konulara, dramaya geçen koskoca Ostrovski’nin adına leke sürmeye ne hakkın var be birader! Yaratıcılık ve teknik olmayınca…
Oyun yazmanın temelinde olması gereken yaratıcılık Aydoğan Temel’de yok. Oyun yazma tekniğini bilmiyor. Dolayısıyla, kendisine çözümlemede yol gösterici edinemiyor. Bu iki öğenin, yani yaratıcılık-teknik ikilisinin birbirini tamamlaması gerek de, Temel’de ikisi de yok. Hadi diyelim Aydoğan Temel’in yaratıcılığı sıfır, yazma tekniği sıfırın altında… Vazgeçtim bunlardan… Sahne yapısını, oyunculuğu, rejiyi, kısacası tiyatronun hiçbir öğesini bilmiyor yahu! Yenilik aramak ne kelime, kalıpların içinde boğuluyor, boğulurken oyun yönetmeye kalkıyor. Olmuyor, çöküyor. Yolu yordamı yok Temel’in
Çok rica ediyorum, Aydoğan Temel’in Ercan Yazgan Tiyatrosu, Ferhan Şensoy Orta Oyuncular, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Güldüşündürü Tiyatrosu, Beyaz Gemi Oyuncuları, Bakırköy Belediye Tiyatrosu; Zafer Diper-Bizim Tiyatro, Dilek Türker-Tiyatro Ayna, Aydoğan Temel Tiyatrosu’ndaki deneyimlerinden falan söz etmeyin bana. Deneyimi olan tiyatrocu, yazar, Ostrovski’nin kanına girerken hiç mi taslak oluşturmaz? “Fırıldakzade” diye üfürükten dahi olsa bir oyunu yazar ve yönetirken hiç mi ön zemin hazırlamaz? Geliştirilmeye açık yan bırakılmaz mı bir oyunu yönetirken? Gidiş yolu belirlenmez mi?
Dekor, kostüm, ışık
Kaba saba bir dekor, “eh” kıvamında kostümler, Murat Özkaya’nın pörsümüş koreografisi, Şebnem Cömert-Ahmet Ateşer ikilisinin sahne “aydınlatması(!)”, Rıza Öz’ün prosodisi pek de bozuk olmayan besteleri… Aydoğan Temel, magazinleşen yaşamın bir parodisini yapmak istemiş; gerçek sanattan, insan ilişkilerine, spordan siyasete yaşamın burnunun dibinde olan magazini bütün çıplaklığıyla işlemeyi amaçlamış, ama sonuç bir arapsaçı. İçinde izleyicinin de yitip gittiği, hatta bitip tükendiği haritasız bir oyun “Fırıldakzade”. Hedef kitlesi belli, ama hedef kitle magazin tutkunlarını dahi esneten, o “tür” izleyicisine bile hiçbir şey veremeyen bir oyun… Oyunu yazan ve yöneten Aydoğan Temel, hiç kuşkum yok ki seyirci gülsün istemiş. Gülmesi için de: “… Veriyorum, veriyorsun, veriyor / Veriyoruz, veriyorsunuz, veriyorlar / Düzen öyle değişti ki / Artık vermeyene orospu diyorlar…” diye şarkı sözü yazarak gıdıklamayı amaçlamış. O da olmamış. Bir gıdımcık dahi gıdıklayamamış.
Üstün Akmen Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet melike yüce - ( 1/29/2008 ) İktisatçı, Mali işler müdürü, Genel Müdür, izleyici koordinatörü romancı, öykü yazarı, eleştirmen vs. Bir insan her şeyi yapmak zorunda değil ki canım. Bir şey yap hakkıyla yap ama değil mi? Yoksa hepimiz Hülya Avşar oluruz değil mi ama. Olmaz ki.. Özdemir Nutkuya ve eşine saygılar... okuyucu - ( 1/28/2008 ) sayın üstün akmenin "ostrovskinin adına sürülen leke" başlıklı paragrafı "sen kalk!" "oldu mu ya" "be birader" gibi bir kahvehane jargonuyla süslediği sözler zannetmeyin ki kendi fikridir, bakın nereden geliyor... http://www.rusya.ru/tur/index/yuz_unlu_rus/yazarlar okuyucu 3 - ( 1/28/2008 ) Kötünün üstü kötü eleştirmenin dikkatine, Eleştirmek için eleştiren insanları fazla göz önünde bulundurmamak,söylemlerine yazılarına dikkat etmemek gerektiğini düşünüyorum...Yukarıdaki yazıdan da anladığımız kadarıyla Üstün Akmenin bahsi geçen oyunun tamamını izlemeden bu yazıyı yazdığını anlıyoruz.Ama kendisi bunca sene şunu anlamamış sanırım.Öncelikle bir oyunu eleştirebilme hakkına sahip olabilmek için o oyunu ne olursa olsun sonuna kadar izlemesi gerektiğini malesef anlayamamış,ki kendisine tavsiyem bundan sonra buna özen göstersin...Bir de ricam var Üstün Akmen beyefendiden;tiyatro sahnesi için ER MEYDANI derler ya...Kendisini burada da görmek isteriz...Eğer yazdığı yazılardaki ve özellikle bu yazıdaki hakaretleri daha fazla dikkate almamızı istiyorsa tabi. - ( 1/27/2008 ) Sayın eleştirmen oyunun sonunu da izleme zahmetine girseydi kendisiyle ilgili yazılmış "palyaço" şarkısındaki şu bölümü de dinleme şansına sahip olurdu: "palyaço palyaço DİNAZORLAR yaşarken boşunadır düşünmek sana düşmez söylemek" samim - ( 1/27/2008 ) oyuna emeği geçen oyuncular için üzücü bir yazı olduğu kesin.Ancak bilmiyorum ne derece doğru ama asıl bir yazarın eserini alıp kendi yazdığı bir eser gibi lanse etmesi çileden çıkarmış Üstün beyi,Ondan sonrası da çorap söküğü gibi gelmiş.Hele tiyatro sanatının magazin sosuna bulamak ayrıca zıplatmış sinirini Üstün beyin.Belki bunlar olmasa bu kadar sert olmayacaktı eleştiri.Bu tarz eleştiriler acımasızdır evet ama yazarın oyuncunun yapımcının seyircinin durup biz napıyoruz ya sorusunu sormasına yarar.Aslında bu sorunun oyundan önce sorulması gerekirdi ama olmuş bir kere.Zararın neresinden dönülse kardır.Tesbit yılmaz erdoğanın tesbitiyse mutlak doğrudur diye bir şey mi var ayrıca.Adamın yaşından çok koltukta kapladığı hacim daha önemlidir.Yazıyı yazar mabadıyla yazmıyor afedersiniz kalemiyle yazıyor.Kalemi genç olmalı adamın yaşı kaç olursa olsun. kalenderay - ( 2/12/2008 ) Madem bukadar çok bilgi sahibisiniz tiyatro konusunda yada bilinçsiz düşünceleriniz olmalıki eleştirilerinizi kolay yapıyorsunuz.Aydoğan Temel usta yorumcu,eğitmen,iyi bir yazar .Oyun yazanmak herkezin harcı değil ve eleştirebilmeniz için bu konumda Aydoğan beyden çok üstün yetenekli olmanız gerekir. kumru - ( 1/27/2008 ) sayın Üstün Akmen Fırıldakzde isimli oyunu bu kadar acımasızca eleştirdiğinize göre,demek ki oyun kendinden sözettirecek güce ulaşmış.Aydoğan Temelin hiçbir destek almadan büyük emekler verilerek çalışılan bu oyunu izleyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor peki buna ne dersiniz? ares - ( 1/31/2008 ) eğer tiyatroyla uzaktan yakından biraz ilginiz varsa hiçbir oyunun 3günde çıkartılamayacağınıda bilirsiniz..en az 1 aydır çalışırsınız ki bu da haftada 6gün ve 10saatlik çalışmalarla..şule arkadaşımız o küçük beyniyle güzel bi espri yapmış :))çok güldük kendisine amaaa bi de şu düşünülürse seyirciler sevdikleri oyunlarda gidip oyuncuları tebrik eder ve oyun üzerine konuşurlar...eee bu sohbet sonrasında tabii oyunun kaç ayda çıktığı gibi şeylerde konuşulur.ayrıca oyunculardan teknik ekipten birinin arkadaşı olmakta bazı şeyleri yeterince bilmek demektir..ayrıca sponsorun yoksa tiyatro oyunları milyarlara maalolur...şulecim umarım bundan sonra yazacaklarını iyice düşünüp yazarsın..etten önce kazana düşme derim ben.. yuduat - ( 1/31/2008 ) Üstün beye bütünüyle katılıyorum.Aydoğan temelin tiyatro sanatından ne kadar uzak olduğunu bildiğimden yaptığı hiç bir işi ciddiye almam zaten. Aysan Sümercanın Tolga karel gibi bir magazin şablonuyla aynı oyunda olması üzücü.para için nelere katlanıyor gerçek tiyatrocular? fırıldakzadeye giden bir seyirci - ( 1/30/2008 ) bu arada yazmayı unuttuğum bişey var..Aydoğan Temeli yunu araklamakla suçlamışsınız ya...Buyrun tiyatronun programında yazan yazıyı noktasıyla virgülü ile yazıyorum buraya...belki külahınızı önünüze alıp düşünmenize neden olur da utanırsınız!!!! ----------------- 2000 yılıydı telefonum çaldı.Arayan ERHAN(yazıcıoğlu) ağabeydi."Aydoğan,prodüksiyon tiyatrosu yapacağım.YIllar önce oynadığım bir oyun var OSTROVSKİnin bu hesapta yoktu adlı oyunu.BUnu yeniden yazıp bize adapte edecek bir adam lazım,aklıma sen geldin ne dersin?" 1868de yazılmış ve Rus aristokrasisini eleştiren bir oyun da olsa, "İNSAN"ın olduğu yerde (zaman mekan farketmez)bazı şeyler hiç değişmiyor.Niyet,adapte etmekti...Ama baktım kalem oynadıkça beni başka yerlere götürüyor.Televizyon seyrediyorum bir şey çağırıştırıyor.Kimi karakterleri attım,kimi yeni karakterler ekledim,MAGAZİNCİ gibi.Oyun giderek özgün halinden uzaklaşmaya başladı.Üstelik satır(yergi) olarak yazılmış oyun ve içinde şarkı filan da yok.Dedim ki bu müzikal olmaz mı?Yanıtı da kendim verdim.."Olur".Başladım şarkı sözleri yazmaya.. Öykü kafamda biterse epeyce hızlı bir şekilde yazarım.Böyle bir gecede bitirdiğim senaryolar vardır,yeterki öyküyü kafamda bitireyim.Sonrası çiş gibi gelir:)...Hatta neredeyse karalama kullanmadan yazarım.Yazdıklarımın üzerinden geçtiğim de nadirdir.Bir kaç gün içinde oyunu bitirmişim.OSTROVSKİnin "Bu hesapta yoktu"oyunu artık bir adapte değil sadece bir esinlenme olarak kalmıştı ve yeni bir şey çıkmıştı ortaya!:Bir müzikal...Sıra geldi isim koymaya..Düşündüm...İlgimi ilk çeken şey benim oyunumda iyi adam hiç yoktu,aynı hayatın kendisi gibi..Kim defosuz olabilir ki bu sistem içinde..Ve fırıldakzade dedim oyunun ismine.Oyun daha önce "bu hesapta yoktu","en akıllı adam da yanılabilir" ve Erhan ağabeyin yıllar önce şehir tiyatrolarında oynadığı "utanmazın defteri" gibi isimlerle oynanmış..Oyunu yazıp bitirdikten sonra öğrendim.Oyunun özgün halindeki karakterin adı GLUMOV Rusçada glumistya sözünden geliyormuş ve anlamı da "alay eden,eğlendirenmiş... "Hissi kablelvuku" bu olsa gerek... Neyse lafı uzatmayalım sponsorlar yan çizince Erhan ağabey oyunu sergileyemedi ama benim bir çocuğum daha oldu.... ----------------- diyor Aydoğan Temel....şimdi bir kez daha yorum yazın bakalım.... Hilmi Arıcı - ( 1/30/2008 ) bu oyunu izleyen bir izleyiciler, okuyucu adlı yorumcuların tiyatro ekibinden olduklarının anlaşılmadığını mı sanıyorlar acaba? seyirciler de broşür yazılarını kesip kopyalarlar zaten. peki ekipten bir insan adını yazmaya neden çekinir acaba? yoksa kendisi de mi oyuna inanmıyordur, evet ! şule - ( 1/30/2008 ) Oyunun dört ayda on iki saat çalışılarak üstelikte borçlanarak çıkarıldığını oyuna giden bir seyirci nereden bilebilir ki? Şöyle bir seyirci düşünün oyuna gidiyor ve diyor ki hımmmm bu oyun kesin üç ay çalışılmış tiyatro da iki bin dolar kadar borca girmiş.İşte bu komik!Bu espirim için özür dilerim ama size de komik gelmiyor mu? ! - ( 1/30/2008 ) eleştirmenlik kolay is. çok az riski vardır. bize hizmet edenleri acımasızca eleştiririz. isimiz ve ünümüz yaptığımız olumsuz eleştiriler sayesinde artar. fakat asıl yüzleşmemiz gereken gerçekler resmin tamamındadır. basit bir örnek bazen bizim eleştirilerimizde daha önemli olabilir. eleştiri yaparken bazı riskleri de göze alırsak o zaman yeni şeyleri keşfedebiliriz. dünya yeni yetenekler için her zaman zordur ve onları yeni şeyler keşfetmeye zorlar. şule - ( 2/1/2008 ) Çok güldürdün beni ya!Düşünsene salondaki üç yüz seyirci ikiye bölünmüş yüz ellisi oyuncuların üzerine koşturuyorlar yüz ellisi teknik ekibin odasına dalmış .Bu oyun kaç günde çıktı,bu oyun kaç günde çıktııı hemen beni aydınlatın diye kıvranıyorlar!Krize girmişler...Ya ne ilgilendirir arkadaşım seyirciyi senin kaç günde oyun çıkardığın...Bakkala gidip bir kilo peynir aldığında bakkala inekten sağılan süt kaç gün sonra böyle peynir haline geldi acaba diye soruyor musun?( İnek derken seni kastetmedim.Malum sen büyük beyinsin ya!)Sen paranı verirsin o peynirini verir.Alışveriş bu kadardır.Sen biletini alırsın oyuncu oyununu oynar.Güzel bir oyun izlediysen en fazla tebrik edersin.Ağzında bir tat bırakır oyun.Kötü bir oyun izlemişsen o grubun oyununa gitmezsin olur biterr...Etten önce kazana düşenlerden birisin ki bana tavsiye etmiyorsun!Tavsiyene uyacağım...Senin durumuna düşmek istemem çünkü.. ( Tartışmayı hazımsızlığınla çirkinleştirme... .Burası ciddi bir site.Geyik sitesi değil.Bir fikrin varsa yaz!Varsa tabi!) selvi çiçek - ( 2/2/2008 ) Fırıldakzadeyi izledim ben çok keyif aldım.Aydoğan Temeli ve ekibini kutlarım :)) Muratcan Uzun - ( 2/4/2008 ) Çok keyifli bir oyundu.Bilhassa Aydoğan beyin baba sahnesi ve oyun sonundaki palyaço sahnesi oyunda en beğendiğim kısımlardı.Bu kadar ağır eleştirilmesi çokta önemli değil.Bu oyunda şuan oynanan diğer oyunlar kadar keyifli :D Kendilerini tebrik ediyorum... oyuncu - ( 2/4/2008 ) ya eleştirmenlik bu ülkede hiçbişeyi begenmemeyle oluyo sanırım... ama elestirininde özgür olması sart yanlı degil ..... eylül - ( 2/5/2008 ) gitmek istemezdim böle bi oyuna ama davet üzerine gittim.hiç beğenmedim açıkçası... ares - ( 2/6/2008 ) :))))benim fikir ayrılığına düştüğüm insanların bile azıcık zekasının olması gerek şulecim..anladın değil mi?bööyle zekadan yoksun örneklere yer verdiğin yazıdan sonraaa gülerek hatta kahkaha atarak bu konuyaa noktaa koyuyorumm :))))hoşçakaaall :)) fırıldakzadeye giden bir seyirci.... - ( 1/30/2008 ) inanıyorum ki Üstün bey siyasi görüşünün kurbanı olup bu şekilde sert bir yazı yazmış...Ve tekrar okuyup yazısını şunu düşünüyorum hemen ardından..iyi ki ilk perdede çıkmış bir de final tiratlarını duysaydı,insanları ayağa fırlatıp alkışlamalarına neden olna,oyunun asıl mesajını dinleseydi kesin intihar ederdi sahip olduğu siyasi görüşten ötürü...Ayrıca şunu da ifade edeyim ki bu oyun 3 günde sahnelenen bir oyun değil 4 ayda günde en az 12 saat çalışılarak ve milyarlarca borca girilerek ortaya çıkarılan bir oyundur...öncelikle Üstün!!!Bey!!!in yazısına yorum yapan ve oyunu izlemeden abuk sabuk konuşmalar yapan tiyatro sever!!!lere duyurulur.... siz gelip oyunu bir izleyin sonra konuşun derim ben...hatta seyirci olarak buyrun biletleriniz de benden!!!!Üstün bey size de bir çift bilet vereyim de adam gibi oturup izleyein oyunu yeterse yüreğiniz!!! izleyici - ( 2/23/2008 ) Sayın Akmen neyin ne olduğunun önemi yok önemli olan beğeni topllaya bilmiş olması siz eleştiri yaptığınızı zanediyorsunz ama şunu bilinki bir eleştiri bu kadar aşağılayıcı olamaz siz sadece hakaret etmişsiniz zaten daha fazlada çirkinleşilemez di çamur at izi kalsın tabiki iyi kötü eleştirilere açık olmalıyız ama hakarete değil size cevap verenler çok olmuş bende daha fazla size yazıp sizin kadar düşmemeliyim nurgül - ( 1/28/2008 ) peki aynı yazıyı yirmi yaşında biri yazsaydı ne diyecektiniz?Sen daha toysun öğren de gel mi diyecektiniz? Övgü yazması için yas sınırınız yok anladığım kadarıyla.Peki yanlışınızı yüzünüze çarpması için bir eleştirmenin kaç yaşında olması gerekiyor sizce? okuyucu2 - ( 1/28/2008 ) okuyucu 2 okuyucu 1i bu ayrıntı için tebrik eder. üstün akmen gibi bir eleştirmenin copy-paste yönetmiyle eleştiri yazması gerçekten çok komik. diğer cümleleri-eleştirileri orada burda duymadığını nerden bileceğiz. diğer yorumlara katılamıyorum ama... seyre sunulan her iş zaten eleştiriyi, yorumu kabul etmelidir. katılırsınız, katılmazsınız, sert bulursunuz ayrı... bu kültür oturmak zorunda sonra tayyip neden dikatatör, eleştiri kabul etmiyor demeyin.. tiyatroo - ( 1/27/2008 ) fazla dolduruşa gelinerek yazılmış yapıcılıktan uzak gördüğüm ne olursa ve nasıl olursa olsun bir tiyatro ve emekçilerine sarfedilmemesi gereken lafların sarfedildiği oyunun çıkışı aşamasında ilgisiz kalınmış sadece tolga karel var diye bu kadar reklam edilen bir oyuna verip veriştirmeyi kendine dustur edinmiş ve bunları yazmasını yakıştıramadığım bir yazar. neden savunuculuğunu üstlendim bilmiyorum ama hiçbir tiyatro emekçisi ortaya ne koyarsa koysun bunu haketmez. anca entelektüel kesimin sözde aydın sözde ilerici yapıcılıktan uzak yazarları sırf içinde magazin var diye eleştirel yönünü bir kenara bırakıp oyunla beraber emeği geçmiş birçok kişinin adını da kirletirler. Sadece yazık diyorum... eleştirmek ne kadar kolay kör olmak ne kadar kolay. yılmaz erdoğanın cebimde kelimeler gösterisinde bir lafı vardır: bu politikacı 70 yaşında artık gençler gelsin diyen köşe yazarı da 60 yıldır o koltuğu kimseye kaptırmıyor der. kim bilir belki sorun burdadır. ....... - ( 1/27/2008 ) Eleştiriyorum eleştiriyorsun eleştiriyor/ Eleştiriyoruz eleştiriyorsunuz eleştiriyorlar/ düzen öyledeğişti ki/ artık hakaret edene eleştirmen diyorlar... Yusuf Cetin - ( 1/29/2008 ) Ne emeginden bahsediyorsunuz arkadaslar. Tiyatro severleri istismar ederek rant saglamak icin 3 günlük kosusturmaya emek diye saygıdan ses cıkarmazsak; 3 ay da bir oyun cıkaran Yıldız Kenterin emegine saygısızlık etmiyor muyuz? GENÇLERDEN BİRİ - ( 1/28/2008 ) Öncelikle sayın üstün akmeni yazısında hakim olan kaba saba ve bir o kadar da yakışıksız bulduğum bu takındığı üsluptan dolayı kendisini kınıyorum. Tiyatro adına utanç verici, kötü üstü kötü oyun: Fırıldakzade.Bu başlığı okuyunca hiç gitmeyecek olan insanın bile gidesi geliyor valla.Sevgili üstün akmen oyun hakkında eleştiri yaparken bir çok şeye "üstün" körü değinmiş bence.Oyun hakkında bildiklerini hem teknik anlam da hem de sanatsal anlamda yorumlamaya çalışarak anlatmak istemiş.Ama olmamış.Oyunu izleyen biri olarak sayın üstün akmen in dekor,kostüm,ışık, ve oyuncular hakkında yazdıklarını okuduğumda oyunu sanki izlememiş sadece afiş ve broşüründen edindiği bilgilerin ışığın da böyle bir yazıyı yazmış olduğunu düşünmeden edemedim.Oyunu birinci perdenin sonunda terk eden akmen oyunun konusunu öyle bir anlatmışki bunu görüncede yukarıda ifade ettiğim düşündüklerim arasında da çelişkiye düştüm..."Magazini kullanıp biryere gelmek isteyen insanlar"ı anlatan bir oyunu eleştirdiği için gerçekten sayın akmeni kutluyorum...Sayın akmen aydınlatmalarını eleştirdiği Ahmet ATEŞER ve Şebnem CÖMERTi koreografisini pörsümüş bulduğu Murat ÖZKAYA yı bir daha ki oyunda hatırlar mı bilmiyorum ama kendisi bu yazısından sonra yeniden hatırlanacak...Bence amacına ulaşmış bir oyun ancak sayın akmen gibi biri tarafından böyle acımasızca eleştirilir...Sayın akmen bu yazısından sonra magazin mensuplarının(ay pardon)"helvacıları"nın helvasından bir ısırık almış oldu...Afiyet olsun...eee doğru söze ne hacet!... Mert Endar - ( 1/28/2008 ) oyunun kalitesi(!), örgütlü yazılan yorumları okudukça daha da belirginleşiyor. artık yorum yazan aynı şahıslar ad uydurmaktan geçmişler, sona numara koymaya başlamışlar. neyse, beni söylenenler ilgilendirir, söylenen birşey varsa tabi. öncelikle bir eleştirmene er meydanı sahnedir, madem biliyorsun seni burada görelim demek abesle iştigaldir. saçmalık zirvesinin en sivri ucudur. üstün akmen oyunu anlamadım dememiş ki sonuna kadar izlemek zorunda olsun, rezalet bir uyarlama(!) demiş, yazara haksızlık bu yapılan demiş, bu eser gerçek yazarın da adını batırır demiş. acaba sonunda şaka yaptık oyunun yazarı başka birisi miydi diyorlar? eleştirmenin yaşının olmasının pozistif bir özellikle olduğunu düşünüyorum nedense. üstün beye dinazor diyenlerin, gençlerin önünü aç diyenlerin hangi eleştirilerine üstün beyin engel olduğunu da yazmaları gerekmez mi? nasıl bir dinazorlukmuş, gençlerin önünü kapamaymış anlayalım biz de. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|