| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kim O? Üstün Akmen Metin Serezli ve Özlem Tekin’den duygusal bir komedi: ‘Kim o?’ Tiyatrokare’nin 2007-2008 sezonu oyunu “Kim O?”sunu (Why Not Stay For Breakfast?) izledikten sonra şaşırdım kaldım. Oyunu, ünlü bir İngiliz vodvil ustası olan Ray Cooney (1932) ile Gene Stone yazmıştı. Ray Cooney’in oyunlarını genellikle eşlerini aldatmaya kalkan ve başlarına olmadık işler açılan siyasi kimlikler üzerine kurduğunu, bir anlamda “gülme garantili oyunların yazarı” olarak tanımlandığını, güldürü öğesini daha çok hareketlerden ve nüktelerden çıkarttığını, düşünceden çok göze ve duyulara yöneldiğini, vurgusunu kişiyi karikatürleştirerek, olayları abartarak elde ettiğini biliyordum, ama “Kim O?” böyle bir oyun değildi. Acaba Gene Stone kimdi? Tanımıyordum. Araştırdım ettim, gazeteci olduğunu, The Los Angeles Times gazetesinin editörlüğünü yaptığını, “Harcourt Brace”, “Bantam” ve “Simon & Schuster” gibi yayınevlerinin de yayın yönetmenliğinde bulunduğunu, otuz kitabı olduğunu ve bu kitaplarının kimilerini “müstear” ad ile imzaladığını, bazı oyunlar da yazdığını saptadım. “Sana ne bunlardan be adam” demeyin lütfen, bunlar gerekliydi! Çünkü, “Kim O?”nun Cooney’in gömleğini giymediği pek belliydi. Ragıp Yavuz’un başarısı Oysa; “Gene mi Cooney, gene mi vodvil” diye söylene söylene gitmiştim oyuna. Neyse ki Metin Serezli vardı, hadi neyse Özlem Tekin’i süzgeçleyecektim. Oyun, öyle çıkmadı. Karşıtlıklar arasındaki bağlantının vurucu olarak kullanıldığı, eli yüzü düzgün bir komedi metniydi izlediğim. Orta yaş üzeri, kendi halinde, içine kapanık, tutucu bir memurun, rastlantı sonrası üst katında yaşayan rock müzik meraklısı, genç, güzel ve uçarı, üstelik de hamile komşusuyla tanışmasını, yeni dünyalar keşfetmesini keyifli bir dille anlatıyordu. İki farklı kuşağın yaşama bakışları, çatışmaları konu edinilmişti. Öyle alışageldiğimiz kapanan kapılar, açılan dolaplar, oradan girip buradan çıkan, neredeyse oyun sonuna kadar birbirleriyle rastlaşmayan karakterler falan yoktu. Daha önce Ali Poyrazoğlu’nun Nilgün Belgün ile oynamak üzere “talip” olup caydığını duyduğum, 2001 yılında Tiyatro Çisenti’de Suat Sungur ve Mine Çayıroğlu tarafından oynandığını bildiğim oyunu, Ragıp Yavuz eline alıp yoğurmuştu. Ragıp Yavuz’un, komik gerçeklerin altındaki dramatik yanı süzgeçten geçirdikten sonra damıttığı ve izleyiciye sunduğu uyarlama, esere hiç kuşkum yok ki ayrı bir tat ve güzellik katmıştı. Nedim Saban’a alkış Oyunu sahneye taşıyan Nedim Saban’ın, seyircinin uyarıcılarını olumsuz yönde etkileyecek her türlü eylemden titizlikle kaçınmış olmasını övmeden geçemeyeceğim. Karakter yaratımının getirebileceği olumsuzlukları, seyirci ile oyuncu/lar arasında olabilecek iletişim kopukluklarını koyduğu kurallarla engellemişti. Bu kuralları performansı ve monotonluğu dengeleyici kurallar olarak da uygulamış, yaratımını oyuncu/lara mal etmesini bilmişti. Ragıp Yavuz’un uyarlamasını, kapalı bir dramanın aktarılmasının farklılığında simgeletmesi bana ilginç geldi. Doğrusu bu farklılık, fiziksel süslemelerle görsel bir sanatı simgeler görünse de, fizikselliğin metinle bütünleşmesi açısından Nedim Saban’a hak ettiği alkışı getirmişti. Yaratıcı kadro Yaratıcı kadro arasında Başak Özdoğan Pirim, oyunla bağlantılı, kendi içinde bütünlüğü olan bir dekor tasarlamıştı. Pirim’i de, komedide dekorun amacını salt olayların geçtiği mekânı yansıtmak olarak görmediği, oyuncuların kabullendiği, kavrayabildiği, yabancılık çekmeyip hareketlerini kısıtlamadığı bir ortam yarattığı için kutlamak istedim. Gerçekçi yaklaşımı için de kutlamayı hak ediyordu Pirim… Kapı zili, mutfak gereçleri, elektrik sigortası kutusu, gerçek “hünkârbeğendi”, gerçek rakı, gerçek meyve… Hepsini gerçek olarak kullanmıştı. Ne çare, hele bir de şampanya şişesine mantar yerine plastik şampanya şişesi tıpası taksaymış diye hayıflandım durdum oyun sonrası. Diğer taraftan, kostüm tasarımında seçme hakkını özellikle komedide gerektiği gibi oyuncuya bırakmış mı bilemedim, ama kostümler bence “matluba uygun”du. Gene de, giydiği siyah kostümü Burcu Güvenir karakteriyle özdeşleştirip özdeşleştiremeyeceğini Özlem Tekin’e sorup sormadığından pek emin olamadım. “Neyse” diye geçiştirdim kostüm konusunu. Ümit Küçük’ün ışık tasarımı, ne yazık ki aydınlatmadan öte geçememişti. Oyun sırasında: “Sabahın saat 9.30’unda dışarıda günışığı olmaz mı be Küçük kardeş” diye dillendim. O ışık camdan içeri doğmaz mı? Olmamıştı! Benim oyunu izlediğim gün, bir de ışık teknisyeninin acemisine çatmaz mıyım! Aman da aman deyivereyim ben size!.. Özlem Tekin tiyatro sahnesinde Yakından izlemediğim bir saha, ama biliyorum ki Özlem Tekin, kim ne derse desin Türkiye’nin pop rock kraliçesi. “En güzel renkler gözümde/En doğal hisler sazımda, sözümde/Yürek ister mutlu olmak, korku yaşatmaz/Tanıştım ben özümle/Şimdi, burada /İste, durma…” Hiç tarzım değil ama bu şarkısını nedense pek sevmişim, defterime bile not etmişim. Nasıl olduysa oldu, Özlem Tekin “Mucizeler Komedisi” müzikaliyle “tahtaya” ayak bastı. Onu o müzikalde alkışlarken, içimden; “Yahu bu çocuğu birileri bir de tiyatro sahnesine çıkartsa” diye yüksek sesle düşündüğümü anımsıyorum. “Vay, dahi(!) eleştirmen amca, nasıl vardın bu kanıya” diye sorarsanız, onda komedinin olmazsa olmazını yakalamıştım. Olayları ciddiyetle algılayıp, ciddi yönlere mizahi açıdan eğilebilecek yetenek vardı onda. İzleyiciye ulaştırmaya çalıştığı ciddiyet, tam da olması gerektiği gibi, seyircinin aklında olayın komik yönleriyle gelişiyordu. “Biri” bir komedyenin görevinin oyununun komedi unsuruna olan etkisini bütünüyle planlamak olduğunu ona etraflıca anlatsa, Özlem Tekin tiyatro sahnesinde fırtına yaratabilir, oyunu seyirci önünde pekâlâ kontrol altına alabilirdi. Oyun öncesinde provalarda, çalışmalarda fiziksel yaklaşımlarını o “biri”nin saptaması, fiziksel zorlamayı ve oyun ile olan ilişkisini ona göstermesi yetecekti. Diksiyon, artikülasyon çalışmaları falan dışında, o bağlantıyı kurar, tiyatro sahnesinde de bal gibi uygulardı. Böyle düşünmüştüm. “Kim O?”dan çıkarken Nedim Saban’ın Özlem Tekin’i tiyatro sahnesine kazandırmış olmasıyla ayrıca gururlandım. Oyun sonunda, onu Burcu Güvenir karakteriyle alkışlarken, küçük aksamalara karşın mimiklerini fiziksel yapısının bir öğesi durumuna getirdiğini, yüzünü olayın bütünlüğünü aktarıcı bir etmen olarak kullandığını, seslendirmede iyiye gittiğini, yanıtlarda atikliği elde etmeye başladığını, yerinde sözcük kullanmakta olduğunu gözlemledim. İçimden; “Haydi be Özlem kız, tak ikinci altın bileziği koluna, at kendini tiyatronun kutsal yoluna” dedim. Veee Metin Serezli “Kim O?”da, Koray karakterine bir diğer genç oyuncu Harun Öngören hiç mi hiç abartısız yorumuyla can verirken, usta oyuncu Metin Serezli de Nurettin Kavak karakterini işledi. Metin Serezli’de, sanatsal isteğin yaratıcılığı harekete geçiren bir güç olduğuna bir kez daha tanık oldum. Şevkine eşlik eden heyecan verici büyülenme, onun içindeki ince bir eleştirmen, açıkgöz bir araştırıcı, bilinçli bir yaklaşımla ulaşılamayan duygu derinliklerindeki yol göstericisiydi. Oyun içinde zaman zaman sanatsal heveslerinin dizginlerini salıveriyor, onları oyundan bilerek ve isteyerek uzaklaştırırken birbirleriyle sarmaş dolaş olmalarını sağlıyordu. Metin Serezli’nin içindeki oyunculuk ateşi oyunun kimi yerlerinde yoğunlaştı, yeni oyunculuk cevherleri, yeni oynayış güzellikleri keşfetti. Dikkat ettim, yaratıcı coşkuları oyun boyunca dipdiriydi. Anladım ki, onlarca kez izlediğim Metin Serezli’nin bunca yıldır binlerce kez yinelediği, benim gözlerimle göremediğim, kulaklarımla bir türlü duyamadığım ya da aklımla ne ettimse ulaşamadığım başarı gizi, ateşli sanatsal coşkularındadır. Ve benim onu alkışlarken bir türlü tutamadığım gözyaşlarım, onun bu coşkularınadır. (Benim Saygın Okurum, ben salı günleri de bu köşedeyim. Beklerim. Bu oyun için Tiyatrokare’nin adresini de vereyim: Mecidiyeköy Profilo Kültür Merkezi. Telefon: 0212 217 70 97. “Kim O?”yu hemen önümüzdeki cumartesi 20.30’da, pazar ise 14.30’da izleyebilirsiniz.) Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|