1980'lerden beri Milliyet Sanat'ların 1 Ekim sayılarını heyecanla beklerim.
İçime ilk tiyatro aşkı düştüğü gün, haftalık yayınlanan dergi "perdeler açılıyor" diye kapak yapardı. Ardından, 15 günde bir yayınlanır oldu ama perdelerin açılması halen kapaktı.
Milliyet Sanat'ın 2008 kapağında tiyatronun yerini Frankfurt Fuarına kaptırmasına alınmış değilim. Son derece önemli, uluslararası bir olay. Ayrıca Türkiye'nin nerede durduğunun da bir göstergesi.
1 Ekim Milliyet Sanat Dergisini biraz geciktirerek, dün aldım. (Demek ki bilinçaltımda hayal kırıklığına uğramaktan korkmuşum. )Yazınızı okuyunca bir de gördüm ki, İstanbul'da bu yıl sadece 9 tanecik tiyatro kalmış. (Bu gidişle öyle olacak ama siz biraz acele etmişsiniz.)
Özlem hanım, sezon tanıtım yazısı yazıyorsunuz, önemsediğiniz tiyatrolar rehberi değil ki bu!
16 yıldır ayakta duran Tiyatrokare'nin, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nun, Tiyatro İstanbul'un,Sadri Alışık Tiyatrosu'nun, Dostlar Tiyatrosu'nun, başlıbaşına bir ekol olan Gazanfer Özcan Tiyatrosu'nun ne oynayacağı hiç mi önemli değil okuyucularınız için? Diyelim ki, kitlelerle buluşan tiyatroları elediniz. Peki alternatif işler yapan Ahmed Levendoğlu, Mahir Günşiray gibi ustaların ne günahı var?
Birer cümle bile haketmiyoruz demek ki bizler! Bizi izlemeye gelmenize gerek yok, ama görmezlikten gelerek,
İstanbul'da 9 tiyatro varmış rolü yapamazsınız!
Böyle yaparsanız, internetin olmadığı çağlarda bile, tiyatroları tek tek arayarak bilgi almak için savaşan sorumlu eleştirmenler Zeynep Oral'lar,Tunç Yalman'lar, Tahir Özçelik'ler,Kami Suveren'ler, Seçkin Selvi'lerin, Dikmen Gürün'lerin çabalarını da silmiş olmaz mısınız?
Oyun eleştirisi yazarken öznel olun, ama tiyatro haberi yaparken nesnel olun ve dünyayı yalnızca çevrenizin oluşturduğunu sanmaktan vazgeçin lütfen!
Ali Erdoğan - ( 10/26/2008 )
Bakacaksan benim gibi bak, bakamıyorsan kusura bakma... Bu dar pencereden bakar olduk dünyaya... Kimse koca bir ormanı ıskalayıp bir kaç ağacı orman diye gösterme, kendi zevkinin dışında kalan her şeye burun kıvırma, yok sayma lüksüne sahip değil elbette. Bunu ne yazık ki kimi sanat kültür programları yapanlar da yapıyor,festival düzenleyen belediyeler de yapıyor,yardım dağıtan,ödül dağıtan kurumlar da yapıyor,Sanatı sanatçıyı kafasında kategorize ediyor. Bize kanatlarını Türk Tiyatrosunun üzerine yayacak sevecenlekte, olgunlukta,bu uğurda akıtılan bir damlacık terin, çekilen en hafif acının bile farkında olan iki gözü değil sadece, gönül gözü de açık insanlar gerek !. Nedim beyin uzayan listesine yok sayılan bir yakayı, Anadolu Yakasındaki tiyatroları da yazalım.Anadolu Yakasındaki tiyatroların yok sayılmasını anlayabilmiş değilim. Alın bizim tiyatroyu Kabare Dev Aynasını.Halk Tiyatrosu olmak, her sezon kabare oynamak suç mu?Ne devlet yardımı alır,ne belediye festivaline alınır,ne toplu değerlendirmelerde iki satır bahsedilir.Buna rağmen yedi sezondur perdesini kapatmaz.Her sezon dimdik ayaktadır.Kendi yağıyla kavrulur.Seyircinin takdiri ve alkışıyla ayakta durur... Ama hayır...Bu kader olamaz...Türk Tiyatrosunun acilen toparlanmaya, kenetlenmeye,sorunlarını görüp kendine gelmeye ihtiyacı var. Gönül paleti her renge açık insanlar gerek bize. Gılman Kahyaoğlu peremeci - ( 10/27/2008 )
Sayın Saban ve Erdoğana katılıyorum Yapılnı beğenmek beğenmememek ayrı şeydir sanat dünyasından haberleri bildirmek ayrı şeydir kimsenin tekelinde olmayan sanat yapmanın haber olmasıda tekelde olmamalı mert - ( 2/4/2009 )
güzel yazmışsınız
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...