| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İstanbul bir sahne, sahne İstanbul... Üstün Akmen Türk tiyatrosu, Anadolu uygarlığını oluşturan çeşitli toplumların, Anadolu’ya göç eden Türklerin atalarının ve İslam dünyasının kültürel birikimine dayanan, hem Doğu hem de Batı kaynaklı etkileri içeren bir seyirlik geleneği üstüne kurulmuş. Yani, konunun uzmanları böyle diyor. Biz de nereden bilelim, zorunlu olarak inanıyoruz işte! Oysa, bana sorarsanız, İstanbullumuz Batı modelinde tiyatroyla, azınlıkların İstanbul’da sunduğu tiyatro gösterileri yoluyla çoook önceleri tanışmış, batı modelinde tiyatroyla çoktaaan haşır neşir olmuş. İstanbul’daki Osmanlı Sarayı, yabancı toplulukların gösterilerine büyük önem verirmiş. Padişah efendiler, Batı tiyatrosunu halkına sezdirmeden, halkından çok daha önce Şehr-i İstanbul’da benimsemiş. Çağdaş Türk tiyatrosu denilince İstanbul’u ve 1860’ta yapılanan Gedikpaşa Tiyatrosu’nu anımsamamak mümkün mü? Güllü Agop, Gedikpaşa Tiyatrosu’nu 1861 yılının İstanbul’unda kiralamış, 1868’de “Osmanlı Tiyatrosu” nam bir topluluk kurarak, Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yönelmiş. 1870’te Sadrazam Ali Paşa’nın İstanbul’un çeşitli bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar oynama ayrıcalığını on yıl elinde tutmuş. Topluluğunda, Ermeni oyuncuların yanında Müslüman Türk oyuncuları da yetişmiş. Güllü Agop, Osmanlı Tiyatrosuna tam on beş yıl yön vermiş. On beş yılda önemli sonuçlar elde edilmiş elbette “Şehr-i İstanbul”da… İzleyici tiyatroyu sevmiş, alışmış. Bu arada, padişah efendiler de tiyatroya daha büyük ilgi gösterir olmuşlar. Örneğin, Abdülmecit 1858’de Dolmabahçe Sarayı’nın yakınında bir saray tiyatrosu, tiyatroya baskı ve sansür koymasıyla ünlü Abdülhamit de 1889’da Yıldız Sarayı’nın bahçesinde yabancı tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir tiyatro salonu yaptırmış. Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve Türkçe oyun sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların katkısı, melodrama ağırlık veren Mardiros Minakyan ve Ahmed Vefik Paşa’nın Molière uyarlamalarına ağırlık veren Tomas Fasulyeciyan’ın katkılarıyla sürmüş gitmiş. İşte tam bu dönemde, halk tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni tür bir tiyatro geliştirdiğine tanık olunmuş. Batı tiyatrosu tipleriyle geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk biçimini birleştiren ve doğaçlamaya dayanan tuluat, bir anlamda ortaoyunun sahne üstüne çıkartılmış biçimi olarak ilgi çekmiş. Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi’nin önderliğinde 1875’te ortaya çıkan bu tür, Cumhuriyet’in ilk yıllarına değin yaygın bir biçimde yaşamış. Şimdi de gelelim benim tarihime, yani benim bilebildiğim, yaşadığım tarihe. 92 yıl boyunca çeşitli iniş çıkışlar yapan İstanbul Şehir Tiyatroları bugün çeşitli semtlerde sahnelere sahip. Özel tiyatroların sayısında 1960’lardaki büyük artışa da “bizzat” tanığım. İstanbul’un 1950’li yıllarında tiyatronun ezeli rakibi sinemanın öne çıkışını da biliyorum. Durgun geçen 50’li yılların en önemli özelliğinin, yeni bir tiyatrocu kuşağın ortaya çıkışı olarak özetleyebilirim. Özellikle ABD kökenli yabancı okullarda okuyan bazı öğrenciler, tiyatroya büyük ilgi duymaktaydılar ve bir bölümü daha sonra yurt dışına giderek tiyatro öğrenimi gördüler. Bu gençler, yurda döndüklerinde görgü ve bilgilerini sahneye aktarmaya başladı. Bu akımın en önemli adı, hiç kuşkum yok ki Haldun Dormen’di. Haldun Dormen’in 1955 yılında kurduğu Dormen Tiyatrosu, kısa aralar vererek de olsa, son yıllara kadar perde açtı, dayandı, sonuç olarak kalmadı, ardından ağıtlar yakıldı. 1957 yılında Kenter Tiyatrosu kuruldu. Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılan Yıldız ve Müşfik Kenter’in Muhsin Ertuğrul ile birlikte kurdukları bu tiyatro, bugün bile bir okul işlevi görmekte. Konservatuvarda eğitmen olarak da görev yapan Kenter kardeşler, birçok gencin yetişmesine katkıda bulunmalarıyla tiyatroseverlerin baş tacı olmayı günümüzde de gururla sürdürüyor. 1951 yılında sözü edilmesi gereken bir başka gelişmeyse Küçük Sahne oldu. Yapı Kredi Bankası’nın desteği ile Muhsin Ertuğrul’un Atlas Sineması’nın girişindeki Küçük Sahne’de kurduğu topluluk, o yıllarda yeni bir tiyatro anlayışını muştular gibiydi. Sadri Alışık, Şükran Güngör, Haldun Dormen, Lale Oraloğlu, Çolpan İlhan, Heyecan Başaran, Altan Karındaş gibi genç tiyatrocularla yola çıkan bu topluluk, yaklaşık on yıl seyirciyi ilginç oyunlarla tanıştırdı, ‘kişilikli bir özel tiyatro’ imajını yerleştirdi. Derken, 1960’ların getirdiği özgürlük ortamı, tiyatroları da çoğaltmaya başladı. Dostlar Tiyatrosu, Arena Tiyatrosu gibi topluluklar siyasal söylemi ağır basan oyunlar sahnelemeye başladı, Brecht de Türk seyircisiyle yanılmıyorsam ilk kez İstanbul’da tanıştı. Aynı yıllarda Lale Oraloğlu, Ulvi Uraz, Muammer Karaca, Avni Dilligil, Altan Karındaş’ın kendi adlarına kurdukları tiyatrolara Gülriz Sururi - Engin Cezzar, Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Toplulukları da katıldı. 1962’de Münir Özkul, arkadaşları Saadettin Erbil, Suzan Ustan, Kenan Büke ile Aksaray Bulvar Tiyatrosu’nda geleneksel tiyatromuzdan yararlanarak sahneledikleri oyunları sunmaya başladı. İstanbul Şehir Tiyatroları da, Muhsin Ertuğrul’un yönetiminde bu yıllarda en parlak dönemini yaşamaya başladı. Semt tiyatroları açıldı, yerli yazarların oyunlarına sahnelenme olanağı sağlandı, zengin bir repertuvar uygulandı. Türkiye’nin siyasal rüzgarlarla çalkalandığı 1970’lerde tiyatrolar da krize girdi. Terör, seyircinin evine kapanmasına yol açmış, sinemanın ve televizyonun rekabeti tiyatroları da krize sokmuştu. Oyuncular yeniden sinemaya ve bu kere televizyona da yöneldi. Eski ustalar yavaş yavaş tiyatrolarını kapatıp bir kenara çekildi. ‘70’lere girerken bir Kabare Tiyatrosu salgınıdır başladı. Haldun Taner’in öncülüğünde 1967’de kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu birçok tiyatrocuyu etkiledi. Tiyatro salonlarının yanı sıra, çok sayıda taverna ve gece kulübünde kabare tiyatrosu yapılmaya başlandı. Bu salgın da, 1975 yılında etkisini giderek yitirdi. Hemen arkasından, yeni tiyatro olarak Ali Poyrazoğlu ile Metin Serezli ve Altan Erbulak’ın tiyatroları dikkat çekti. Geleneksel tiyatromuzu sürdüren sanatçılarımızdan Nejat Uygur da, bu dönemde büyük ilgi görerek krizi atlatmayı başardı. Ama birçok tiyatro, ne yazık ki perde kapatmaktan kurtulamadı, kurtarılamadı. Sıkıntılı geçen 1970’ler bitip, 1980’ler başladığında tiyatrolarda bir canlanma sezildi. Durgunlaşan siyasal ortam, 1982’de uzun bir aradan sonra devletin tiyatroya yardım elini uzatması, İstanbul’da tiyatroların canlanmasına yetmişti. Perdeler yeniden açıldı. Canlanmanın ilk adımı olarak Egemen Bostancı’nın kurduğu “Gösteri Sanatları AŞ”nin sahnelediği müzikaller tarihe kazındı. “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, “Yedi Kocalı Hürmüz” gibi müzikallerde tiyatrocuların yanı sıra şarkıcı ve dansçılar da rol aldı. Şan Sineması’nı da onararak müzikhol haline getiren Egemen Bostancı, tiyatroya ilginin yeniden yoğunlaşmasını sağladı. Tiyatro dünyamız, bu yıllarda yabancı topluluklarla da tanışmaya başlamıştı. Tiyatroya olan ilgi, 1988’de Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin kurulması için “hayırlı” bir neden oluşturdu. Gel gelelim, İstanbul, İstanbul olalı beri, İstanbul’da zaman zaman dramatik boyutlar kazanan sanat – iktidar ikilemi, hiç mi hiç değişmedi. İstanbul’da yiyip yiyip üstüne su içenler, İstanbul’a sağdan gelip soldan gidenler oldu; tiyatrolar kapandı. Bir yandan demokrasi kültürü savunulurken, diğer yandan demokrasi kültürünün gelişmesine olanak verecek tiyatro, bale operaya yatırım sık aralıklarla kesildi. İstanbul’un sanatsal iyilikleri hep engellendi. Mangalda kül bırakmayanlar tiyatronun, operanın, balenin demokrasi kültürünün bir simgesi olduğunu bilerek isteyerek iplemedi. İstanbul’un renkli basınındaki köşe kapmacı yazarlar, tiyatroyu boş ve hoş zaman geçirme yeri olarak geniş kesime belletti. Ahhh tiyatro ahhh! Ne yaptılar ne ettilerse de, senin işini şimdilik kimse bitiremedi. Üstün Akmen Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|