Bir haftadır Aydın’dayım. Burada birazcık dolaştım. Dolaşmamdaki amaç amatör tiyatroların çalışmalarını izlemek içindi. Genelde uğrak yerlerin liselerdi. Liselerdeki tiyatro gruplarının çalışmalarıydı.
Okulların eğitim-öğretime başlamasıyla liselerde edebiyat öğretmenleri tiyatro çalışmalarına hemen başlamışlar. Nitekim zaten bir kere tiyatro hastalığına yakalanınca okulların açılmasını bile beklemeden oynayacakları oyunları seçmişler. İlk durağım Kuyucak Çok Programlı Lisesiydi. Burada tiyatro çalışmalarıyla ilgilenen edebiyat öğretmeni Nursen Tuncer, (Bir zamanlar benim de öğretmenimdi.) yeni sezon için Kandemir Konduk’tan bir oyun seçmiş:”Tatil Köyü”. Geçen sezon oynadıkları Oktay Arayıcı’nın “Rumuz Goncagül”den sonra tiyatro beğenisini üst seviyede tutmaya çalıştığını görüyoruz. İkinci durağım da Kuyucak Anadolu Lisesi. Anadolu Lisesinin edebiyat öğretmeni Kamile Dumlu ise Savaş Aykılıç’tan “Ah Şu Büyükler”i seçmiş durumda. Ve detaylarını vermediğim bir çok oyun ilköğretim okullarında da sahnelenmeye hazırlanıyor.
Buraya kadar her şey normal elbette. Normal olmayan ise okul yönetimlerinin eğitimde çok önemi olan tiyatroyu önemsiz olarak görmeleri. Kısacası “tekere çomak sokmak” diyebileceğimiz bir politika izliyorlar gibi geldi bana. Oyunu seçiyorsun, öğrenciler ve o yörenin halkı için bir kültür seviyesi oluşturmak için adım atıyorsun ama okul yönetimini bir türlü memnun edemiyorsun. Tiyatrodan hiçbir şekilde anlamayan okul müdürleri (bu güne kadar gördüğüm okul müdürlerinden sadece ikisi tiyatroya çok önem veriyordu. Onları bu yorumun dışında bırakıyorum.) oyun metinlerini okumak istiyorlar ve belki bir sayfa bile okumadan kararlarını veriyorlar:”uygun değildir”. Yazı inceleme kuruluna gidiyor sonra metin. Yazı inceleme kurulu sanattan anlayan öğretmenlerden oluşuyor ve sonuç:”uygundur”. Bu kadar mı sanıyorsunuz? Hayır. Daha sonra metnin bir kopyası bizim Milli Eğitim dediğimiz aslında eğitim değil de öğretime önem veren Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderiliyor. Sıra geliyor beklemeye. Hata kaza burada da seçtiğiniz oyunun yazarıyla farklı görüşten bir müdür bulunuyorsa zaten izni baştan kaybettiniz demektir. Milli Eğitim Müdürlüğü’nden izin geldi ve rahatladık sanıyorsanız yine yanılıyorsunuz. Oyunun çalışmalarını başlatıyorsunuz. Çalıştığınız grup öğrencilerden oluştuğu için zaten bu çalışma temposu kısa sürmeyecektir. Neyse çalışmayı bitirdiniz diyelim. Hani en başta “uygun değildir.” diyen okul müdürünün oyunu sahnelenmeden izlemesi gerekiyor. Olay burada tamamen son bile bulabilir. O kadar çalışmadan sonra olmamış demesi (sanki çok anlıyorlar) öğrencilerin ve öğretmenlerin emeğini bir anda hiçe sayması anlamına geliyor. Okul müdürünün izlemesinden sonra onay yine alınırsa davetiyeleriniz basılıyor. (Zaten tüm oyunlar kesinlikle ücretsiz.) Sıra geliyor sahnelemeye. Sahnelerken salonun bir kenarında sivil giysili bir kişi elinde kayıt cihazı baştan sona oyunun ses kaydını alıyor. Bu kim mi? Elbette polis. Oyundan sonra dinlemek üzere oyunun ses kaydı alınıyor ki oyunun içinde suç unsuru bir durum olmasın.
Şimdi gelelim önemli sorumuza!
Sanat yapmak niçin bu kadar zor?
Ama en çok alkışlanması gereken bu kadar denetlemeye ve prosedüre rağmen her yıl yılmadan okullarda tiyatro yapan öğretmenlerimiz.
Ben bu sorunun yanıtını arar dururken okulları gezmeye devam ediyorum tabi ki. Ve bu sorunun yanıtını mutlaka bulacağımı umuyorum...
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...