Testosteron: Erkek olan bir canlıyı beyni ile değil de penisi ile düşünmeye, yaşamaya yönelten hormon ya da kısaca dünyayı yöneten hormon.
Şimdi bu da nereden çıktı diyeceksiniz. Şuradan çıktı tabii ki… TESTOSTERON, Oyun Atölyesinin bu sezon sahnelemeye başladığı yeni oyununun adı. Modadaki Oyun Atölyesi sahnesinde 2 Ekimden itibaren seyircisiyle buluşmaya başlayan TESTOSTERON, şimdiden kapalı gişe oynamaya başladı, tıpkı geçen yıldan beri kapalı gişe oynayan EVLİLİKTE UFAK TEFEK CİNAYETLER oyunu gibi.
TESTOSTERON’u Polonyalı genç senarist, rejisör, oyun yazarı ve film yapımcısı, dramaturg Andrzej Saramonowicz yazmış. Neşe Taluy Yüce dilimize çevirmiş ve genç yönetmen Kemal Aydoğan sahneye koymuş. Sahne tasarımını Bengi Günay, Müzik tasarımını Tolga Çebi ve Işık tasarımını İrfan Varlı yapmış ve hepsi de görevlerini başarıyla yerine getirmiş.
Oyunu hazırlayanlar görevini yerine getirmişde oyuncular görevlerini yapamamışlar mı? Olur mu? Onlar da yapabileceklerinin en iyisini yaparak ortaya öyle güzel bir oyun çıkarmışlar ki, hayretler içerisinde kalıyorsunuz.
Hepsi birbirinden başarılı yedi erkekten oluşan kadro öylesine birbiriyle uyumlu ki, iki buçuk saatin nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz bile. Sahnede her an kahkaha, gerilim var ve tüm koltukları dolu salon hop oturup hop kalkıyor. Oyun seyirciyi hem eğlendiriyor, hem bilgilendiriyor. Hiçbir okulda, Biyoloji dersinde, Testosteron konusu bu kadar eğlenceli ve kolay anlaşılır şekilde anlatılmamıştır.
Oyunun konusu adından da anlaşılacağı gibi erkeklik hormonu Testosteron’un erkekler, hatta kadınlar üzerindeki etkileri, onlara neleri yaptırabileceği, kadın erkek ilişkilerinin bin yıllardır değişmediği, değişmeyeceği, erkeklerin kadınlar karşısındaki zavallılığı, kadınların ya da tabiattaki tüm dişilerin erkekler üzerindeki egemenliği, erkeklerin kadınları seçtiği değil, tam tersine kadınların erkekleri seçtiği vs… vs…, yani aslında pek çoğu bildik konular. Ama konuların işleniş şekli gerçekten görmeye değer.
Oyunda başrol yok, her oyuncu başrol oynuyor. Biri diğerine göre kesinlikle ağır basmıyor. Zaten oyuncuların hepsi de birbirinden yetenekli, hepsi de eğitimli tiyatro oyuncusu. Stavros’ta Metin Coşkun, Komel’de Fırat Tanış, Fistach’ta Emre Karayel, Tretyn’de Mert Fırat, Janis’te Timur Acar, Robal’de İnan Ulaş Torun ve Tytus’ta Tuna Kırlı oyunculuk kariyerlerinin zirvesindeler ve ben bunları tüm samimiyetimle yazıyorum.
Bir tiyatro sever, bir tiyatro izleyicisi olarak, eğer zaman ayırır, yer de bulabilirseniz oyunu mutlaka izleyin diyorum. Eminim ki izleyince çok mutlu olacak, Türkiye’de gerçek anlamda tiyatro yapıldığını görmenin hazzını duyacak ve Türk Tiyatrosuyla bir kere daha gurur duyacaksınız.
Mehmet Çetinkaya - ( 10/6/2008 )
merak uyandıran bir isimle sahnelenen tüm oyunları izleyen çok olur.. ama anlattıklarınız da hiç boş şeyler işlenmediğini gösteriyor merak ettim doğrusu oyunu
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...