| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Dört Başı Mamur Kuruç Tuncer Cücenoğlu Bozkurt Kuruç benim için özel bir insandır. O’na beslediğim sevgi ve saygı o kadar derindir ki Boyacı adlı oyunumu adına ithaf etmişimdir. O’nu tanımam yıllar öncesine dayanır. Ankara’da gencecik bir üniversite öğrencisiydim o yıllarda. Hemen her hafta Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmekte olan bir oyuna giderdim. O’nu ilk kez Turan Oflazoğlu’nun Deli İbrahim adlı oyununda izlemiştim. Deli İbrahim’de dev bir aktör, İbrahim’in inişli çıkışlı karmaşık karakteriyle öyle bütünleşmişti ki hayran olmamak elde değildi. Öylesine bir oyunculuk sergiliyordu ki, (sanırım) yedi kez izledim oyunu. Gene unutamadığım resitallerinden biri de Güngör Dilmen’in Midas’ın Kulakları adlı oyununda oldu. Sahneye yakışan, seyirciyi hemen avucunun içine almayı başaran, rolüyle kaynaşmakla kalmayıp, rolü zenginleştiren ve en küçük ayrıntıları bile yakalayıp mükemmelleştiren bir aktördü. Sevgili Kuruç’un son olarak rol aldığı iki yapıttan da söz etmek isterim. Bunlardan birincisi Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı adlı yapıtı (Reji: Ergin Orbey), diğeri ise Kafesten Bir Kuş Uçtu adlı eşsiz oyundaki oyunculuk gösterisiydi. (Kafesten Bir Kuş Uçtu’yu İstanbul’da Taksim Devlet Tiyatrosu Sahnesi’nde, (ışıklar içinde yatsın) Yıldırım Aktuna ile birlikte izlemiştik. Sayın Aktuna’nın oyunun bitiminde söylediği “Kuruç eşsiz bir aktördür,” demesini ve dakikalarca ayakta alkışlamasını asla unutamam. Sevgili Bozkurt Kuruç’la tanışmamız ise, benim Devlet Tiyatroları’na Edebi Kurul üyesi olarak atanmamla gerçekleşti. Ayda en az bir kez Ankara’ya gidiyor ve Sevgili Kuruç’u daha yakından tanıma olanağı buluyordum. Aktörlüğünün ötesinde mükemmel yöneticiliği ve kibarlığıyla da beni etkilemekte gecikmedi. Ankara’ya gidişlerimde otelde değil o zamanlar sağ olan annemin Kurtuluş’taki evinde kalırdım. Kendi özel aracıyla kaç kez getirip bırakmıştır Kurtuluş’taki eve beni. Bozkurt Kuruç’la ilgili olarak, tanığı da olduğum, birkaç anıyı nakletmek isterim. İlk unutamadığım olay, sezon sonunda yapılan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Koordinasyon Toplantısı’nda gerçekleşti. Toplantıya Devlet Tiyatroları’nın tüm bölge müdürleri, onların yardımcıları, Devlet Tiyatrolarının rejisörleri, bazı deneyimli aktörler, dramaturglar ve Edebi Kurul üyeleri katıldık. Toplantı üç gün sürecekti. İlk gün, şimdi adını bile anımsamadığım Kültür Bakanı’nı temsilen onun adına, gene adını bile anımsayamadığım Müsteşar’ı da katılmıştı toplantıya. Gün boyunca Devlet Tiyatroları’nın sorunları, sanatçıların ve müdürlerin önerileri gündeme getirildi. Müsteşar ilgiyle dinliyordu konuşmaları ve arada bir notlar da alıyordu. Toplantı bitmek üzereydi ve Müsteşar ayağa kalkarak şunları söyledi: “Bütün katılımcılara teşekkür ediyorum. Açık sözlülükle Devlet Tiyatroları’mızın birçok sorununu ortaya koydular ve benim de bilgilenmemi sağladılar.” Müsteşar bunları söyledikten sonra Sevgili Bozkurt Kuruç’a döndü: “Sayın Kuruç yarınki toplantımız saat kaçta başlayacak?” Bozkurt Kuruç’un saygıyla gülümseyerek şunları söylediğini duyduk: “Sayın Müsteşarım. Ben de Kurumumuz adına toplantımızın ilk gününde bizi yalnız bırakmayarak katıldığınız için size teşekkür ediyorum. Ancak yarın sizi yormayacağız. Çünkü yarın gelmeniz için bir neden yok.” Müsteşar kendisine verilen mesajı anlamadı ve “Hayır yorulmam Sayın Kuruç. Zevkle geleceğim,” dedi. Bozkurt Kuruç nezaketini asla elden bırakmayarak aynı kararlılıkla sürdürdü konuşmasını: “Teşekkür ederim ama yarın gelmeniz için bir neden yok Sayın Müsteşarım. Çünkü yarın biz önümüzdeki sezonun oyunlarını seçeceğiz. Doğrudan Kurumumuzu ilgilendiren bir konudur.” Müsteşar’ın kıpkırmızı olduğunu gördük birden. Ayağa kalkarak: “Ben o zaman izninizi rica edeyim,” dedi. “Estağfurullah. Sizi uğurlayayım Sayın Müsteşarım,” dedi nezaketle Bozkurt Kuruç ve arabasına kadar götürdü onu. Müsteşar arabasına bindi ve biraz da şaşkınca el salladı Kuruç’a. Kuruç da aynı nezaketle uğurladı onu. Gene Sevgili Kuruç’un beni gerçekten etkileyen bir eylemi de telif haklarının yükseltilmesi konusunda oldu. Hemen her toplantımızda, yazar teliflerinin, bilet ücretlerinin düşük olması nedeniyle oldukça komik kaldığını, oysa Devlet Tiyatrolarımızın Türk Dilinin gelişmesine ve ulusal tiyatromuzun kurulmasına katkısının, ancak sağlam metinlerle sağlanabileceğini, bunun için de yazarları bu bağlamda özendirecek önlemlerin alınması gerektiğini söylerdi. Bunun için akılcı bir mücadele verdiğinin tanığı olmuşumdur. Bürokrasinin ne büyük engeller çıkarttığını bilen biri olarak bunu başaramayacağı konusundaki olumsuz düşüncemi de yerle bir etmekte gecikmedi sonuçta ve bunu sağladı. Gene en büyük hedeflerinden biri de Devlet Tiyatroları’mızı tüm yurda yaymak ve belli kentlerde Müdürlükler oluşturarak bu yaygınlaşmayı sağlamaktı. Nitekim birçok bölge tiyatrosu Sayın Kuruç dönemlerinde gerçekleştirilmiştir. Sayın Kuruç dönemlerinde Devlet Tiyatroları repertuarının nasıl oluşturulduğu konusunda da birkaç örnek vermek gerekirse, düzey ve gündem başta olmak üzere birçok unsurun gözetildiğini görürüz. Bu konuda göze çarpan ilk özellik oyun metinlerinin kesinlikle başarılı olmasıdır. Hatır gönül meselesi kesinlikle Sayın Kuruç’u etkilememiştir. Bu özellikleri taşıyan oyun metinleri, sayısal kısıtlamaya asla itibar edilmeden yer almıştır repertuarlarda. Örneğin “Bir yazardan bir oyun” yanlışlığına asla düşmemiş “Birileri ne der?” korkusundan uzak durmayı bilmiştir. Yani düzeyi yakalayan oyun sayısı bir yazar için sayısal endişelerden uzak bir anlayışla seçilebilmiştir aynı sezonda. Buradaki mantığı da “Asıl eşitsizlik budur. Her yazarı eşitlemeye çalışmak en büyük yanlıştır ve başarılı oyunlar yazılmasının en büyük engelidir,” demiştir Kuruç her zaman. O’nun yönetim ve tiyatro anlayışını buna benzer sayısız örneklerle çoğaltabiliriz. Bizim bilmediğimiz diğer örnekleriyse özellikle onun başarılı Müdürlerinin yazıya dökmesinde yarar görüyorum. Bu örnekleri genç kuşakların bilmesinde/öğrenmesinde sayısız yararlar olacaktır. İşte böylesine değerli bir sanatçı için 29 Nisan 2010 günü Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanı Doç. Dr. Füsun Balkaya, Sevgili Kuruç’un 50 nci yıl kutlamasını gerçekleştirdi. Yurt dışında olması nedeniyle “Dört başı mamur Kuruç” başlığıyla yazılı görüşlerini ileten Sevgili Talat Halman’ın değerlendirmeleri tek kelimeyle “harikaydı”. O kadar etkilendim ki, bu yazımın konu başlığı yaptım onun mesaj başlığını… Bundan daha güzel nasıl tanımlanabilirdi ki Bozkurt Kuruç? Bu güzel günü tamamen kendi özverisiyle bize yaşattığı için Füsun Balkaya’yı yürekten kutluyorum. İyi ki varsın Bozkurt Kuruç, iyi ki tanıdım seni “Dört başı mamur Kuruç!” Not: Bu yazım kısaltılarak 16 Mayıs 2010 günlü Birgün Gazetesi Pazar ekinde yayımlanmıştır. Tuncer Cücenoğlu tcucenoglu@hotmail.com cucenoglutuncer@gmail.com www.tuncercucenoglu.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|