| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Elpiniki, Şarap Tadı ve Karanfiller Baha Çıtakoğlu Metin Balay’ın İnadına İnsan, İnadına Yaşamak adlı tiyatro eseri, yarattığı tipik karakterlerle cumhuriyetten sonra ülke tarihinin çeşitli dönemlerine ışık tutuyor. Elpiniki’nin Yaşamı da bu öykülerden biri. Yönetmen Emek Dedeoğlu 13 Haziran 2010 Pazar günü Elpiniki’nin Yaşamı’nı üçüncü kez tiyatro izleyicisiyle buluşturdu İstanbul Barosu Orhan Apaydın salonunda. Oyuncu Beyhan Arbay’ın canlandırdığı Elpiniki, Peralı bir Rum kadın. Oyun, 6-7 Eylül olaylarına, slogansız, suçlamasız, öfkeye sürüklemeyen bir anlatımla yaklaşıyor, Elpiniki’nin yaşamındaki derin izlerlerle yakın tarihe bakışın yeni bir penceresini açıyor önümüzde. Sekiz kardeştirler. Neredeyse aileden biri, dokuzuncu kardeş Ester. Elpinikiler’in pansiyonunda kiracı Ermeni bir ailenin küçük kızı, Elpiniki’nin dost kardeşi… Çocuklukları Pera’nın ara sokaklarında geçmiş, ramazanlarda “top patladı.. top patladı..” diye koşuşarak müslümanlara iftar saatini duyuran azınlık çocuklardan Elpiniki ve Ester. Yıllar sonra Ester ölüm döşeğinde yeniden Pera’ya çağırır Elpiniki’yi. Vasiyeti, ölümünden sonra Pera’daki tüm aşıklara karanfil dağıtmasıdır Elpiniki’nin. Nasıl olsa Ermeni cemaati kaldırır cenazesini, ona verdiği para karanfiller içindir. Tüm anlatım çabalarının ötesinde Metin Balay’ın oyunundan replikleri çağırmalıyız belki yardıma. “Babam Yani, beni ve Ester’i Tepebaşı bahçesine götürdü, bir operete. Taktılar başımıza birer kurdela fiyonk. Roza teyze, gizliden esansından bile sıktı boynumuza. Dedi: ‘Ha kilise, ha tiyatora’ ” “… Oturdu pencerenin önüne Ester ve başladı hayatının ilk aşk piyesini yazmaya. Bir yaz gecesi, yıldızların ışığında, 8 ya da 9 yaşında, arkası dönük bana. Etrafındaki ışık halesiyle Meryem Ana kilisesindeki panaiya tasvirlerine benziyordu. İşte o zaman orada, daha çocuk yaşımda anladım ki tanrı aşktır! Ne olursa dinin mezhebin, eğer aşk yoksa içinde bulamazsın tanrıyı. Bu aşk değildir kutsal, ulvi. Basbayağı aşktır bu. İnsan aşkı” “Ben hiç aşık olmadım dersem yalan söylemiş olurum ama, ben gençken olmadım hiç aşık. (…) Ta ki onu görünceye kadar…” “Babası bir Arnavut Beyiydi Bahzat’ın ve de müslümandılar tabiki ve benim gibi gayrimüslüm bir gelin istemezlerdi. Bu mevzu hiç konuşulmuyordu aramızda ama ikimiz de biliyorduk bunun böyle olduğunu.” “Kaçacağız matmazel Elpiniki (…) Bu böyle devam etmeyecek. Gideceğiz bir Anadolu kasabasına, yeni bir hayat kuracağız kendimize (…) O zaman korktum sahiden, ben gelmişim merdiVen dayamışım kırkıma ama çıkmamışım Pera’dan, İstanbul’dan.. baktım Behzat’ın yeşil gözlerine, silindi korkum. Dedim: Olur, Edaksi! (…) Bu cumartesi saat 12’de alırım seni dükkandan…” “ O cumartesi 6 Eylül idi ve o meşhum hadiseler patlak verdi. Hani şu 6-7 Eylül hadiseleri. Hani müslümanları kışkırtmışlardı gayrimmüslümlere karşı, onlar da talan etmişlerdi bütün dükkanları Pera’da, daha başka yerlerde de. Hatta ölenler bile olmuştu. Hatırladınız mı? Hatırladıysanız hatırladınız, hatırlamadıysanız sizlere uzun uzun anlatacak değilim. Okursunuz eski gazetelerin, jurnallerin tozlu sayfalarından. Talan oldu bizim de dükkanımız cadde üzerinde olduğundan. Ester’le ben zor canımızı kurtardık, ama mühimi hepsinden, o gün buluşamadık Behzat’la” “Ardından kaçtı Ester Kayseri’ye akrabalarının yanına gizlenmeye. Ben de önce Girit’e, oradan da Atina’ya. Ama sanmayın rahat ettim orda. Burda Rum gavuruydum orda oldum Türk Tohumu. (…)” İstanbul’da azınlıklara karşı yapılan saldırılar Pera’yı bir savaş alanına çevirmişti kuşkusuz, ama yüzyıllarca birlikte yaşamış bu insanların yüreklerinde açtığı yara da savaş yaralarından farklı değildi. Parçalanmış yaşamlar ve bir aşkın hazin sonu… Elpiniki’de, acı bir olayın kırgın ama yarasını bir kine dönüştürmeyen sakınıklığını buluyoruz. Elpiniki’nin duygularında bir dönemi sorgulamanın başka bir yolu olduğunu gösteriyor oyun bize: Aşk ve elbette sanat. Yönetmen Dedeoğlu, sahnede bir Beyoğlu atmosferi oluşturmuş. Caddenin şık giyimli sakinleri, şapkalar, askılı pantolonlar, yelpazeler, parlak çantalar. Galatasaray’da Olivo Pasajı’ndan dönerek akıp giden tramvay raylarıyla içimizdeki yolayrımıdır Pera, Elpiniki’nin anayurdu. Beyhan Arbay’ın Rum aksanında Elpiniki’yi duyarız. Rumlar’ın, Ermeniler’in, Türkler’in aşkla ortak sesi olur bu ses, özlem dolu. Yeşil bir cam şişeden sızıp akan, koyu kırmızı şarap damlasıdır gözyaşı. Ayna tutan, bize bizi anlatan, bizi bize yakınlaştıran bir oyun Elpiniki’nin Yaşamı, tüm o buruk öyküsüne karşın. “Almaz mısınız bir karanfil… Ester’in karanfilleri bunlar… ya siz bayım…” Aşka ve birlikte yaşamaya sunulan karanfiller… Baha Çıtakoğlu Paylaş Tweet TUĞBA KÖKSAL - ( 6/16/2010 ) bu kefyi sahnede izlemek çok güzeldi..... şarap tadı ve karanfiller.... beyhancım çok teşekkürler.... bilge yılmaz - ( 12/19/2010 ) ben ızlemedım ama cok tepkı aldım ızlemedım ıcın cok pısmnım ınsallah ızlıcem canım ablamı:))) |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|