| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Rusya İzlenimlerim - Krasnodar Kentinde 4 Gün… Tuncer Cücenoğlu Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Üstün Akmen’le birlikte Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Kuban Hava Yolları’na ait bir uçakla Rusya’nın Krasnodar (Krasnadar okunuyor) kentine doğru havalandığımızda saat sabahın 7’siydi. Yanımda oturan genç, sevimli ve kibar delikanlı “İyi yolculuklar,” dedi bana. Teşekkür ettim genç adama ve söyleşi koyulaştı. Adı Batuhan Özdemir. Krasnodar’a bir buçuk saatlik bir uzaklıktaki bir liman kenti olan Novorossiysk’de yaşıyor Batuhan. Orda bir nakliyat şirketinin sahibi ve aynı zamanda söz konusu şirketin genel müdürü. Oyun yazarı olduğumu öğrendiğinde mutluluğunu belirtti hemen. Hele Krasnodar Akademik Devlet Tiyatrosu’nda Çığ (Lavina) adlı oyunumun ilk gösterimine gitmekte olduğumu öğrendiğinde sevinci bir kat daha arttı. “Rusya’da oyunlarınızın sahnelenmesi çok önemli,” dedi. “Rusya tiyatrolar cennetidir desem yeridir. Umarım bizim kentte de oynanır oyunlarınız,” diye de ekledi. Rusya ile hem kültürel hem de ticari ilişkilerin gelişmesinden duyduğum memnuniyeti belirttiğimdeyse Batuhan şunları söyledi: “Evet çok sevindirici. Sıkıntısızca gelişiyor ilişkiler. Ruslar oldukça dürüst ve sıcak insanlar. Biz Türklere de çok farklı bakıyorlar. Dostane bir şekilde gelişiyor her şey… Ancak sıkıntımız bizim Türkiye’deki yöneticilerin zaman zaman yanlış açıklamalar yapmasından kaynaklanıyor. Örneğin Polonya uçağının düşmesinden sonra Başbakanımızın; uçağı Rusya’nın düşürmüş olabileceğini ima etmesi çok sıkıntı yarattı burada. Bu tür yaklaşımlar iki ülke arasında gelişmekte olan dostluğu zedeleyici davranışlardır.” Diyecek söz bulamadım doğrusu. “Öylesine söylenmiş bir sözdür. Ruslar ciddiye almasınlar onun söylediklerini,” diyebildim. Bu değerlendirmem ne kadar doyurucu oldu bilemiyorum ama bana kalırsa Sayın Erdoğan’ın danışmanları onun yapacağı açıklamaları önceden eline tutuşturmalıdırlar. Yoksa gelişmekte olan ilişkiler alt üst olur. * * * Krasnodar Havaalanı’na indiğimizde bizi, Tiyatronun Müdürü Tatyana Krivoşeva, Tiyatronun genel sanat yönetmeni ve Lavina’nın (Çığ) rejisörü Aleksiy Larichev ve oyunumun çevirmeni olan dostum, arkadaşım Moskova Üniversitesi Türkoloji Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Elena Oganova çiçeklerle karşıladılar. Özellikle Tatyana sarı elbiseleriyle sanki defileye çıkmış bir manken gibiydi. Hepsiyle sarılıp öpüştük. Özellikle Alyona’yla (Elena’ya Alyona diyorum ben) sarılmamız biraz daha farklı oldu doğrusu. 2000 Yılından bu yana gelişen bir dostluktu bizimkisi. Dört oyunumu (Matruşka, Ziyaretçi, Helikopter ve Çığ) çevirmişti Rusça’ya.) Şimdi de yeni oyunum Kadın Sığınağı’nı çevirmeye başladı Rusça’ya. İki yıldır görmüyorduk birbirimizi. Moskova’dan gelmişti oyunu izlemeye. Hemen müjdeyi verdi bana. “Çevirdiğim dört oyun Toplu Oyunlar I olarak Moskova’da Dostoyevski Yayınevi’nde kitap olarak yayımlanmak üzere. Eylül ayında Moskova’da yapılacak Uluslar arası Kitap Fuarı’na yetişecek kitap. Yayımcımız Anna Dimitriova’nın da selamları var.” Sonrasında harika bir otele götürdüler bizi. Yerleştik aceleyle ve Tiyatroya geçtik. Çok hoş bir sürpriz bekliyordu bizi. Rusya, Polonya, Başkordistan ve benzeri yedi tiyatroda benim Çığ’ı (Lavina) sahneye koyan Litvanya’lı büyük rejisör Linas Zaikauskas da beni ve oyunu görmek için gelmişti Krasnodar’a. Üstelik Çelyabinsk’ten. Artık Linas, Çelyabinsk Akademik Devlet Dram Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni de olmuştu. Oyunumu Polonya’da sahneye koyduğunda 13 yerde sahneleyeceğini söylemişti Lavina’yı. Yedi yerde sahneledi bu güne kadar. Linas “Altı tiyatroda daha sahneleyeceğim. Belki daha çok. Bu oyuna aşığım ben.” Basın toplantımız otuza yakın gazetecinin katılımıyla gerçekleşti. Özellikle Üstün Akmen bize gösterilen ilgiden hem memnun hem de şaşkındı biraz. Medyanın ilgisinden çok hoşnuttu. Rusya ile Türkiye’nin ilişkilerinin gelişmesinden duyduğumuzuz memnuniyeti dile getirdik gazetecilere. Basın toplantısından sonra oyunun son provasına girdik. İzledikten sonra basın toplantısı gene sürdü. Sevgili Akmen bir iki küçük eleştirisini kibar bir dille duyurdu. Oyunun rejisörü ve aynı zamanda Devlet Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni Aleksiy Larichev hemen aldı notlarını. Gala ertesi gece yapılacaktı. * * * Krasnodar bir milyon nüfusa sahip bir kent. 7 Tiyatro var kentte. İkisi Kukla tiyatrosu. Ayrıca Moskova’daki Bolşoy Balesi’nin genel sanat yönetmeni Grigoroviç, Moskova’dakilere küsünce gelmiş, bu kentte tıpkısını gerçekleştirmiş Bolşoy’un. Bütün tiyatrolar pazartesi dışında her gece oynuyorlar. İşin ilginç yanı sürekli dolu oynuyorlar. Çünkü sosyalizm Rusya halklarına tiyatro sevgisini aşılamış. Bir yaşam biçimi olmuş tiyatroya gitmek buralarda. Kentte Kuban Nehri var. Zaten havayollarına da bu adı vermişler. Daha çok tarımla uğraşıyorlar. Kavun, karpuz, şeker pancarı, ayçiçeği ve benzeri sebze ve meyveleri yetiştiriyorlar. Huzur dolu bir kent Krasnodar. 1793 yılında kurulmuş. Yani 217 yıllık bir geçmişi var kentin. Değişik halklar kardeşçe yaşıyor bu kentte. Rusların dışında Kazaklar, Tatarlar, Ermeniler ve benzeri halklar da var. Gene kentin özelliklerinden biri de Katerina’nın sarayının bu kentte oluşu. Puşkin Kütüphanesi de var kentte. Puşkin’e özel sevgileri var. Gene Kazakların Dünyaca ünlü halk dansları topluluğu da bu kentte. Tüm Dünya ülkelerine turneler düzenliyor bu topluluk. Çok büyük bir binaya yerleşmişler. Orak-çekiçli amblemleri binalarını süslüyor hala. * * * Çığ(Lavina) galası gerçekten görkemli oldu ertesi gece. Üstün Akmen ayrıntılı bir yazı yazdı oyunla ilgili olarak. Bu nedenle ben yalnızca oyunun yazarı olarak oyunu, oyunculukları ve rejiyi çok beğendiğimi ve etkilendiğimi söylemekle yetineceğim. Oyunun dekorlarını yapan İrena Gurfinkel’in, Musevi asıllı Vladimir Gurfinkel adlı büyük rejisör’ün eşi olduğunu öğrenmem ise gerçek bir sürpriz oldu benim için… (Vladimir’le tanışmıştık 4 yıl önce. O zamanlar Çelyabinsk Akademik Devlet Dram Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeniydi. Kurgan’da sahnelenmekte olan Lavina’nın galasına gitmiştim. Beni ve Kemal Başar’ı Çelyabinsk’e davet etmişti. Üç gün boyunca kenti gezdirmiş, sahneye koyduğu 4 saatlik Damdaki Kemancı’yı izlememizi sağlamıştı. Damdaki Kemancı metni Amerikalıların yaptığı değil kendi uyarlamalarıydı. Leonid Andreyev adlı ünlü kompozitör’ün müziklediği oyun gerçekten de görkemliydi. Vladimir ünlü Gürcü yönetmen Robert Strua’nın da arkadaşıydı ve Gürcü Tiyatrosuna ve rejisörlerine hayrandı. Vladimir’in iki yaklaşımı beni hep etkilemiştir: Bunlardan birincisi “Elimde yetki olsa tüm Dünya’da Shakespeare ve Çehov oyunlarını on yıl sahneletmem. Biraz rahatlasın izleyici, “ demesi diğeri de “Dünya’da çeşitli halklar var… Ruslar, Türkler, İngilizler, Çinliler, Fransızlar ve benzeri. Bir de tiyatrocular var. Onlar hepsinden farklıdır. Ayrı bayrakları, ayrı dinleri, ayrı anlayışları vardır. Ayrı bir Cumhuriyettir onlar… Hiç bir halka benzemezler… Tiyatrocu halkından olmak bana gurur verir.” İrena’ya Vladimir’in şimdi nerede olduğunu sorduğumda “Şimdi Sn. Petersburg’da (Leningrad) serbest rejisör olarak çalışıyor. Tüm Rusya’da ve Dünyada oyunlar sahneye koyuyor,” diye yanıtladı.) * * * Oyunu izlemeye gelen Bölgenin Kültür İşleri Başkanı Vladimir Petelin’le oyun sonrasındaki görüşmemizden söz etmek isterim. Petelin oyunu çok beğenmişti ve şunları söyledi: “Ben iki Türk yazarını biliyorum. Bunlardan birincisi Nazım Hikmet’tir. O büyük bir Türk şairidir. Öğrencilik yıllarımdan bu yana asla etkisinden kurtulamadığım biridir. Ferhat ile Şirin adlı oyununu da izlemişimdir. Diğer Türk oyun yazarı ise adını asla öğrenemediğim/söyleyemediğim bir yazardır. Rostov Maksim Gorki Devlet Dram Tiyatrosu’nda bir oyununu izledim onun.” “İzlediğiniz oyun Boyacı’mıydı?” diye sordum Petelin’e. “Evet,” dedi. Bunun üzerine Linas Zaikauskas ona dedi ki: “İşte o oyunun da yazarı olan Tuncer Cücenoğlu bu kişidir.” Petelin şaşkınlıkla ayağa kalkıp sarıldı bana. İçtenlikle kutladı beni. “Siz büyük bir yazarsınız. Ama adınızı asla öğrenemiyorum. Çok zor Cücinoglu demek benim için…” Linas da benim için biraz da abartarak “Cücenoğlu Türkiye’nin Çehov’udur. Bir Dünya yazarıdır o. Büyük bir olasılıkla Nobel’i de alacaktır…” diye övücü sözler söyledi benim için. Petelin’se “Bu beni şaşırtmaz,” dedi ve Kuban Nehri’nin hemen öteki yakasındaki Ahıska Özerk Cumhuriyeti’nde bir milyon nüfuslu bir ülke olduğundan söz etti ve “Sizi yakında bulacaklardır” diye de ekleyerek şunları söyledi “Türk asıllı Ahıska’lılar kültürlü bir halktır. Hepsi eğitimlidir. Çok gelişmiş bir Devlet Tiyatroları da var. Bugüne kadar sizi bulmamalarına da şaşırdım doğrusu” Ertesi gün kenti gezdirdiler bize. Kuban Nehri’nin üstünde yapılan köprü ilginçti. Yeni evliler gelip kilit asıyorlardı köprünün korkuluklarına. İnanıyorlardı ki kilitler onların evliliklerini de sağlamlaştıracak ve hiç ayrılmayacaklardı bir daha… Öğleyin gene Larichev’in yönettiği bir çocuk müzikaline gittik. “Alaaddin’in Sihirli Lambası” gerçekten görkemli bir oyundu. Bin kişilik salon tamamen doluydu. Ama Üstün ve benim için ilginç olan oyunun başlamasına 20 dakika olmasına karşın tüm çocukların sessizlik içinde bekliyor olmalarıydı. Gürültü, patırtı ve koşuşturma yoktu. Öyle bir eğitilmişlerdi ki insanın şaşırmaması mümkün değildi. Nitekim Üstün Akmen’in büyük bir içtenlikle: “İnsanın Rus olası geliyor Tuncer’ciğim,” demesini asla unutmayacağım. Gene zorlukla sağlanan iki biletle Krasnodar Bolşoy’dan Kuğu Gölü’nü izlememiz ise gene bizde derin izler bıraktı. Çünkü gerçek olan şu ki ne kadar kötülenirse kötülensin, ne kadar karşı çıkılırsa çıkılsın sosyalizm yeni insanını yaratmış bu coğrafyada… Ve sağlam adımlarla mükemmel bir düzen kurmaya doğru gidiyorlar koşar adım bu halklar. Bu nedenle Türkiye’mizin bu ülkeyle ilişkilerini geliştirmesi beni mutlu ediyor. * * * Son gece onurumuza verilen yemekte Rusya ile Türkiye’nin yakınlaşmasının tüm Dünyada gerçek bir barışa ulaşılmasında çok önemli bir işlev göreceğini söylediğimde herkesin mutlu olduğunu gözlemledik Üstün’le… 1920’li yıllarda Lenin ve Mustafa Kemal’le başlayan bu dostluk, ileri boyutlarda gerçekleştirilmelidir günümüzde de. Ancak bunun istenilen düzeye ulaşmasında biz kültür adamlarına da büyük görevler düşüyor. Nitekim tüm engellemelere rağmen son gelişmeler umut vericidir. Vizenin kalkması bile başlı başına önemli bir gelişmedir. Benim dostum ve rejisörüm aynı zamanda Çelyabinsk Akademik Devlet Dram Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Linas Zaukauskas’ın konuşmamdan sonra “Türkiye’den rejisör önerir misiniz? Bizde oyun koysunlar,” demesi ise sevincimize sevinç kattı. Ve onlara “Ahmet Leventoğlu, Yücel Erten, Şakir Gürzumar, Ayşenil Şamlıoğlu, Nurullah Tuncer, Erhan Gökgücü, Kemal” diye bazı adları sıralamaya başladığımda Linas’ın kadehini kaldırarak “Tabii kil Başar,” diyerek Kemal’in adını tamamlaması mutluluğumuza mutluluk kattı. Tatyana, Larichev, Linas ve Alyona’yla yeniden buluşma sözü verdik birbirimize… Ve kadehlerimizi ülkelerimizin yakınlaşması için kaldırdık bir kez daha… Not: 20 Haziran 2010 BirGün Gazetesi Pazar ekinde tam sayfa olarak yayımlandı. Tuncer Cücenoğlu tcucenoglu@hotmail.com cucenoglutuncer@gmail.com www.tuncercucenoglu.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|