| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
-Gömülmeye Razı Olmayı Reddeden- Ölüleri Gömün! Dilek Öztürk Geçtiğimiz hafta, İstanbul Devlet Tiyatrolarında sergilenmekte olan Ölüleri Gömün adlı oyunu izleme fırsatı buldum. Bu benim tiyatrodünyası.com’ da ilk yazım; bir taraftan antipatik olmamak gayretindeyim; ama yine de kimsenin gönlünü etme niyetinde değilim. O yüzden; alınganlık yapılmaya “Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyor ve başlıyorum. Siham-ı Kaza-m’dan nasibini alan olursa, kusura bakmasın efendim;) Genellikle dersine çalışıp oyuna giden tiyatro izleyicisi profili çizerim, bu sefer bir umarsızlık vardı sanki üstümde. Umarsızlık doğru kelime mi bilmiyorum ama oyun sürpriz olsun istedim. Oyuna dair bildiğim tek şey Musa Uzunlar’ın oynuyor olmasıydı. (Popüler Kültür kıskacı). Biletimizi alırken ilk önyargımızı geliştirmiştik bile…(”piyasa olmuştur şimdi oyun, bütün Kurtlar vadisi tarftarlarını salonun muhtelif köşelerinde görürüz artık(!)”) Oyunun başlığı ilk serbest çağrışım denemelerimde Sophockles’in eseri Antigone’yi düşürdü aklıma. Acaba toplumun isteklerinin bireysel isteklerle çatıştığı, ya da kişilerin iradesinin otoriteyle çeliştiği “isyan” temalı bir oyun mu izleyecektim diye meraktaydım. Üç yıl önce Ankara İrfan Şahinbaş Atölye sahnesinde izleme fırsatı bulmuştum Antigone’yi. Orijinal metne sadık kalınarak hazırlanmış, oldukça etkili bir çalışmaydı. Yunan Edebiyatına dair bilgilerimi de kısa süreli belleğimden bir bir çıkarmaya çalışarak girdim salona. Oyuna dair bir özet vermek niyetinde değilim. Zira gidenleriniz bilicektir ki oyun II. Dünya savaşı sırasında kaleme alınmış, dolayısıyla birçok “antiwar drama” gibi savaşı ve getirdiği yıkımı eleştiriyor. Şöyle ki savaş sırasında hayatını kaybetmiş 6 asker tam “alfabetik sıraya” göre gömülmek üzereyken mezarlarından fırlıyor ve “gömülmeye razı olmayı reddettiklerini” söylüyorlar. Bu yazıda benim derdim yoğunlukla içerikle değil de oyunun formuyla ilgili... Çünkü içeriğe söyleyecek bir lafımız yok, hepimiz biliyoruz ki “savaş pistir, kötüdür, tu kakadır.” Oyun yoğun Amerikanvari teması ve dekoruyla büsbütün hayal kırıklığı yaşattı bende. Detaylı dekorlu, renkli kostümlü, kalabalık ve klasik oyunlara alışık olduğumdan mıdır nedir çok sevmedik birbirimizi ilk andan itibaren. Ne var ki müzikler ve ışık oyunları oldukça isabetli olmuştu; yeterince canlı bir savaş sahnesi vardı karşımızda. Ah keşke bir de oyuncular için aynı “canlılık” söz konusu olsaydı… O zaman değmeyeydiniz siz keyfimize Ekranlardan tanıdığımız Musa Uzunlar sahnede üzerine ışık vurmuş Amerikan bayrağı önünde gayet karizmatik duruyordu; ama sanki yeteri kadar veremiyordu kendini oyuna. Çavuş rolünde izlediğimiz Ömer Hüsnü Turat da kurtaramıyordu oyunun gidişatını. Yalnız Civan Canova samimi performansıyla göz dolduruyordu. Döndü dolaştı sahnede, gitti geldi askerlerle çavuşlar arasında… benliğiyle, aklıyla, mantığı arasında… ölülerle diriler arasında… Yazıktır ki, yaratılan yavan duyguyu kapatmaya çalışan sembolden örülü bu oyunun performansını yükseltmeye yetemedi. Oyunun başlangıcında askerler arasında geçen mizah içerikli diyaloglar oyuna ivme kazandırsa da, oyun başlar başlamaz defalarca tekrar edilen “Ölüleri Gömün” söz öbeği ister istemez bir rahatsızlık uyandırıyor izleyicide. İçimizdeki heyecan öğesinin içi büsbütün boşaltılıyor sanki. Tabi bu izleyiciden izleyiciye değişebilir, yani bu denli yinelemelerle heyecan öğesi daha da çok artabilir izleyicide. Şahsen bende çoğu zaman olumsuz ve heves kırıcı bir etki yaratıyor. Gelgelelim beni en çok rahatsız eden durumların başında gelen “dil” sorunsalına. Oyunun çeviri bir eser olduğu şüphesiz ki biliniyor. Çeviriye sadık kalmak ise en çok istediğimiz şeylerden biri. Fakat çeviriye sadık kalırken de bir yol belirlemeli insan, hangi taraftayım diye sormalı kendine? Dili mi düzgün kullanacağım, yoksa kelimeleri mi düzgün çevireceğim? Oyunda günlük Amerika ağızları yanında Türkçeye özgü kelimelerin bir arada kullanılması gayet uyumsuz olmuştu. Bir çavuş aynı anda “kıçımın kenarı” diye espri yaparken, “yavuklu” gibi bir kelimeyi de söyleyebiliyordu. Oyuna dair kulağımı tırmalayan daha farklı cümleler de oldu. Şüphesiz ki en çok aklımda kalan ve oyun boyunca adeta bir “motto” gibi söylenegelen “ölüler gömülmeye razı olmayı reddediyorlar” cümlesiydi. Sorarım size, bu nasıl bir cümledir? “Gömülmeye razı olmamak” ya da daha basit bir dille, “gömülmeyi reddetmek” gayet tabi anlamı karşılamada yeterli olacaktır. Böyle bir dil ne şiirseldir ne de konuşma dilidir. Çeviriye sadık kalmaya çalışılırken akıcı ve de teyatral bir dil kullanmaya da özen gösterilmelidir, bence. Oyunda “savaş” temasıyla adeta başa baş giden bir tema da “din” temasıydı. Bolca dinsel göndermeler, dini vecizeleri yerine getirmenin gerekliliği temalı replikler kullanılmıştı. Tüm bu dinsel göndermeler ve Tanrı’nın adaletini sorgulayan kısımlar bana ünlü İrlandalı yazar Samuel Beckett’in ölümsüz eseri “Waiting For Godot’u” hatırlattı. Godot’u Beklerken bu tarzda yazılmış ilk oyundu belki ama son değildi… Zira savaşlar sürüp giderken insanlar ölüp giderken, tüm bunlara kayıtsız kalan bir Tanrı hep sorgulana gelmiştir. Çünkü bu olanca “gerçekliğiyle absürd bir durumdur.” İçimizin almadığı şeylerin içimize işlediği gerçeğidir. Bir Tanrı vardır fakat Henry’nin, Mario’nun acılarına, onların eşlerinin ve çocuklarının acılarına kayıtsız kalmıştır. Öyleyse ne dersiniz; belki de dönüp bakmamız gereken Tanrı içimizdedir ve hesap soracağımız yer aslında içimizdir. Bu dinsel göndermeler oyunun başından itibaren izleyiciyi sararak oyunun sonuna doğru tüm oyuna hakim bir konuma gelir. Öyle ki oyunun sonunda göğe doğru yükselen devasa bir Haç figürü kafalarda fazlasıyla soru işareti bırakır. Oyunun bir bölümünde ölüler gömülmek üzereyken iki din adamı çağrılır. Çavuşlardan biri Haham’a dönerek şöyle der: “Size gerek yok, sanırım aralarında bir Yahudi bulunmuyor.” Haham’ın cevabi ise bir din adamına yakışır niteliktedir ve oldukça nüktelidir: ”İçlerinden birisinin adı Mario, dolayısıyla riske atamayız değil mi?” İşte bu noktada oyun kafaları karıştırır. “Size gerek yok” cümlesiyle Yahudilik yerilmiş midir? (Irwin Shaw ın Yahudi asıllı bir yazar olduğunu hesaba katılırsa böyle bir şey mümkün değildir.) yoksa, “riske atmamalıyız” cümlesiyle yüceltilmiş midir? Eğer her ikisi de amaçlanmamışsa ve bu semboller “sadece orada olmak için oradaysa” soru işaretlerimiz hala giderilmiş değil. Diyeceğim şu ki: oyun boyunca duyduğumuz din adamlarının vaazları, dinsel vecizeleri yerine getirmenin önemi üzerine sarfedilen cümleler ve en sonunda sahneyi kaplayan yükselen bir Haç oyunun “antiwar” temasını birdenbire Hristiyanlık propagandasına çevirmiştir. Adeta ana temayı nötr hale getirmiştir. İmgeleri, öğeleri insanların gözlerinin önüne getirmediğiniz sürece de verdiğiniz mesajlarda etkili olabilirsiniz. Sözün özü Ölüleri Gömün, başarılı kadrosu, ışık tasarımı ve müzik öğelerinin uyumu ile beklentileri karşılayan bir oyun, ne var ki benim gibiler içinse semboller arasında sıkışan “öz”ü bir türlü açığa vuramayan bir oyun olarak kalıyor. Yine de yazıyorum tiyatro biletimin arkasına; “görülmeye değer vesselam…” Teşekkürler efendim, İyi seyirler… Dilek Öztürk Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet ayşe öztürk - ( 11/11/2010 ) bu ne kötü bir eleştiri yazısı girişidir. -savaş kötüdür,pistir, tu kaka- dır şeklinde bir ifadelendirmeyi gördükten sonra görüşlerinizi ciddi olarak okuyabilen varsa vay haline.. DilekÖztürk - ( 11/12/2010 ) yazıdaki ironiyi sezemeyecek kadar sığ düşünenler için elbet tabi ki, -kötü bir eleştiri yazısı- ... (kedinin uzanamadığı ciğere -zaten ben vejeteryanım- demesi gibi bir sey bu). Siz okumadığınız için bu haldesiniz sanırım, ciddiye alınmanın sizin için ne kadar elzem bir durum olduğu da ortada, o vakit -ciddiye alınmanız Dilek.lerimle- efendim. seda serden - ( 12/8/2010 ) sevgili dilek hanım eleştirinizi ben de beğenmedim bir daha fikirlerinizi kendinize saklasanız daha sempatik olursunuz... metin ark - ( 12/14/2010 ) Dilek Hanımın eleştirisini ben de beğenmedim, oyun gidilesi, izlenesi bir oyun. Ayrıca eleştiri yazılarında oyundan alıntı yaparken mutlaka oyuna bakılması ya da izlereken not alınması gerekir ki alıntılamada hata olmasın. Hahamın konuşmasıyla ilgili kısımda askerin adı Mario değil Levy idi.. Daha fazla dikkat!!! gökhan mökhan - ( 12/17/2010 ) mario ve ya levy olması önemli değildir efendim. ama önemli bir cümle yanlış yazılmış durumda. o da haham a söylenmiş olduğu yazılan -size gerek yok- cümlesidir. o cümle tam olarak -size gerek yok- değil -size ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum muhterem- dir. diğer bir yanlış anlaşılma ise -dil sorunsal- şeklinde bahsi geçen oyun çevirisi eleştirisidir ki yazınızın başında -umarsız- kelimesini -umursamazca- anlamında kullanmanızdan oyundaki bazı kelimeleri yanlış anlamış olabileceğinizi düşünüyorum. umarsız -çaresiz- anlamına gelir efendim. Adem Budak - ( 1/8/2011 ) Dilek Hanım, oyunu izlemeden yorumlara bakarken gördüm yazınızı. Yazınınızın ortalarına kadar:-Hayır, bu oyuna gitmeyeceğim.- fikri ana tema olmuşken; sonlarına doğru:-Kesinlikle görmeliyim.- fikri kabul gördü bende.Yaklaşımınız -sanat, sanat içindir- formatında, kendi kendinizle üst düzey teorik bir fikir teatisi ürünü olduğundan; günümüz sıradan tiyatro seyircisini kararsızlık noktasına mahkum edici bir seyir izliyor. Ama eleştiride kullanılan dili beğendiğimi söyleyebilirim, oyun hakkında ise eleştiriniz bence; okuyucuyu ikilemde bırakan bir noktada duruyor. aylin - ( 1/15/2011 ) Oyun, eksiklere rağmen son derece çarpıcı ve başarılıdır.Kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bora Gencerler - ( 11/30/2011 ) Dilek hanim gercekden Cok guzel sezinlemissiniz oyunun butun detaylarina kadar bende sizinle hem fikiroldugumu soyleyebilirim... Oyun ozune bagli kalmakdan ziyade zamani kurtarmaya yonelik olmus,sizin dusunce ve kelimelerinizde bunu acikca ifade etmis... bence degerlendirmeniz 10/8 yani basarili... selinay - ( 7/5/2012 ) Gayet başarılı ve izlenmeye değer bir oyundur. Sığ düşüncelerinizden sıyrılırsanız ve daha bilinçli, dikkatli izleyebilirseniz başarılı olma yolunda az da olsa ilerleme kaydedeceğinize inanıyorum! |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|