| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Levent Üzümcü Söyleşisi Onur Şimşek Sezonun en çok konuşulan oyunlarından biri Alevli Günler… Çok yetenekli, genç bir yazar olan Irmak Bahçeci’ nin kaleminden çıkan oyunu İstanbul Halk Tiyatrosu kurucularından olan Yıldıray Şahinler yönetiyor. Aslında amacım bütün ekiple birlikte gerçekleştirmekti röportajı. Fakat çeşitli aksiliklerden dolayı oyuna az bir süre kala buluşabildiğimiz oyuncularla -sahneyi kontrol etmek, üst değiştirmek gibi zorunlulukları olduğundan- çok fazla konuşamadık. Relaks tavırlarıyla beni de rahatlatan Levent Üzümcü ile kulisin bir köşesine çekilip hızlı, dinamik, içeriği geniş ve çok keyifli bir sohbet geçirdik. -İstanbul Halk Tiyatrosu’nun hikâyesi nedir? Biz yaklaşık olarak 5-6 yıldan beri birlikteyiz İstanbul Halk Tiyatrosu’nun yolunda. Ama ondan daha öncesinde biz yıllardan beri birlikte tiyatro yapıyoruz Şehir Tiyatrolarından da. Yıldıray’ la Bahtiyar dönem arkadaşı zaten. -Kemal Kocatürk ayrıldı mı bu arada? Evet, Kemal başka bir yolculuğa çıktı. Daha çok kendi yazdığı oyunları yönetmeyi tercih etti. Ama biz böyle bir amaçla kurulmamıştık. -Bahtiyar Engin “İstanbul Halk Tiyatrosu”nu tanımlarken “Din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmaksızın, dünyanın bütün halklarını kucaklayan” bir tiyatro olduğunu söylüyor. Siz bu görevi yerine getirdiğinizi düşünüyor musunuz? Daha kişisele indirgersek halkıyla iç içe olan oyuncular mısınız? İç içeyiz çünkü herkesin rahatlıkla anlayabileceği, hissedebileceği, derinden duyacağı mevzuları tartışıyoruz. Çok derinleştirmeden, çok güzel, eğlenceli bir noktadan tartışıyoruz. Bu yüzden ilgi çekici oluyor halk için. -Ekip olarak klasik Türk tiyatrosuna mı, Batılı anlamda Türk tiyatrosuna mı daha yakınsınız? İstiyoruz ki bir şeyler elimizden gelenin en iyisi olsun. Bizim yaptığımız zaten İtalyan sahnedir, adı üzerinde. Portalli olan bu sahnenin adı İtalyan sahnedir. Ama anlattığımız mevzularla, anlatış şeklimizle, diğer bütün toplumlarda olduğu gibi kendi kültürel kodlarını kullanan bir tiyatrodur. - Sizin kaçıncı oyununuz oldu İstanbul Halk Tiyatrosu’nda? Beşinci oyunum. Can Tarlası, Sürmanşet, Gagarin Sokağı, Alevli Günler ve şimdi Üç Silahşörler başlıyor. -Oyunlarınızı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Türk yazar olmasına çok dikkat ediyoruz. Türk yazar peşinde koşuyoruz. Yaptığımız beş oyunun dördü de Türk yazarlara ait. -Genç bir yazarın ilk oyununda da başarılı olabileceğini kanıtladınız. Siz mi Irmak Bahçeci için bir şanstınız, Irmak hanım mı sizin için bir şans? Bu oyunu yazarak Türk tiyatrosuna bir şans tanıdı Irmak. Irmak’ın bize yarattığı bir şanstır. Öyle bir oyun yazdı ki oyun Türk tiyatrosundan bir ekipte çıktı. “Biz bunu oynamak istiyoruz” dedik, işte budur. -Tekste bağlı kalmanın tiyatro disiplini kuralları içerisinde bulunduğunu düşünüyor musunuz? Siz birebir aynı kalıyor musunuz oyunda tekste? Bazı tekstler vardır, kelime değiştirdiğin zaman tekstin bütün dengesi bozulur. Ona çok dikkat etmemiz lazım. -“Boş mezar var” sahnesi her oyunda değişiyor mu? Daha önceden tasarlıyor musunuz, doğaçlama mı gelişiyor verilen cevap? O sahneyi biraz rahat bırakıyoruz, daha çok doğaçlama üstüne kurulu. Bahtiyar “Olum burada bi ton boş mezar var” diyor boş koltuklar için, eğer varsa. Ben de o an aklıma gelen bir şeyi söylüyorum. Bahtiyar da mesela birkaç oyunda çok acayip bir şey yaptı. Gittiğimiz yerlerde Mustafa Kemal portreleri oluyor büyük, üniversitelerin salonlarında falan. Fenerle olan sahnede feneri tuttu bir gün Mustafa Kemal’in resmine. “Ne kadar mübarek adamlar var, geldi geçti” dedi. O da yıktı geçti salonu. -Ekibiniz genelde TV ve sinema dünyasında hayli tanınan isimlerden oluşuyor. Bunun bir nedeni var mı? Bu tarz güçlü oyuncularla çalışmanın altında yatan şey şu. Zaten verdiğim cevabın içinde de gizli. ”Güçlü oyuncular” Tanınmışlıkla hiç alakası yok. Her güçlü oyuncu tanınan bir kişi olamayabilir. Her tanınan oyuncu da güçlü değildir. -Dizilerde oyunculuk kalitesinin ölçülebildiğini düşünüyor musunuz? Hayır kesinlikle tabii ki. Böyle bir şey mümkün değil, beğeniler de onu göstermiyor. Bir filmin çok fazla insan tarafından izlenilmesi de o filmin iyi olduğu anlamına gelmez. İyiye kimin karar vereceği de seyirci sayısı üzerinden ölçülmez. Öyle bir şey olsaydı dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmi en çok seyirci almış olan olurdu. -Recep İvedik’e miydi bu? Yok hayır ben Recep İvedik demiyorum. O da yaptığım tanımın içine giriyor. -İyi bir tekst, iyi yönetmen, iyi dekor, popüler ve iyi oyuncuların olduğu fakat oyuncular arasında anlaşmazlıkların olduğu bir oyun başarılı olabilir mi ya da ne kadar gider? O profesyonelliğe ne kadar sahip çıkıldığıyla da ilgili. Biz tabii ki aynı havayı soluyoruz, aynı yerde giyiniyoruz, soyunuyoruz. ( Bir yandan Cem Davran özür dileyerek soyunuyor, hiç sorun olmadığını söyleyip devam ediyoruz.) Bunun için maksimum çabaya ihtiyaç olur bazen. Kolay değildir, iki insanın birbirini anlaması bazen çok zordur. Biz burada 6 insan toplanıyoruz, bir oyun yapıyoruz. Hepimiz birbirimizi anlıyoruz bir de bunu yüzbinlere anlatıyoruz, çok daha zordur. Ve bunu 2-3 tane insanın kişisel hırsları yok etsin istemeyiz tabii ki, çocuk da değiliz hiçbirimiz bu yüzden böyle şeylere mahal de vermeyiz. -Turnede oynadığınız oyunlarla İstanbul’da oynadığınız oyunlar arasında farklar var mı? Hiçbir fark olmaz, o günkü enerjimizle ilgilidir bu. Eğer ki bir fark olucaksa o günkü grubun ortak enerjisi yaratır küçük farkları. -Şöyle bir şey yok mu yani “Şuraya gittik ve seyirci potansiyeli inanılmazdı!”? Vardır ama bu mekânlarla ilgili değil. O günkü o salonda olandır-dünyanın neresinde oynarsan oyna- budur etkili olan. İlle gittiğin coğrafyayla ilgili değildir. -Turnelerde ilginç olaylar yaşıyor musunuz? Dedeme oynadım hayatımda ilk defa Çeşme’de. Kalktı geldi o hasta haliyle beni izlemeye. Çok heyecanlandım. Dedem izledi yaa düşünsene! Hep birlikte dedeme oynadık. (Kahkahalar) Cem Davran: Benim annem daha izleyemedi ya. L.Ü: Düşün bak kaçıncı oyun oldu. C.D: Bu oyunumu tabii ki. Bundan önceki oyunlarımı minimum 2-3 defa izledi. -“Tahta valizle Anadolu'yu turlarken parasızlıktan otelde rehin kalanlar” ı kahraman olarak mı niteliyorsunuz, salak olarak mı? Böyle sorarsan cevabı açıktır, tabii ki kahraman olarak nitelerim, hiç bu insanlara salak denir mi? C.D: Yavşak dedi! L.Ü: 46 dergisini aldıysan Haluk abinin röportajının arkasında benim röportajım vardı. Orada da söyledim aslında söylemek istediklerimi. Ama o bir polemik konusu oldu, kendi jenerasyonuyla ilgili bir şeydir. Bir daha söylemek gerekirse; bunu yaparak bu mesleği gözünde büyütüp daha daha kutsal yerlere koymakla ilgili bir şey söyledi. Ben tahta bavulla Anadolu’yu dolaştım argümanıyla gelmeyin demek istedi aslında orda. Onun için iyi yapın, güzelini yapın. Evet, hak edersiniz seyirciyi de. Ama kimsenin birbirine düşmesine gerek yok böyle açıklamalarla. Ya da alınmasına gerek yok. Niye herkes üstüne alınıyor ki? -Evet, herkes çok alındı Müjdat Gezen, Ali Poyrazoğlu… Onlar zaten bir jenerasyonun kendi içerisindeki bir kavgasıdır. Yıllardan beri sürer, çok da anladığım bir şey değildir. -Oyununuza gelen izleyicilerden beklentiniz var mı? Birikimli gelmeleri yönünde vs… Hayır canım nedir ya? Öyle şey olur mu ya? Seyirciye o kadar şey yükleyemezsin Allah aşkına. Yaşanan ülkenin gerçekleriyle biraz yüzleşmek zorundasın bana sorarsan. Ne demek ben Alevli Günler’i oynuyorum gidin Şamanizm’i araştırın, Mecusilik nedir ona bakın mı diyeyim yani. Gelsinler izlesinler zaten oyun kendini anlatıyor. Ben ona çok katılmıyorum. Gelecekler Şekspir oyunlarından okusunlar falan, konservatuar mı burası, sınav mı yapıyoruz? -Çok teşekkür ederim. Rica ederim. *Röportajın gerçekleşmesinde çok büyük emeği olan Bahtiyar Engin’e de binlerce teşekkür… Onur Şimşek Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet KEMAL KOCATÜRK - ( 11/25/2010 ) Sevgili Levent Üzamcünün -Kemal Kocatürk ayrıldı mı bu arada?- Sorusuna verdiği yanıt üzerine birkaç söz söylemek elzem olduğu içindir ki, şuracığa bir-iki satır iliştireyim dedim. Ki; tarihe yanlış iz düşülmesin. Bu soruya ne demiş Levent? -Kemal başka bir yolculuğa çıktı. Daha çok kendi yazdığı oyunları yönetmeyi tercih etti. Ama biz böyle bir amaçla kurulmamıştık.- Benim başka bir yolculuğa çıktığım muhakkak. Duruşum ve yaptıklarımla bunu hala tutmaya çalıştığım da bir gerçek. Ama kendi oyunlarımı yönetmeyi seçtiğim cümlesi biraz haksızlık olmuş. Elbette yazdığım oyunları yönetmek önceliklerimdendir ama yeryüzünde hiçbir yönetmen yoktur ki, yalnızca kendi yazdığı oyunları yönetmek için yaşasın. İHTden ayrılış meselemin bu şekilde gösterilmesi büyük bir tarihi yanlıştır. Öncelikle teatral bakışımız ve bunun yanında da dünya görüşlerimiz noktasında önemli ayrılıklar olduğu içindir bu ayrılış. Dünyayı algılayış ve yansıtış biçimlerimizdedir asıl uzaklık. Araç ve amaç konusundaki anlaşmazlığın, bu denli küçük bir mecrada değerlendirilmesi de ayrılmamın başka nedenlerindendir. Yazabilme, yönetebilme ve yansılayabilme gücünün, tek adam olma korkusuna birilerini sevk ettiği içindir asıl ayrılışım. İHTnin ne için kurulduğunu ben ayrıldıktan sonra oluşturdukları için, o manifesto beni hiçbir vakit bağlamamış ve bağlamayacaktır da. Sevgili arkadaşlarıma çıktıkları bu uzun yolculukta -Halk Tiyatrosu- ismine yaraşan, uzun erimli ve soluklu bir koşu diliyorum. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|