Romeo aşkla tırmanır Juliet’in balkonuna ve ilanı aşk eder o balkonda sevgilisine. Juliet’te boş değildir ona karşı. O da bütün sözlerini Romeo üstüne söylemektedir. Ama aileler karşıdır bu aşka. İzin vermezler sevenlerin kavuşmasına. Biraz da dadının kışkırtmasıyla bir gece gizlice kilisede rahip Lorenzo’nun önünde kıyılır nikâhları. Bir dizi yanlış anlaşılmalar sonucunda da hayata gözlerini yumarlar.
Peki ya ölmeselerdi de yaşasalardı, bu aşk devam eder miydi aynı coşku ve şevkle? Ya hayatta kalıp 30 yıl aynı yastığa başkoysalardı? Bir de çocukları olsaydı? İlişkileri ne halde olurdu? İçlerini yakan aşk ateşinden eser kalır mıydı? Yoksa her karı koca gibi birbirlerini boğazlamaya çalışan bir çifte mi dönüşürlerdi? Bu ilişkilerinin içine Juliet’in dadısı, onları evlendiren Rahip Lorenzo ve en önemlisi bu ilişkinin dönüştüğü son hale katlanamayan Shakespeare katılsaydı neler olurdu?
İşte bütün bu soruların cevabı Şehir Tiyatroları’nda Ephraim Kishon’un kaleminden çıkan, Engin Alkan rejisiyle sahneye konulan “Tarlakuşuydu Juliet” adlı oyunda cevaplarını buluyor. Asıl hikâyesi William Shakespeare’in Romeo Juliet oyunundan alınan oyun, Romeo ve Juliet ölmeseydi de hayatta kalsaydı neler olurdu sorusuna cevaplar arıyor.
Oyun sahneye konuluş bakımından oldukça ilginç. Salona girdiğiniz anda henüz başlamamış olmasına rağmen, sahnede bir mutfak, mutfakta yemek pişiren Romeo ve Juliet’le karşı karşıya kalıyorsunuz. Özellikle evli çiftlerinin hayatlarının en çok geçtiği yerlerden biri olan mutfağın olayların geçtiği yer olarak kullanılması yaratıcı bir düşünce. Yönetmen uzun süreli evliliklerin bir süre sonra yatakodasından mutfağa transfer olmasını iyi etüt etmiş. Mutfakta devam eden oyun sırasında bütün yemek kokularının seyirciye kadar ulaşması, leziz bir spagetti ve sosunun hazırlanışı, kavrulan soğanın kokusu oyunun canlılığını arttırıyor.
Oyun güzel yanlarından biri de oldukça doğal sahnelenmesi. Oyuncular katı kurallı bir sahne oyunculuğu yerine, alabildiğine doğal, anlık oyunlarıyla seyirciyi içlerine alıyorlar. Juliet rolüyle Sevinç Erbulak duygularını açıkça ortaya koyarken keyif veriyor. Arada canlandırdığı Dadı tipine de bizi ikna edereki, farklı rollerdeki becerisini gösteriyor. Romeo rolünde Engin Alkan tam bir evli erkek tipiyle, samimi, sıcak ve doğal bir görüntü çiziyor. Fakat Engin Alkan Rahip Lorenzo rolünü o kadar sevimli ve şirin canlandırıyor ki, sanki Romeo rolü biraz geride kalıyor. Özellikle şaşırma ve küsme mimiği bütün salonu kahkahaya boğuyor.
Oyunun asi genç kızı, rolünü biraz da zoraki oynamanın verdiği isteksizlik içindeki aktör tiplemesiyle Murat Bavli başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Hakkında çok şey söylenmesi gereken Çağlar Çorumlu, şiirsel dilli Shakespeare’e olağandışı bir başarıyla can veriyor. Tiyatroda geleceği parlak oyunculardan olacağı kesin gibi.
Bir yandan mutfakta Romeo ile Juliet’i seyrederken bir yandan da mutfağın hemen bitişiğine kurulmuş olan müzik aletlerinin başına geçen oyuncular, oyunun en eğlenceli ezgilerini de kendileri seslendiriyor. Oyunda aktif rol alan oyuncuların müzikteki hünerleri de oldukça iyi. Özellikle oyunun müziklerini de hazırlayan, piyano ve gitarla resital sunan Murat Bavli ve diğer oyuncuları ayakta alkışlamak gerekiyor.
Aile baskısından kaçıp gizlice evlenen ve bu aşk uğruna ölümü göze alan Romeo ile Juliet’in, kendi kızları sözkonusu olduğunda, yaşının küçük olmasını bahane edip, aşk ilişkisi yaşamasına izin vermemeleri de ayrı bir ironi yaratıyor.
Işığıyla, dekoruyla, koreografisiyle, müziğiyle, kısacası her şeyiyle bir bütün olmayı başarmış bu oyunu mutlaka seyretmek gerekiyor. Başarılı bir ekip çalışması ve tabii ki Engin Alkan rejisiyle tadına doyulmaz bir oyun sizleri bekliyor.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...