| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Nejdet Erdem'den 3 Skeç
Nejdet Erdem



ÖĞRENCİLİK GÜZELDİR

Bir lise sınıfı, uğultulu bir ortam ve şımaran öğrenciler…

Hamile bir öğretmen elinde cetvel sınıfa girer sınıf susar çünkü öğretmen sinirli ve aceleci görünmektedir.

Dışarı çıkarlar… Dışarıdan Serhat ‘ın bağırma sesleri gelir acı içinde olduğu bellidir.

Serhat içeri üstü başı dağılmış bir şekilde girer.

Hoca: Günaydın çocuklar.
Sınıf: Günaydın hocam
Hoca: Derse başlamadan; Ahmet, Ufuk, siz ikiniz gelin benimle… Siz de sessizce bekleyin beş dakikaya geliyoruz biz.
Serhat: Hocam ben de geleyim mi?
Hoca: Hayır sen otur, hadi sizde acele edin yürüyün.
Serhat: Hocam ne olur ben de gelsem, lütfeeeen,
Hoca: Oğlum seninle ilgisi olmayan bir işleri var onların.
Ahmet: Oğlum yandık.
Ufuk: Harbiden ya, geçen haftanın intikamını alır, kesin onun için çağırıyor ikimizi.
Ahmet: Valla çok sinirli görünüyor.
Serhat: Hocam ben de geleyim lütfen, biliyorum kesin okulun bir işini yaptıracaksınız dersten kaytaracaklar, ben de geleyim…
Hoca: Hayır hemen geleceğiz, sadece onlara özel bir ders var onu çalışacağız iki dakika.
Serhat: Hocam gelicem, valla geiyorum, lütfen lütfen hadi, sağolun hocam hemen geliyorum…
Hoca: Gel Serhat gel, sen istedin gel…

Hoca ve iki öğrenci içeri girer.

Sınıf ayakta hazır oldadır.
Serhat komutan edasıyla…

Serhat: Ulan ne oldu anlamadım kadın aniden saldırdı bana.
Ayşe: Nasıl yani? Niye çıkarmış sizi dışarı
Serhat: Bu geri zekâlılar geçen hafta kaçtılar ya dersten hani, ona çok kızmış,
Sınıf: Eeee?
Serhat: Ne eesii? O yüzden ısrar ediyormuş sen gelme diye. Bir daha her şeye atlama sazan herif dedi sonrasını duydunuz zaten.
Sınıf: Kahkaha
Serhat: Gülmeyin lan zaten yanıyor her tarafım.
Ayşe: Onlara ne oldu peki nerdeler.
Serhat: Ne bileyim ben, bütün siniri benden çıkarınca rahatladı, başladı öğüt vermeye onlara…

Hoca: Evet… Geçen hafta nerede kalmıştık var mı hatırlayan?
Cem: Hocam siz kelime veriyordunuz biz de kiplerine göre cümle kuruyorduk…
Hoca: Pekiiii, bakalım… en son kendi kelimesinde kalmıştık. Kendi kelimesiyle yapılan bir cümle kurun bakalım o zaman.
Cem: Hocam ben buldum kurayım mı?
Hoca: Yok mu bir cümle kuracak?
Cem: Hocam hocam ben kurayım mı?
Hoca: Hadi ama çalışmadınız mı?
Cem: Hocam!
Hoca: İyi hadi iyi söyle bakalım.
Cem: Kuruyorum, söylüyorum… hmm kendi kelimesiyle… Şeker kız Kendy!
Sınıf: Kahkaha.
Hoca: Alacağınız olsun bu adamla baş başa bıraktınız beni bilerek susuyorsunuz sanki bilmiyorum.
Serhat: Niye hocam zorunuza mı gitti?
Hoca: Kolayına geldiyse geç bakalım tahtaya birazda sen hoca ol bu yaramaz sınıfta.
Serhat: Geçerim hocam ne var? Hemen sağlarım ben disiplini.

Dikkaaaaaaat!
Sınıf: Emredin öğretmenim.
Serhat: Demek kopya çekersiniz ha? Sen, adın ne?
Ufuk: 1350 Ufuk emret öğretmenim

Serhat: Kaldın sen! Kaldııın, sınıfta kaldın. Taktirin teşekkürün var mı?
Ufuk: Var.
Serhat: Yırt onu, kaldın.
Sen adın?
Ahmet: 1230 Ahmet!
Serhat: Üniversite hayalin var mı Ahmet?
Ahmet: Var öğretmenim çalışıyorum.
Serhat: Unut onu, kazanamazsın kazansan da gidemezsin, sınıfta kaldın! Çalışmazsanız kalırsınız, Sen kalırsan o kalır, o kalırsa hepiniz kalırsınız.
Hoca: Abartma oğlum ben size böyle mi davranıyorum?
Serhat: Peki hocam. Evet, eveeet evet…
Ayşe: Hocacııım!
Serhat: Tövbe tövbe.
Ayşe: Hocacıııım!
Serhat: Ne var kızım.
Ayşe: Ufuk bir şey söylemek istiyormuş
Serhat: Kendi izin alamıyor mu sen niye söylüyorsun?
Ayşe: Çekiniyormuş hocacım.
Serhat: Ayşe!…
Ayşe: Efendim hocacım!
Serhat: Git köşede sessizce beyin kanaması geçir.
Ufuk: Hocam kızmayın, sizinle ilgili bir tahminde bulundum da ondan bahsediyor.
Serhat: Neymiş o gereksiz tahminin?
Ufuk: Bence siz çok iyi yüzersiniz.
Serhat: Yüzme bilirim ama çok iyi değilimdir.
Ufuk: Yok hocam yok bence kesin çok çok iyi yüzersiniz. Hatta denizde hiç batmazsınız siz.
Serhat: O neden?
Sınıf: Tipiniz kayık da ondan
Kahkaha
Serhat: Çok komik değil mi? İyice azıttınız siz, artık ders işlenemez oldu bu sınıfta hepinizin velisi gelecek yarın ona göre.
Ahmet: Hocam benim velim gelemez.
Serhat: Herkesin velisi gelecek.
Ahmet: Hocam imkanı yok gelemez.
Serhat: Neden gelemiyor?

Hoca dertli bir şekilde bir şeyler karalar.

Ahmet: Babam iş için şehir dışına çıktı yarın da gelmemiş olacak o yüzden gelemez.
Serhat: Annen gelir o zaman.
Ahmet: Anayı karıştırma hoca!
Sınıf: kahkaha
Hoca: Sessiz olun arkadaşlar abartmayın…Tamam Serhat geç yerine yapamayacaksın galiba.
Faust u araştırın demiştim baktınız mı?
Kimin eseri söyleyin bakalım Faust, hatta tiyatro oyunu olarak da yazıldı sonradan.
Cem: Kim yazmış hocam.
Hoca: Araştırmadınız değil mi? Bu eseri alman yazar Goethe yazdı.
Cem: Niye hocam kâğıt bulamamış mı?
Hoca: Zevzeklik yapma hem siz neden üç kişi oturuyorsunuz? Geçin biriniz arkaya.
Serhat: Neden hocam biz iyiyiz böyle sığabiliyoruz hem.
Hoca: Hayır dedim, konuşup duruyorsunuz bir sırada üç kişi oturulmaz.
Serhat: Siz bir sandalyede iki kişi oturuyorsunuz ya hocam biz bir şey demiyoruz ama.
Hoca: Ben size söyleyecek laf bulamıyorum, siz nasıl insanlarsınız böyle ne kadar şımarık oldunuz. Açın kaldığımız sayfayı okuyun içinizden.

Serhat: Oğlum ben dayanamıyorum artık…
Cem: Ne oldu neye dayanamıyorsun?
Serhat: Abi bu hoca sürekli senle uğraşıyor.
Sürekli seni azarlıyor baksana…
Cem: Hepimize bağırıyor duymadın mı siz diyor hep.
Serhat: Koskoca Cengiz Uçar ın oğluna sen diye hitap edecek hali yok ya
Cem: Demi?
Serhat: siz diyecek tabi, ama hep sana bağırıyor sanki, ben karışmayayım ama dayanamıyorum.
Cem: Nasıl ya bana mı diyor gerçekten
Serhat: Sürekli sana bakıyor görmüyor musun?
Cem: Hadi ya. Hocam!
Hoca: Ne var
Cem: Siz ne demek istiyordunuz az önce
Hoca: Ne zaman anlamadım.

Zil çalar ders biter.

Ufuk morali bozuk geride kalmıştır.

Serhat: Anladı hatasını kaçıyor.
Cem: Az önce işte hocam, şımarık falan derken.
Hoca: Şımarıksınız diyorum.
Cem: Ben de onu diyorum.
Hoca: Oğlum ne diyorsun sen derdin ne?
Cem: Şımarık dediniz diyorum.
Hoca: Evet dedim, sen bu uğultuyu duymuyor musun?
Cem: Duyuyorum.
Hoca: Niye geliyorsunuz siz bu okula?
Cem: Yok yazılıyoruz gelmezsek
Hoca: Ben de geliyorsanız şımarmayın dersi dinleyin diyorum. Bu uğultu başını ağrıtmıyor mu senin?
Cem: Bir tek ben şımarmıyorum ki.
Hoca: Ben şımardın demedim, şımarıyorsunuz dedim.
Cem: Eee biz ne diyoruz hayret bişi yaa!

Hoca: Çok verimli bir dersi daha geride bıraktık.(çıkar)

Ayşe: Ben çok acıktım.
Serhat: Hadi çıkalım bir şeyler yiyelim, geliyor musunuz çocuklar bir şeyler yiyelim.
Ahmet: Hadi o zaman ben hepinize kantinden bir şeyler ısmarlayayım.
Ayşe: Ooo zenginiz bugün…
Ahmet: Benim gönlüm zengin kızım.
Serhat:Şaka maka nerden bu para hayırdır?
Ahmet: Abim verdi olum
Ayşe: Adamda abi var ohh

Ayşe: Ufuk sen gelmiyor musun?
Ufuk: Siz çıkın canım istemiyor.
Sınıf: Aaaaa
Ahmet: Gel oğlum ben ısmarlıyorum.
Ufuk: yok oğlum ondan değil.
Serhat: Ee daha ne gel işte.
Ufuk: Millet ne oldu bilmiyorsunuz.
Cem: ne oldu oğlum.
Ufuk:offff, neyse boşverin.
Cem: Anlat hadi bak ayıp ediyorsun.
Ufuk: Abi hem çok korkuyor hem de utanıyorum.
Cem: Ne oldu anlat.

Ufuk: Abi eve giderken üst sınıflardan tikicanları gördüm.
Ahmet: Bir şey mi yaptılar sana?
Ufuk: yaa önümü kestiler, sataştılar bana, hani geçen gün berkecana sataşmıştık ya onun intikamıymış.
Sınıf: Eeeee?
Ufuk: Boş gelmemişler hepsinde emanetler vardı bir şey yapamadım.
Ahmet: Ne emaneti?
Ufuk: Abi adamlar üstüme yürüdü köşeye sıkıştırdılar beni KALEMLERİ BİR ÇIKARDILAR OF OFFF KILIÇTAN KESKİN.
Cem: Tüylerim diken diken oldu bak.
Ahmet: O yüzden morali bozuk bunun.
Ufuk: Gözümün önünden gitmiyor o sahne. 07 uçları takıp takıp üstüme sıkıyorlardı çok canım acıdı.
Serhat: Kardeşim benim intikamını alırız.
Ufuk: Boş verin abi adamlar sağlam, Berkecan babasının beylik kurşun kalemini almış gelmiş, basmalılar havada uçuşuyor.
Sınıf: offf off…
Ufuk: Şerefsizler sonra yetmezmiş gibi sözlü sınav yaptılar bana.
Ayşe: Adiler…
Ufuk: Biliyorlar tabi sayısalcı olduğumuzu hep coğrafyadan sordular, çalışmadığım yerlerden vurup durdular.
Ayşe: Yalnız gezmeyelim arkadaşlar dikkat edin bundan sonra.
Cem: Ulan nerden geliyor aklına böyle şeyler.
Ayşe: Adam espri gerçekçi olsun diye bütün gün morali bozuk takıldı ya.
Ufuk: O zaman yemeği hak ettim yani, hadi çıkalım o zaman.

---------------------------------------

BABANA BİLE GÜVENME

(evin salonu, koltuk, televizyon… Kerim telefonla konuşarak içeri girer, sıkıntılıdır.)

(TV yi acar, sırayla kanalları değişir)

Kerim: Efendim Abi? Merhaba Abi. Evet Abi biliyorum ama para şu an hazır değil…Yok Abi borcum borç, olur mu öyle şey? Ben şu an evde değilim, tabi…En kısa zamanda hazır Abi tamam sağol Abi. Görüşürüz Abi…
Offf off, nereden bulacağım ben bu parayı? Vallaha vurur bunlar beni.

TV, Kanal1: 37 yaşındayım, aradığım erkek tipi; insana benzesin yeter, yaş önemli değil ama evi, arabası olsun, gezmeyi eğlenmeyi sevsin… Ben her şartı kabul ederim…
Kerim: Bu nasıl şey böyle, senle kim evlensin…
TV, Kanal2: Günaydııın ıtırlar… Günaydın pıtırlar… Bugün hava çok güzeeeelll o yüzden daha bir mutluyuuuuuz, evettt bence de çok güzel, siz de bu güzel havadaaaaa eve tıkalı kalmayın hadi hazırlanın dışarı çıkııııın. Ama çıkarlarsa bizi nasıl izlerleeeer?
Kerim: Yuuh bee şuna bak,
TV,Kanal3: Evet sabah haberlerinden merhabalar…
Kerim: Bu kalsın bari.
TV: Ekonomik kriz her alanda hissediliyor, yapılan araştırmaya göre halkın %82 si…
Kerim: Hissedilir tabi, herkes borçla yaşıyor. Off borç, borç… Ben nerden bulacağım o parayı.
TV: ALİ’DEN BORÇ İSTE! Bugün Ankara’ nın gündeminde…
Kerim: Ali yi mi arasam acaba? Ama onda da yoktur ki zam da alamamış…

TV: ARABAYI SAT! Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre…
Kerim: Arabayı satsam? O kadar vaktim yok ki. Hem araba babamın hediyesi, öldürür beni… Ne yapsam nasıl bulsam?
TV: SENİN HATUN, KIZ ARKADAŞIN ÖDEDİ Mİ SANA OLAN BORCUNU?
Kerim: Sen de kimsin be? Yarım saattir benimle mi konuşuyorsun sen? Allah bismillah… Kafayı yiyorum galiba…
TV: Hayır, gayet iyisin merak etme.
Kerim: İyi de nasıl olur? Sen, bana, cevap, konuştun… şaka mı bu? Nasıl duyarsın beni? Bu kaç?
TV: Hiç komik değil. Otur da dinle beni.
Kerim: İyi de nasıl olur? Yok yok kamera şakası bu değil mi? Nerede kamera, kim yapıyor bu şakayı bana, yemedim ama bak anında çözdüm olayı kabul et…
TV: Sus Kerim sus…
Kerim: Hoop yavaş ne biçim konuşuyorsun sen?
TV: Otur dinle sen de beni. Ben senin sağduyunum, sana her konuda fikir vermekle görevliyim, her insanın bir sağduyusu bulunur bazen çıkar karşısına.
Kerim: Bugüne kadar neredeydin peki? Daha önce neden çıkmadın karşıma?
TV: Sağduyular insanların iyice zora düştükleri an karşılarına çıkarlar, hiç bu kadar sıkışmış mıydın?
Kerim: Bilmem, haa evet geçen yolda çok sıkıştım ama o sayılmaz mı?
TV: Saçmalama, öyle sıkışmaktan bahsetmiyorum. Hem onda da az yardımım olmadı, sen fark etmedin bile, o tuvalet nasıl çıktı karşına sanıyorsun?
Kerim: Hadi ya. Eee yardım edecek misin şimdi bana? Halledecek miyiz benim problemleri?
TV: Merak etme sen, düşüneceğiz bir şeyler… Senin borcun ne kadardı toplamda?
Kerim: Üç bin lira kadar.
TV: Kız arkadaşın senden ne kadar istemişti kardeşine vermek için?
Kerim: Üç bin lira
TV: Ne zaman geri ödenecekti bu borç sana?
Kerim: İki ay önce falan ama bekliyoruz daha.
TV: Anladın sen, bak neredeyse çözüyoruz problemi. Sen beni dinle.
Kerim: Olur mu öyle şey? Ben Zeynep’e nasıl söylerim kardeşin paramı versin diye?
TV: Sen bilirsin, söyleyemezsen parayı bulamazsın, bulamazsan alacaklılar seni bulur, onlar seni bulursa…
Kerim: Tamam sus hatırlatma bulurlarsa başıma neler gelir biliyorum…
TV: O zaman dinle beni hallederim ben.
Kerim: Tamam haklısın, bir sorayım başka çarem yok galiba.
TV: Tabi oğlum, bu kız paran varken mutlu, parasızken mutsuz oluyorsa bırak gitsin, seni mi seviyor yoksa paranı mı?
Kerim: Zeynep öyle biri değil, tanımıyorsun sen, simdi böyle konuşuyorsun.
TV: Anlamadın galiba, karşına daha önce çıkmadıysam yoktum demedim. Sizin tanıştığınız ilk günü bilirim ben. ‘Ne giymiştim, nasıldım’ diye sorup duruyor ya sana, sen de bir türlü doğru hatırlayamıyorsun hani, o günü de hatırlıyorum, onun kırmızı elbisesini de senin yırtık çorabını da. Senin bilmediklerini bilecek kadar iyi tanıyorum ben O’nu.
Kerim: O ne demek şimdi, ne biliyorsun? Ne söylemek istiyorsun sen?
TV: Çok açık konuşuyorum, ben gözünü dört aç derim, hem neden bu kadar kızdın ki, ona güveniyorsan çekinmeden söyle paran olmadığını, iste verdiğin parayı bakalım ne olacak?

(kapı çalar)

Kerim: Zeynep gelecekti O’dur muhakkak, ama ya seni görürse, kanalı mı değişeyim?
TV: Sen en iyisi kapat TV yi ben duyarım sizi ona göre bir şekilde yardım ederim sana.

Zeynep: Aşkım, nasılsın?
Kerim: İyiyim hayatım, seni bekliyordum, sen?
Zeynep: İyiyim aşkım. Bak bakalım yeni telefonumu beğenecek misin?
Kerim: Yeni telefon mu? Eskisine ne oldu bozuldu mu?
Zeynep: Yoo kontörü bitti ben de attım.
Kerim: Ne? Kontörü bitti diye mi attın? Kızım bu televizyon mu tüpü bitti attım der gibi. Sanki bunun bitmeyecek o zaman da bunu mu atacaksın?
Zeynep: Hayır aşkım bitmeyecek, bir de faturalı hat aldım. Sabah çaldıran numara da bendim.
Kerim: Haa tabi, ben akıl edemedim bak bunu faturalı hat... Pahalı da bir şeye benziyor telefonun.
Zeynep: Biraz öyle, ama aşkım biliyor musun bin lirayı geçen alışverişlerde %2 indirim vardı.

( Zeynep ’ in telefonu çalar)

Kerim: Bak işte bu çok iyi, sen de yaptırsaydın indirimini.
Zeynep: Kaçar mı benden? İlk başta olmuyordu, bin lira tutmamıştı, ben de yüz liralık bir şey daha aldım böylece indirimden de yararlandım. Nasıl?
Kerim: Çok güzel, çok zekice. 20 lira indirim alabilmek için yüz lira daha harcadın yani, bravo.
Zeynep: Ama aşkım ne kızıyorsun, zaten eskimişti telefonum.
Kerim: Ben de değiştim telefonumu. Sattım benimkini daha ucuz bir şey aldım şimdilik.
Zeynep: Hmm… Biliyor musun internete de bağlanıyor?
Kerim: Bunda da titreşim falan var işte, zil sesleri de çok güzel…

Zeynep: Alo, iyiyim canım sen nasılsın? İnanmıyorum, tabi, ya çok sevindim bunu kutlamalıyız, akşam çıkalım muhakkak, evet yanımda tabi geliriz bye.
Kerim: Nereye gidiyoruz, neyi kutluyormuşuz?
Zeynep: Bizim kızlar gelmişler, görüşelim dediler ben de kıramadım.
Kerim: Kıramadın mı resmen ikna ettin hayatım, bence çıkmayalım bir yere, ya da gelsinler evde takılalım.
Zeynep: Kaç zamandır bir şey yaptığımız yok Kerim, bir gün de çıkalım eğleniriz biraz, ne var hemen karşı çıkacak. Neler oluyor sana bugünlerde bir değiştin nedense?
Kerim: Değiştim mi? Bana bir şey olduğu yok kızım asıl sen bir garipsin ne zamandır. Ne kadar uzaklaştın farkında değil misin? İyice bencilleştin, kendinden başka kimseyi düşünmüyorsun.
Zeynep: Asıl sen bencilleştin, kaç gündür dil döküyorum sana bir akşam yemeğine bile çıkamaz olduk, kapandık bu eve, iyice pintileştin adeta.
Kerim: Pintileştim mi, ulan gözüne dizine dursun be. Nasıl böyle bir şey söylersin? Ne istedin de yapmadık? Bak bakalım kredi kartımı bile daha çok kime kullanmışız?
Zeynep: Aldığın iki hediyeyi yüzüme mi vuruyorsun şimdi?
Kerim: İki hediye mi? Çam sakızı çoban armağanı değil onlar, ayrıca zorla aldırdıkların da cabası.
Zeynep: Madem öyle geri vereyim hediyelerini de başka kızları kandırırken kullanırsın. Sana zorla falan aldırdığım bir şey de yok. O elbiseden bahsediyorsan taksitlerini tıkır tıkır ödüyorum ben, bu sen de olsan kimseye üç kuruş borçlu kalmak istemem ben.
Kerim: Doğru üç kuruşsa sorun değil ödersin ama para büyüdüğünde değişir değil mi? Büyük borç daha kolay unutuluyor nedense?
Zeynep: Sus Kerim sus, konuştukça batıyorsun, küçülüyorsun.
Kerim: Al işte küfretmeye de başladın, ama küçülen gene benim tabi. Baba sen de bana nasıl bir isim koyduysan bir gün biri sus diyecek gerçekten susturacak sonra…
Zeynep: Yazıklar olsun sana, alt tarafı dışarı çıkalım dedim ne hale geldi konu. Ben gidiyorum sana kredi kartınla mutluluklar dilerim.
Kerim: Ben mi getirdim bu hale, görmüyor musun ne haldeyim bittim ben Zeynep bittim. Bilmediğin şeyler var ben sana pinti görünmeyeyim diye uğraşırken bir taraftan da borç kapatmaya çalışıyorum…

(Zeynep TV yi açar…)

Zeynep: Eee?
Kerim: Borçlarımı borç alarak kapatıyorum kaç aydır. Kredi kartlarının hepsi dolu, arabayı satılığa çıkarmayı düşünüyorum, ama en önemlisi eğer bugün üç lira bulamazsam… bulamazsam…
Zeynep: Ne olacak bulamazsan?
Kerim: Tefeciden borç aldım, adamların şakası yok vuracaklar beni zamanında ödeyemezsem. Bekle burada sana bir şey göstereceğim, o zaman inanacaksın bana. hemen gelirim, gitme sakın. 5dk çıkıp gelirim hemen.
Zeynep: Peki ama beni çok kırdın Kerim çok, borçlarının olması seni haklı çıkarmayacak bunu bil.
Kerim: Öyle olsun hemen geliyorum.

TV: Sıradaki haberimiz ilginç bir araştırmayla ilgili, uzmanlara göre cimri erkekler ayrılık sebebi oluyor.
Zeynep: Doğru, kim ister cimri bir eş.
TV: Cimri erkekler başlıklı yapılan araştırmaya göre, kadınların çoğu erkeğin cimriliğini fark ettiği an geri dönülmez bir ayrılık kararı alıyor ve sonunda muhakkak ayrılıyorlar.
Zeynep: Ah Kerim ah! Eskiden hiç böyle değildin.
TV: Cimriliğin sonradan kazanılmış bir huy olmadığını ortaya çıkaran araştırmaya göre, bir erkek cimrilik yapıyorsa hayatı boyunca hep cimridir ve öyle kalacaktır…
Zeynep: Yok yok borcu olmasa böyle davranmaz herhalde.

(kapıdan ses gelir)

TV: Cimrilik yalancılığı da tetikliyor, cimriliklerini gizlemek ve ortaya çıktığında da haklı sebeplere dayandırmak isteyen cimri eşler, akıl almaz yalanlar söylüyor ve anlık çözümler buluyorlar, ama yalanlar ortaya çıktıkça ayrılık kaçınılmaz oluyor…
Zeynep: Bu adamın bu kadar borcu varda ben neden şimdi duyuyorum ki? Ah Kerim ah bittin sen.
(TV deki sunucu ekranın içinden konuşa konuşa çıkar eve ayak basar)
TV: Cimri eşin yarattığı huzursuzluk, yapılan kavgalar, eşlerin karşılarına çıkan, yakışıklı, beyefendi, cömert ve gerçekten âşık kişilerden etkilenmelerini kolaylaştırıyor ve akıllı kararlar almalarını sağlıyor.
Zeynep: Neler oluyor böyle sen de kimsin?
TV: Merhaba ben Cömert, size ilk gördüğü andan itibaren aşık, uğruna dünyayı karşısına alabilecek, ve tüm varlığını sizi mutlu etmeye adayacak sadık köleniz olmaya çalışan biriyim.
Zeynep: Ayy memnun oldum Cömert Bey, biraz da şok oldum böyle aniden karşıma çıktınız.
TV: Hayatın neyi ne zaman karşınıza çıkaracağı belli olmuyor. Acaba aramızdaki şu sizli bizli konuşmayı kaldırsak mı? Cömert bey değil de Cömert de, yakışıklı de, karizma de, canım de, aşkım de…
Zeynep: Peki canım…
Zeynep: Kerim geliyor galiba, ne yapsak çıkman lazım senin,
TV: Gel benimle sen de, kaçalım buralardan, masallardaki mutlu sonları kıskandıracak bir hayat yaşayalım seninle.

(İkisi de TV ekranından içeri girer, Kerim odaya dalar)

Kerim: Zeynep! Nerdesin? Gitmiş
TV- Zeynep: Buradayım, seni terk ediyorum arama sakın beni, rahat bırak beni…
Kerim: Ne! Nasıl olur, ulan yapılır mı bu bana? Aşkım saçmalama…
TV- Cömert: Aşkım falan ne biçim konuşuyorsun, ayıp değil mi yenge diyeceksin bundan sonra. Hatta sen ona bir şey deme.
Kerim: Ulan, nasıl inandım sana, sizi bulacağım bir yere kaçamazsınız bakalım o zaman ne diyeceksin adi herif.
TV- Cömert: Ne diyeceğim ‘babana bile güvenme’ derim, ya da sadece ‘Fenasi’ derim sen anlarsın…

----------------------------------------

Cehenneme Gittiğini Öğrenirsen

(Masada bilgisayar karşısında bir melek, bankta oturanlar, heyecanla bekleyen iki kişi…)

(Bilgisayardan msn titreşim ve ileti sesi gelir)

İsmail: Liste asılacakmış diye duymuştum ama…
Ferhat: Böyle daha iyi birader, bilgisayarlı sistem en iyisi; sakatlık çıkmaz, için rahat olur.

İsmail: Doğru haklısın. Koca bir hayatın, bu büyük sınavın sonuçları listeyle ilan edilemez, haklısın.
Ferhat: Adını bulamazsın ki zaten, isim benzerliği falan olur, karışıklık çıkar, yok yok böyle daha iyi.
İsmail: Eee sınav demişken, nasıl geçti sınav var mı umudun?
Ferhat: Valla bilmediğimizi boş bıraktık aga! Çalmadık çırpmadık. Nasıl söylesem kendimi övmek gibi olmasın, karıncayı bile incitmedim. İnanmazsan sor Kene Ferhat dedin mi herkes bilir iyiliğimizi.
İsmail: Doğrudur tabi, hayırlısı.
Ferhat: Söylemesi ayıp hatta bir okul yaptırma olayımız vardı bizim…
İsmail: Hadi yaaaa ne güzel, hangi okul?

Ferhat: Fikir olarak vardı, aklımda yani, ömrümüz yetmedi işte. Zaten niyet önemli aga, kalbin temiz olacak.
İsmail: Doğru doğru… Hmm hiç tanıdık da göremedim daha.
Ferhat: Harbiden ben de dikkat ettim kimse yok. Ama tanıştım burada üç beş insanla, aynı yere düşersek rahat ol, ortam hazır.
İsmail: Herkesin düşmek istediği yer belli zaten, cennet olsun da gerisi kolay.
Ferhat: Tabi tabi
Melek: Sıradaki!
İsmail: Abi seni çağırıyorlar.
Ferhat: Merhaba, gerçekten çok heyecanlıymış…
Melek: Kaydınıza bakıyorum… hmm işte burada.
Ferhat: Eee sonuç? Neresi belli mi?
Melek: Aaa çok ilginç.
Ferhat: Söyleyin artık çatlayacağım meraktan.
Melek: İzdihamda sıkışarak öldünüz değil mi?
Ferhat: Evet. Bir yardım paketi dağıtılıyordu, ben de fazla fazla alıp haberi olmayan fakirlere vereyim diye uğraşırken, nasıl bir kalabalık varsa arkamda, ezip geçmişler.

Melek: Tabi tabi. Yeriniz belli olmuş. CEHENNEM
Ferhat: Bunları sonra konuşsak, şurada fakir bir amca gördüm, bir şeye ihtiyacı var mı sorup geleyim hazır aklımdayken.
Melek: Sakın denemeyin, bir yere kaçamazsınız buradan.
Ferhat: Öyle bir niyetim yok, yanlış anladın hanımabla, offf gerçekten oraya mı düştüm, bir yanlışlık olmasın?
Melek: Yanlışlık falan yok. Sonuçta hayat bir sınavdı ve siz başaramamışsınız.
Ferhat: Kesin kaydırma yapmışımdır ben. Yoksa imkânı yok. Olamaz böyle bir şey. Peki benim kanka vardı yanımda en son Murat, o nereye düşmüş? Murat Günahıbol, O nerede?
Melek: Cennette şu an.
Ferhat: Al işte! Kesin yanlışlık var. Beraber takılırdık çocukluktan beri. Her sonucumuz aynı ama adamın gittiği yer ayrı. Gidiş yolundan puan alsaydım bari.
Melek: Nasıl?
Ferhat: Yok bir şey moralim bozuldu bak şimdi.
İsmail: Abi ne oldu cehennem mi çıktı?
Ferhat: Yok be gülüm, tam belli değil daha, zaten itiraz etcem ben.

(şaşkın bir şekilde sarhoş girer)

İsmail: Nasıl yani?
Ferhat: Etçem tabi, ben ne gitçem yaa oralara? Ne işim var cehennemde? Ateş dansı desen onu bile bilmem ben. Yok abi yapamam ben oralarda.
Sarhoş: Ne oluyor burada çevirme mi var yoksa?
Melek: Merhaba
Sarhoş: Merhaba merhaba. Komiserim nereye üflüyoruz? Ayrıca bir araç geçti az önce hatalı sollama yapıyor haberiniz olsun. Bu arada ben neredeyim tam çözemedim.
İsmail: Ayılınca anlarsın.
Sarhoş: Hayır bir şeyler canlandırıyorum kafamda, anlamaya çalışıyorum, çok kötü bir şeyden şüpheleniyorum ama sonra ‘saçmalama diyorum öyle çocuk mu olur’ ama çözemiyorum hala.
Ferhat: Bu var ya kesin cehennem
Melek: O beli olmaz. Bize gelen bilgi neyse o olur.
Ferhat: Hayır işinize karışmak gibi olmasın, ben tanıyorum arkadaşı yanlış anlamayın, o açıdan bir tahminde bulundum yani.
Melek: Siz şimdi çıkın geldiğiniz yerden, biz çağırınca gelin, ayılınca ayrıntılı bir şekilde anlatırım neler olduğunu.
Sarhoş: Teşekkür ediyorum saygılar efendim (çıkar)

Ferhat: Sizin de işiniz zor tabi, kim bilir neler geçiyor başınızdan. Bu arada benim sonuca bir daha baksak belki bir değişiklik olmuştur.
Melek: Hayır yok. Değişiklik olamaz zaten.
Ferhat: Harbi mi yaa? İyide ben, nasıl, şimdi, anlamadım ki, bir dakika en başından alayım olayı isterseniz… offf ne bahtsız bir adamım ben böyle.
Melek: Sizi şöyle dışarıya alayım. (zebaniye seslenir)

Uysal Abi arkadaşı alın lütfen

Uysal: Pişşşt gülüm gel böyle.
Ferhat: Bir dakika yanlışlık var, ben, itiraz, dilekçe, sen benim kim olduğumu…
Uysal: Geliyor! Gençler yakalayın.
Melek: Evet İsmail Bey bakalım sizin neresi.
İsmail: Bu heyecan adamı öldürür.
Melek: Tebrikler! Cennet.
İsmail: Biliyordum. Evet evet!
Melek: Beyefendiyi cennete alın lütfen.
Uysal: Buyurun bu taraftan, ilerde limonatanızı da almayı unutmayın.
İsmail: Limonata mı?
Uysal: Tabi. Siz V.I.P uçuyorsunuz.

(Ahmet içeri girer)

Ahmet: Pardon sonuçlar burada mı açıklanıyor?
Melek: Şu an mesaimiz bitti. Bugün git yarın gel.
Ahmet: Nasıl şaka yapıyorsunuz değil mi?
Melek: Hayır bugünlük bu kadardı.
Ahmet: Olur mu canım öyle şey? 7/24 alıyorsunuz insanı, sonra bugün git yarın gel. Buraya gelene kadar canım çıktı benim, dışarısı ana baba günü.
Melek: İsterseniz hemen bir tahminde bulunabilirim, merakınız bir parça olsun azalır belki.
Ahmet: İyi olur boşuna beklemeyelim.
Melek: Cehennem.
Ahmet: Rüşvet değil hediye onlar! Ne alakası var şimdi?
Melek: Ben şaka yapmıştım ama sonuç belli galiba, gelin bir bakalım.
Ahmet: Hay dilime eşek arısı soksun.
Melek: hmmm doğru tahmin etmişim, bir yerden sonra anlıyorsun tabi. Uysal Abi alın arkadaşı malum tarafa.
Ahmet: Hayır hayır bırakın beni. Tamam merak etmiyorum, sıram gelince öğrenirim, bırakın beni.
Uysal: Eee insanın başına ne gelirse meraktan gelir boşuna dememişler…

Melek: Uysal Abi ben çıkıyorum, çok yorucuydu bugün de.
Uysal: Yorgunken daha bir güzel oluyorsun Meleğim!
Melek: Anlamadım Abi.
Uysal: Bırak şimdi Ağabeyi (üstüne yürür)
Melek: Korkutuyorsun beni.
Uysal: Korkma canım cennete çevireceğim burayı…
Nejdet Erdem

-------------------------------------------

Nejdet Erdem


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 3
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Öğretmenliğe Dair Bir Oyun: Ben Öğretmenken (Mustafa Acar) - 12/31/2010
  • Benim Bu Tiyatroya Borcum Var (Arda Aydın) - 12/31/2010
  • İşsizler Cennete Gider (Metin Boran) - 12/29/2010
  • 2010'un Son Gününde Vacip Olan Vicdan Muhasebesi (Üstün Akmen) - 12/29/2010
  • Cezmi Ersöz'ün Hesaplaşması: Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Üstün Akmen) - 12/28/2010
  • Fenerbahçe'li Alex ve Tiyatro -Sıla-dır (Melih Anık) - 12/22/2010
  • Bana Aşkı Öğreten Şarkıcı İstanbul'dan Geçti: Peppino Di Capri (Üstün Akmen) - 12/22/2010
  • Metafor Denizinde Bir Oyun : Alemdar (Tohum ve Toprak) – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Ali H.Neyzi'nin Shakespeare Tercümelerinden Yola Çıkarak (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Karışan insan hayatları: Bavul (İhsan Ata) - 12/21/2010
  • Nejdet Erdem'den 3 Skeç (Nejdet Erdem) - 12/19/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu – Üsküdar Tekel Sahnesi'nde Bir Ötekileşme Tragetyası; Baştan Çıkarma (Savaş Aykılıç) - 12/19/2010
  • -Kelimelerin Efendisi- LaBute'dan Zorla Güzellik - Kent Oyuncuları (Melih Anık) - 12/16/2010
  • Savaşlar Ölüler Gömülünce Kazanılırın Oyunu: Ölüleri Gömün (Üstün Akmen) - 12/16/2010
  • Düşüşen Maskeler (Nejdet Erdem) - 12/16/2010
  • Tiyatro Ayna'dan Bir Kadirşinaslık Örneği: Türkan Işık Yolcusu (Üstün Akmen) - 12/16/2010
  • Apolitikleştik (Erkul Eğilmez) - 12/16/2010
  • Perde Açılsın mı? (Melih Anık) - 12/13/2010
  • Hangisi Karısı (Cüneyt İngiz) - 12/13/2010
  • Ustalardan Bir Tangoya Ne Dersiniz?: Temiz Ev (Can Murat Yaşar Şengel) - 12/13/2010
  • Dünyanın Ortasında Bir Yer (Duygu Tekin) - 12/12/2010
  • Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin… (Yurdagül Yurtseven) - 12/12/2010
  • İstanbul'da Tragedyanın Başına Gelen Tragedya: Bakhalar (Üstün Akmen) - 12/12/2010
  • Aldatan kim? (İhsan Ata) - 12/12/2010
  • Önce İnsan Önce Tiyatro (İlkay Sevgi) - 12/12/2010
  • Dünyanın Suyu Çıkmış (Skeç) (Yunus Emre Akgünler) - 12/8/2010
  • Dünyanın Suyu Çıkmış (Skeç) (Yunus Emre Akgünler) - 12/8/2010
  • Mış Gibi... (Tek Perde) (Burak Küçük) - 12/8/2010
  • Unutmak İstediğim Marat-Sade (2010) – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 12/8/2010
  • Bir Evet İki Hayır Arası Hayat (Esra Sancak) - 12/8/2010
  • Çocuklara Vurmayın (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Çöpiş ile Kıpkıp (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Başka Dünya Yok! (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Fazıl Say, Mussorgsky Çalarken Resim Yaptı… (Üstün Akmen) - 12/8/2010
  • Eğlence Garantili Tiyatro Ekibi: Espri Standartları Enstitüsü Kurumu (ESEK) (Onur Şimşek) - 12/6/2010
  • Arzunun Onda Dokuzu (Cüneyt İngiz) - 12/6/2010
  • Yedekleri Sayıyorum!!! (Arda Aydın) - 12/3/2010
  • Selam Sana Shakespeare ve Tiyatro Boğaziçi (Melih Anık) - 12/3/2010
  • 15. Ankara Tiyatro Festivali'nin Ardından (Hakan Yozcu) - 12/2/2010
  • …Söz, yarın uyanırız yine… (Onur Şimşek) - 12/2/2010
  • Tiyatroda Perde Kapanmaz mı? (Tartışma) (Moderatör) - 12/2/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..