Delilikle normallik arasında gidip gelen oyun: Ben Feuerbach
Fatma Babuşçu
“Artık tiyatro konulu yazılar yazmıyorsun,” diyor tiyatroyla ilgilenen kimi dostlar, okurlar. Doğrudur... Sağlık sorunlarım nedeniyle sezonun hemen başlarında sahnelenmiş olan oyunları takip edememiştim. Tiyatro üstüne yazamama nedenim sadece buydu.
Madem ki oyunları izlemeye ve artık izlediklerimi de yazmaya başladım, önce Trabzon Devlet Tiyatrosu’ndan başlamalı.
TDT, bu yıl eski oyunlarını; “Televizyon Cumhuriyeti” ve “Git Gel Dolap”ı tekrar sahnelemenin yanı sıra, iki yeni oyun üstüne yoğunlaştı. Bunlardan ilki, seyredemediğim, önümüzdeki günlerde sahnelenirse fırsat yaratıp seyredeceğim oyun “III. Richard”dı.
İkincisi ise, 3 Şubat Perşembe günü prömiyeri gerçekleştirilen felsefi ağırlıklı oyun “Ben Feuerbach”.
Tankerd Dosrt’un yazdığı, Sema Engin’in çevirisini yaptığı, Efter Tunç’un dekor ve kostümlerini hazırladığı, Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımını gerçekleştirdiği oyunu Yurdaer Okur yönetti.
Oyunda usta oyuncu Hakan Meriçliler’le birlikte Elif Şeker Saka, Emre Ön rol alıyor.
Oyunun konusu kısaca şöyledir, diyeceğim ama oyunu bir çırpıda özetlemek ne mümkün!.. “Ben Feuerbach”, öyle birkaç cümleye vurulup, kolay anlatılabilecek sıradan oyunlardan biri değil... Yine de denemeli:
Akıl hastanesinde yatmak zorunda kaldığı için başarılı oyunculuk kariyerine 7 yıl ara veren Feuerbach’in, yeniden sahneye çıkması söz konusudur. Ünlü bir yönetmenin sınavından geçmeyi beklerken, onu hiç tanımayan asistanının karşısında bulur kendini.
Hastanede geçirdiği karanlık yılları geride bırakarak ışığı, umudu, gerçek özgürlüğü, aslında kendini aramaktadır sahnede. Onu yönlendirecek, tiyatroda ya da yaşamdaki rolünü belirleyecek olan esas yönetmenini.
Bu psikolojiyle, genç asistana bile ne derece büyük bir oyuncu olduğunu kanıtlamaya kalkışır. Tiyatroya ara verdiği yedi yılın hesabını da vermek pahasına…
Gerçekle hayal, delilikle normallik arasındaki ince çizgi üstüne kurulu bir oyundur “Ben Feuerbach”. Yer yer ya da diyebilirim ki bütünüyle kafa karıştırıyor. Felsefi derinliğe sahip olmayan seyirci için kolay anlaşılamayacak ve benimsenmeyecek bir yapısı var.
Alt basamaktan başlayarak zirveyi işaret edercesine uzayıp giden merdivenler, camsız ve demir engelli pencereler, oyunun ana felsefesini destekler şekilde hazırlanmış.
Öylesi bir sahnede sohbet havasında geçiyor oyun. Daha doğrusu sohbetin tek bir anlatıcısı var: Feuerbach... Onu dinleyen, yer yer onaylayan ya da itiraz eden bir de asistan. Onun kadar çırpınmadan rolünü kapan köpek ve sahibi de dahil olur ortama.
Tek perdelik oyunun tamamını oluşturan inişli çıkışlı sohbette; sahnede hemen her alandaki insanla empati kurmak, kişiliğine bürünmek zorunda olan oyuncu psikolojisi irdeleniyor. Kendi ruh hallerini, çelişkilerini, uğraşları gereği her an yüz yüze geldikleri şizofrenin boyutlarını uçlarda gezinen bir oyuncunun kimliğinde irdeliyor.
Sorgulamayı yaparken sözcüklerin, repliklerin büyülü gücünden fazlasıyla yararlanıyor. Oyunda bir çeşit ayna işlevi görüyor sözcükler. Tiyatroya, yaşama, iç dünyaya tutulan yer yer duru, yer yer puslu ya da kırık dökük bir ayna.
Hakan Meriçliler’in başarıyla canlandırdığı Feuerbach, sözcükleri araç yaparak, ışığı tükenmek üzere olan içinin karışık, karanlık labirentlerinde gezinir, gezinir… Karşısındaki genç yönetmen yardımcısıyla birlikte seyircisini de o sularda gezdirmek ister.
Felsefi derinliği olmayanları geçtik de, olan seyircisini bile yer yer anlaşılması güç, iç açıcı olmayan, içine çekmeyen dramatik bir sohbete tanık ettirmek ister. Bu kezz, bir oyuncuyla empati kurulmasını. Düşündürür, algı sınırlarını zorlar, sıkar, bunaltır.
Delilikle normallik arasındaki ince çizgide gidip gelinen oyunun amaçladığı da bu olmalı galiba… Fakat bu, seyircinin geneline ne katar? Onu ne derece ilgilendirir, etkiler, sarsar? Uzayıp giden o dakikalarda neler yaşatır? Böylesine zor, ana mesajı kapalı bir oyunu repertuara alıp sahneleyenlerin de bunları sorgulaması gerekir-di!..
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...