Bu aralarda sık sık gündemi takip etmeme rağmen, bir türlü incelemelerimi, düşüncelerimi yazıya dökemedim.
Sizlerle paylaşmak istediğim, aslında hayatımızın en önemli parçaları olan ve her an her yerde karşılaştığımız ancak bir şekilde görmezden geldiğimiz çocuklarımızın, kardeşlerimizin, büyüklerimizin geçtiğimiz haftalarda yılda bir kez de olsa hatırlandığı ve adından hiç haz etmediğim Engelliler Haftası etkinlikleri. Evet adından haz etmiyorum çünkü engelli gibi bir kelimeyle insanlarımızı etiketlemek hoşuma gitmiyor. Yine de geçtimişten günümüze tarihi akışa bakacak olursan bu kelime yine en rahatsız edicileri.
Geçtiğimiz hafta Engelliler Haftasıydı ve bu kapsamda bir çok Özel Eğitim Okulu ve Rehabilitasyon Merkezi etkinlikler yaparak aslında sürekli kanayan yaramız olan ilgisizlikten yakındılar. Bu yakınmalar yine ilgisizlikten kulak arkası edildi. Bir de üstüne seçim propagandaları eklenince iyice tuz-biber oldu.
Yaklaşık iki aydır engelli eğitimiyle uğraşıyorum. 200 den fazla birey tanıdım ve hepsinin birbirinden o kadar ayrı dünyaları var ki. Ancak tek bir şeyi farkettim onların bizlerden bir farkı yok aslında. Bizim gibi davranmak istiyorlar, bizleri örnek alıyorlar, bizim gibi destek almadan hayatlarını devam ettirmek istiyorlar. Belki kimi konuşamıyor, kimi yürüyemiyor, kiminin gözleri görmüyor, kiminin de kulakları duymuyor, belki zihinsel yetersizlikleri var derece derece ama tek istekleri var kendi dunyalarının bizim dünyamızdan ayrı tutulmaması ve bizlerden sadece sevgi görmek.
Gelelim etkinlik kapsamlarına. O kadar özverili, o kadar ciddi çalışmalar sonunda muhteşem dans ve çağdaş sanat örnekleri sahneye koydular ki, benim diyen her insanın bile üstesinden gelemeyeceği başarıya ulaştılar bence. Keşke daha çok imkanım olsaydı ve sizlerle bunların görüntülerini paylaşabilseydim.
Bütün bunların yanı sıra benim asıl paylaşmak istediğim bu engelli kardeşlerimizin eğitimde dramanın ne denli önemli olduğu. Onlara eğitim verilen okullarda eğitim modülleri içerisinde ne bireysel ne de grup eğitimlerinde devlatimizin yer vermediği ama bazı okullarımızın kendi imkanlarıyla onlara sunduğu drama eğitimlerinden bahsetmek istiyorum. Aileleri ve dış dünya tarafından çoğu çevresel ve sosyal ortamdan soyutlanmış bu kardeşlerimiz hiç görmekdikleri ve hiç içinde bulunmadıkları ortamları yaratıcı drama sayesinde bir parça da olsa yaşamaları ve birbirleriyle bu yolla etkileşimde bulunmaları. Eğitim modülleri onlardan alış-veriş yapma, seyehat etme, dil, konuşma becerilerini geliştirme gibi kazanımların gerçekleşmesini istiyor. Ancak bu kazanımların nasıl verileceği konusunda herhangi bir yol çizilmiş değil. Yaratıcı dramadan az çok nasibini alabilmiş öğretmenler yapılandırılmış ortamların da yardımıyla aslında ya bilerek ya da bilmeyerek drama tekniğini sürekli kullanıyorlar. Ancak ne Özel Eğitim Yöneticileri ne Rehberlik Araştırma Merkezleri ne de Milli Eğitim Bakanlığının Özel Eğitim Şubesi bu konuya vakıf değiller.
Bizlerin de öğretmenlerimizle yaptığımız çalışmalar, sohbetler bir yere kadar gidebiliyor sonrasında çark sıkışıp kalıyor ve bu çarkın sıkışmasına da bir çok yasal ve düzensel nitelikler neden oluyor. Hele de engelli eğitimiyle ilgili bir tek kitap yokken bu çalışma alanında drama ile ilgili kitap olmasını beklemek ayıp olur diye düşünüyorum.
Engellerin kalktığı diyemiyorum ama engellerin azaldığı ve bütün bireylerin normal anormal ayrımı olmadan yaşadığı bir dünya dileğiyle...
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...