13 Mayıs gecesi Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları Şükran Güngör Sahnesi önemli bir tiyatroya ev sahipliği yaptı. Ülkemizdeki aydınlanmanın en önemli isimlerinden biri olan Türkan Saylan’ın hayatından önemli kesitlerin, tiyatro ve sahne dili ile aktarıldığı oyun, salonu dolduran Aydınlılardan büyük alkış aldı.
Ayşe Kulin’in romanından İpek Kadılar Altıner’in tiyatroya uyarladığı “Türkan Işık Yolcusu” adlı oyunu Hakan Altıner sahneye koydu.
Ve sahnede Türkan Saylan’ın son dönemini canlandıran kişi, Türk tiyatrosunun büyük sanatçısı Dilek Türker vardı…
Tiyatro Ayna ile tiyatronun toplumsal olanla ilişkisini unutmadan, uzun yıllardır mücadelesini sürdüren, sanatçı ele aldığı sahnelemelerde hep bu izleğin peşine düştü.
Oyun gecesi Aydınlılar, Türkan Saylan’ı ele alan bir oyunu sahnede görecek olmanın heyecanı içerisindeydiler. Şehir tiyatrosu genel sanat yönetmeni olarak, oyunun nasıl olduğu ile ilgili gelen sorulara, daha önce izlemediğimi söyledikten sonra hep aynı cevabı verdim. “Ele aldığı tarihsel kişilik ve konu olarak önemli bir oyun ve hele Dilek Türker ve ekibi tarafından gerçekleştirilecek olması da benim için ayrı bir heyecan ve bende merakla bekliyorum”
Hep beraber tüm seyirciler aynı heyecan içerisinde yerlerimizi aldık. Ve perde açıldığında, büyülenmemek elde değildi. Oyunculuğun sahne etmenleri ile bu kadar orantılı buluşması, bırakın inandırıcılık sorunu yaşamayı gerçeğin sanatsal dilini karşımızda görmenin mutluluğuydu.
Tiyatroda roman uyarlamalarının sorunlar teşkil ettiği göz önüne alındığında, ekibin ve yazarın zoru başardığını gördüm. Dramatik anlatıma eşlik eden müziğin, ışığın başarı ile kurgulanması sonucunda bu ön yargı kayboluveriyordu.
Oyunun perde arasında seyircilerle konuştuğumda gözlerde aynı merak, heyecan ve hüzün vardı. Oyunun arası sanki düşünmeye yönelen bir aralıktı zihinlerde…
Oyunların arasından sonra tekrar seyirciyi yakalamak zordur ama sahnede rollerinin hakkını başarı ile veren birbirinden istekli oyuncular varken hemen kaldığımız yerden oyunun içinde buluvermiştik kendimizi.
Anlatımı durağanlıktan kurtarmak adına yapılan canlandırmaların üzerinde biraz daha durulsaydı çok daha iyi olurdu diye düşünmeden edemedim. Tabi sahneleme planlamasında bu ayrıntı üzerine de titizlikle çalışıldığına eminim.
Türkan Saylan’ın anılarının gençliğinin görüntüleri ile yansıması geçmiş ve geleceğin bir buluşmasıydı. Dramatik etkinin içerisinde toplumsal ve düşünsel tüm boyutları ile eksiksiz sunulduğu bir kişilik tiyatro sahnesinde hayat buluyordu. İşte buydu tiyatronun gücü…
Oyun içinde oyunların sanatsal bir form içinde sunulması, seyircinin dikkatini ayakta tutan beklide en önemli ayrıntıydı…
Finale doğru tüm salon artık nefesini tutarcasına, boğazı düğümlenerek oyunu izliyordu. Ve Dilek Türker’in oyunun sonunda yaptığı konuşma gözlerin yaşarmasına yetmişti. Tiyatro bir arınma alanıydı belki ama bu sadece özdeşleşmenin sonucu değil. Salondan çıktıktan sonra Türkan Saylan’ın izinden insanlık ve aydınlık adına yol almak isteyen insanların gözlerinde oluşan kararlılıktı…
Aydın Belediyesi olarak bu güzide ekibi ağırlamaktan dolayı büyük mutluluk duyduk… Sanata destek olmak, öyle büyük organizasyonlarla şovlar yapmak değil, gerçek sanatı halk ile buluşturabilmektir.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...