İlk insanın ikinci insanla iletişime geçme çabasıyla doğdu tiyatro. Bir eylemi gerçekleştirebilmek için yaptığı hareketler oluşturmadı mı tiyat-royu? Adem ve Havva’yı örnek alırsak eğer Adem’in elmaya olan arzusunu Havva’ya belirtmek için yaptığı çeşitli hareketlere çeşitli sesler eklenince dünyaya gelmedi mi tiyatro?
İnsanla doğdu tiyatro. İnsanın var olup, ilk hareketiyle doğdu. Sadece adı yoktu. Shakespeare abimiz kırmızı ışıkta durup dururken demedi ki “Sahne dünyanın aynası.” diye. Bi bildiği var ki diyor. Bilinecek bir şey var ki bilinip, denilebiliyor. Öyle ya yaşamın yaşam olduğu bilinmese, insanların yaptıkları yapılmıyormuş kabul edilse, duygular sese, harekete sarılıp kendini belli etmese Shakespeare nasıl yazardı Bir Yaz Gecesi Rüyası’nı?
Baskılar üzerine baskı yapılınca biledi mizahçı bıçağını. Bilenmiş bıçağıyla daha ince mizah yapmaya başladı ve daha çok alkış aldı. Alkışlananların çoğu iple, kurşunla ve bunların amaç kopyalarıyla öpüştüler. Mizahçılar hep öpülür! Öperler adamı, adam olamayanlar! Artık tükürükten midir, hijyenlikten midir yahut samimiyetsizlikten midir bilmem ama şunu biliyorum ki bazı mizahçılar öpüşmeyi sevmiyorlar daha doğrusu sevemiyorlar. Bu öpmelerden ve yalaşmalardan dolayı bulanılan tükürüklerin temizlenmesiyle mizahçının tekrar tükürüklenmesinin arası belki de hiç yok denecek kadar azdır. Bir paragrafla kayboldu yine sanırım kafama ait tas. Bu aralar atış serbest midir nedir?
Evet efendim, Adem’in burnuna konan sinekle bakıştığı an bile yaşamın bir gerçeği olduğundan, Adem “Lan şimdi bu bana ne diye bakıyor? Kaçmasa tutacağım ama kaçıyor işte fingirdek! Ama ne ki bu? Üstelik fingirdek nereden çıktı? Ben neyim?” şeklinde bir hissin karnında yaptığı karıncalaşma ile ayağa kalkması ve beklide koşturması doğurdu tiyatroyu.
Tiyatro doğdu ve bizler onu geliştirmekle yükümlü olan torunlarıyız. Onu köstekleyenleri kösteklemeyenler sınıfına sokmak için “Bak evladım bu köstek. Köstek yapılmaz, koyulmaz, edilmez. Köstek cıssdır. Ama bu kösteklediğin cicidir. Cici iyi demek. Şimdi sokul yanına ve onunla oyna bakalım.” denilse belki de tiyatro salonlarına ihtiyaç artacak ve bir bakmışsınız ki tiyatro binaları inşa edebilmek için yer satın alıyor olmuş artık müteahhitler. Vay canına!
Son programında “Biz bugün burada konser falan yapmayacağız, bir tiyatral gösteri sunacağız.” cümlesine benzer bir ifade kullanan Volkan KONAK, sahnede tiyatro icra etmek istemenin mutluluğuna erişiyordur mutlaka, aşklarıyla. Seyirciyle götürdüğü bir oyun belki de. Belki de büyük bir müzikal. Fakat orada bulunup onca kişiye seslenebilmesi başlı başına bir hayat ve hayat hâlâ tiyatro, inatla!
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...