| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kadın Hayattır Memattır Kadın Can Murat Yaşar Şengel ATATÜRK’ÜN İZİNDE ALINLARINDAN ÖPÜLESİ CUMHURİYET KADINLARI VE ELİNDE BİR TANE SARI KASIMPATI OLAN SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ PAPYON KRAVATLI ÇOCUK … “Kadın insanlığın özü, esası, ruhudur. Kadın hayat demektir, memat demektir. Mazi, hal, istikbal demektir. Kadın sefil olursa insanlık alçalır.” Fatma Nesibe Hanım İzleyici olarak “Tiyatro Sezonu 2011-2012” yi Ekim ayının ilk haftasında açtım ve şu ana kadar ortalama olarak haftada üç oyun izleyerek on üç oyuna ulaştım. Bu sezon daha fazla yazmaya, daha doğrusu izlediğim oyunları daha fazla aktarmaya çalışacağım. Türkiye’min en uzun soluklu amatör tiyatrosu (Tiyatro Caniko bu sezon yirminci yaşını kutluyor) sahibi olarak da sezonumuz Kasım ayı son haftasında yazıp yönetip yaşar kılmaya çalışacağım “Çok Özel Bir Yaşama Dokunuş” oyunu ile başlayacak olup Şubat ayının ikinci haftasında ise bir İtalyan komedisi ile saygı değer seyircilerimize ulaşmaya çalışacağız. İzlediğim tüm oyunlarda var olan büyük emek, büyük özveri, büyük bir çalışmaya karşı tek arzum salonların dolması ve de gerekli ilginin gösterilmesi. Benim her pazar eğer İstanbul’da isem kabristan ziyaretim vardır. Milli ve dini bayramlarda da bu ziyaretlerim kaçınılmazdır. Sevgili annem ve babamı ziyaret eder onlarla dertleşirim o hafta yaşadıklarımı anlatırım. Aynı ziyaretlerimi her üç haftada bir ise Ustalarım Nisa Serezli ve Tolga Aşkıner’in ve yeri doldurulamayacak Kerem Yılmazer’in ve de sevgili Melek Yaşar’ın kabirlerini ziyaret ederek tekrar ederim. Bugün 29 Ekim 2011… Bugün ben yukarıda bahsettiğim gibi ziyaretlerimi yaptım. Elimde Atatürk’ümün çok sevdiği kasımpatılar. Emekli öğretmen anneciğim ve Emekli Hava Generali babacığımın Cumhuriyet Bayramlarını kutladım. Kasımpatılar her zamanki gibi beni anılara götürdü. İlkokulun ilk üç senesini okuduğum Moda Özel Örnek İlkokulu’nda bir geleneğimiz vardı. Her öğrenci 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım Atatürk’ümüzü anma törenlerine ellerinde en az bir kasımpatı ile gelmek zorundaydı. Zaten küçük bir köşk olan ama bizim gözümüzde büyük bir saray olan okulumuz bir anda kasımpatı bahçesine dönerdi. Şimdi ne eski kasımpatılar kaldı ne de eski okulum Özel Örnek İlkokulu. Hepsi anılarımda yaşamaktalar ama nerede bir çiçekçi görsem ve bana şimdinin cılız kasımpatı demetlerinden bir tanesini uzatsa benim aklımda hep sarı saçlı mavi gözlü papyon kravatlı masum çocuğun elindeki tek bir kasımpatı ve onun o unutulmaz kokusu vardır. Dün akşam (28 Ekim 2011) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Ümraniye Sahnesi’nde Sema Keçik Karabel ve Arzu Işıtman’ın yazdığı “Kadın Hayattır Memattır Kadın” isimli oyunu izledim. Oyun 26 Ocak 2011’ de perde açtı. Bu oyunu üçüncü izleyişim. İlk kez ikinci gecesinde izlemiştim, ikinci kez birinci ayında izlemiştim ve şimdi de üçüncü kez izledim. En az üç kez izlemeden yazı yazmadığım için oyunla ilgili yazımın gecikmesi nedeniyle bir özür borcum var tüm emeği geçenlere. Oyunu Sema Keçik Karabel kusursuz bir biçimde yönetmiş. Oyunu ilk kez izlemeden yazarın aynı zamanda oyunu yönetmesinin hem olumlu hem olumsuz yönlerini düşünmüştüm. Oyunu her izleyişimde aldığım haz anlatamayacağım bir duygu. Tebrikler, Sema Keçik Karabel. Tiyatro sonsuzluğunda başarınız daim olsun. Her zaman başarılarınız ile gurur duyacak bir ağabeyiniz olarak yanınızdayım. Oyunun yazarlarını şahsen tanıma mutluluğuna ve onuruna sahip olamadım ama hem yazar hem dramaturg Arzu Işıtman bana göre daha önceki bir yazımda da yazdığım gibi dramaturjinin dehalarından birisi. Kendim de bir eğitimci olduğum için benim düşünce tarzımda “Her insan bir hamurdur ve yoğuran da okuduğu ve mezun olduğu lisedir.”cümlem vardır. Arzu Işıtman bana TED Ankara Koleji’nin vakur ayakları yere basan ne istediğini ne savunduğunu bilen mezun arkadaşlarımı anımsattı. Hem yazar hem dramaturg olarak yolu ve şansı açık olsun. Sahne tasarımı ve tasarımın işlevselliğinde Sabahat Çolakoğlu ne güzel bir çalışma tebrikler. Bu arada küçük salon büyük salon farkı, sahne açısından, dekor bana Ümraniye’de daha farklı daha hoş gözüktü. Bu da benim görüşüm. (Bu oyuna mahsus olmak üzere galiba büyük salon oyuncularımızı daha fazla yorabilir alanın daha geniş kullanımı nedeniyle.) Kostüm tasarımda Nihal Kaplangı çocukluğunuzdan beri tiyatronun içinde olan bir kişi olarak şu anda ustalığınız ve duayenliğiniz karşısında saygı ile eğiliyorum. Kendi alanınızda usta olabilirsiniz ama benim için her zaman Türk Tiyatrosunun iki dev ismini devam ettirmektesiniz. Birsen Kaplangı ve Saltuk Kaplangı Ustaları saygı ile anıyorum. İyi ki onları yüzlerce defa izleme fırsatını yakaladım, bununla da gurur duyuyorum. Aytekin Ataş’ın müziğinde gözlerinizi kapatıp uzaklara çok uzaklara gidin. Biraz da duygusalsanız müziğin etkisi ile anılar sizi rahat bırakmayacaktır. Tebrikler ve teşekkürler. Cihan Yöntem’in eşsiz koreografisi başta Özge Midilli olmak üzere tüm kadroda vücut buldu. Müzik ve koreografi koordinasyonu mükemmel bir biçimde verilmişti. Var olunuz efendim. Işık tasarımda Kemal Yiğitcan her zamanki gibi tecrübesini konuşturdu. Çok zor bir oyunu kendi alanında mükemmel kıldı. Efekt tasarımda Metin Taşkıran çocukluk ve gençliğinden beri yaşadığı ve daha yıllarca yaşayacağı tiyatro aşkını bu oyunla perçinledi, daha büyük başarılar onunla olsun. Mask ve kukla uygulamada Hülya Genç, Bahri İridağ ve Ferdi Alptekin’den de bahsetmeden geçilmemeli. Oyunu yaşar kılan oyuna renk katan özelliklerden birisiydi. Her birisi birbirinden kıymetli oyuncularımıza gelince; oyun broşüründe yazıldığı gibi oyunun çıkış noktası kendi alanlarında ilklerden olmalarına ve günümüz sanatçılarına önderlik etmelerine rağmen meraklısı dışında çoğu kişi tarafından tanınmayan ya da hatırlanmayan “Münevver Osmanlı Hanımları” nı tarihin tozlu raflarından sahneye taşıyarak kendi sanatlarının olanakları dahilinde vefa borcunun ödenmesi ise bu mükemmel bir biçimde başarıldı. Emeğinize ve yüreğinize sağlık. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına uzanan beş farklı yaşam öyküsü.. Eşiklerde beş özel kadın…Yaşamları mücadele ile geçen, yazık ki bir çoğununki yalnızlık ve unutulmuşlukla son bulan bu arayış dönemi kadınlarının aracılığıyla, Türk kadınının Cumhuriyet öncesi varolma mücadelesini sanatçılarımız büyük bir başarı ile yorumluyorlar. Özde tüm “Münevver Osmanlı Hanımları” nı temsil etmelerine rağmen eşiklerde beş özel kadına indirgenmiş oyun. Ortak noktalardan bir tanesi “yalnızlık” kavramı. “Yalnızlık” kavramının bana göre cinsiyeti yoktur. Bu konu bana göre belki kaderdir belki de kişilerin kendi seçimidir kim bilir ? Örnek olarak çok ünlü bir yazar dostum kendisinin ve benim hayatım için der ki : “Benim için yazdığım kitaplar, imza günleri ve okuyucumla buluşmak… Senin içinse spotlar ve alkışlar… Eve döndüğümüzde kapıyı açtığımızda korkunç karanlık yani yalnızlığımız yüzümüze tokat gibi çarpabilen. İlk Türk kadın bestekarlardan Leyla Saz kimliğinde Mahperi Mertoğlu yıllardan beri sahnelerde izlediğim, izlemekten gurur duyduğum, Türk Tiyatrosunun ustalarından bir tanesi. Yıllardan beri tiyatro için özverisi, içten ölesiye tiyatro aşkı, tiyatro içindeki soyadı gibi mertliği ve insanlığı en büyük özelliklerinden bazıları. Bu oyunda da her zamanki başarılarına bir halka daha eklediler. İyi ki varsınız Mahperi Mertoğlu. Daha yıllarca mabediniz sahnede sizi izlemek en büyük arzumuz. Tiyatro sahnesinde sizi izlerken gözlerinizde gördüğümüz ışık hiç sönmesin efendim. Haddim olmayarak her yazımda kafamdan bazı oyuncularımız için geçen rolleri yazarım biliyorsunuz. Hayran olduğum yazarlarımızdan Ülker Köksal’ın “Uzaklar” oyunu sahnelense ne güzel bir Naile ya da Nuran Öğretmen olurdunuz Mahperi Mertoğlu. Çiğdem Talu’nun sözlerindeki gibi “Hep Böyle Kalın” ne olur. Genel Sanat Yönetmenimiz Ayşenil Şamlıoğlu ne olur önce yazımı okuyun daha sonra da çok iyi bildiğinizi sandığım “Uzaklar” oyununu. Batı anlamında eserler veren ilk Türk kadın şairlerden Nigar Hanım kimliğinde Şehnaz Bölen Taftalı sahnede sizi izlerken duygusallığınız daha doğrusu sanki o anın ya da sahnenin büyüsü ile yüreğinizi avucunuza alıp seyirciye uzatabileceğiniz duygusuna kapıldım ve bundan büyük haz aldım. Ustam Nisa Serezli’nin sevgi dünyasını yaşattınız bana sahneden. Haddim olmayarak size de bir oyun önermek isterdim. Şu anda zaman olarak doğru değil ama Eli SSaghi’nin yazdığı Hale Kuntay’ın duru Türkçesi ile çevirdiği “Paşa Annem” oyunu ve Allegra rolü ve Şehnaz Bölen Taftalı. Kim bilir belki bir gün oyunun en son repliklerinde olduğu gibi “Sen onu öldüreceksin, o seni öldürecek. Sonunda kim kazanacak en çok adam öldüren mi ? Ona da madalya vereceksiniz değil mi ? Ne olur birisi çıksa da dünyada barış için gel kardeşim gel dese kollarını açarak. Bunu kim mi yapacak ? Ben başladım siz devam edin ! Benden bu kadar !” diye dünyaya haykıracaksınız ben de sizi ayakta alkışlayacağım oyun komedi de olsa gözlerimden yaşlar akarak ustamı sahnede yaşattığınız için. İlk Türk kadın romancı ünvanını taşıyan Fatma Aliye Hanım kimliğinde Bensu Orhunöz, tiyatro aşkınız ile her zamanki gibi zirvedesiniz. Benzer lise eğitiminden geçen bir kardeşim olarak siz bana göre Francophone eğitimin en büyük örneklerinden birisiniz. Keşke tüm tiyatro aşığı gençler sizi ve sizin gibi kardeşlerimi örnek alsalar tiyatro sanatçısının kültürel kimliğinin arayışında. Tek üzüntüm geçmişte oynadığınızı duyduğum ve çok başarılı olduğunuza emin olduğum Fransızca oynadığınız oyunu izleyememiş olmam. İleride tekrarı halinde en ön sırada yerimi alacağım. Sahne ışığınızın her zaman daim olması dileğimle. Bu arada Ülker Köksal şu anda üç yeni oyunun yazım çalışmalarına devam etmekte. Bunlardan birisi de Fatma Aliye Hanım’ın hayatı. Kim bilir belki bir gün bu oyun da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sahnelerinde izlenebilir ve tabii Fatma Aliye Hanım rolünde Bensu Orhunöz. Tabii ki ben Bensu Orhunöz için de aklımdan geçen oyunu da söylemek zorundayım. Arşivimde bugün arayıp bulamadığım (yazar adını hatırlayamadığım için) “Kaygısız” oyunu ve tabii ki çevirmen Ustam Nisa Serezli. Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressamlardan Mihri Müşfik Hanım kimliğinde Rozet Hubeş, sizi ilk izlediğim “Bir Çift Kanat” oyunundan bugüne geçen zamanda adınızı Türk Tiyatro Tarihi’ne altın harflerle yazdırdınız. Büyük Usta Yıldız Kenter’in öğretmenliği ile başlayan uzun ince yolda başarılar ile taçlandırıldınız. Sizin disiplininiz, özveriniz, mesleğinize ve sanatınıza her zamanki saygınız ve bunun yanında mütevazılığınız karşısında tiyatro sanatına aşık olan ya da gönül veren birisi olarak saygı ile eğilirim. Bu oyunda da her zamanki gibi sadece oynamadınız yaşadınız ve yaşattınız. Haddim olmayarak bir oyun da size önereceğim yıllar önce Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Aliye Uzunatağan ve Yalçın Boratap Ustaların devleştiği “Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru” oyunu yeniden düşünülemez mi ? Özge Midilli’ye gelince Cihan Yöntem’in eşsiz koreografisine hatasız olarak can verdi. Tüm bağlantılar ve geçişlerde kusursuzdu. Oyunun başındaki koreografi bana göre Sema Keçik Karabel ve Cihan Yöntem’in dehalarının bir kombinasyonu ve tabii ki Özge Midilli’nin yeteneği ve performansı ile büyük görsel şölen perçinlendi. Tebrikler Özge Midilli. Akıttığınız her damla ter helal olsun. Cumhuriyetin ilk döneminde yetişen ilk Türk kadın heykeltıraşlardan Zerrin Bölükbaşı’ya dört sanatçımızın her biri can verdi : Mahperi Mertoğlu, Şehnaz Bölen Taftalı, Bensu Orhunöz, Rozet Hubeş. Leyla Saz, Nigar Hanım, Fatma Aliye Hanım, Mihri Müşfik Hanım Zerrin Bölükbaşı’nın şahsında “Münevver Osmanlı Hanımları” vücut buldular bu oyunda. Kadınlık tarihinde yaptığınız bu kısa yolculuk vesilesiyle, tüm “Öncü Kadınlar”ın önünde saygı ile eğilmemize aracı oldunuz. Oyun sürecindeki ve finaldeki eşsiz dia gösterisi ise bütünlüğün bir başka yansımasıydı. Oyunu izlerken Mahperi Mertoğlu, Şehnaz Bölen Taftalı, Bensu Orhunöz, Rozet Hubeş, Özge Midilli’nin alınlarındaki ışığı hissettim. İyi ki varsınız sevgili USTALAR. Türk Kadınlar Birliği’nin yüzde yedi oranındaki erkek üyelerinden birisi olarak ve Türk Kadınlar Birliği için yıllarca oyun oynamış bir tiyatro sahibi olarak Türk Kadınının Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına uzanan dönemde yaşadıklarını yansıttınız. Mahperi Mertoğlu, Şehnaz Bölen Taftalı, Bensu Orhunöz, Rozet Hubeş, Özge Midilli ne olur bu oyun devam ettiği sürece ve ileriki yıllarda bu misyonunuz hiç bitmesin ve topluma her zamanki gibi öncü olunuz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini ve düşüncelerini yılmadan usanmadan bağıra bağıra din dil ırk cinsiyet farkı gözetmeden anlatınız. Unutmayalım ki toplumun gelişiminde bana göre tiyatro sanatçıları en ön saflardadır. Bu oyuna emeği geçen tüm kadınlarımızın şahsında Atatürk Türkiyesi’nin topluma örnek insanları Mahperi Mertoğlu, Şehnaz Bölen Taftalı, Bensu Orhunöz, Rozet Hubeş, Özge Midilli sizleri bir ağabeyiniz olarak pırıl pırıl alınlarınızdan öpüyorum. “Sevgi-Saygı-Hoşgörü” felsefem sizinle olsun. “C’est La Vie !” yani “Hayat Bu !” 29 10 2011 Can Murat Yaşar Şengel cansengel@hotmail.com cansengel@gmail.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|