| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Elma Hırsızları - Ankara DT Yalçın İmzalı “Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar.” Biliyorum kutsala dokunduğunuzda ne kadar eleştiri gelebileceğini ya da neyle karşılaşacağınızı ama bir şeyler unutuluyor ya da eksik kalıyor sanki o da neye bakıp ondan nasıl sonuçlar çıkardığımızdır. Bir konu üzerinde yazı yazınca insanlar, ahkâm kestiğinizi, var olan her şeyi yok ettiğinizi, olumlu olanı olumsuzlaştırdığınızı ya da konu hakkında bilginiz olmadığını düşünüyorlar. Aslında öyle değil bu yazılarla olumlu değerler üzerindeki olumsuzlukları göstererek dikkati belli noktaya çekiyoruz. Bu hafta Ankara Devlet Tiyatrolarında Prof. Dr. Faruk Erem’in yazdığı, Volkan Özgömeç’in yönettiği “Elma Hırsızları” adlı oyunu izledim. Oyun ilk olarak 1984 - 1985 sezonunda Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından “Bir Ceza Avukatının Anıları” adıyla sahnelenmiştir. Oyunun yazarı Prof. Dr. Faruk Erem (1913-1998), Türkiye tarihine damga vurmuş önemli hukukçu ve yazarlarımızdan biridir. Yazarın “Bir Ceza Avukatının Anıları” adlı kitabından oyunlaştıran Memet Baydur. Dekor tasarımını Kerem Çetinel’in, Giysi tasarımını Özlem Karabay’ın, Işık tasarımını Kazım Öztürk’ün, Müziğini Cem İdiz’in, Dramaturgluğunu Özcan Özer’in yapmış olduğu oyunda adalet ve hukuk kavramları tartışılır. “Elma Hırsızları”, hukuk ve yasaların adil olması zorunluluğunu farklı sosyal çevrelerden insanların yaşanmış, gerçek hayat hikâyeleriyle anlatır. Oyun, bize fikri hür vicdanı hür bir toplumsal yaşam özleminde “ceza” kavramının içeriğini de sorgulatır. İki perdelik oyun on bir epizottan oluşturulmuş. Yani on bir ayrı hikâye anlatılıyor oyun boyunca bizlere. Oyunda yaşanmış hikâyelerden örneklerin verilmesi ayrıca bir etki yaratıyor. Her bir hikâyenin bitiminde Avukat (Ahmet Türkoğlu) ”yani Faruk Erem” ve Asistanı (Pınar Uslu) durumu hukuk açısından tartışıyor ve ortaya şöyle bir durum çıkıyor. Adalet kime göre ve neye göre sağlanıyor. Hukukun maddeleri ya da yasalar olaylara göre nasıl şekilleniyor ya da bu durumlarda sonuçlar kimin lehine ya da aleyhine sonuçlanıyor. Biz şunu görüyoruz ki verilen her bir hikâye bir şekilde geçmişte sonuçlandırılmış ama cezayı çekmesi gerekenin gerçekten suçu işleyenin mi olması yoksa o kişiyi suça yönelten zorunlu ya da dolaylı olarak onu yönlendirenin mi olmasını adalet sistemi üzerinde sorgulatıyor. Suçu işleyenin suçsuz kabul edildiğini, olanın güçsüze, kurbanlara olduğunu görüyoruz. Oyun oldukça etkili bu anlamda. Faruk Erem’in birebir başından geçen olaylar, baktığı davalar olduğundan oldukça objektif ve hümanist bir şekilde verilmiş. Oyunda sürekli tezatlıklar var ve yönetmen (Volkan Özgömeç) bu tezatlıklardan bir uyum yakalamış, bir hikâyede sonuç suçu asıl işleyenin lehine verilirken diğerinde suçu dolaylı olarak yaptıranın suçsuz kalışıyla sonuçlandırılmış böylelikle olaylar yani epizotlar zıtlıklarla desteklenmiş ve sıralanmış. Oyunculuklara gelince oldukça iyi, tüm oyun kişileri rollerinin haklarını vermişler. Oyunda bir oyuncu birden çok role girmiş, her hikâyede başka birini oynamış dolayısıyla tek bir rolden bahsedilemez. Genel anlamda, Oktay Dal büründüğü her rolün içini doldurmuş, gayet başarılıydı. Hele ki Güneydoğu hikâyesinde Şehmuz Ağa rolünde oldukça etkiliydi. Edip Tümerkan’da rollerin üstesinden başarıyla gelmiş o da Memo rolüyle aynı hikâyede Oktay Dal’la ikili bir uyum yakalamış. Çağrı Turan’ı ilk kez Ankara Devlet Tiyatrolarında izlememe rağmen o da kendisine verilen her rolde başarılı bir profil çıkarmış. Nurcihan Ergün Helga rolünde sempatik bir Alman’ı canlandırmış, başarılı da fakat ilk sahne açılırken adalet nedir şarkısında sesini çok kötü buldum. Tolga Çiftçi’de gayet başarılıydı. Ahmet rolüyle hem çok doğal hem de nefret edilecek kadar iyi bir rol çıkarmış. Avukat rolüyle Ahmet Türkoğlu o role seçilebilecek en doğru oyuncu olmuş. Hikâyeleri anlatırken diksiyonu ve tonlamaları çok başarılıydı. Yine Ankara Devlet Tiyatrolarında ilk kez izlediğim oyunculardan biri de Sinem Şahin. Sinem’in sesi o kadar iyi ki, kadifemsi o sesin oyun içindeki müziklerle birlikte hiç bitmemesini istiyorsunuz. Girdiği her rolde oldukça iyi bir performans sergiledi. Gayet iyi bir enerjisi var. Asistan rolüyle Pınar Uslu, rolünün gerekliliklerinin ötesine çıkmamıştı. Levent Şenbay Hasan rolünde çok iyiydi, genel olarak kötü oyunculuk yoktu. Tüm oyuncular gerçekten çok emek vermişler ve ekip olarak iyi bir iş çıkarmışlar. Dekor oldukça sade ama oldukça kullanışlıydı. Yönetmen sahnede obje olarak tahta sandalye seçmiş, yeri geldi sandalye araba oldu, yeri geldi duvar oldu, yeri geldi kürsü oldu. İşlevsel olarak kullanılmıştı. Dekor öne doğru eğimli düz bir profil ve onun uzantısı olarak sekiz parçanın bir yapboz misali ayrımlarının belli olduğu parçalara bölünmüş. Her hikâye bitiminde dekorun bir parçası da ayrılıyor yani bir bütünken parçalanıyor. Bu parçalanma hikâyelerin sonuçlarına göre değişiyor. Çünkü toplamda on bir hikâye var parçalar sekiz adet en son iki parça bitişik kalıyor. Bu parçalar adalet, hukuk, hayatlar ya da bunların birbirinden uzaklaşması gibi ucu açık bırakılmış. Bu türden dekorları seviyorum. Salona ilk girdiğinizde bütünsel olarak pek bir şey ifade etmeyecek gibi duran ama oyun içerisinde işlevselliği olan ve şuan yazımda beni düşünmeye sevk eden dekorlar benim için başarılı. İlk perde de düz gördüğümüz ana dekor parçası da ikinci perdenin sonuna doğru hikâyelere göre bölünerek mekân yaratmıştı. Oyuncuların o yarıkların zorluklarını yaşamalarıyla, adaletten uzak ortaya konan bir hukukun, hayatta neden olabileceği zorlukları yaşamak zorunda kıldığı yorumu da çıkıyor. Bir tür iniş ve çıkış misali. Oyunun müzikleri Cem İdiz tarafından bestelenmiş, üç müziği “Bitimsiz Gece, Kardeşim, Hapishane Türküsü” Faruk Erem yazmış. Oyundaki müzikler etkiyi doruğa çıkarmış ve hikâyelerinin bir tür özeti olmuş. Orkestra ’da Piyano (A.N. Nihan Turnagöl), Viyolonsel (M. Ulaş Tercan) ve Yan Flüt ( Ece Esen) kullanılması iyi seçim. Müzikler oyunu olumlu yönde desteklemişti. Işık kullanımını da gayet yerinde buldum. Yönetmenin sahnede birebir silah sesi bize duyurmaması da doğru olmuş. Aslında bekliyorsunuz ama onun yerine bir ışık huzmesiyle tüm patlamalar gösteriliyor. Kostümler de olabildiğince sade tıpkı dekor gibi. Girilen rolün gerekliliklerine göre asıl giysilerin üzerlerine alınan parçalarla değişim sağlanmış. Elma Hırsızları titiz çalışılmış, oyunculuklar, konu, reji bakımından iyi kotarılmış sezonda izlenebilecek oyunlar arasında… Yalçın İmzalı Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet güliz gündüz - ( 11/19/2011 ) adaletin sallantıda olduğu bugünlerde böyle bir oyunun seyirciyle buluşması çok önemli! kalemine sağlık yalçın. umarım senin yazın da okuyucuya ulaşır ve iki koldan birşeylerin çözüme ulaşmasına yardımcı olursunuz. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|