Opera, Bale, Akrobasi, Jimnastik Harmanı Bir Anlatı: ORPHEO
Üstün Akmen
Théâtre National de Chaillot, 18. İstanbul Tiyatro Festivali’ne Antik Yunandan “Orfeo” efsanesiyle gelmişti. Catherine Kintzler’in metnini yazdığı “Orfeo (Orphée)” başlıklı eserin türü, ilk bakışta “azione teatrale”ydi, ki bu tür, koro ve dansı da kapsayan, yanı sıra mitolojik bir konu işleyen opera olarak tanımlanmaktaydı. Gel gelelim, Théâtre National de Chaillot’un “Orphée”si doğrudan bir opera eseri olmayıp, bir anlamda ünlü mitolojik öykünün sadece adını taşıyan modern bir opera-bale-akrobasi çalışması gibiydi. Evet, ses ve dans virtüözlüğü vardı, operada Orfeo rolü için öngörülen castrato (yani tiz sesli hadım erkek) şarkıcı kullanılması hali, burada Orfeo rolü için değilse de yerini rol olarak olmasa da “ses” olarak kontr-tenora terk etmişti, ama Théâtre National de Chaillot’nun sahnelediği “Orfeo”, bildiğimiz Orfeo’nun öyküsü değildi.
MANHA DE CARNAVAL” PEK DUYGULANDIRDI
Oysa program kitapçığında, eserin tanıtımı: “Antik Yunan mitolojisindeki Orfeo efsanesini biliyorsun değil mi” tümcesiyle başlatılıyor, gerçekten olmuş gibi kuşaktan kuşağa aktarılan, pek çok sanatçıya malzeme olmuş duygusal öykünün beş bölümde ve 80 dakikalık bir süreçte anlatılacağı belirtiliyordu. Gösteri, bakırdan üflemeli çalgılar ve vurmalı çalgılar için çok dramatik bir “toccata” eşliğinde video görüntülerinin fondaki dev projeksiyon perdesine yansımasıyla başladı. Dansların izlenmesini önemli oranda etkileyen Rive-Gauche görüntüleri, aslan siluetleri, suya atlamalar-sudan çıkmalar zaman zaman tekrarlanan kısa "ritornello"larla perdeye yansıdı. Sanches’den Jacchini’ye, Balestracci’den Monteverdi’ye, Gluck’dan, Glass’a, Casals’dan Bonfa’ya, hatta Byrd’da kadar bestecilerin bestelerinin mükemmelliği, özellikle müziği ile tanrıları bile etkileyen Orfeo'nun müziğinin gücünü açığa çıkardı. Hiç kuşkum yok, benim kuşağımdan olanlar 1959 yapımı Marcel Camus’nün “Orfeu Negro” filmini düşünmeye başladı. Hele Antonio Carlos Jobim’in filmi açan şarkısı “A Felicidade”ını ve Luiz Bonfá’nın “Manha de Carnaval”ını duyunca eminim pek duygulandı.
ÖYKÜ ANLATILMADI, KIYISINDA KÖŞESİNDE DOLANILDI
Gel gelelim, ne yapalım ki hevesler kursaklarda kaldı. Metal yaylı bacakları üzerinde zıplayarak yürüyen, hatta bir ara bütün salonu “tavaf” eden dansçı hangi estetik zevki okşadı, pek anlaşılamadı, ama Diego Salamanca ile Florent Marie’nin mızraplı enstrümanı Theorbo (yani bir çeşit uzun ve geniş ud çeşidi), Orfeo’nun Lyra’sını pek güzel çağrıştırdı. Dominique Hervieu (1963)-José Montalvo (1954) ikilisinin koreografisi bütün video görüntülerine, Tenor-Çellist Sebastian Obrecht’in güzelim performansına, Bas Blaise Kouakou, Sopranolar Sabine Novel ile Merlin Nyaka’nın mükemmel vokal ve danslarına, Soprano Soanny Fay ve Kontr-Tenor Julien Marine’in pürüzsüz seslerine rağmen öyküyü anlatmadı, kıyısında köşesinde dolandı.
SİZCE EURYDİKE SARIŞIN OLAN MIYDI
Yapıtın öyküsü sadece kâğıt üzerinde bırakılmıştı. Sekiz dansçının sekizi de bedenlerini, kapasitelerini önceden tanıyorlardı, birbirlerine uyumları kusursuzdu, ama bilinen öyküyü ballandırmadılar. Gene de atmosfer yaratmayı pekâlâ başardılar. Yapıt “strüktür” olarak saat gibi işledi. İyi kötü teatral kalitesi de bulunan bir gösteriydi sunulan ve de doğruyu söylemek gerekirse Dominique Hervieu-José Montalvo ikilisi soyut, odaklı, net ve temiz bir iş çıkarmıştılar.
İyi güzel de, bende yalan yok!
İşin esası şu: İzleyiciler Orfeo nerede, Aristaios kim, Persephone dansçıların hangisi, Eurydike sarışın olan mıydı anlayamadılar.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...