Bozkurt Kuruç Hoca Dedi Ki: Sırça Kümes değil, Sırça Küme'dir
Üstün Akmen
Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı “Sırça Kümes” ile ilgili değerlendirme/eleştirme yazım (Bkz: Evrensel-26.09.2012/“Gözlemevi”) üzerine Sayın Bozkurt Kuruç’dan bir ileti aldım. Değerli Hocam: “Oyunun adı ‘Sırça Kümes’ değildir. Etrafı camla kaplı bir kümes olsa idi, tavuklar nerede diye merakla aranırdık. Oysa oyunun adı ‘Sırça Küme’dir. Yazar, her bir karakterini, kırıldığı zaman darmadağın olan birer sırça (kristal) olarak görür. Oyunun orijinal adına bakacak olursak bunu açıkça görebiliriz. Değişik tercümelerde oyunun adını ‘Cam Biblolar’ olarak ta görebiliriz” diyordu.
“THE GLASS MENAGERİA”NIN TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİ
Sevgili Bozkurt Kuruç Hoca’ya öncelikle beni lütfedip aydınlattığı için öncelikle teşekkür ettim. Teşekkür ederken, oyunun “Sırça Küme” ya da “Cam Biblolar” adıyla oynandığını hiç duymadığımı ya da anımsamadığımı da itiraf ettim. “Sırça Küme”, doğal olarak “Sırça Kümes”ten daha uygun bir oyun başlığıydı, itirazsız kabul ettim. Zaten ben, oyunun özgün olan “The Glass Menageria”nın çevirisini hangi dil uzmanına danışsam “Sırça Hayvanat Bahçesi” olarak dilimize yansıtmıştı ki, Kuruç Hoca’nın söylediği gibi bu adı da oyuna pek uyduramamıştım. Esasa bakarsanız, Laura’nın koleksiyonunda da kümes hayvanları değil, atlar vardı.
PEKİ, ACABA NEREDEN UYDURULDU BU “KÜMES” SÖZCÜĞÜ?
Ne bileyim ben!
Ama zannım o ki çevirmen, kümes sözcüğüne “başımızı sokacak nohut oda bakla sofa bir ev” anlamında yaklaşmıştı. Yani bir göstergeydi “kümes” sözcüğü. Willams’ın oyunlaştırılmadan önce yazdığı öykünün adının “Portrait Of a Girl In Glass” olduğunu düşünürsek, olayın özüne sırça hayvan koleksiyonu yapan Laura’yı koyduğu rahatça anlaşılıyordu. Ancak öykü oyuna dönüştüğünde ve 1929 buhranıyla özdeşleştiğinde, öz Laura’dan doğal olarak soyutlanmıştı. Çevirmen (Can Yücel), tam da burada devreye girmiş ve oyunu sosyal boyuta taşımak uğruna, hatta belki de oyuna sosyalizm enjekte etmek aşkına, başlığı “Sırça Kümes yapmıştı.
KATKIDA BULUNMAK İSTEYENLERE KAPIMIZ AÇIK
Oyunun bu son eleştirisine (Bkz: Evrensel-26.09.2012/“Gözlemevi”) soyunmadan önce, internet ortamında basit bir araştırma yaptım. İlginçtir, “The Glass Menageria”nın kümes algısına dönük tek afiş kullanımının bizde bulunduğunu saptadım. Afiş tasarımcılarımızın havadan gelen “kümes” sözcüğünü bir yere bağlamalarını anlamak elbette zor geldi bana, ama bireysel dışavurumcu ifadelerin bir göstergesi olarak kullanılan “Sırça Hayvanat Bahçesi”ni “Sırça Kümes”e çevirerek bireysel bakıştan yola çıkılırken, doğrudan toplumsal bakışa dönüldüğü gerçeğini kavradım. Hele Bozkurt Kuruç’un değindiği gibi “yazar her bir karakterini, kırıldığı zaman darmadağın olan birer sırça (kristal) olarak görmüşse...” çevirmen acaba buna acaba neden gerek görmüştü, anlayamadım!
Sonuç olarak, Can Yücel’in “kümes” sözcüğünü kullanarak pek de gerekli olmayan bir sosyalizm propagandasını hedeflediği düşüncesi üzerinde karara vardım.
Şayet bu konuda katkıda bulunacak olanlar olursa, onlara da bu sütunda yer açmayı tasarladım.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...