| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
“YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ” OYUNU ÜZERİNE BİR ELEŞTİRİ DENEMESİ ! Savaş Aykılıç Ben profesyonel bir eleştirmen değilim. Onun için bu yazı klasik manada bir eleştiri yazısı olmayacak. (Zaten ,eleştirmek ne haddime !) “İzlenim” desem , o da az olacak. En iyisi “Eleştiri Denemesi” diyelim de ne şiş yansın ne kebap,ya da hem şiş yansın hem kebap ! Yani demek istiyorum ki , kimselere yaranamayacağımızı peşin peşin kabul ederek,ancak Sezar’ın hakkını Sezara vererek,sözü de fazla uzatmayarak, ancak nazik bir konuyu da kırmadan-dökmeden anlatmaya çalışalım. (Bu arada tekil başladığım cümleye niçin çoğul devam ettiğimi de edebiyat tarihçileri bulsun ,eğer işleri yoksa !) Yani demem o ki bu yazıyı okuyup,ciddiye de alıp,alınıp malınıp kimseler üzülmesin,kızmasın,cevap yazıları da yazmasın ! Gülsün geçsin ! Daha ciddi eleştiri yazısı bekleyenler,okumayı burada kesebilir,zamanlarına yazık olmasın ! Efendim,söz konusu oyunun galası 11.Aralık.2007.Salı gecesi 20.30’da Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapıldı. Tabii biz de oradaydık ! Biz diyorsam,sözün gelişi,yoksa ben tek başınaydım ! (Editörümüz samimi bir yazı istediği için ben de sizli bizli bir yazı yazıyorum,onun için kendimden biz diye söz ediyorum,yoksa çok kişilikli şizofren neyin değilim.) ÜÇ SAAT OYUN ÇOK UZUN , İKİ SAATE İNEBİLİR ! Oyun tam üç saat sürdü. Tam tamına 23.30’da. Bu saatten sonra karşıda yada uzak yerde oturanlar –eğer kendi imkanlarıyla değilse- evlerine nasıl vardılar, bilemiyorum. Sanırım eskiden olduğu gibi,tiyatroya yakın bir semtteki akraba veya tanışlarında kalmışlardır belki de ,bilemiyorum. Yani ne demek istiyorum ? Tiyatroyu 1 ytl’ye düşürmek iyi de ,oraya gitmek gelmek,yüzü astarından pahalıya mal olmuyor mu ? Bence bu konuyu halletmenin tek bir çaresi var :Bir belediye yetkili bürokratının çıkarak,ama bu bürokrat Erhan Bener gibi olacak,Kenan Bey’e diyesi ki : “-Kuzum , Shakespeare’in beş perde faciaları bilem artık iki perde oynanan bu zemanda , üç saatlik oyun mu oloor ? Ara dahil iki saat , çağımıza uygundur efem !” Şaka bir yana , Kenan ağabey, oyunun hiçbir sahnesine,şarkısına kıyamamış. Gala selamı sırasında benden uzun yaşıyası Ergun Işıldar,Kenan Beyi sahneye davet ederken,Kenan Beyden oyunun dramaturgluğunu da yaptığını söyledi. Eğer bu doğruysa –dramaturjiye inanmayan Ali Taygun’un kulakları çınlasın-tiyatro reji eğitimini Almanya’da yapmış hocamız,dramaturjinin tarihini yazmış Almanlardan bu işin “Allahını” öğrendiğine ;gelmiş geçmiş en büyük dramaturglardan Brechti de bizden iyi bildiğini göz önüne alırsak ; eskiyen ve işlevi şüpheli onca sahneye niçin kıyamadığı merak konusudur.En azından benim açımdan. Kostümlere bakarsak oyun 70’li yıllarda geçiyor ! Sinemada Ediz Hunlu filmlerin izlendiği yıllar. Örneğin işte tam da bu sahne ; Yaşar ile sevgilisi Hasibe’nin sinema sahnesi,estetik açıdan ilk anda ilginç gelse de uzadıkça gerçek hayatla uygunluğu örtüşmediğinden midir nedir,sünüyor. Kendi başına komik bir sahne olsa da (Yaşar’ın kızın altınlarını alarak kızın istediği hiçbir şeyi kabul etmemesi) Yaşar’ın ne tipine ne de karakterine uygun. Dolayısıyla işlevsel değil,oyuna bir şey katmıyor. Ayrıca bu adam neden birdenbire mağdurluktan sevgilisinin altınlarına göz koyan bir fırsatçıya dönüştü ?(Finaldeki Kara Kaplı Nizami’ye bir önseme desem,zorlama bir yorumla,bu sefer de neden yazar bu kadar önemli bir dönüşümü pas geçmiş,işlememiş diyeceğim,yazara ayıp olacak !) Eleştiri ve İnceleme dersi hocalarım sayın Ayşegül Yüksel ile sayın Sevda Şener’in kulakları çınlasın ! Eğitirken öğretir,öğretirken eğitirlerdi. Onlar ,eleştirirken sadece olanı değil ,olması gereken üzerinden olanı incelerlerdi. Eleştiriyi de Aristoteles’in Poetikası’ndaki o altın ilkeye ; kendi içinde uyumluluk ve bütünlülük ilkesine ; taklit edilenle taklit biçimi arasındaki uyuma bakarlardı. Biz de bu hocaların suyunun suyunun suyu olabilirsek ne mutlu bize ! Aristoteles’in Poetikası’nda malum,komedi bölümü eksik. (Çok arıyanlar bu bölümü Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanı yada filminde bulabilirler !) Yine de tragetyayı tanımlarken,orada,oyun konusunun hatırda kalacak kadar kısa olması gerektiğinden söz eder. Yani,destan gibi ,bir oyunda Troya Savaşlarını on yıl işleyemezsiniz ! Sizce en önemli bir bölümünü,finale yakın bir yerlerini alıp konu edinirsiniz. Aksi,oyunun sonuna gelindiğinde,nerdeydi bu ilmeğin başı diye arar durursunuz. Tıpkı bunun gibi ,Yaşar oyununun sonuna geldiğimizde,nereden geldik buraya oluyoruz. Gerçi oyunun Köpenekli Yüzbaşı oyunundaki gibi ; nüfus çıkartmak için nüfüs kaydında yazdığının aksine , ölmediğini kanıtlaması gerektiği ikilemine dayandığını hatırlıyoruz. Ancak,on yıl süren Troya Savaşları gibi , Yaşar’ın çırtlak sesli ergenlik yaşlarından,askerliğe,oradan evliliğe,işsizliğe,girdiği işlerden sonra hastanelere ve hapishanelere düşmesi ,hatırda kalacak kadar kısa değil ne yazık ki. Gerçi hoca,oyunun finalinde bizlere bir reji dersi vererek,oyun boyunca bu sahnelerde kullanılan aksesuarları masanın üzerinde sayım yaptırarak topluyor ve bizlere o sahneleri anımsatmaya çalışıyor.Ancak biçim olarak bu ne denli hoş görünse de öz olarak o sahneler gözümüzün önünden istenilen şekilde akamıyor çünkü çok uzunlar : Dile kolay , tam üç saat ! Bu , yönetmenin olmaktan çok , yazarın bir sorunu ! Bir de dramaturgun ! DANS SAHNELERİ OLAĞANÜSTÜ ! Yapımda Y. Kenan Işık ismine iki kere rastlıyoruz. Yöneten hanesinde ve bir de Koreografi bölümünde. İkincisinde adı Çiğdem Gürel ile birlikte anılıyor. Gerçekten de oyunun dansları oyun boyunca bir oya gibi işleniyor sahnede. Renkler pırıl pırıl , çizgiler ışıl ışıl ,çapaksız,neredeyse kusursuz ! Dansların her hareketi ince ince çalışılmış. Vurgular yerinde. Etkili donmalar sayesinde dosyalardan,havaya fırlatılan dosya kağıtlarından,açılan ellerden,kırmızı bir yumaktan,tüfeklerden,halaylardan, bakışlardan,mimiklerden oyun o anda sadece akılda kalıcı bir kartpostola dönmekle kalmıyor,aynı zamanda da o sahnenin anlamına katkıda bulunuyor. Kısaca koreografiyi ne kadar övsem azdır.Çok,çok başarılı. Buravo Çiğdem Gürel,bravo Kenan Işık. MÜZİK HARİKA ! Timur Selçuk’un enfes müziklerine ne demeli. Oyunu kısaltmak gerekseydi Işık’ın yerinde olmak istemezdim,kısaltmaya kalksaydım,hangi şarkı(lara)ya kıyabilirdim ? Hepsi birbirinden güzel. Kendi başlarına ,o sahnede bir işlevleri,bir yararları var. Ancak,hepsi bir arada düşünüldüğünde,içlerinde oyunun ilerlemesine katkıda bulunmayan,süs sayılabilecek şarkılar bulunabilir. Canlı orkestra da bir o kadar başarılı. Benim favorim finaldeki “Karakaplı Nizami” şarkısı ! Müzik ve sözler iki gündür hala kulaklarımda ve dilimde ! RÖPRİZ NE DEMEK ! Biliyorsunuz,oyun bir röpriz. Yani,daha önce oynanmış bir yorumun yeni bir kadro ile yenilenmesi ! Resimdeki , klasiklerin taklidine de röpriz deniyor. Kısaca,bir on yıl kadar önce İstanbul Devlet Tiyatrolarında konan rejinin bir röprizi şu anda oynanan oyun. IŞIĞIN EN İYİ REJİSİ ! Sayın Işık’ın hemen her rejisini seyreden biri olarak diyebilirim ki Yaşar,onun reji işinde bir zirvedir ! İstanbul DT’den sonra asistan Ali Sürmeli ve Ali Düşenkalkar yurdun dört bir köşesine bu rejiyi taşıdılar ve taşımaya da devam ediyorlar. Işık,rejisini oyun içinde oyun kurgusuyla kurmuş. Hapishanede mahkumlar kendi aralarında ortaoyunu gibi Yaşar oyununu çıkarıyorlar. Ergün Işıldar’ın oynadığı Yazar-Anlatıcı sahneleri alabildiğine duygu yüklü,hüzünlü. Yaşar sahneleri alabildiğine komik,her biri skeç biçeminde. Yaşar ve sevgilisi dışında bütün karakterler tip ! (Olmadı şimdi,hem karakter dedik hem de tip,okuyucu hangisine inanacak!) YAŞAR DA ÇOK İYİ ! Demek istiyorum ki,Yaşar ve sevgilisi de bir tipi oynamalarına karşın tek boyutlu değiller,oyunculukta göstermecilik ile benzetmecilik biçemlerini iç içe kullanıyorlar. Yaşar’ı oynayan genç,adını bilmiyorum,yakında o da Ali Sürmeli gibi ünlenir ! Oldukça başarılı. Sesini,bedenini,duygularını iyi kontrol ediyor. Cart sesli bir ergenden,oyun boyunca yavay yavaş kabadayıya dönüşümü oldukça etkileyici. Acı çektiği yerlerde tipi dramatik almış. ŞİVE ! Bir tek kusuru var : Şive. Oyunun başında Osman Gidişoğlu’nun Denizli şivesi ile oynadığı babası rolüne bakarsak oğlunun da aynı şive ile konuşması gerekmez mi ? Netekim,o da ergen yaşını köylerdekine benzer cırtlak bir sesle oynuyor. Sonra da birdenbire kürt şivesiyle oynamaya başlıyor oyunun sonuna kadar. Herhalde oyunda göremediğimiz anası kürttü diyoruz,geçiyoruz. Ancak oyunun sonunda oyunun Ali Düşenkalkar ve Ali Sürmeli’nin asitse ettiğini duyunca anlıyoruz ki Yaşar,ağabeyi-oyuncu koçu Ali Sürmeliyi taklitte biraz dozu kaçırmış.Ama bunu da zamanla düzelteceğine inanıyorum ben. Belki de düzeltmiştir bile. Belki de Gidişoğlu kürt şivesi yapar,bilemiyorum,bir çözüm bulunsun lütfen ! DİĞER OYUNCULAR ! Yaşar’ın sevgilisi-sonradan eşini oynayan Hasibe Eren de oldukça başarılı. Sahnede su gibi duru ve akıcı oynuyor rolünü. Bir an kendisini Zeliha Berksoy hocaya benzettim “tavır” olarak ! Şive yerli yerinde,yalın , sade bir oyunculuk. Onlara Şehir Tiyatrosunun deneyimli sanatçıları omuz veriyor. Osman Gidişoğlu,Kahraman Ecehan,Şevket Afşar,Can Doğan ve Savaş Barutçu.İsimlerini bildiğim ve yarısıyla tanıştığım bunlar olduğu için isimlerini andım. Ayrıca isimlerini bilmediğimi ama oyunculukları ile göz dolduran iki de kıdemli bayan oyuncu var. Bunlardan başka bir bu kadar da pırıl pırıl yeni mezun yada okuyan gençler var. Şefket Avşar özellikle yargıç ve arabanın önüne atlayan adam tiplemeleriyle hafızalarımıza kazınıyor.Can Doğan,kızın babası tipiyle göz dolduruyor.Savaş Barutçu siyasetçi tiplemesiyle öne çıkıyor. DEKOR ! Dekor tasarım aşağı yukarı orijinal sahneleyişteki gibi olduğundan tasarım sözüne takılmalı mı acaba,yoksa pas mı geçilmeli ,bilemiyorum.Hapishane,hapishane kapısı,tel örgüler,masalar,dosyalar vb. aşağı yukarı aynı. Bu işlerde telif meselesi yoksa da etik meseleler de mi yok ? Bununla birlikte hapishanenin önündeki dev bir beyaz güvercin uğurluğu oldukça gözalıcı ve yoruma uygun çağrışımlar yapıyor. TAŞLAMA ! Oyun,devleti ve devlet bürokrasisini alabildiğince taşlıyor,eleştiriyor,hicvediyor oyun boyunca. Bunu da oldukça eğlenceli bir şekilde ve eğlenceli bir dille yapıyor. Gülmek,tam da burada,toplumda biriken nefatif enerjiyi boşaltmak için iyi bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Bu ,iyi hoş da,oyunun sonunda,sadece gülmüş,eğlenmiş,bu anlamda ruhsal yoldan boşalmış-rahatlamış bir halde çıkıyoruz dışarı. Oysa bunun dışında bir şeyler daha olmalı mı acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Sadece arınma yerine,bu düzeni değiştirebilmek için yeni ve taze bir enerjiyle ve umutlarla dolmak daha iyi olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyoruz. Aynı konuyu Brect yada Haldun Taner ele alsaydı Yaşar yine böyle karamsar bir sonla biter miydi acaba ? YADIRGATMAK MI YOKSA YADIRGATMAMAK MI ? Son çözümlemede ben “Kara Kaplı Nizami” tiplemesinin bunca sevimli ve janti çizilmesinin çok doğru olmadığına inanıyorum. Evet estetik açıdan böylesi çok hoş olabilir. Ancak ,son çözümlemede etik anlamda,seyircinin bilinçaltına fısıldanan söz şu olmuyor mu : “Ey seyirci işte bak Kara Kaplı Nizamiler-Mafyalar da işte hep böyle sistemin ,devletin,bürokrasinin ezdiği insanlar arasından çıkıyor ! Hatta bu sistem adamı bu hale getiriyor ister istemez. Sonuçta adamı bu kadar ezersen o da işte sonunda bir mafya olur,Nizami olur !” Yadırgatıyoruz derken,amman ha, tam tersine mafyayı aklileştiriyor ve aklıyor olmayalım ? TEBRİKLER : Her şeye karşın ,özellikle bu dönemde,bu oyunun telifi ile vakıfta okuyan çocuklarımızı düşündükçe ,yeni ve genç nesillere bu oyunu ve yazarını tanıttığı için Kenan Işık’ı kutluyoruz. Bravo Kenan Işık. Bu oyunu seçen Genel Sanat Yönetmeni M. Nurullah Tuncer’i de kutluyoruz ! Ayrıca galada hazır bulunan eski Şehir Tiyatrosu Müdürü,yeni Beykoz Belediye Başkanı ve tiyatro aşığı sayın Muharrem Ergül’ü de kutluyoruz. Böyle bir akşamda Şehir Tiyatrosu ailesini yalnız bırakmayan ve tiyatrosunu bir İstanbullu bilinci ile sahiplenen Belediye Başkanı sayın Kadir Toptaş’ı da tebrik ediyoruz. Bu oyun İstanbul Devlet Tiyatrolarında on sene oynadı. Şimdi inanıyorum ki Şehir Tiyatrolarında da bu oyun ikinci bir Lüküs Hayat olacaktır. Belki onu da geçecektir ! Sanatçılar ellerinden geleni yapmışlar,şimdi sıra seyircilerde ! SAVAŞ AYKILIÇ Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Ömer KAVRUT - ( 12/15/2007 ) Yazdıklarınız çok yerinde olmuş Savaş Bey. Güzel bir bakış. Ben bu oyunu izlerken karşı yakaya dönmek zorunda kalanlardanım onca eziyete değdi yine de. sawaş barutcu asıgı zeynep - ( 7/2/2008 ) gercekten cok guzel bı oyundu...2gun ustuste ızledım...yıne de doymadım:) zeynep=sawaş barutçu - ( 7/2/2008 ) ayrıca oyun hakkında güsel tesbıtlerınız olmus sawaş bey.. Evren - ( 4/8/2008 ) Gerçekten olağanüstü bir performans sergilenerek tiyatro seyircisiyle buluşan bir oyun.Seyretmekten büyük bir keyif aldığım gibi,zaman nasıl akıp geçti,anlamadım bile.Özellikle Şevket Avşarın YARGIÇ karakteri göz doldurdu.Oyuncu ekibi çok iyi bir çalışma çıkarmış.Hepsini tek tek kutluyorum.. cüneyt - ( 4/7/2008 ) oyunun galasında ben de vardım. otobüsle gelmiştim ve beykozda oturuyorum:) ikinci perdenin sonlarına doğru, gözüm sürekli saatimdeydi. istemeye istemeye de olsa, oyuncular selam verirken (23.25 suları) salondan çıktım malesef. (eğer 5 dakika daha geç çıksaymışım, yolda kalırmışım o ayrı tabii:) duygu - ( 3/21/2008 ) kesinlikle süper bir oyundu hepsi birbirinden başarılı hepsi birbirinden başarılı insanlar.Konu gününmüz olayın tam uykun çok güzel bir olay örgüsü var.Hepsinin ayrı ayrı tebrik ediyorum....Özellikle Savaş BARUTÇyu:) can doğan - ( 12/14/2007 ) dört aylıkprova döneminin ardından emeğimizin taçlandırıldığını görmek çok keyifli... teşekkür ederim. Ergün Işıldar - ( 12/13/2007 ) Teşekkürler Şavaşçığım a - ( 12/5/2009 ) elinize sağlık kadir - ( 3/17/2010 ) ben izledim çok beğendim teşekkürler. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|