| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oyunu Bozuyorum - Sokak Tiyatrosu Üstün Akmen EYYY KADINLAR!... BEDENLERİNİZE SAHİP ÇIKIN:
“OYUNU BOZUYORUM” Kadının varoluş sorunu üzerine yoğunlaşan yazar Meltem Arıkan’ın metninden 5. Sokak Tiyatrosu’nun oyunlaştırdığı “Oyunu Bozuyorum”, Garajistanbul’da sahnelenmekte. "Oyunu Bozuyorum", bir kadının kendi varoluş yolculuğundan yola çıkarak görmezden geldiğimiz namus cinayetlerini, ahlak kavramını, ensesti, tecavüzü sorgulayan bir oyun. PERFORMANS SONUNDA BAŞIMA GELENLER İzleyici (hiç kuşkusuz kendini “yeni”ye bırakan izleyici), performans sonunda ayrı ayrı ve hep birlikte baskıların, şiddetin suçlusunu erkek egemen sistem olarak kabul ve ilan ediyor. Aynı ya da karşı cinsiyetteki çocukları cinsel açıdan çekici bulan ve onlara cinsel eğilim duyan erkek, gerçekten hain değil mi? “Ensest, bilinçli olmayan ara evrelerin getirdiği düşsel bir hevesten başka bir şey değildir,” diyen Freud’un bacak arasına saklanıp kızına tecavüz eden deyyus, lanetli değil mi? Amcasının kızını kömürlüğe götürüp zorla beceren it, pislik değil mi? Elbette hain, lanetli ve pislik. Gel gelelim, geride kalan kadın hep “mağdur”. Haine, lanetliye, pisliğe, şiddet uygulayana, töre katiline kimse dokunmuyor, olan kadına oluyor. Dolayısıyla, kadınlar artık kendi güçlerinin farkına varmak zorunda. İzleyici olarak performansın sonunda kadınların, kendi varoluşları için eyleme geçmeleri gerektiği konusunda vardıkları karara ben de katıldım. Kadınlar eylemsiz… Kadınlar hep mi hep sessiz… Eee, feminizm ne olacak? Yeterli olmadı ki feminizm! Feministler ötekileşmedi mi? Ötekileştirilmediler mi? O halde? O halde, ben de Meltem Arıkan’ın düşünce çengeline takılmalıyım.
YARATICI KADRONUN KOLEKTİF BAŞARISI Beni Meltem Arıkan’ın düşünce çengeline takanları, izleyiciye ayna tutanları sadece ve sadece üç kişiyle sınırlı tutarsam, elbette haksızlık etmiş olurum, tiyatronun tanrıları beni çarpar. Evet, Övül Avkıran sahnede tek kişi, ama kenarda Mustafa Avkıran “okuma” yapmakta. Pedofiliden enseste, duygusal şiddetten töreye, kadının doğumundan ölümüne dek karşı karşıya kaldığı tüm baskıları okuduğu tümcelerle örnekliyor Mustafa Avkıran. Diğer taraftan Selçuk Artut, ses-müzik tasarımıyla konuya derinlik katıyor. Yüksel Aymaz, hemen her sözcüğü ışıkla da sahneye taşıyarak, bu arada Övül Avkıran’ın gölgeden de yararlanmasını sağlayarak, “kadın”ın yüzünü sürekli gölgeler içinde (saklı) tutup, kadının yaşamının altında, üstünde yazılar akıtıp baskı unsurunu simgeleyerek gene Yüksel Aymaz’ca bir ışık tasarımı yapıyor. Veysel Tekşahin kısa filmleriyle ve o kısa filmlerinde yer alan oyuncuları Memet Ali Alabora, A. Pınar Öğün, Berna Uzel, Kaan Çakır, Korhan Başaran, Serkan Ercan, Gökçer Genç, Erkut Ertürk, Deniz Erdem, Derya Karadaş ile oyunu çok kişili kılıyor. Kısa filmlerde rol alan oyuncular dışında Roza Erdem mükemmel ses tonuyla da performansa özel renk katıyor. Çok sesli dersler, politik söylemler, tipografi... Hepsi bir arada yazılı metnin “görünmesini” sağlıyor.
AVKIRAN ÇİFTİ NE ETMİŞ Yaratıcı kadronun başındaki Övül Avkıran-Musrafa Avkıran çifti, performansta kadını, kadın ve erkeğin cinsellikleri, bedeni üzerinden konuşturarak işe başlayıp, işin temeline acımasızca inmiş, olanın bitenin dibini daha bir kazımışlar. Meltem Arıkan’ın metnine halel getirmeden, olamazcasına sert bir biçemi sahnedeki eğik platformun üstüne taşımış; binlerce yıllık erkek egemen zihniyet tarafından yönetilen dünyamızdaki kadınların, kadın olarak var olamadıkları için erkeklerin de erkek olarak var olamadıkları öngörüşünü yüceltmişler. Çekişmelere, vahşete, baskıya ve korkuya egemen kültürsüzlüğe bir güzel küfretmişler. Tiyatro anlamında çok alışılmış bir tarz değil denedikleri, ama cesurca denemişler. Denemiş ve sonuç olarak sözünü sakınmayan bir tiyatroyu bilemişler. Gerçeklerden yola çıkan, gerçeklerle bilenen bir tiyatro bu… Betimleme(ler)den uzak bir tiyatro… Gerçeklerin sınırlarını zorlamışlar, pek iyi etmişler! GERÇEKLERİN SINIRINI ZORLAMAK Yazar Türkçe’sine pek de fazla özen göstermediği metninde, varoluş yolculuğunun bedenden ayrı olamayacağını savunmuş ya; Övül Avkıran da, yazarın savunduklarını bedeniyle aktarırken yazılı metni içselleştirmiş. Bedeni üzerinden yola çıkarak, yüzyıllardır tükenmeyen bir tartışmanın içine atmış kendini. Söyleyeceklerini dolandırmadan, uzatmadan, ıkınmadan sıkınmadan, sanatsal anlamda estetik ve plastik kaygılara sarıp sarmalayarak söylemiş, tartışmadan galip çıkmış. Çünkü yüzleşmeyi “bizzat” yaşamış. Övül Avkıran, rolünü daha iyi belirginleştirmek için sesinin parametrelerini değiştirme sanatına hem sahip olan, hem de duyumsayan bir sanatçımız. Yalnızca bedensel tavrını, jestüelini, mimiklerini, “psikolojik jestleri”ni değil, yanı sıra “Oyunu Bozuyorum”daki “Kadın/lar”ın ses kimliklerini mükemmel bir biçimde araştırmış. Sesinin estetiği ve söylediklerinin anlaşılırlığı arasındaki hassas dengeyi sürekli koruyor Övül Avkıran. Diğer taraftan, bedeninin nasıl devindiğini görüyor, devinimlerini okuyor, işitiyor ve duyumsuyor. Devinimin içindeki ritmi duyumsuyor, bedenin üçboyutluluğunu biliyor, anatomik olanaklarına ve çekim gücüyle olan ilişkisine karşı duyarlı davranıyor. Ne yalan söyleyeyim, Övül Avkıran “Oyunu Bozuyorum”da övülmeyi özel olarak hak ediyor. EVE GELDİĞİMDE OLANLAR Yazımı Övül Avkıran’ı överek bitirdim, ama gene de size çok özel bir sır verivereyim Efendim: Garajistanbul’a yalnız gitmiştim, dönüşte performanstaki kadının: "Ben değişmek istiyordum, ama sistem izin vermiyordu... Bir gün aynada gördüm ki, sistem benmişim" repliği aklıma takıldı. Eve geldiğimde yatak odamızda televizyon izlemekte olan otuz yıllık karım beni daha görür görmez: “Bu yatak odası takımımızı artık değiştireceğim,” demez mi? “Olur karıcığım,” dedim, “değiştir, yatak odası takımını değiştir değiştirmesine de, önce sistemi değiştir.” Anlamadı. Yüzüme anlamsızca baktı: “Sistem ne,” diye de sordu. Gerinerek: “Sistem sensin,” dedim. Anlamadığından olsa gerek, dik dik baktı, fena halde işkillendi, başım kendiliğinden öne eğildi. Sistemin kendisi olan karım, beni onca yıldır iyi biçimlendirmişti. (Garajistanbul – Beyoğlu / 27 ve 28 Aralık Saat 20.30’da - Telefon: 0212 244 44 99) Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet selim - ( 12/29/2007 ) eşinizle birlikte gitseydiniz eşinizin size karşı tavrı ve söyleyecekleri de değişirdi elbet.. keşke - ( 2/9/2008 ) oyunu bu kadar iyi çözümleyip arkasından eşinize yukardan bakışlar atmak çelişik olmuş.. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|