| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sürmanşet – İstanbul Halk Tiyatrosu İsmail Can Törtop İstanbul Halk Tiyatrosu’nun yeni sezon oyunu Sürmanşet’i izledim. Can Tarlası oyunundan doğan sempatim ve Sürmanşet tanıtımlarını bolca okumuş olmanın verdiği merak ile heyecanla gittim oyuna. Maalesef hayal kırıklığı yaşadım. Oyun kötü olduğu için değil hayal kırıklığım, bilhakis oyunun sezonun diğer oyunlarına göre başarılı olduğu noktalar var ama İstanbul Halk Tiyatrosu’ndan beklediğim bu oyun muydu? Hayır! Adı üzerinde İstanbul HALK Tiyatrosu… Broşürde Bahtiyar Bey şöyle yazmış : “Ancak topyekün bir Halk yazabilir destanımızı”… Ekiple sohbet etme şansı bulduğumda da konuştuğumuz benzer şeylerdi; halkın içinde bulunduğu çelişki, kapitalist düzenin halkı içine soktuğu hal… Şehir Tiyatroları’nda sözlerini özgürce söyleyemediğinden bahsediyordu ekibin kurucuları… Halbuki Sürmanşeti izlediğimde gişe kaygısına hapsolmuş bir oyun gördüm… Öncelikle HALK Tiyatrosu’nun bilet fiyatının 45 YTL olduğunu yazarak başlayalım söze. Daha sonra da halka seslenilen oyuna bakalım, lezbiyen öpüşme ile yapılan tanıtıma, lezbiyen ilişkinin doğallığının tartışılmasına vs. Böyle konu ve tanıtım olmaz gibi bir iddiada değilim, o apayrı bir konu. Ben sadece dürüstlüğüne inandığım bir grubun kendisiyle bu kadar tezat olmasına karşıyım. Oyun; AB grubuna hitap eden, AB grubunun bile yaşam şeklini yansıtamayacak bir hikaye, devlet içindeki çeteler ve yakın tarihte üstü kapananlara “teğet geçen” bir senaryo… Neyse, bu konuyu daha fazla uzatmak ve bu oyunun başarılı yanlarını gölgelemek istemiyorum. Sinan Tuzcu’nun yazdığı oyunu Arif Akkaya yönetmiş. Alkışın en büyüğünü Arif Akaya hak ediyor, bence kariyerinin en önemli oyunlarından birini yönetmiş. Çünkü öyle güzel nüanslar ile oyunu havaya kaldırmış ki bence bu dikkate değer. Arif Bey başarılı yönetmenlerimizden, özellikle 2 sezondur yaptığı tüm işler parmak ısırtıyor. Sürmanşet oyununda elinde iyi oyuncular var; ama yaptığı oyunun oyunculuk değeri üzerinde konuşturacak bir Sezai Altekin gibi çok başarılı oyuncular yok. Elindeki tekst de üzerinde uzun süre konuşulacak, ilham alınacak, ileriki yıllara kalacak güçlü bir tekst değil. Bu noktada dikkati görsellik ve matematik üzerine kurarak harika bir hamle yapmış. Dekor ve ışıkta basit düşünmüş, seyirciyi boğmamış, ama bence yılın en başarılı görsel tasarımına imza atmışlar. İhtişamlı dekorlar yapmak artık tiyatromuzun klişesi haline geldi, daha önce de yazmıştım artık mış gibi yapmaya gerek kalmıyor sahnede. İşin zor ve daha estetik kısmı şeffaf fonlar koyup bunları ışık ve esnek kombinasyonlarla işler hale getirmek.. İşte bu ekip bunu başarmış.. Ancak; bunlar başarılırken oyunun temposu yer yer yerlere serilmiş mi?: Evet. Sahnelerde görselliğe ağırlık verilirken dramatik kurgu arka planda kalmış, unutulmuş mu?: Evet… Sinan Tuzcu’nun yazdığı ilk oyun, Sürmanşet. İlk oyun için başarılı kabul edilebilir. Oyunun konusunu ekipten alıntı yaparak yazalım: Oyun, Engin Değirmen (Tardu Flordun) adlı politikanın kalbinde yetişmiş, zengin işadamının karanlık işlerini konu alır. Devletin açmış olduğu ihaleye yabancı kaynaklı bir şirket ile giren Engin Değirmen, ihale sırasında karşısına çıkabilecek engelleri kaldırmak için çeşitli oyunlara başvurur. Bu oyunlar sırasında yanında Aziz (Erkan Can) ve Yeşim (Dolunay Soysert) bulunmaktadır. Bu üçlü; babaları ihale güvenlik raportürlüğü yapan iki kız kardeşin, Aslı (Ceyda Düvenci) ve Funda (Beste Bereket) nın sakin ve sıradan hayatını paramparça edecek; bu arada kendileri de oluşan fırtınadan paylarını alacaktır Kimi ölür, kimi kaybolur, kimi kazanır. Hepsi kendi hayatları için oynamaktadır. Efendim, artık moda “in yer face”. Ben pek ısınamadım bu türe, baştan söyleyeyim. İstanbul’da bu türde oynanan neredeyse tüm oyunlar izledim, oynayan ekiptekilerin aksine seyircinin yüzüne bir şey çarpıldığı kanısında değilim. Birinin yüzüne bir gerçeği çarpmak için daha gerçekçi işlere imza atılmalı diye düşünüyorum. Kaldı ki, seyircinin yüzüne bir gerçeği çarpmak tiyatronun işlevlerinden biridir zaten, bunu bir tür diye ortaya atarsak koca Çehov’a da haksızlık etmiş oluruz. Bir Üç Kızkardeş oyunu, İstanbul’daki tüm “in yer face” oyunlarından daha sarsıcı bence.. Beni bu türdeki oyunlarda tatmin noktalar, güçlü oyunculuklar ve ambiyansın içinde kendimi kaybetmek, rüzgara kanatlarımı açıp oyunla birlikte havalanmak… Gerçekten de bu türdeki oyunlar seyircide bir ilüzyon yaratıyor. Bu açıdan “in yer face” oyunları izlemeye bayılıyorum. Ancak, Sürmanşet bu türün ne kadar içerisinde olabilir acaba? Bir kere oynanan sahne, yani BKM sahnesi, seyirciden uzak; halbuki bu türde seyirci oyunun içinde olmalı, BKM’de sadece izleyebiliyoruz. Ayrıca, oyunun ritmi ve oyunculukların gücü “in yer face” temposunun ve etkisinin epey gerisinde.. Oyunculukların kötü oluşundan değil sahneleme tekniğinden oyun beklenen etkiyi sağlayamıyor. Haydi gelin bu oyuna “in yer face” demeyelim. Oyunda görsel öğelerin kullanımına büyük önem verilmiş; bardaklar parçalanıyor, silahlar patlıyor, vurulanlardan kan akıyor vs vs. Güzel olmuş, etkileyici olmuş, tebrikler. Erkan Can ile başlayalım söze; temiz, başarılı bir oyunculuk ortaya koyuyor. Aziz rolünde izliyoruz kendisini, Engin’in (Tardu Flordun) karanlık işlerine polis tarafından verilen desteği temsil ediyor.. Karaktere özel bir çalışma yapmamış, elindekini ortaya koymuş.. Her zamanki gibi başarılı, etkileyici bir oyunculuk var. Lakin, ben alıştığımız Erkan Can’dan daha farklı birini izlemeyi de isterdim, ne yalan söyleyeyim. Belki, Aziz karakterine özgü zenginlikler, takıntılar vs ile bambaşka bir karakter çıkabilirdi ortaya. Garso kız ve Funda’nın ablası Aslı rolünde Ceyda Düvenci sahnede. Ben ilk kez izliyorum kendisini, beğendim. Aslı’nın hayreti, üzüntüsü, anaçlığı, yardımseverliği, sevgisi ayrı ayrı verildi seyirciye. Biraz da rollerindeki keskinlikleri törpülese, ani hareketler yerine karakteri o çıkışlara götüren süreçleri de oyunculuğuna yedirse çok daha iyi olacaktır. Tardu Flordun sahneye yakışıyor, Engin Değirmen rolünde oynuyor. Güzel bir sesi var ama bence yeterince iyi kullanamıyor. Durup dururken bağırıp durup dururken ağlıyor, indiği ve çıktığı yerlerde ses geyet iyi ama o tırmanışlar, duygu geçişleri saniyelik de olsa yaşanmayınca saçma bir görüntü oluyor sahnede, rahatsız edici bir görüntü.. Oyundaki karakter de rahatsız edici bir karakter ama geçişler kısa kısa da olsa oyuncu tarafından yaşanmadığında bu oyunla alakasız bir görüntü olarak kalıyor sahnede. Ayrıca, bazı sahnelerde iyi oyunculuğunu gösterme gayretine düşüyor, kendisi sahnede büyüyor belki ama oyun düşüyor. Şöyle bir nasihat duymuştum, faydalı olur diye burada paylaşayım: “İyi oyuncu, iyi oynayan değil iyi oynatandır…” Dolunay Soysert; Engin’in sevgili Yeşim rolünde. Karakterinin içindeki kadınlığı, içine düştüğü çıkmazları, köle oluşu ve aşkı içine sindirmiş, seyirciye başarıyla sunuyor. Tardu Flordun ile sahnede uyumlular, bu da önemli bir artı. Beste Bereket Funda rolünde gayet güzel bir oyun çıkardı, çizgisini hiç bozmadı. Gerçi büyük ağırlık taşıyan, beslenmesi gereken bir karaktere hayat vermiyor ama karakterin doğallığını yakalayabilmiş oyunculardan biri. İyi oynamak için abartmak gerekmediğinin farkında. Doğal oyunculuğu tercih etmiş, çok da iyi yapmış. Biliyorum çok eleştirdim ama oyunu da beğenmedim değil.. Güzel bir reji, görsel başarı, sahneleme tekniği gibi mutlaka görülmesi gereken özellikleri var oyunun. Bir de, ünlü isimleri yakından görmenin hazzını duyacaksınız, belki de kendinizi yarı hacı sayacaksınız… İsmail Can Törtop can@tiyatrodunyasi.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Bülent - ( 4/27/2009 ) İsmail Bey yorumlarınıza katılıyorum. Ben oyunu Ankarada izledim. Genelde beğendiğimi söyleyebilrim. Metinle ilgili olarak da eleştirilerinize teknik bir ekleme yapacağım. Eklemem aşağıdadır: Garson kız sorgulanırken, polis ona bir kaç defa "kardeşin nerede?" diye soruyor. Ardından da "ortada göğsünden iki kurşunla vurulmuş ceset var", diye vurgu yapıyor. Ama Garson kız bu duruma hiç itiraz etmiyor, garipsemiyor bile. Halbuki Engin vurulup yere düştükten sonra Funda ve Yeşim kaçıyor. Engin de ardından yerden kalkıyor ve Garson kızın kafasına vuruyor. Bu durumda Garson kıza sorguda Enginin cesedinden bahis edilmesi yanlıştır. Zira garson kız Enginin ölmediğini biliyor. Oyuna merak katması açısından sahneler tam olarak kronolojik sıraya göre akmıyor ve bu tarz bir hata izleyicinin gözüne batmıyor. Ancak yine de ortada bir yanlış var. Bu konuda Dolunay Hanıma mail attım ama bana dönmedi. Umarım daha sonaki temsillerde düzeltme yapılmıştır. İyi çalışmalar. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|