Nazım Hikmet'in Sırtından Para Kazanılır Mı, Oy Mu Çalınır?
Üstün Akmen
Bir televizyon kanalı ve bir program…
Uluslararası gururumuz Fazıl Say, akşamlardan bir akşam kalkıyor Çiğdem Anad, Pınar Kür, Müjde Ar ve Aysun Kayacı ile “beraber” olmaya gidiyor.
Türkiye’nin onur konuğu olduğu 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nın etkinlik programına alınmayan “Nâzım Hikmet Oratoryosu” gündeme geliyor ya da getiriliyor, konuşuyorlar.
Fazıl Say, bestecisi olduğu Nâzım Hikmet Oratoryosu’nun, maliyetli olduğu gerekçesiyle Frankfurt Kitap Fuarına götürülmediğini söylüyor. Say’ın ardından Genco Erkal ile devam eden yayın sırasında, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da telefonla yayına bağlanmaz mı? Bağlanıyor. Nâzım’a duydukları saygıyı ballandırıyor. “Bizim Nâzım ile ilgili yaklaşımımız onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli” deyiveriyor. Fazıl Say’ın, Genco Erkal’ın, Zuhal Olcay’ın, Güvenç Dağüstün’ün Nazım’ın sırtından para kazandıklarını “ima” ediyor. “İma yollu suç isnadı”nı Türkiye Cumhuriyeti’nin anlı şanlı koskoca bakanı yapıyor. Söylerken gözlerinin içini göremiyoruz, ama sesinden belli ediyor: Utanmıyor.
Elbette doğru demiyor, “zevahir” kimse, aklınca onu kurtarıyor. “Nazım Hikmet Oratoryosu”nun aylar önce programa alınmasına karşın, sonradan Nazım’lı açılış konserinden cayıldığını bildiğimizi sanki bilmiyor, durumu TRT 2’deki konuşmasında “Nazım’ın ideolojisi ve ilişkileri bakımından Rusya için anlamlı olabilir, fakat Almanya’ya uygun düşmez” biçiminde açıkladığını unutuyor. Fazıl Say’ın bestelediği “Nazım Hikmet Oratoryosu”nun, Frankfurt Kitap Fuarı’nın 2008 yılı konuk ülkesi Türkiye projesinde yer alacağını çok önceden açıkladığını safdiller, kerizler unutmuştur sanıyor. Besteci-Piyanist Fazıl Say’a, şiirleri seslendiren Genco Erkal’a, Vokalist Zuhal Olcay’a, Bariton Güvenç Dağüstün’e durumu haber vermemek en hafif deyimiyle terbiyesizlik… Biliyor, bilmezden geliyor. Densizlik etmiyor, densizliğin boyutlarını deliyor. “Bu sanatçılar, ekim ayı programlarını Frankfurt Kitap Fuarı’na göre oluşturmuşlardı, bir halt ettik onları maddi manevi kayba uğrattık. Bir özür borcum var,” demiyor, zeytinyağı örneği vererek güya üste çıkıyor. Sanatçıya saygısızlığını gösteriyor.
Kararın “bütçenin açık vermesi” nedeniyle alındığı kıtır beyanını o günlerde de kimse yememişti. Buram buram saçmalık kokan mazeret, esasında hepimizi turnusol sınavından geçirmişti. “Frankfurt Kitap Fuarı-Konuk Ülke Türkiye Programı”nın taaa 2008’in Ocak ayında açıklandığını; Orhan Pamuk’un konuşması, Yaşar Kemal sergisi gibi etkinliklerle birlikte, 15 Ekim’deki açılış gecesi verilecek gala konserinde Fazıl Say’ın “Nazım Hikmet Oratoryosu”nun çalınacağı bilindiği halde, son dakikada alınan “Bütçe yetmedi” mazereti o günlerde de hiç mi hiç içimize sinmemişti. “Bak sen hele,” demiştim (Evrensel/”Gözlemevi”-29 Temmuz 2008), “Karar alınırken bütçe yapmamış mıydın? Sanatçıları görevlendirirken bütçen yok muydu? O halde? O halde, bütçeleşmemiş programa onay veren yetkili/sorumlu açığa alınmalı, sopalanmalı, ne bileyim bir biçimde mutlak ve derhal cezalandırılmalı.” Yani yememiştim.
Sosyal demokrat eskisi bakan, şimdi de: “Bizim Nâzım ile ilgili yaklaşımımız onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli” diyor. Derken Fazıl Say’ın da, Genco Erkal’ın da, Zuhal Olcay’ın da, Güvenç Dağüstün’ün de gerçek birer sanatçı olduklarını unutuyor.
Evet!.. Gerçek birer sanatçı onlar.
Onlar sanatı bir duyguyu, bir düşünceyi anlatmak amacıyla kullanırlarken, ticari amaçlarını hiçbir dönemde ön planda tutmadı, tutmuyor.
Özetlemem gerekirse, işin gerçeği şu ki, Fazıl Say, Nazım’ın sırtından para kazanmıyor, ama bakan, Fazıl Say’ın sırtından kendi kesimine oy aparıyor.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...