| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ABT Üçlemesi Savaş Aykılıç BU YAZININ TÜRÜ “DENEME”DİR ! Geçtiğimiz üç gün Antalyada idim. Öncelikle belirtmeliyim ki , bu ne sadece bir “gezi yazısı” , ne sadece bir “izlenim” veya “tiyatro tanıtımı ve eleştirisi” ve ne de sadece bir “deneme” yazısı olacak ! Bu yazı tüm bu türlerin tümünün bir karışımı olmayı deneyecek ! ANTALYA’YA UÇUYORUM ! ABT davetlisi olarak Antalya’ya doğru uçakla yola çıktığımda sisli puslu , yağmurlu ve yorgun bir İstanbul’u geride bırakıyordum. Sun Ekspres Havayolları ile güzel ve rahat bir yolculuk yapıyorum. Son uçağa bindiğimden beri çok şey değişmiş ; biletler ucuzlamış , uçaklar (Recep İvedik’in şakasını yaptığı kerte) dolmuşlaşmış ! Su , çay , kahvaltı paralı olmuş. Yolcu profili tamamen değişmiş. Giderken de gelirken de koca uçakta sadece bir elin parmakları kadar bayan vardı. Kongre turizmi bizde bir hayli ataerkil görünümde. HOTEL SERA’DA KALIYORUM ! Antalya’ya indiğimizde bizi Apollon’un güneşi karşıladı. Takım elbisemle pişmeye durdum. Yolda üstümü başımı değişmeye başladım. Lara’da Sera Hotel’deyim. Avizelerle ve aşırı rokoko süsleri ile bezeli hotelin danışmasında birden keyfim kaçıyor. Hotele giriş işlemleri sırasında yarım Türkçe konuşan bir rus bayan görevli sağ bileğime üzerinde “Hotel Sera” yazılı bir bandı bilezik gibi takıyor. HOTELDE KOLUMA “ALTIN BİLEZİK” TAKIYORLAR ! Önce “-O kadar uzun zamandır (büyük) Hotellere gelmiyorum ki demek kaçırmışım ; demek şimdi uygulama bu ; şu batının teknolojisine kurban olayım ; adamlar sonunda hotel odasının kapısının elektronik anahtarını şu bileziğe kadar küçültmüşler” diye düşünüyorum. Laf olsun diye “bu bileziğin” ne işe yaradığını sormamla soğuk bir duş alıyorum : Efendim bu bilezikler , hotelde kalanlarla kalmayanları (kaçak konukları) ayırmak içinmiş ! Yüzümdeki gülümseme donuyor ve hemen itiraz ediyorum : “-İyi ama bu çok saçma , ne bu kölelik halkası gibi , telefonlardan sonra şimdi de bunu mu çıkarttılar ?!..” vb. şeyler söylüyorum yarı şaka yarı ciddi. BİLEZİK MEĞERSE BİR ÇEŞİT “TASMA” İMİŞ ! Fakat karşımdakiler benden baskın çıkıyor (Tecrübelerim bana bayanlarla laf yarıştırmanın beyhude olduğunu ; bir bayan ile bir erkek arasındaki mücadelenin/kavganın /dalaşmanın her zaman bayanların son sözü/noktayı söylemesiyle neticelendiğini söylüyor ) ; lafı bana oturtuveriyor resepsiyondaki diğer bayan “- Zaten bu plastik bilezikler sizin için değil bizim personel için ; onların sizi tanıması için takılıyor ! İsterseniz hotel çıkışında kesebiliriz !” demez mi ! İyi , hiç olmazsa dışarıda özgür olabilirim ! Bu bir kamera şakası olabilir mi ? Çevreme bakınıyorum. Gerçekten de herkeste bunlardan görüyorum ve sürü psikolojisi ile bir an boş bulunup (yorgunluk yüzünden belki de ben yanlış anlıyor , paranoya yapıyor olabilirim zannı ile ve biraz da bir an önce kendimi duşa atma ve dinlenme isteği ile gözüm dönüyor) –lafı yiyip- uzaklaşıyor ve kendimi asansöre atıyorum. Sabah kahvaltıda dikkat ediyorum ; bir tek biz zavallı “yerliler” halkalı ! Yabancı turistler için böyle bir uygulama yok ! Tabii ya , ne de olsa onların arasından bizdeki kadar kaçak hotel müşterisi çıkmaz ! Hemen resepsiyona koşuyorum. Kavga edeceğim ! “- Ne hakla bana potansiyel suçlu (kaçak yerli turist) muamelesi yaparsınız ? Bu yaptığınız anayaaya da , insan haklarına da aykırı ! Üstelik insanları ötekileştiren ayrımcı ve yabancılaştırıcı bir uygulama !” diyeceğim… Tam bunları söylemek için ağzımı açıyorum ki birden orada “misafir” olduğum ve “dostlarımı gücendirebileceğim ve onları zor durumda bırakabileceğim düşüncesi ile sadece “-Şunu keser misiniz lütfen , dışarı çıkacağım !” diyorum… ANTALYA’DA NE VAR NE YOK ? Uzatmayalım , tiyatroya giderken şöförümüzle sohbet ediyor , merak ettiğim soruları soruyorum : “-Fırtınanın zararları ne oldu ? Neden (İstanbul’daki gibi bir trafik var ; üstelik İstanbul trafiğinden kaçıp gelmişken) ? Fırtınanın zararları hızla geçiyormuş. Trafiğin nedeni ise bir önceki belediye zamanında yapılan hafif metro imiş. Seçimi kaybettiren nedenlerden biri de bu (aslında yeraltından geçmesi gereken) yanlış metro seçimi ve trafik imiş. ANTALYA’DA KADIN HÜKÜMRANLIĞININ (AŞK GREVİ’NİN TUTMASININ) KÖKLERİ ! Antalyanın en sevdiğim halk hikayelerinden biri de “Kız çocuklarına miras bırakılan deniz kenarındaki taşlık arazinin zamanla-erkeklere bırakılan iç bölgelerdeki verimli topraklara-tarlalara oranla çok daha fazla değerlenip erkekler fakirleşirken bayanların zengin olmaları” öyküsü. Mihmandarıma bunu anlattırıp gülüşüyoruz. Kadın-erkek ayrımcılığının (anaerkilliğin ataerkillikten) intikamı olmalı bu ! GÜNEŞLİ , IŞIKLI VE GÜRBÜZ KENT ANTALYA Antalya’nın en büyük birinci gelir kaynağı turizm. İkincisi ise tarım ve seracılık. İşsiz olan ve açlıktan ölen kimsecikler yokmuş. Gerçekten de insanlar burada huzurlu , mutlu ve güler yüzlü. Bedenler sağlıklı ve gürbüz ! LARA , FLORİDA OLMUŞ ! Lara tarafı Florida gibi olmuş. Dünyanın her yanından burada mülk almış Türkçe konuşan , Türkiye’ye yerleşmiş zengin “mülteciler” ile dolu. Geleceğin Türkiyesi buralarda toğumlanıyor biraz da. Öyle veya böyle , evliliklerle veya sosyal hayatla hızla Türk kültürüne giriyor hepsi. TÜRKİYE’DE TURİST OLMAK VARMIŞ ! Dört taksicinin sohbetine kulak misafiri oluyorum ! İçlerinden biri , “-Yabancı turistler sonbahar ve kışı buradaki hotellerde geçiriyorlar , söylediklerine göre daha ucuza geliyormuş !” diyor. Diğeri atılıyor : “-Adamların (Batılıların) emeklilik maaşları burada dört dörtlük bir tatil yapmalarına yetiyor , ya bizde ? Benim emekli babam değil tatil , evden dışarı çıkamıyor parasızlıktan !” Üçüncüsü duru mu ? O da “-Adamlardan biri hasta mı oldu ? Helikopter acil servis gelip alıyor onları !” “-Ya bizde ?!” diye tamamlıyor dördüncüsü. Gelelim tiyatroya… ANTALYA YAKINDA ALTIN PORTAKALDAN SONRA “ABT” İLE DE ANILMAYA BAŞLANACAK ! Türkiye’de –hatta Antalya’da bile- kim(ler) farkında bilmiyorum ama Antalya’da tiyatro adına yirmi beş , otuz yıldır (tam olarak 1983’ten beri) “bir mucize” sessiz sedasız ilerliyor. Bu mucizenin adı Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu ! Nam-ı diğer “ABT” ! Şehrin göbeğinde , Karaali Parkı girişinde , Büyükşehir Belediyesi Başkanlık binası bitişiğindeki (yoksa içi mi demeli) 300’e yakın seyirci kapasiteli müstakil binalarında hizmet veriyor ABT. Haftanın üç günü ; Perşembe , Cuma ve cumartesi suarelerle (sat 20.00’de) sahne alıyorlar. ABT VE ÜÇLEME ! Bu sezon başında ABT Dario Fo’nun “Ödenmeyecek Ödemiyoruz” ve Semih Çelenk’in Haldun Taner’in günüze uyarlayarak adapte ettiği “Vatan Kurtaran Şaban” oyunları ile seyircisine merhaba dedi. Bu iki halk tiyatrosu geleneğinden gelme oyuna geçtiğimiz hatta bir üçüncüsü eklendi : Savaş Aykılıç’ın yazıp yönettiği ve Müfit Kayacan’ın yeniden güncelleyerek rejisini uyguladığı “(Barış için) Aşk Grevi” ! (SAVAŞ İÇİN) AŞK GREVİ ! Aşk Grevi ve ABT’nin birlikteliklerinin öyküsü on sene öncesine dayanıyor. Ama isterseniz önce bir éAşk Grevi”nin oluşum öyküsüne bir göz atalım : 1988 yılında Savaş Aykılıç çeşitli tiyatrolardan bir grup arkadaşıyla birlikte Tiyatro Kübele'yi kurdu. Aristophanes'in "Lysistrata" oyununu provaya başlayan ekip, Aykılıç'ın yönetiminde zaman içinde oyunu doğaçlamaların da yardımıyla yeniden yorumladı. Sonuçta ortaya çıkan ürün bir saatlik bir gösteri ile Tiyatro Kübele'nin "Kübele" adlı oyunu olarak bir ilköğretim okulunda prömiyer yaptı. Daha sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yararına gösterilerini sürdüren oyun, Uluslararası Denizli Amatör Tiyatrolar Festivali'ne katıldı ve o yıl festivalin en ilgi çekici oyunlarından biri oldu. Denizli'de oyunu izleyenler arasında Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu (ABT)oyuncuları da vardı. ABT'nin kurucularından Müfit Kayacan, Aykılıç'a aynı oyunu Antalya'da da sahneye koyması için teklifte bulundu. Mükemmel bir yazar-yönetmen-oyuncu işbirliği ve doğaçlamalar ile her gün yenilenen tekst, Kübele'nin temelleri üzerine Antalya'da adeta yeniden yazıldı."Aşk Grevi" adıyla sahnelenmeye başlayan oyun Antalya'da pek çok rekora imza atarak, tam altı sezon sahnede kaldı. Yine bu oyun ile ilk defa antik tiyatrolar turnesine çıkan ABT, Patara, Perge, Side, Demre-Myra, Kaş, Nemrut, Bergama, Pamukkale-Hiyerapolis'te sahne aldı. Antalya'daki çevre köylere yapılan ücretsiz turnelerle sadece ilk yılda yüz elli binden fazla izleyiciyle buluştu. Ayrıca Almanya'da Nürnberg ve Oberamstad'a, Bosna'ya ve Mısır'da Kahire Uluslar arası Deneysel Tiyatrolar Festivali'ne de katıldı. 1999-2004 yılları arasında Antalya'da bir fenomene dönüşen ve tiyatro dünyasında hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip olan "Aşk Grevi" , 6 yıllık bir aradan sonra yeniden izleyici karşısında. Antik bir Yunan yazarından esinlenerek yazılan , günümüz Türkiye'sinin sorunlarını etkileyici bir bakış açısıyla yakalayan oyun, ayrılığa karşı birlik mesajı veriyor. Barış İçin Aşk Grevi'nde toprak derdine düşen ve bu yüzden sürekli savaş halinde olan erkeklerini dize getirmeye çalışan kadınların hikâyesi, antik dönemden günümüze kesitler sunularak anlatılıyor. Savaşın getirdiği yıkıma daha fazla dayanamayacaklarını anlayan Anadolu kadınları, "Bir olmazsak, biz olamayız" diyerek kazan kaldırırlar ve topraklarına barış gelene kadar eşlerine aşk yasağı uygulamaya karar verirler. Köy seyirlik, orta oyunu, tuluat tiyatrosu gibi geleneksel Türk Tiyatrosu biçimlerinden de özellikler taşıyan bu neşeli oyunda, komedi unsurları seyirciye canlı müzik ve danslar eşliğinde sunuluyor. Oyun için yazdığı bir yazıda Patara Kazıları Başkanı ve (o dönemdeki) Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Bşk. Prof.Dr. Fahri Işık (Kenan Işık’ın ağabeyi) şöyle demişti : “-Pataralı bir köylü ve hiç Türkçe bilmeyen bir akademisyen Alman arkeoloğun (Patara’da, )yan yana oyunu birlikte izleyerek aynı yerlerde güldüklerini kendi gözlerimle gördüm !” Işık oyundan sonra , ayrıca , oyunun verdiği güç ve enerji ile gelecek sezon(larda) Aşk Grevi’nin oynaması için kumlar altındaki Patara Antik Tiyatrosunun ortaya çıkarılmasına öncelik vereceği müjdesini ve sözünü vermiş ve bu sözünü tutmuştu. (Ne ki değişen belediye yönetimi yüzünden oyun 2004-2010 arası ABT repertuvarından kaldırılıcaktır.) Fikret Otyam ise “-Canı sıkıldığımda televizyona bu oyunun CD’sini koyarak moral bulduğunu , bu oyunun kendisinin neşe kaynağı olduğunu” yazacaktır dergideki köşe yazısında. Oyunun bu son yeniden sahneye konması rejisör Müfit Kayacan'a ait. Müzikler İhsan Kılavuz, dekor Cenap Aydınoğlu, kostüm Gizem Karasu, ışık Özgür Dokuyucu ve dans Mehmet Özgür tarafından yapılıyor. Barış İçin Aşk Grevi'nde Müfit Kayacan, Murat Ercanlı, Recep Kamiloğlu, Rüyam Olunçay, Hasibe Özgür, Safinaz Özgür, Mehmet Özgür, Murat Akyol, Saadet Yıldırım, Ezgi Albayrak, Gizem Karasu, İlhan Örenel, Bülent Patoğlu ve Dilek Nuray rol alıyorlar. VATAN KURTARAN ŞABAN “Vatan Kurtaran Şaban” oyunu büyük usta Haldun Taner tarafından 1965 yılında yazılan bir kabaredir.Taner, bu oyunda genel bozukluklara, ölçüsüzlüklere karşı sosyal adaletsizliklere ölçüyü getiren bir alay mesafesi koyar.Yazarın kendi deyimiyle " bir hadiseye gülerek bakmak, o hadiseye mesafeli bakmak demektir"." O hadisenin içinde haşır neşir olmuş, o hadisenin içinden çıkamayan insanlara başka açıları hatırlatmak demektir" der kabare için. Vatan Kurtaran Şaban'da , Tapu Kadastro Müdürlüğünden, Kültür Sanat Müsteşarlığına atanan Şaban'ın bu alanda yaptığı komik ve çarpık uygulamalar hicivli bir dille anlatılıyor.Ülkedeki kültür ve sanat anlayışına eleştirel bir yaklaşımın da konu edildiği oyunda oldukça kalabalık bir kadro görev yapıyor. Yönetmenliğini Murat Demirbaş'ın yaptığı oyunda,Müfit Kayacan, Durmuş Ali Emre, Murat Ercanlı, Erdal Gürcan, A.Mete Orhan, Mehmet Özgür, Recep Kamiloğlu, Saadet Yıldırım, İlhan Örenel, Seyfi Satmaz, Gizem Karasu, Cenap Aydınoğlu, Talat Türkeli, Sacide Taşaner, Ezgi Albayrak, Sultan Yumak ve Demet Kazanoğlu rol alıyorlar. “VATAN KURTARAN ŞABAN” OYUNUNUN ELEŞTİRİSİ Haldun Taner bu oyunu kaleme aldığında iktidarda Demirel varmış. Dolayısıyla ve “binaaleneyh” eleştiri oklarını o dönemde Demirel almış. Semih Çelenk de oyunu güncellerken –ister istemez-günümüz iktidarına yüklenmiş. ABT’NİN BU YILKİ REPERTUVAR TEMASI “HALK TİYATROSU ÜÇLEMESİ” KONSEPTİ , GENEL SANAT YÖNETMENİ MÜFİT KAYACAN’A AİT. ÇAĞDAŞ DÜMBÜLLÜ MÜFİT KAYACAN ! Müfit Kayacan , ABT’nin repertuvar politikasını belirleyen ve oyunların seçimine karar veren sadece bir Genel Sanat Yönetmeni değil ; aynı zamanda ABT’nin en usta oyuncusu , hani deyim yerinde ise Antalya’nın “Komik-i Şehir ‘Dümbüllü’südür”… O , BİR BİNBİR SURATTIR ! O , her oyunda farklı bir kompozisyon çizen , farklı yorumlar ile birbirinden bambaşka tipler ve karakterler çıkaran sahnelerin “binbir suratı”dır… O , BAŞROLLERİN OYUNCUSUDUR ! Keşanlı Ali , Harpagon (Cimri) , Yedi Bela Rasim (Fehim Paşa Konağı) , Kara Hasan (Töre) , Molla Veli (Köşe Kapmaca) , Müfit Mürted (Rumuz Goncagül) , Tartüff ve başkaları… Geçtim Türk Sinemasının , Türk Tiyatrosu’nun ; daha kendi kenti Antalya’nın bile yeterince değerlendiremediği bir büyük cevherdir. O , MÜHENDİS “ALAYLI”DIR ! O seyircisi ile bütünleşmiş , yerel halk tiplerini olağanüstü bir taklid yeteneği ile sahnelere taşıyan , ele aldığı karakter Şaban misali bir anti kahraman bile olsa onu insani yönleri ile yorumlayan ve her daim insanı ortaya çıkaran biçemi ile gerçek bir halk tiyatrosu oyuncusudur. ABT’NİN TEMEL DİREĞİ ! Kısaca ona ABT’nin akordu olduğunu söyleyebiliriz. O bir yandan oynarken diğer yanı ile devamlı oyunu denetler ; oyunun (temposunun) düşmesine izin vermez ; oyunların mihenk taşı ; “yurt” adı verilen çadırı sırtında taşıyan bir temel direk ; bir mayıs direği ; bir “demir başıdır”. O , İBİŞTİR , KAVUKLUDUR , KARAGÖZDÜR ! Keloğlan gibi halkın sivri aklını , Nasrettin Hoca gibi halkın eleştirel zekasını kendisine oyunculuk dramaturjisinde dustur edinmiştir o. Hazır cevapcılığı ile , külyutmazlığı ile , çarıklı erkanı harpliği ile , adaletsizliği –yanlışlıkları-çarpıklıkları-gülmece yoluyla cezalandıran Halk Tiyatrosu kahramanı İbiştir o , Kavuklu’dur , Karagöz’dür! DEVLET DEĞİL HALK SANATÇISI ! Şahsına münhasır , özgün bir kişidir Kayacan. Klasik “sanatçı” kalıplarının ve şekillerinin çok uzağındadır. Tanıdığım en alçakgönüllü insanlardan biridir. Günlük hayatında dışadönüklüğünün , çevreye neşe saçan enerjisinin arkasında içe dönük , hassas , neredeyse utangaç ama bir o kadar da sevgi dolu bir çocuk ruhu saklıdır. KÖYÜNDE KÖY TİYATROLARI FESTİVALİ BAŞLATANDIR ! O halkı ile , toprağı ile bağlarını hiç koparmamış bir aydın ve sanatçıdır. “Köy Seyirlik Oyunları ile Köy Tiyatroları Buluşması”nı kendi köyü Kalkan Yeşilköy’de başlatan ve örgütleyen kişidir. Bu anlamda “gökten alıp yere veren” Mevlana’dan çok “Bana rahmet yerden ağar” diyen Yunus Emre’ye yakındır. İDEALİSTTİR Kendisini işine , sanatına , tiyatroya , ABT’ye adamıştır. Bir de tabii ki eşine ve aslan gibi iki delikanlı oğluna. Aşırı iyi niyetlidir ki bence tek zaafı da budur. DİZİ OYUNCULUĞUNDA HARCANMASIN ! Bazen eşi dostu kıramadığı için sinemada , dizilerde kompozisyon roller oynar ki başrollerin oyuncusu sığmaz o dar kalıplara. Gönül onu hak ettiği büyük projelerde ve rollerde görmek ister. FUTBOLDA TEKNİK DİREKTÖR TİYATRODA SANAT YÖNETMENİ ! Gençliğinde boks çalıştığı için gürbüzdür. Futbola bayılır. Tiyatrosunun iyi bir teknik ve artistik direktörüdür. ABT altyapısından pek çok oyuncu yetiştirmiştir. O bir usta , hocadır. YETENEK KAŞİFİDİR ! Tiyatrosunun kıt olanakları ile mucizeler yaratır. Türk Tiyatrosu’na genç yetenekleri keşfeder ve kazandırır. Nereden biliyorum ? Çünkü bunlardan biri de benim de ondan. BENİ İLK (VE GALİBA SON) KEŞFEDEN KİŞİDİR ! Tobav’ın Denizli’de yaptığı Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali’nde “Aşk Grevi”nin ilk versiyonunu izlemiş ve beni bu oyunu sahneye koymam için ABT’ye davet etmişti. Bir “amatörden” bir “profesyonel” yaratmıştı… KAYACAN’IN SON KEŞFİ : T.MURAT DEMİRBAŞ ! Kayacan’ın son keşfinin adı T. Murat Demirbaş. Murat’ın Ankara’da “Sahne” adlı bir (akademik) tiyatro dergisi çıkarması ve daha önce bir özel tiyatroda “Ödenmeyecek , Ödemiyoruz” oyununu yönetmesi Kayacan’ı etkilemiş ve onu da bu sezon başında ABT’ye davet ederek iki oyunun yönetimini ona emanet etmiş. Çıkan sonuca bakılırsa çok da iyi etmiş. KAYACAN’IN YARDIMCISI ÜÇ SİLAHŞÖRLER KİMLER ? Peki ama ABT’de sadece Kayacan imzası mı var ? Evet ama onun sağlam yardımcıları var : Oyuncu , yönetmen ve sahne tasarımcısı Cenap Aydınoğlu , Müzik direktörü ve besteci İhsan Klavuz ve ABT altyapıdan yetişen oyuncu ve yönetmen Mehmet Özgür ; bu üçlü sac ayağının Kayacan yönetimindeki ABT başarısının ortakları oldukları söylenebilir… “ŞABAN” ROLÜNDE KAYACAN ! İşte o Müfit Kayacan “Vatan Kurtaran Şaban”da deyim yerinde ise yine döktürüyor. Muhafazakar Kültür Bakanı Müsteşarı Şaban rolüyle yine harikalar yaratıyor. BAŞARININ SIRRI ! Kayacan’ın başarısının sırrı , onun ekolleşmeye başlayan ABT’nin Halk Tiyatrosu ve Açık-Göstermeci Biçem konusundaki bilinçli ısrarı olduğu söylenebilir. “HALK TİYATROSU” BİLİNÇLİ SEÇİM ABT’nin bu sezon oynadığı üç oyun da (Şaban , Ödemiyoruz ve Aşk Grevi) da bu bilinçli seçimi (Halk Tiyatrosu) gözlemliyebiliyoruz. ABT Genel Sanat Yönetmeni olan Kayacan sadece bunun için bile alkışı hak ediyor. BAŞARILI İKİ REJİ “Vatan Kurtaran Şaban” ve “Ödenmeyecek-Ödemiyoruz” oyunlarının yönetmeni T. Murat Demirbaş tam da ABT’nin sanat çizgisine uygun başarılı iki reji ile karşımızda. ÜÇLEMENİN İKİSİNDE KAYACAN BAŞROLDE ! Ben bu üç oyunu (Şaban,Ödenmeyecek ve Aşk Grevi) sırası ile izleme olanağını buldum. Bu üçlemede Kayacan sadece Dario Fo’nun yazdığı “Ödenmeyecek-Ödemiyoruz”da yok. Diğer ikisinde ise başrolde. DARİO FO’NUN OYUNUNDA EKSİK BİR ŞEY VAR HİSSİ ! Üzerine çok düşündüm ; Dario Fo’da –reji ve oyunculuğu ve olağanüstü güzellikte ve başarılı bir prodüksiyona (kendiliğinden açılıp kapanan pencereler , gardolaplar , mutfak dolapları , sahnede tam zamanında yuvarlanarak ortaya çıkan elmalar , süpermarketten çaldığı konserveleri pardösüsünün altına koyarak hamile rolü yapan oyuncunun akan zeytin paketi ile hamile kadının “suyunun gelmesi” yanılsaması yaratılması ve suyla birlikte yere düşen iki zeytini bir sonraki sahnede kocasının yemesi) vb. rağmen “eksik olan” neydi acaba ? KAYACAN FAKTÖRÜ Kayacan’ın bu oyunda olmaması olabilir mi idi ? Olabilir ! Ama bu yeterli değil. Daha fazlası olmalı. Buldum ! Oyunun ABT’ye özgü o Antalya seyircisine ve çağdaş Türkiye’ye uygulanan dramaturji yorumu yok ! ABT USLUBU VE “ÖDENMEYECEK , ÖDEMİYORUZ” OYUNU ! Halbuki ABT’yi ABT yapan işte bu özgün dramaturji anlayışı. Onun için “Ödenmeyecek” oyunu üstün bir başarı ile sahnelendiği halde herhangi bir DT veya Şehir Tiyatroları standart sahnelemesinden çok da farklı değil. KOMMEDYA DELL ARTE’NİN MODERNİZE EDİLMİŞ HALİ DE OLSA , BİR HALK TİYATROSU OLMASI HARİÇ , OYUN (BİZE) YABANCI ! Diğer iki oyunda olan ama “Ödenmeyecek”te olmayan şey işte bu yorum farkı idi. İtalyanlar ile -Roma’yı kuran Anadoludan (oraya da –Roma’yı kurduklarına göre-bin yıl önce Urumçi’den göçmüşlerdi herhalde !) gelen Etrüksler vesilesi ile- bir (uzak) akrabalık ilişkimiz olsa da ; Halk Tiyatrosu kaynaklarımız Mimus oyunlarında birleşse de ; çağdaş bir İtalyan Halk Tiyatrosu örneği olarak , “Ödenmeyecek” , son çözümlemede bize “yabancı” bir oyun. YAKIN-UZAK Diğer iki oyunda oynayan aynı oyuncular acaba neden bu oyunda aynı sıcaklığı ve samimiyeti yakalamakta zorlanıyorlardı ? Bunun sebebi sanırım reji ve yorum ile ilgili bir tercihten kaynaklanıyor. OYUNUN YAKIN UZAK GÖNDERMELERİ “Ödenmeyecek”te nedense oyunu (üstelik tam da Tekel Grevlerinin olduğu bir dönemde) Türkiye paralelliğini-çakışmasını-buluşmasını (artık ne derseniz deyin) yapmakta zorlanıyorsunuz. YORUM TERCİHİ Hayır , bunun yapmak için oyunun başında oyunu (Tekel Grevi İşçilerine adanmıştır) yazısı yeterli değil. Oyun öyle bir illizyon ile akıyor ki siz oyunun Türkiye paralelliklerini aklınıza bile getirmeden , kendi seyir keyfi içinde büyük bir zevkle izliyorsunuz. OYUNCULAR DA TİPLERİ “İTALYAN” ALMIŞ Ancak oyunun sonunda ağzınıza o eksiklik duygusu veren buruk tad gelip yapışıyor. Bu eksiklik duygusunda oyuncuların (elbette ki reji çerçevesinde) tiplerini oldukça steril bir şekilde “İtalyan” almalarının payı büyük bence. HALBUKİ Halbuki önemli olan onların İtalyan olmaları değil ; benzer ekonomik model yaşayan her ülkede bu olayların yaşanabileceği gerçeği daha bizden tiplerle ve daha samimi bir yorumla verilebilirdi. KAYACAN Ama işte bunun için de bu oyunun rejisinde , dramaturjisinde ve oyunculuğunda Kayacan’ın olması gerekiyordu sanırım. KAYACAN DRAMATURJİSİNİN ANALİZİ Peki ama Kayacan’ın diğer iki oyunda üstün bir virtiözite ile cömertçe sergilediği ve diğer oyunculara ve oyunun tamamına yaydığı dramaturji yorumunun özü nedir ? BİR : SAMİMİYET , İÇTEN BAKIŞ , İNSANİ YÖN Bunu cevabını aramak için önce Kayacan’ın “Vatan Kurtaran Şaban”daki performansına bir göz atmakta yarar var. Kayacan Kültür Bakanı Baş Müsteşar rolüne dışarıdan,eleştirel değil ; içten , içerden , samimi bakmış. Kendi oyunculuk hünerlerini (çeşitli küçük doğaçlamalar yoluyla ; şiirler ve şarkılarla…) tipin bu “insan ; zaafları olan , incelikleri olan yanlarını” bir dantela gibi işlemesini bilmiş. HEPİMİZ (BİRAZ) ŞABANIZ ! Sonuçta ortaya antipatik (itici) değil ; neredeyse –içimizden biri- handiyse sempatik denilebilecek bir tipleme koyuyor Kayacan. Yazarın verdiği mesaja birebir uygun bir yaklaşım bu. Zira Haldun Taner de bu tipi büsbütün klişe ve itici işlememiş ; balerin ile olan aşkı , ona torpil yaparak yurtdışına zorla göndermesi vb. sahnelerde görüldüğü üzere ; Taner , seyircinin bu tipte biraz da kendisini bulmasını ; kendisinden uzak tutmamasını istemiş görünüyor. ŞABANLIK İÇİMİZDE Böylece biz Şaban üzerinden toplum olarak bize oldukça sempatik gelen ve çok da dışlayarak yadırgamadığımız yanlış ve eksikliklerimize vurgu yapıyor. Aslında hepimizin uygun fırsatlar çıktığında “canavarlaşabilecek” potansiyel birer Şaban olduğumuzun altını çiziyor. ŞABAN , KAYACAN , TİP VE KARAKTER ÜZERİNE… Şaban rolü Kayacan’ın elinde , böylece , bir tip iken psikolojik boyutları ile karakter boyutuna taşınıyor. Karakter iken de Kayacan’ın bir duruşu , bir bakışı , hepimizden ortak bir hareketi ile birden genelleşiyor ve tipleşiyor. Kayacan karakter ve tip arasında kolayca ve ustalıkla gidip geliyor. (Aşk Grevi’nde de benzer bir şeyi illizyon kurarak ve sonra da o kurduğu illizyonu kırarak yapıyor.) YERLİ TAVIR İşte bu anlamda Kayacan işte tam da bu deyim yerinde ise Türk gestusu/tavrını sözkonusu özgün yorumunun merkezine yerleştiriyor. Şaban bu andan itibaren ayrıksı ve uç bir tip ya da karakter değildir ; o artık hepimizin karakteristik özelliklerini almış ortalama bir Türk erkeğidir… ORTA SESİ O VERİYOR Hepsi bu mu ? Hayır ! Kayacan’ın ayrıca Tanrı vergisi bir tuluat yeteneği var. İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun sözünü ettiği oyunun içinden oyunun “nöbetçi, rejisörü”sü , başoyuncusu , oyunun akort anahtarı , orta sesi o… Oyunun temposu düşer gibi mi oldu ya da oyuncular bir yeri sündürdü mü , yanlış bir adım mı atıldı ; ilk o fark ediyor ve seyircinin gözü önünde yarı şaka yarı ciddi akort ederek kotarıveriyor sahneyi. GÖSTERMECİ BİÇEM VE TULUAT USTASI Bitti mi ? Hayır ! Kayacan’ın en büyük özelliği ; onun “söyleyecek sözü olan gerçek bir sanatçı” olmasıdır bence. Oyunun süprizleri kaçmasın diye burada tekrar etmeyeceğim nice güzel güncel ve politik espri –neredeyse günü gününe güncellenerek- Kayacan yorumu ile sunuluyor seyirciye. Bu arada oyunu günümüze “uyarlayan” Semih Çelenk’in de hakkını teslim ederek kendisini yürekten kutlayalım. “V. K. ŞABAN” OYUNUNDA ÖNE ÇIKAN OYUNCULAR Tam bir takım oyunculuğu sergileyen ABT oyunlarında örneğin “Vatan Kurtaran Şaban”’da Durmuş Ali Emre-“Mustafa” , Mehmet Özgür –özellikle (Cemil İpekçi tiplemesi ile)“Eleştirmen” ve “Sinema Yönetmeni” , Cenap Aydınoğlu-“Şef” ve “Müze Müdürü” , Murat Ercanlı –özellikle “Ressam” , Gizem Karasu-(Rus balerin tiplemesi) “İrina” ile diğerlerinden bir adım öne çıkıyorlar. Mete Orhan ve Seyfi Satmaz ile Erdal Gürcan ve Recep Kamiloğlu ise resmen göz dolduruyor ve ilerisi için umut vaad ediyorlar. Sacide Taşaner , Sultan Yumak , Ezgi Albayrak , Saadet Yıldırım ve Burçin Karahan enerjileri , konsantrasyonları ve kabere oyunculuğuna çok yakışan “güzel” oyunculukları ile dikkat çekiyorlar. “ÖDENMEYECEK” TAM BİR TAKIM OYUNCULUĞU ŞOVU “Ödenmeyecek”de de oyuncuların tümü (Giovanni-Murat Ercanlı , Antonia-Hasibe Özgür , Margarita-Safinaz Özgür , Büyükbaba ve Cenaze Levazımatçısı-Cenap Aydınoğlu , Luigi-Bülent Patoğlu , Polis ve Onbaşı ve M.Polis-Talat Türkeli , Polis-İlhan Önerel ) eşit olarak başarıyı paylaşıyorlardı. BU ÜÇLEME KAÇMAZ Aşk Grevi kendi oyunum olduğu için onu eleştirmeyi diğer meslektaşlara bırakıyorum. Yolunuz düşerse Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrolarının bu yılki “Halk Tiyatrosu Üçlemesini” kaçırmayın derim. Hiç belli olmaz , yöneticilerin sözlerine bakılırsa ; bir tır ve otobüs eşliğinde belki de onlar sizin bulunduğunuz yere turne yaparlar… EKLER : 1-“Aşk Grevi” oyunu gala haberi. 2-“Aşk Grevi” Program-Yazar Yazısı. 3-“Aşk Grevi”Program , Yazar-Özgeçmiş. EK : 1 AŞK GREVİ GALA HABERİ : Aşk Grevi’nin Dönüş Galası Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun (ABT) efsane oyunu Aşk Grevi, 6 yıl aradan sonra “Barış İçin Aşk Grevi” adıyla yeniden Antalyalı sanatseverlerle buluştu. 1999-2004 yılları arasında kapalı gişe oynayan, Almanya, Mısır, Bosna- Hersek dahil yurt içi ve yurtdışı turnelerinde izleyiciler tarafından ayakta alkışlanan Aşk Grevi, “Barış için Aşk Grevi” adıyla geri döndü. Büyükşehir Belediyesi Kültür Salonu’nda gerçekleştirilen oyunun galasına 350’nin üzerinde izleyici katıldı. İZLEYİCİLER KAHKAHAYA BOĞULDU ABT tarafından bugüne kadar sahnelenen en uzun soluklu oyunların başında yer alan ve 6 sezon aralıksız kapalı gişe sahnelenen Aşk Grevi’nin “Barış için Aşk Grevi” versiyonu da izleyicilerden tam not aldı. Oyun izleyicileri bir yandan düşündürürken, güncel konuların sahneye uyarlanış biçimi, Geleneksel Türk Tiyatrosu öğelerine dayanan anlatım dili ve doğaçlamaları ile güncel, politik ve toplumsal göndermelerle izleyicileri kahkahaya boğdu. ABT’NİN DÖRDÜNCÜ OYUNU Oyunun bitiminde Angoralı Komutan rolünü sergileyen ABT Genel Sanat Yönetmeni Müfit Kayacan ve tüm ABT oyuncuları, salonu dolduran izleyiciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı. İzleyicilere kısa bir açıklama yapan Büyükşehir Belediyesi Sosyal ve Kültürel İşler Daire Başkanı Adem Akyürek, ”11 aydır Antalya’da tiyatro adına çok şey değişti. ABT, bu sezon dördüncü oyununu sergilemeye başladı. Ayrıca konservatuvar bünyesinde de hazırlanan bir oyunumuz var. Yakın zamanda da daha önce edebiyatla buluşturduğumuz kadınları, ”Kadınlar Tiyatro ile Buluşuyor” etkinliğinde oynayacakları tiyatro oyunu ile karşınıza çıkaracağız” diye konuştu. Oyunun yazarı Savaş Aykılıç da sadece oyuncuların değil, seyircilerin de çok güzel olduğunu söyledi. Ben uzun yıllar sonra ilk defa oyuncu ve seyircilerin kalplerinin birlikte attığını gördüm. Bu oyunu bıraktığımız noktadan daha ileriye götürmek istiyoruz” dedi. KOCALARA AŞK YASAĞI Aristophanes’in Lysistrate’sinden esinlenerek yazar Savaş Aykılıç’ın yazdığı oyunda; kocalarının toprak ve iktidar savaşlarından bıkan kadınların barış sağlanması için uyguladıkları aşk yasağı; oyun içinde oyun kurgusuyla izleyiciye aktarılıyor. Oyunda, kadınların barış sağlamak umuduyla uyguladığı aşk grevinin, kocaları üzerinde ortaya çıkardığı gerginliklerle, erkekler arasındaki çatışmalar trajikomik bir dille anlatılıyor. Toplumsal ve politik çelişkileri sergileyen bir taşlama niteliğindeki Barış İçin Aşk Grevi’nin reji uygulamasını ise ABT Genel Sanat Yönetmeni Müfit Kayacan yapıyor. Oyunun dekor tasarımı Cenap Aydınoğlu, müzikleri İhsan Kılavuz, dansları Mehmet Özgür, ışık tasarımı Özgür Dokuyucu, kostüm tasarımı Gizem Karasu’ya ait. Oyunda Müfit Kayacan, Rüyam Olunçay, Murat Ercanlı, Mehmet Özgür, Safinaz Özgür, Recep Kamiloğlu, Hasibe Özgür, T.Talat Türkeli, Bülent Patoğlu, Saadet Yıldırım , İlhan Örenel, Ezgi Albayrak, Murat Akyol rol alıyor. Başarılı sahne performansları ile beğeni toplayan ABT oyuncuları, oyun sonunda düzenlenen kokteylde izleyicileri ile bir araya geldi. EK :2 “AŞK GREVİ” BROŞÜR YAZISI : HER DAİM (ÇAĞ,DÖNEM,GECE) GÜNCELLENEN “AŞK GREVİ” ! Kökleri mevsim dönüşümü törenlerinden (nevruz vb.) alan Aristophanes ‘in “Lysistrata”(Türkçesi “Ordubozan) oyunundan esinlenerek yeniden yazdığımız ve çağımıza güncellediğimiz bu oyun hem beni hem de ABT’yi hem mutluluğa boğdu hem de bunalıma soktu. Mutluluğa boğdu ; çünkü bu oyun benim ve ABT’nin tarihinde bir atılım noktası , bir sıçrama taşı , bir doruk oldu : ABT , bu oyunla ANTİK TİYATROLAR FESTİVALİ yaptı , yurtiçinde pek çok festivale konuk oldu , turneler yaptı ; yurtdışında ALMANYA ; BOSNA ve MISIR’a gitti ; Antalya’da altı sezon üst üste oynadı ve yüz binlerce seyirciye ulaştı… Sonra “Zeus” iktidar oldu ve oyun kaldırıldı… Bu oyun bizleri bunalıma soktu ; çünkü öyle yüce öyle aşılmaz bir doruk oldu ki yeni ne yaparsak yapalım bu oyunu aşamadık , geçemedik… Şimdi yönetim değişti ; “Aşk Grevi”nin itibarı iade edildi… Beş yıl aradan sonra bu sezon oyunumuz yeniden repertuvara alındı. Tiyatro yaşamımdaki “Şems’im ; Güneş’im” ; Müfit Kayacan , oyunumuzu yeniden güncelledi , eskiyen yerlerini budadı , -telefonla bilgi vererek- bazı yerlere(özellikle finale müziklerimizi yapan İhsan Klavuz ile birlikte) yeni eklemeler yaptı. Bir önceki yapımda da önerileri , düzeltmeleri , dramaturjisi ile yaptığı gizli katkılar bu kez adaletli bir şekilde afişte hak ettiği yeri buldu ; -bir önceki rejinin ana ilkeleri doğrultusunda- birazdan izleyeceğiniz oyunu kendisi sahneye koydu. (Bu yüzden varsa alkışlarınız benim ; olumsuz eleştirileriniz onundur !) Oyunumuz her çağda , her dönemde değil sadece ; aynı zamanda her gece ; her oynanışta güncelleniyor ! Bu anlamda değişen gündem ve güncel siyaset ile birlikte oyunumuz da tuluat (doğaçlama) ile her gün yenileniyor. Böylece hep taze , hep yeni ve hep canlı kalmaya çalışıyor. Oyunumuz çağlar ve tarih boyunca “değişenler” ile “değişenler içindeki değişmeyen şeyler” arasında ; yanılsama (illizyon-büyü) kurma ve kırma üzerinde gidip gelerek yaşadığımız çağa eleştirel bir tarihsel ve komedya uzak açısından bakmaya çalışıyor. Böylece bir yandan seyirciyi eğlendirirken ; öte yandan da seyircinin dikkatini yanılsamanın üzerinde yoğunlaşmaya ve nasıl kandırıldığımızın , uyutulduğumuzun , yönlendirildiğimizin altını çizmeye çalışıyoruz. Tiyatrodaki bu bakış açımızın tiyatro dışındaki yanılsamaları teşhiste örnek olacağını umuyor , bu teselli ile avunuyoruz ! Bu yöntemimiz , özde ve kısaca , Nasrettin Hoca’nın büyüye ve menkıbelere inanan insanlara verdiği -doğuran ve ölen- “kazan fıkrası”ndaki mantıktan çok da farklı değil aslında. Emeğe inanıyorsun da ; emek sömürüsüne sınıf ve her türlü ayrımcılığa ve bunlarla mücadeleye ; greve niçin inanmıyorsun ?! Tiyatro Bölümlerinde yüzlerce oyun üzerine tezler yapan , koca koca kitaplar yazan uzmanlar niye çıkıp da rekorlar kıran bir “Lüküs Hayat” , bir “Şahları da Vururlar” üzerine bir tez hazırlamazlar ki ? Antalyanın “Lüküs Hayat”ı ve “Şahları da Vurular”ı olma yolunda emin adımlar ile ilerleyen oyunumuzu -bu çevreler- ne zaman incelemeye değer bulacaklar acaba ? Gerçek sanatın ve sanatçıların başına gelen gibi ; biz öldükten sonra mı acaba ? Müfit Kayacan (ve ABT) olmasa idi –uzun bir oluşum ve gelişim öyküsü olan- bu oyun bu günlere gelemezdi. Onun şahsında ABT’ye , Antalya Belediye Başkanlığına ve Antalyalı tiyatroseverlere teşekkür ediyor , saygılar sunuyorum. Birazdan oyunumuzu izleyeceksiniz. Oyunumuzu beğenirseniz izlenim defterimize (olumlu ve olumsuz) eleştirilerinizi yazabilir veya sonradan ABT’ye (abttiyatro@hotmail.com) mail atarak bildirebilirsiniz. Sizlerin görüş , düşünüş , öneri ve şikayetleriniz bizim için önemli. Eğer oyunumuzu beğenmedi iseniz ; eleştiri yazarak zaman kaybetmeyin !(Şaka tabii ki ! Kendimizi geliştirmek ve aşmak için buna ihtiyacımız var.) Ya da ikinci defa gelin bizim davetlimiz olun , yine beğenmezseniz ücretinizi iade edelim ! İyi seyirler ! Bu birkaç saatte , tiyatroya adanan Aristophanes’ten bu yana kimbilir kaç ömür ve nice emek var !... Tiyatro aşkınız ve ışığınız her daim yanık olsun… SAVAŞ AYKILIÇ. EK : 3 SAVAŞ AYKILIÇ ÖZGEÇMİŞ 1966 yılında İstanbul Süleymaniye Doğumevinde dünyaya geldi. İlk,orta ve liseyi –son sınıf hariç-Kırklareli’de okudu. Edirnekapı-Otakçılar Lisesi’nden mezun oldu. İki yıl İ. Ü. Edebiyat Fakültesi , Felsefe Bölümü’nde okuyup “tiyatro aşkı” yüzünden okuldan ayrıldı. Bilsak Tiyatro Kursları’nda ilk yıl kursiyer , ikinci yıl asistan oldu. İBŞT Tiyatro Araştırma Labaratuvarı (TAL)’nda asistan olarak çalıştı. Burada Ayla ve Beklan Algan , Erol Keskin , Güngör Dilmen , Macit Koper , Taner Barlas , Müge Gürman , Nihat İleri , Levent Öktem , Ahmet Leventoğlu vb. tiyatro ustalarından dersler gördü. Mehmet Ergen ile “Beş Kafadarlar Çocuk Tiyatrosu”nda bir sezon çocuk oyunu yaptı. Kurduğu Çocuk Tiyatrosu ile Hamdi Alkan , Deniz Arcak vb. ile çalıştı. Kurduğu Amatör Tiyatro ile Georg Büchner’in “Danton’un Ölümü”nü yönetti ve Robespierre rolünü oynadı. 1989-93 arasında A.Ü. DTCF. TİYATRO BÖLÜMÜ’nde okudu ve mezun oldu. Burada Turgut Özakman , Nurhan Karadağ , Sevda Şener , Ayşegül Yüksel vb. akademisyenlerden dersler aldı. Radyo oyunları , sahne oyunları , dizi senaryoları , tiyatro oyunları tanıtım , eleştiri ve inceleme yazıları kaleme aldı. Mitos Boyut Yayınevinden iki adet kitabı toplam altı oyunu yayımlandı. Mezun olduğu yıldan beri İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahne yöneticisi olarak çalışmaktadır. En son bu sezon “Tiyatro Rağmen” adlı turne tiyatrosu’nda “Merhaba” (Deliler ve Yasaklar) oyununu sahneye koydu. Tiyatro Yazarları Derneği’nde genel sekreter ve başkanlık görevlerinde bulundu. Burada Recep Bilginer , Refik Erduran , Turan Oflazoğlu vb. tiyatro yazarları ile çalıştı. Unesco-ITI (Uluslar arası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Şubesi) Genel Sekreter Yrd. Görevini sürdürüyor. Geçen dönem üç yıl İstanbul Kültür ve Sanat Sendikası Başkanlığı görevini yürüttü (halen yönetim kurulu üyesidir). İBŞT Repertuvar Kurulu Üyeliği yaptı. Okuldan mezun olduğundan bu yana tiyatro dergilerine ve internet sitelerine (tiyatrom.com,tiyatronline, tiyatrodunyasi.com vb.) yazılar yazdı. Tiy. Yaz. Der.’inde “Nazım Hikmet” , “Repertuvar Politikası” vb. paneller ; Bahçelievler Bld.’inde Tiyatro Festivali kapsamında usta tiyatrocular ile söyleşi , atölye çalışmaları vb. organizasyonlar gerçekleştirdi. Çeşitli tiyatro kurumlarında “Rol ve Mimik” , “Gelenekselden Moderne Oyunculuk” ve “Reji Bilgisi” dersleri veriyor. Tiyatro ve dizi oyunculuğu yapıyor. Oyun ve Senaryo Yazarlığı ve Tiyatro Yönetmenliği ödüllerine sahip. Evli ve Selin ile Başak adında iki kız çocuğu var. Savaş Aykılıç. Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|