Seni Seviyorum Diyecek Kadar Sarhoş oldunuz mu hiç?
Pınar Çekirge
1980'li yılların ilk yarısıydı. Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisansımı yapıyordum. Tez konum Erkek Eşcinselliği.. yani en büyük sosyal ve cinsel tabulardan biri.O kadar kısıtlı sayıda yayın vardı ki, çoğunu yurt dışından getirtmek durumunda kalmış, sonrasında "Yalnızlık Adası'nın Erkekleri" (1991) adlı ilk kitabımda temin ettiğim tüm kaynakçayı ek olarak okura sunmuştum.Amacım ilerki yıllarda araştırma yapacak olanlara bir basamak yaratmaktı sadece. Küçük bir basamak.
"Çay ve Sempati"yi biliyordum.1965-66 sezonunda Gen- Ar'da Cüneyt Gökçer yönetiminde sahneye konmuştu.Dönem için cesur bir oyundu kuşkusuz.Zeki Müren ve Altan Karındaş, Asuman Korad başrollerini paylaşmıştı "Çay ve Sempati"nin.Effemine tavırlı bir kolej öğrencisinin kimlik arayışıydı " Çay ve Sempati".Hemen bir iki yıl sonrasında Dormen Tiyatrosu " Arkası Yarın" ile lezbiyen ilişkinin sularında dolaşırken, 1970 lerin hemen başında Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosu son derece sert ve iddialı bir oyunla, ( "Düşenin Dostu" ) İstanbul seyircisinin karşısına çıkmıştı.Engin Cezzar, Bülent Erbaşar ama özellikle Prenses tiplemesiyle Ali Poyrazoğlu "Düşenin Dostu"nda harikalar yaratmış, oyun olumlu, olumsuz pek çok tepki almıştı."Çılgınlar Klübü"nün gördüğü büyük ilgi, "Oğlum Çiçek Açtı" nın sahnelenişi..
Caryl Churcill'in "Seni Seviyorum Diyecek Kadar Sarhoş" adlı oyununa gelince.
Tiyatro Boyalı Kuşun yapımcılığını üstlendiği "Seni Seviyorum Diyecek Kadar Sarhoş" Deprem gibi, yara gibi, bıçak gibi, burgu gibi bir oyun.Soluk kesen, ürperten, şaşkına çeviren.Fatih Gençkal ve Murat Mahmutyazıcıoğlu'nun yaşar kıldıkları Sam ve Jack tipleri o kadar başarılı ve gerçek ki..Her iki oyuncu da daha fuayede başlayan ön oyundan yakalıyor seyirciyi, iki aktörün oyun boyunca alışverişleri mükemmel.Bir anda jilet kesiği yalnızlıklara, ufunetli ihtiraslara koşuyor..an geliyor ölümle sevişiyorlar.Yok ederek kazanmak.Geçtiği her yeri kurutan bir kış ayazı gibi..büyüyen bir tümör gibi.
Hastalıklı tutkulardan yola çıkıyor kahramalarımız..tutkuları için yapamayacakları tek şey yok.İktidar ve güç yarışındalar.Gemsiz azısız bir koşu bu.Kabuğu kırılmış bir istakozken canavara, bazen oyunculuklarıyla öldürmeyen, sıyırıp geçen bir zıpkına dönüşüyorlar oyun süresince.Seyirci tedirginlik ve
şaşkınlıkla hipnotize olmuşcasına sahnede olup biteni izliyor.Müzik muhteşem.Jale Karbekir'in rejisi ise kelimenin tam anlamıyla kusursuz.
Sam ve Jack'i hayata teğelleyen neydi ? O tek 'şey'.
Sam ve Jack olduklarında, bir bütünü paylaştıklarında, varlıklarını, güçlü olduklarını anladıkları, gerçeğiydi bu.Gerisi zaten bir yığın mask, bir dehşet oyunuydu.
Onlar Sam ve Jack olunca bir 'şey'diler.' Var'dılar.Kendilerini gerçekleştirdikleri andı bu birleşme.
Yeni bir oyuna, oyunlara başlamanın satırbaşıydı çekip gitmeleri.Kopuşu yaşarken bir vücut olmaları da buındandı.Çığlıkları tırmanıyordu duvarlarda, duyulmaza inip sönüyordu sonra.Ayrılırken yek diğerine koşuyorlardı.Ne kadar hoyrat, ne kadar kandırıcı, ne kadar bildikti yüzleri.Sabitlenmiş, yerleşmiş, gitmeyen, gitmeyecek olan bir ihtirasın tutsağıydılar.Cılk yaraydılar bu bağlamda.Birbirlerine ihtiyaç duyuyorlardı.Kendi egolarına göre biçimlendirip, yönettikleri dünyayı tüketirken, yokoluşla yazgılı hiçliklerine sığınmayı yeğliyorlardı.
Güneşi kırpıp yıldız yapıyor, ölüm yağdırıyor, çehrelerini aynaya tutup tersinden kendilerine bakıyorlardı.Mutlu son mu ? Haydi, canım !
Metin Kahveci - ( 2/18/2010 )
Oyunu izledim, Fatih Gençkal ile Murat Mahmutyazıcıoğlu, dediğinzi gibi muhteşem.O kadar cesur bir oyun sergilemişler.Özellikle Murat Mahmutyazıcıoğlu çok iyi.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...