Ben şanslı bir çocuktum. Ailem her şeyi "hazırlop" önüme koyduğu için değil, ama elime iyi bir pusula verdikleri için. Sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin en iyi okullarından birinde okudum. En iyiliği içi boş bir marka olmasından değil, önüme değerelendirirsem olanaklar açan perspektif açtığı için. Derken okulum sayesinde tanışıp büyülendiğim mesleğim çıktı. Önce okul oyunumzun başarısı geldi: Liseler arası iki yarışmada bireysel olarak En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Dekor ödüllerini ve Turgut Özakman'ın "Ocak" oyunuyla En İyi Oyun ödülünü almıştık İstanbul Erkek Lisesi Olarak. Derken gazetede gördüğüm bir ilanın peşine düştüm. Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu o sıralar Şişli Ümit Tiyatrosunda bir çok özel tiyatroyla salon paylaşıyordu, ama önüne Zincirlikuyu'da kendi salonunu açma imkanı çıkmıştı. Salonu açtıktan sonra orayı canlı tutabılmek için çocuk tiyatrosu da kurmaya karar vermişlerdi. Rüyalarım seçmeleri kazanırsam gerçek olacak, o büyülü dünyanın parçası olacaktım, oldu. Ferih Egemen'in yazıp yönettiği "Ben Çalmadım" oyunu. Aşçının Yamağı rolü, başrol.
Onu ve diğerlerini orada tanıdım. Hepsi tiyatrocu ailelerin çocuklarıydı. On üç yaşlarındaydık. Benim dışardan büyülendiğim o mesleğin acı ve tatlı yanlarını içinden yaşamaktaydılar. Ben, tiyatrocu olduğumu söyleyerek hava atarken, onlar bunda hava atacak bir yan görmüyorlardı. Onlar işin perde arkasını yaşamışlar ve yaşıyorlardı. Onlar bu büyüyü yaratan o sahici, sıradan sade insanların yaptıklarına, yapabildiklerine büyülenmişlerdi.
Tiyatrocu kalmaya kararlıydı Naşit, ama ailesi onları bu işten caydırmak için daha çok cefasını tanımalarını istiyordu. Başrolü ve ağırlıklı rolleri ben ve dışardan seçilmiş çocuklar üstlenirken, onlar -tabiri caizse- "mızrak tutuyorlardı. Hiç yüksündüklerini görmedim.
Naşit, Fulya Özcan, Cem Küçümen ve ben.
Naşit "İsmail Dümbüllü Ödülü'nü almış. Yaşaın MSM ve Müjdat ağabey. "Ahde Vefa" böyle bir şey olsa gerek. Benim arkadaşlarım gerçi İstanbul Tiyatrosu kadrosunun kucağında doğdukları için Toto Karaca, Muzaffer Hepgüler, Sururi Kardeşler ve adını anamadığım ötekiler tarafından öpüldü veya şamar yediler, yani ödüllerini aldılar, ama bunların başkası tarafından bilindiğini hissetmek yine de kıvandırıyor insanı.
Ben arkadaşlarımı seviyorum, üstelik gerçek yüzlerini de bilerek, acılarını bilerek. İyi ki varsınız. İyi ki varsın Naşit. İyi ki varsın Müjdat ağabey ve o güzel oluşum MSM.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...