Her şey, baştan sona New England'da bir erkek kolejinde geçer.Tom Robinson Lee, duygu dolu, sadece iyi bir müzisyen olmak isteyen, sessiz, içe dönük bir gençtir.
Kolej müdürü Bill Reynolds, Tom'un babasının yakın arkadaşı, son derece sert, kırıcı, zaman zaman acımasız biridir.Eski bir tiyatro oyuncusu olan Laura ile evlidir.'Mutluymuş gibi' davranılan, sıradan, bildik, yolunda gitmeyen bir evliliktir bu.
Laura pazar günleri, öğleden sonra tüm öğrencileri evine davet edip onlara çay servisi yapmakta, sorunlarını dinlemekte, onlarla dertleşmektedir.Biraz çay, biraz anlayış.
O kadar !
Bill farklı bir sıcaklık hissetmektedir Laura'ya karşı.Garip bir yakınlık, heyacan, bir yürek çarpıntısı.Tarifi zor..açıklaması imkansız.
Tom'un müzik öğretmeni Harris ile arasında bir şeyler yaşandığı dedikodusu bir anda bomba gibi düşer koridorlara.Gerçek bir sürek avı başlamıştır artık.
Tom'u herkes dışlar.Adeta bir mikropmuş, bir pislikmiş gibi kaçarlar ondan, uzak dururlar, alay ederler.En yakın arkadaşı bile bundan sonra onunla aynı odayı paylaşmak istemeyecektir.Konuşması, yürüyüşü, duygusallığı aykırlığının kanıtları olarak yüzüne çarpılır.Kıstırılmıştır Tom.Ya bir kadınla beraber olup kendini kanıtlayacaktır.Ya da..
Her şey ters gider..intiharın eşiğindedir Tom.Kendini öldürmeye kalkışır.
Bill Reynolds, Tom'a duyduğu öfkeyi haykırır.Bu haykırışın altında, bu korkunun altında bilinçaltı katmanlarında yatan nice ufunetli hatıra vardır çünkü.Yüzleşmekten çekinilen nice yaşanmışlık vardır.
Gözlerinde hüzünlü, acılı bir şeylerin iziyle döndü Laura.Bakışlarında hep o kırık dökük, ölü yıldız yansıları.Sustu.Yutkundu.Anlatmak istemiyor gibiydi bildiği, nicedir hissettiği sırrı.Hala kendine sakladığı bir şeyler vardı.Birden konuşmaya başladı :
" Biliyorum.Pazar günleri ona çay ve biraz sempati verirdim.O kadar.Dinle beni Bill, bu çocuk..evet, bu çocuk senden çok daha erkek.."
Dudağının kenarında bir gülümseme belirip kayboldu.
" Yıllar sonra bu anı hatırladığında beni yargılama .." diye fısıldar ve Tom ile beraber olur.
Yazgıya düğüm atan bir fotoğraftır bu.
Robert Anderson'un yazdığı Tea And Sympathy, 1953 yılında Broadway Ethel Barrymore Tiyatrosu'nda ilk kez sahnelenmiş, hemen ardından Vincente Minelli tarafından 1956'da sinemaya uyarlanmıştı.
1966 yılında Cüneyt Gökçer yönetiminde, Arena Tiyatrosu'nda, Çay ve Sempati Zeki Müren, Altan Karındaş ve Asuman Korad'ın başarılı oyunlarıyla büyük beğeni toplamış, yüksek bir gişe hasılatıyla aylarca sahnede kalmıştı.
Ve aradan seneler geçti...Tea And Sympathy'e arada televizyon kanallarında rastlıyorum.1980 lerin hemen başında, Boğaziçi Üniversite kütüphanesi’nde tekstini bulduğumda duyduğum heyecanı anlatamam..hemen fotokopisini alıp, okumuştum.Muhteşemdi.
Zaman içinde pek çok tiyatro oyuncusuna, yönetmen ve tiyatro sahibine neden Çay ve Sempati nin yeniden sahnelenmediğini sorduğumda aşağı yukarı hep aynı yanıtlarla karşılaştım.Herkes sözbirliği etmişcesine, "artık demode olduğunu, çok daha etkileyici oyunların yazıldığını, dönemini kapattığını, eski kaldığını, gişesinin muhtemelen zayıf kalacağını, fazla melodram tadında olduğunu " söylemişti. ( Eğer doğru hatırlıyorsam, Sivas Sanat Tiyatrosu 2009 yılında Çay Ve Sempati yi sahneye taşımıştı..)
Tom Robinson Lee rolünde Murat Mahmutyazıcıoğl'nu düşündüm birden.Devamı geldi.Hemen cast yaptım kendimce.Laura ve Bil Reynolds karakterleri için düşündüğüm isimler kafamda hep değişse de Tom Robinson Lee kesinlikle Murat Mahmutyazıcıoğlu olmalı, fikrim aynı kaldı.
Kimbilir belki önümüzdeki sezonların birinde sadece ÇAY ve biraz SEMPATİ. Neden olmasın ?
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...