| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bir Sihirbazdır Nurullah Tuncer Tuncer Cücenoğlu Bundan dört yıl önceydi. Diş hekimi kardeşim Alper’i 2 yıl süren bir acılı dönemden sonra kaybetmiştim. Üç erkek kardeştik ve en küçüğümüzdü Alper. Kardeş ölümünün ne korkunç bir durum/acı olduğunu yaşıyordum. Bunu bilenler bilir… Dostlarım, arkadaşlarım ve beni tanıyan birçok kişi ulaşıp baş sağlığı diliyordu bana. Boşuna dememişler acılar paylaştıkça azalır diye. Her arandığımda biraz daha rahatlıyordum açıkçası. Telefonum çaldı gene… Bir kadın sesi: “Genel Sanat Yönetmenimiz Nurullah Tuncer sizinle görüşmek istiyor,” dedi. Ve sevgili Nurullah Tuncer “Başınız sağ olsun,” dedi içtenlikle. “Acınıza katılıyorum. Ama hayatın gerçeği de bu. Ölüm hepimizin çaresizliğidir.” Teşekkür ettim. Ve bu inceliğini de bir daha asla unutmadım. Oysa doğru dürüst yakınlaşmamıştık, söyleşmemiştik eskiden. Sanırım Levent Kırca tanıştırmıştı bizi yıllar önce Köprü Projesi’nin açılışında. Orda kalan bir tanışmaydı yani. Oysa Sevgili Nurullah’ın ülkemizin en önemli çevre tasarımcılarından biri olduğunu biliyordum. Hep önemli rejisörlerimizin çalışmalarında imzasını görüyordum. Mehmet Ulusoy, Ali Taygun, Başar Sabuncu, Yücel Erten ve birçok değerli yönetmenimizin vazgeçemediği isimdi Nurullah Tuncer. İnceliği beni öylesine etkilemişti ki onu daha yakından tanımak istedim. Ve büyük bir sürprizle karşılaşmakta da gecikmedim. Eski Yugoslavya’dan benim de dostum olan İlhami Emin’in kızı Bilge ile evliydi. Gerek oyunlarımın galaları ve gerekse başka nedenlerle Yugoslavya’ya (sonradan Makedonya) gittiğimde hep yoğun ilgisiyle karşılaşırdım İlhami Emin’in. Kültür Bakan yardımcısıydı orada. Üsküp’te evine yemeğe davet etmişti bir keresinde. Türkiye’ye geldiğinde de kesinlikle hep buluşurduk. Bir keresinde Arif’in Çiçek Bar’ına gitmiştik birlikte. Kafaları da çekmiştik. Çıkışta arabamla götürüyordum ki polisler çevirdi. Alkollü olup olmadığımızı sordular. Ve İlhami Emin inanılmaz bir ikna edici ses tonuyla diplomatik bir görev belgesi çıkartarak polislere dedi ki “Ben Cücenoğlu’nun konuğuyum. Siz Türkler misafirperver bir halksınız. Umarım onu cezalandırmazsınız.” Ve bizi bıraktı polisler. Hatta önümüze bir motosikletli de verip yolda rahat ilerlememizi de sağladılar. İşte bu adamın kızıyla evliydi Nurullah. Bu gerçeği öğrenmem zaten kalbimi fethetmiş olan Nurullah Tuncer’e sıcacık bir sevgi beslememi tetikleyen nedenlerden biri oldu diyebilirim. Artık Sevgili Nurullah’la her karşılaşmamızda sarılıyorduk birbirimize… İçtenlikli bir dostluk başlamıştı aramızda. İzmit Şehir Tiyatrosu’nda ünlü Yugoslav klasiği Selimoviç’in “Derviş ve Ölüm” ünü (Oyunlaştıran: Neboja Bradiç) sahneye koyduğunu öğrendiğimde biraz da merakla oyunun galasına gittim. Acaba bir tasarımcı olarak mükemmel olan Nurullah Tuncer, rejisör olarak nasıl bir yapıt çıkarmıştı ortaya? Artık bir Dünya klasiği de olan bir romanı nasıl taşımıştı sahneye? Oyun bittiğinde alkışlarım Nurullah Tuncer ve Şehir Tiyatrosu’nun kadrosunaydı. Çevre düzeni gene harikaydı. Büyüleyici bir atmosfer yaratmada erişilmezdi Sevgili Nurullah Tuncer. Özellikle Nejat Birecik çok başarılı bir performans sergiliyordu. Çok etkilenmiştim. Bunu da açıkça söyledim hepsine. Öyle bir uyum sağlamıştı ki Sevgili Tuncer, şaşırdım da diyebilirim. “Acaba bu başarı bir rastlantı mıydı?” Bunu da düşündüm açıkçası. Yoksa beni en zayıf anımda bir baş sağlığıyla etkileyen bu insana karşı bir duygusallık örneği mi veriyordum? Sonra Memet Baydur’un bir oyununu yurt dışında sahneye koyduğunu öğrendim. İyice merak etmiştim ama izleme şansım yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse DVD’sini de izlemek istememiştim. Biliyorum ki tiyatro olayı sahnede gerçekleştirilen bir uygulamadır. Ve bir çekim, asla o tadı veremez insana. Nurullah Tuncer’in izlediğim ikinci rejisi Özen Yula’nın bir denemesi olan “Dünyanın Ortasında Bir Yer” ‘iydi. Metni biliyordum. Özen Yula bir öykü yazarı olarak gerçekten çok beğendiğim bir yazarımızdır. Ancak zor bir metindi tiyatro için. Hemen izlemek üzere gittim. Merakım Nurullah Tuncer’in uygulamasınaydı daha çok. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün gecesi Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi görsel bir şölene sahne oldu. Nurullah Tuncer’in yarattığı atmosfer hemen oyunun başında beni ve izleyenleri büyülemekte gecikmedi. Aktörlüğünü çok beğendiğim Hüseyin Köroğlu, Tomris İncer, öğrencim Eraslan Sağlam ve diğer seçimler mükemmeldi. Öyküyü bozmadan dramatik olanları öne çıkartmış ve tiyatro tadında bir söylenceyi izletmeyi başarmıştı Nurullah Tuncer. Rejisörlüğünün ve tasarımcılığının dışında mükemmel bir dramaturg’la da karşılaşmıştım o gece Nurullah Tuncer’le. Hayran olmamak elde değildi. Tiyatroyu oluşturan tüm unsurları ustaca ve dengeli bir biçimde sunmada gerçekten şaşırtıcıydı. Yalnızca ben değil sıradan dediğimiz bir seyirci kitlesi de şok olmuştu sanki… Eve gittiğimde ve ertesi gün kalktığımda da aynı etki sürüyordu. Uzun süre de etkisinden kurtulamadım. Ve o zaman, Nurullah Tuncer’in rejisörlüğünün de tıpkı tasarımcılığı gibi bir rastlantı olmadığını anlamakta gecikmedim. Aslında diğer çalışması olan bir Dünya yazarı Duşan Kovaçeviç’in “İntiharın Genel Provası” adlı uygulamasını da Moldova, Rusya ve Belçika dönüşü ay sonunda izlemek üzere programlamıştım kendimi. Ama Kerem Yılmazer sahnesinde oynanıyordu oyun ve sabırsızlanıyordum. Nisan sonunu bekleyemezdim. Geçtiğimiz cumartesi günü matinede izlemek şansına eriştim bu oyunu. Uzun söze gerek yok. Daha sahnenin açılışıyla beni ve tüm seyircileri avucunun içine almayı başaran bir başlangıçla mükemmel bir metnin mükemmel bir rejisörle buluştuğunda ne kadar etkili ve çarpıcı olduğunun yeni bir örneğiydi. Soluksuz izledim. Gene oyuncu seçimleri mükemmeldi. Bora Seçkin, Serhat Kılıç, İbrahim Can ve oyunun tek kadın oyuncusu Bennu Yıldırımlar, Nurullah Tuncer’in dahiyane rejisiyle bir resital sunuyorlardı sahnede sanki. (Bu arada Devlet Tiyatrosunda “Profesyonel” adlı oyunu da sergilenmekte olan Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’in hayran olduğum bir oyun yazarı olduğunu da söylemekten kaçınmayacağım. Oynanmakta olan oyunun bir genel prova olduğu gerçeğini verdikten sonra adeta iki üç fırça darbesiyle bir rejisör karakteri yaratması yazarlığının geldiği boyutu göstermesi açısından ilginç bir örnek oldu benim için.) Nurullah Tuncer’in üç çalışmasını da büyük bir beğeni ve hayranlıkla izledim böylece. Ve gördüm ki Sevgili Nurullah Tuncer bir sihirbazdır. Abartmıyorum o bir sihirbazdır. Hele hele gerçek tiyatro metinleri ile çalıştığında Türk Tiyatrosu’nu bir rejisör olarak Dünyaya sunmasında sayısız yararlar olan bir yaratıcıdır o. Çünkü o bir Dünya rejisörüdür. İyi ki varsın Nurullah Tuncer, iyi ki… Yeni çalışmalarını heyecanla bekliyorum. Yeni coşkulara ulaşmak için… Tuncer Cücenoğlu Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|