Mehmet Aksoy’un ucube heykeline işçiler Allahüekber sesleri ile ilk kazmayı vurmuşlar hayırlısıyla. Ulemadan gelen “tez kellesi vurula!” kararı doğrultusunda hemen çalışmalara başlayan belediye yetkilileri mahkeme kararını beklemeden ‘vandal tayfası’nı harekete geçirdi ve el birliği ile ‘yapıt’ın infazını gerçekleştirdiler. Tanrı hepsinden razı olsun, bizi bir ‘zina mabedi’nden kurtardılar.
İşçiler tekbir sesleri ile devasa vinçle heykeli kuşatırken başta iktidar sahipleri olmak üzere bir iki cılız sessin dışında yıkıma sessiz kalan sanat camiasından, sadece ‘kendine demokrat’ liberallere, iktidar yardakçısı, köşesini köşe dönmek için kullanan çokbilmiş köşe yazarlarına kadar toplum olarak tanrı katında bilcümle günahlardan arınır, yekûn suçlardan beraat ederiz inşallah.
Bir kentin kültürel hayatının geliştirilmesi ve sanatsal etkinliklerin düzenlenmesinden de sorumlu olan yerel yönetim anlayışından mahrum olmuş, kendi yerel yönetim inisiyatifini kullanmaktan aciz Kars belediyesi, bu ilkel ve barbar kararı uygularken ne mahkeme kararını bekliyor ne kentte yaşayan insanların görüşlerini dikkate alıyor ne de kamuoyunda oluşan tepkiyi.
Belediye yetkililerinin bu tutumu öncelikle merkezi iktidara boyun eğme ve iradesini teslim etme anlamının dışında yerel bağlamda başlı başına faşizan ve dayatmacı mantığın tezahürü olarak yorumlanmalı.
Beğenmediği ya da kendi değerlerine aykırı bulduğu sanatsal her üretimi imha etmek isteyen bir düşünce sistemi, açık bir dille otoriter bir özelliğin dışında aynı zamanda faşizm hevesinin de bir yansımasıdır. Yönetim anlayışında, kendini hastalıklı bir ruh hali ile ekonominin, hukukun, sanatın, ahlakın ve kültürün tek belirleyicisi olarak görme eğilimi en başta bu alanın başında bulunanları rahatsız etmesi gerekirken nedense kimse bu durumdan rahatsız olmuyor ve tedirgin değiller. Örneğin heykel konusunda baştan beri yaşananlar aslında her hangi bir çağdaş ülkede yaşanılıyor olsaydı o ülenin kültür bakanı özür diler hemen görevden çekilirdi. Ama Türkiye cumhuriyetin kültür bakanı seçim çalışması yapıyor ve umurunda değil. Yüzsüz ve pişkin ve hala sanat kültür adına konuşuyor, yazık. Kültür bakanı samimi değil, sanat alanını, siyasal kurnazlığın ve iktidar hırsının dili ile kirlettiğinin ayrımında değil herhalde.
Mehmet Aksoy sanatının doruklarında yaşayan, üreten, sergileyen ama ilkel barbarlıkla uğraşmaktan da yılmayan buna rağmen bıkmadan usanmadan yeniden üreten bir sanatçı olarak varlığını sürdürecek ve ülkesi tarafından mağdur edilen heykel sanatçısı olarak tarihe geçecek. Kültür bakanı da politik bir figür ve bakan olarak, döneminde heykel yıkılmasına göz yuman ve görmezden gelen, yok sayan, politik bir piyon olarak hazin bir şekilde tarihe adını yazdıracak. Bakan bu sıfatı şimdiden kabul etmiş görünüyor, çünkü heykelin yıkımı konusunda sessizliğini hala sürdürüyor. Şair Murathan Mungan’ın bir sözü aklıma geliyor burada “Bu memlekette her şey olunur fakat rezil olunmaz”
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...