| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ölümünden sonra değeri anlaşılan Oğuz Atay Hayati Asılyazıcı Profesör Berna Moran, Türk Edebiyatı üzerine yoğun çalışmasını yıllara göre ayırarak değerlendiren kitaplar yayımladı. Berna Moran, benim de çok beğendiğim bir edebiyat eleştirmeniydi. Son dönemde yazdığı yazıların ağırlığı, Türk edebiyatı ve özellikle Türk romanı üzerineydi. Berna Moran, Oğuz Atay’ın ölümünden sonra yayınlanan “Türk Edebiyatı’na Eleştirel Bir Bakış” adlı üç ciltlik çalışmasının son cildinde Oğuz Atay’ın romanlarını ele aldı. Moran, bana göre Atay’ın romanını ve roman anlayışını derli toplu değerlendirip yorumlayan tek edebiyat eleştirmeni oldu (Berna MORAN, Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış birinci cilt - 1983, ikinci cilt 1990, üçüncü cilt-1994). Ne yazık ki Oğuz Atay sağlığında hiçbir eleştiri yazısını göremedi. Hatta Selim İleri, “Tutunamayanlar”ı beğenmediğini bir yazısında yazmıştı. Dört yıl önce yapılan Oğuz Atay’ı Anma Sempozyumu’nda konuşmacılar arasında yer alan Selim İleri, günah çıkarırcasına Oğuz Atay hakkında yazdığı yazıda yanıldığını ve sempozyumda da bu yanılgısını düzeltmek için konuştuğunu söyledi. Bu konuşma yapıldığı zaman, ölümünün 30. yılıydı. Sempozyumu düzenleyen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Handan İnci, bu toplantıyı arkadaşları ile büyük bir başarıyla gerçekleştirmişti. Bu sempozyum, ölümünden sonra Oğuz Atay’ın romanlarına gösterilen ilginin inanılmaz boyutunu kanıtlar nitelikteydi. Çünkü sempozyumun üç gün boyunca gördüğü ilgi, öyle büyüktü ki... MSGSÜ’nin oditoryumunda yapılan toplantıya ağırlıklı olarak gençler katıldı. Üç gün boyunca sadece koltuklar değil, oditoryumun merdivenleri de tıka basa doluydu. Ne yazık ki bütün bunları Oğuz Atay göremedi. Ama Atay her zaman yapıtları ile okurlarının, biz sevenlerinin kalbinde yaşayacaktır. Romancılardan da kimse Oğuz Atay’la ilgili düşüncesini açıklamadı. Romanı beğenen ve değerlendiren tek yazar, arkadaşım Leyla Erbil oldu. Leyla Erbil’in de yapıtları çağdaş anlatımlı, yenilikçi yapıtlardır. Öyküleri olsun, romanları olsun edebiyatımızda özel bir yere sahiptir. Fethi Naci’nin, beğenmeyenlerin başını çektiğini önceki yazımda söylemiştim. O da, Atay’ın ölümünden sonra romanlarına olumlu yaklaştı. Aslında ben buna tanık olmuş değilim, belki bir günlüğü gözümden kaçmıştır. Fethi Naci, Selahattin Hilav, Atilla Tokatlı ve ben en sık buluşan arkadaştık. Onların rakı masalarında sıkça yanında olanlardandım. Bedrettin Dalan’ın belediye başkanlığı döneminde Cağaloğlu ve Bab-ı Âli değişikliği, basının oradan taşınması ve yayınevlerinin büyük çoğunlukla Beyoğlu’na göçmesi Bab-ı Âli’nin dokusunu bozdu. Bugün bile o ünlü Bab-ı Âli işlevsiz kalmıştır. Bütün ağırlık Sultanahmet’e kaymıştır. Bunları anlatırken Oğuz Atay’ı anımsıyorum. Çünkü Bab-ı Âli’yi en çok sevenler arasındaydı. Gelenekten geleceğe bakışı olan, çağcıllığı yeğleyen çok yönlü bir yazardı. İki cilt halinde bastığımız Tutunamayanlar (1971-1972) romanından sonra, ikinci önemli romanı olan Tehlikeli Oyunlar (1973)’ı yayımladım. O roman da, “Tutunamayanlar” gibi, özel okurların dikkatini ve ilgisini sürdürdü. Ancak eleştirmenlerden herhangi bir eleştiri gelmedi. Bütün bunları romanı anlayamamalarına bağlıyorum. Benim yazarlık ve eleştirmenlik yaşamımda yenilikler, deneysel çalışmalar hep özel ilgi alanımda yer almıştır. Oğuz Atay’ı ilk okuduğumda yadırgamayışımın temelinde bu tür yeniliklere olan ilgimin de payı olduğumu söyleyebilirim. Atay’ın sağlığında yayımladığı öykü kitabı May Yayınları’nda yayımlandı. Genç yaşta ölen mekanik bilgini Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayatını anlattığı romanı “Bir Bilim Adamının Romanı” (1975), günlüğü (Günlük,1988), öyküleri (Korkuyu Beklerken, 1975) ve tiyatro oyunu(Oyunlarla Yaşayanlar,1985) ölümünden sonra yayımlandı. İlk kez İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı tiyatro yapıtı (sahneleme 1979/80), gerektiği biçimde yorumlanamadığı için başarılı olamadı. Bana göre bu oyun, Türk tiyatrosunda Sermet Çağın’ın “Ayak Bacak Fabrikası” gibi önemli yeri olan bir oyundur. Ünlü bir yabancı yönetmen tarafından sahnelenirse olağanüstü büyük ilgi göreceğine inanıyorum. Oğuz Atay, özellikle Türk romancıları arasında Kemal Tahir, Vüs’at O. Bener, Leyla Erbil, Sait Faik ve Yusuf Atılgan’ı daha çok beğendiğini belirtirdi. Ayrıca yerli ve yabancı tüm yazarları olabildiğince okuyup değerlendiren bir aydındı. Hayati Asilyazıcı Aydınlık Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|