| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yazın ve sahne sanatı arasındaki ince çizgide… - Ve Hep Birlikte Soldan Çıkarlar Aycan Akçamete Yönetmen tiyatrosunun ağır bastığı yıllardan itibaren, yönetmen adeta bir yazar muamelesi görüp, metnin sonsuz zenginliğinde kendi bakış açısını arayıp bunu yansıtmakla yükümlü olmuştur. Özellikle bu dönemden sonra, metni ‘olduğu gibi sahneleme’ kavramı taşa tutulmaya başlanmıştır. Yönetmenden beklenen her zaman kendi bakış açısı ve yorumunu yansıtması, belki de o metni bambaşka bir şekilde sahneye koymasıdır. Metnin zenginliklerini bulmak, oyunculukları canlandırmak, oyunu belli bir odak noktası çevresinde düzenleyip seyirciyle buluşturmaktır onun işi. Kerem Kurdoğlu’nun kaleme alıp, yönetmenliğini Celal Kadri Kınoğlu’nun üstlendiği bir İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunu olan ‘Ve hep birlikte soldan çıkarlar’ bize yönetmen-yazar arasındaki ince çizginin tehlikeli sularını gösteriyor. Her zaman Türk yazarların azlığından, üretkenliğinden veya yaratıcılığından şikayet eden kesimlerin yüzünü kızartacak bir metin kuşkusuz. Odak alınan konu, günümüzde son derece yaygınlaşan medya ve sosyal medyadaki bilgi kirliliği, haberin özüne inmeden yapılan yalan yanlış yorumlar ve haberler, ve Andy Warhol’un öngördüğü gibi kendi ’15 dakika’lık ününü koparmak için yalan haberlerle dünyaya ulaşmayı başaran ‘kirli bilgi üreticileri’. Dünya çapında maruz kaldığımız bu konu, Bill Gates’in ortadan kaybolması ve ardından gelen yalan haberlerin dünya gündemini son derece meşgul etmesi; Karl Marx’ın aslında reenkarnasyonla Bill Gates olarak dünyaya gelmesi’ne kadar uzanan traji-komik bir süreçle yansıtılıyor. Bu evrensel boyutta, Türkiye’nin yeri ise bayağılaşmadan, son derece ince olarak yapılan göndermelerle, her zamanki gibi ‘güleriz ağlanacak halimize’ dedirtiyor bize. Metnin bu evrensel boyutu ve Türkiye boyutunu çok ince bir şekilde bize iletmesi, bunu yaparken kullandığı teknikler, teknolojiden son noktada yararlanması gerçekten son dönemde Türk yazarlarında nadiren bulabildiğimiz şeyler. Ancak metin bunu yaparken, tiyatrodaki klasik ‘aksiyon’ anlayışının dışına çıktığı için izleyici oyunun son 15-20 dakikasını çok kopuk geçiriyor. Bunun bir nedeni de çeşitli karakterler aracılığı ile sürdürülen komünizm-kapitalizm tartışması. Oyun içerisinde işlevselliğini çözmek biraz zor oluyor bu kısımların. İzleyiciye ise, solcu ‘entelektüel’ kesimin yine halkın ‘dilinden’ ne kadar uzak olduğu, izleyenlerin bile bu tartışmayı takip etmekte zorlandığı, dolayısıyla bizi düşünmeye sevk etme işlevi düşünülmüşse bile, bunda biraz başarısız kaldığı izlenimi veriyor. Aslında bu oyunun genelinde görülen bir şey. Biraz tarih bilgisi olmayan bir insanın, misal olarak ‘Mccarthy’ göndermesini anlaması veya o tartışmaları takip etmesi biraz zor. Bu açıdan yazarın biraz elitist bir tavır izlediğini, ancak bunu her Türk insanının fark ettiği ince noktalarla bizi buluşturarak dengelediğini de eklemek gerekir. Çeşitli noktaları anlayamayan, hatta hiçbir alt yapısı bile olmayan bir izleyici bile, kendine tanıdık olan Türkiye ile ilgili traji-komik noktalarda düşünmeye sevk ediliyor kuşkusuz. Oyunla ilgili bir başka nokta ise, bize sadece bir kesit sunması. Olan bir durumu hem mizahi hem de entelektüel bir bakış açısıyla harmanlayıp bize sunması, oyunun her kesimin ilgisini çekebileceğini düşündürüyor. Ancak, tiyatronun diğer sanat dallarından bir farkı varsa, bu da güncel olayların izleyiciyle o an buluşması ve sunacağı çözümlerin akıllara o anki koşullarda hemen etki edeceğidir; benimsense de benimsenmese de. Bu açıdan şu anda bize son derece tanıdık olan bu duruma daha somut bir çözüm ekleyerek, veya daha somut bir eleştiri getirip dolaylı bir çözüm sunarak, (özellikle de yönetmen) elindeki seyirciye ulaşma imkanını daha verimli kullanabilirdi. Bilmem fark ettiniz mi ama şu noktaya kadar bahsetmeye gerek duyduğum tek insan metnin yazarı sayın Kerem Kurdoğlu idi. Şimdiye kadar değinilen noktalarda yüzde yüz kendisi mi hatalıdır acaba? Çağımızda yönetmenin üzerine düşen o büyük paya rağmen varlığının zerresini dahi hissedemediğimiz yönetmen Celal Kadri Kurdoğlu’nun oyuna olan katkısı nedir acaba? Benim sahneye bakınca gördüğüm tek şey, yaratıcı bir metin, bayağılıktan çok uzak ince göndermeler, entelektüel bir bakış açısı, var olan son derece güncel bir durumun nokta atışı yapan tespitlerle incelikli bir parodisi. İsmail İncekara dışında sahnede var olan ne bir oyuncu, ne bir yönetmen yorumu vardı. Gördüğümüz şey, metin tarafından kısıtlanmış olsa da yönetmen tarafından canlandırılması mümkün olan ancak es geçilen ve sahneden son derece kopuk oyunculuklar, ilkokul müsameresini andıran ‘kareografi’ ve şarkılar, yönetmensiz ve özensiz ortaya konmuş salt bir metin. Yazar dışında övgüye değer olan tek bir şey daha var, o da Devlet Tiyatrolarının çok yakın bir zamana kadar teknik ve içerik olarak bu kadar yenilikçi bir oyunu sergilemek şöyle bir yana dursun, değerlendirmeyi bile düşünmemesidir. Beni bir izleyici olarak en çok keyiflendiren nokta, böyle yenilikçi ve incelikli bir metnin DT gibi bir kurum tarafından sahnelenmesi. Bu açıdan kurumun attığı dev adımlar gerçekten takdire şayan! Bu oyunda beni en çok düşündüren yönetmenin bir metnin neresinde durduğuydu. Rejisel eksikliklerden ziyade, metnin dışında oyuna katılmış hiçbir şey bulunmaması potansiyel olarak çok kuvvetli bir metne biraz yazık olduğunu düşündürüyor. Keşke yazar çok daha farklı, çok daha özenli, çok daha hakkını verecek bir kadro ile çalışabilseymiş. Keşke yer yer yönetmenin eli değerek oyun ve oyunculuklar canlandırılsa ve yorumlansaymış bu güzel metin! Sanırım o zaman tadından yenmez olurdu! Aycan Akçamete Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Anıcan Vurgun - ( 1/17/2012 ) Aycan hanım size hiç bir noktada katılamadım.Oyunu izledim ve bütün salon tiyatrodan soğudu.Avangart bir çalışma olmuş ama başaramamışlar.Oyun gerçekten izlemeye değmez.Devlet tiyatroları da artık hangi oyunları sahneye koyduğuna dikkat etmeli.Çünkü 3 seans boyunca 1500 kişi o tiyatroya geldiğine pişman oldu.Salondan alkış alamayan bir oyun düşünün.O oyun bu oyun işte.Ben kendimden utandım alkışlayamadığım için.Sizde sadece olumlu eleştiriler değil, gerçekleri de söyleyin mehmet - ( 1/21/2012 ) Anıcan kesinlikle sizinle aynı fikirdeyim.bu oyun insanı tiyatrodan soğutur.kendimi atmak istedim dışarı ama ayıp olur diye yapamadım.çok büyük bi eziyet oldu bu bana |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|