| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Huzura Alınmak, Padişahım Çok Yaşa Diyerek Secdeye Varmak Üstün Akmen Bu satırlar, bilgisayarımın klavyesinde tıkırdarken, Türkiye tarihinin en büyük eyleminin üstünden tam 22 gün geçti. Padişahımız Efendimiz, “dediğim dedik, öttürdüğüm düdük” Recep Efendi Hazretleri, çözüm için önce “inadım inat, kalçam iki kanat” örneği esti gürledi, sonrasında Padişahlık Resmi Konutu’nda önce aralarında tiyatro/sinema/dizi oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan’ın da olduğu, nereden türediği bilinmeyen 11 kişiden oluşan Gezi Parkı heyetini kabul buyurdu. Toplantı sonrası Padişahımız Efendimizin Topçu Kışlası için “Referandum yapalım” önerisinde bulunduğu açıklandı. Devrisi gün Herodot Cevdet Hasan Kaçan ve Necati Şaşmaz (nam-ı diğer Polat Alemdar) huzura gelirken referandum, bu kere plebisit olarak adlandırıldı. Öğleden sonraysa Hülya Avşar… Avşar’ı televizyonda izlerken tencere kapağı gibi olan güneş gözlüklerinden ve: “ Ben Başbakanımızdan ya da AK Parti'den korkarsam, ya da Gezi'den korkarsam herkes işine bakarsa olmuyor bu işte” sözlerinden çok etkilendim(!). Magazin muhabirleri, Padişahlık Resmi Konutu’nun önünde: “Acaba ne zaman gelecekler” diye Yılmaz Morgül’ü, Seda Sayan’ı, Sibel Can’ı, Arto’yu, Bülent Ersoy’u, (ışıklar içinde yatsın, Ahmet Kaya’ya çatal fırlatan çatalcı/şarkıcı) Serdar Ortaç’ı, Fatih Ürek’i, Safiye Soyman-Faik Öztürk çiftini falan beklerlerken saatler 23.30 oldu. BÜLENT ERSOY OTAĞ-I HÜMAYUN’A NEDEN DAHİL OLMADI Derken Dostum Sunay Akın, Sevgili Yavuz Bingöl, güzel yüzlü kızım Ceyda Düvenci, iyi oyuncu Halit Ergenç, müthiş ses Sertab Erener, yetenekli Anadolu çocuğu Mahsun Kırmızıgül, belgesel uzmanı Nebil Özgentürk ve oğlum gibi sevdiğim Ali Sunal’ın yanı sıra birileri daha kendilerini ışınlanmış gibi huzurda buldu. Onlar kendilerini huzurda buldu, ama Türkiye daha huzursuz oldu. Anlaşılan o ki toplantılarda, Taksim Gezi Parkı’nda kesilen iki ağaç ve 1909 ayaklanmasında şeriatın merkezi olan Topçu Kışlası yeniden yapılsın mı yapılmasın mı muhabbetine devam olundu. “Yahu Devletlûm, olay sadece çevrecilik değil, Gezi Parkı olayı düdüklü tencere örneği basınçtan patladı” denmedi. Padişahımız Efendimizin insanların özgürlüklerini kısıtlamasından, on yıldır dayatmacı bir dil kullanmasından, insanları ötekileştirmesinden, toplumu kamplara bölmesinden, kent yönetiminde ve merkezi yönetimde katılımcılığı hiçe saymasından bir Allahın kulu söz etmedi. Sunay Akın, Padişahımızın apış aramıza girip kaç çocuk yapacağımıza; Ali Sunal, hangi gazeteyi okuyup, hangi TV kanalını seyredip, kimlere saygı duymamız gerektiğine “bizzat” karar verişine değinmedi. Halit Ergenç: “Hükümdarımız Efendimiz, lütfetseniz de neyin sanat, neyin ucube, neyin müzik, neyin gürültü olduğuna kendimiz karar versek” diyemedi. Yavuz Bingöl: “Padişahım Çok Bilenim, bırak da kim terörist, kim vatansever, kim Müslüman, kim kâfir, kim çapulcu, kim soyguncu biz bilelim” diye söylenmedi. DİLLERİ Mİ TUTULDU NE Plansız, programsız, örgütsüz oluşan Gezi Parkı eyleminin “Yeter Artık” çığlığı olduğuna hiçbir şekilde değinilmedi. “Haşmetlûm, ama siz de ne çok halt ettiniz, 4+4+4 sistemiyle ‘a eyli ala ula ambırleyli ap up’ dönemini geri getirmeyi hedeflediniz” diyen çıkmadı. Hem Devlet Tiyatroları’nı hem de Devlet Opera ve Balesi’ni kapatmayı hangi amaçla düşlediği, Türkiye’de bundan böyle “devlet eliyle” tiyatronun, operanın, balenin, dansın sahnelenmeyecek olması, senfoni orkestrası konserlerinin düzenlenmeyeceği hususları gündeme hiç mi hiç taşınmadı. “Bir daha ağzınıza almayınız Devletlûm, AKM koruma altında, yıkamazsınız” denmedi. Siyasal iktidar ve uzantısı yerel yönetimlerin, arsa kazanmak uğruna her şeyi, ama her şeyi yıkmaya hazır oldukları gerçeğinin altı çizilmedi. “Haydi ağaçları paralayacak, yeni bir rant kapısı açacak, üçüncü köprüyü yapacaksınız; o köprüye Yavuz Sultan Selim adı konur mu be Hünkarım” diyen çıkmadı. Ceyda Düvenci Gezi Parkına neden ille de Topçu Kışlası, Sertab Erener Çamlıca Tepesine neden 30000 kişilik cami, Mahsun Kırmızıgül n’olcak bu HES'ler diye konuşmadı. Nebil Özgentürk: “Hepsinin ortak paydası yeşil, doğa, ağaç katliamı değil mi” diye sormadı. BEN DEMİYORUM, AMA ONA ŞİMDİ “SUNAY-AK” DİYORLAR Divan içtimaından sonra toplantı sürecini Sunay Akın: "Yargı sürecine saygılı olduklarını bize tekrarladılar. Yargı süreci sonunda karar olumsuz olursa buna uyacaklarını, Gezi Parkı'nı park olarak koruyacaklarını, yargı süreci sonunda olumlu sonuç çıkarsa o zaman halk oylamasına gideceklerini söylediler" diye anlattı. Halit Ergenç: "Şiddet görüntüleri ile ilgili herhangi bir görüntü varsa bunları kendilerine ulaştırmamızı istediler” dedi. Sadaret Kethüdalığının başındaki Muammer Efendi’nin şiddetin kim tarafından yapıldığına bakılmaksızın herkesin soruşturulacağını, Gezi Parkı'nda eylemlerine devam edenlerin de artık evlerine dönmelerinin istendiğini vurguladı, toplumu aydınlattı(!). Size bir şey söyleyeyim mi? Şairimize, türkücümüze, şarkıcımıza, oyuncumuza Padişahımız Efendimizin huzurunda Gezi Parkı’nda eylem yapanlar kadar cesur olamamak, onlar kadar korkusuz olamamak, “Padişahım Çok Yaşa” diye secdeye varmak hiç, ama hiç yakışmadı. Üstün Akmen Evrensel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|