| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Salieri ile Mozart: -Önce Müzik Sonra Söz- ve -Opera Müdürü- Üstün Akmen Egoları yüksek yaratılmış sanatçı erbabının kavgalarını, günümüzde de süregelmekte olan kıskançlıklarını konu alan, biri Antonio Salieri (1750-1825)’nin, diğeri Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791)’ın iki yapıtı, nasıl 227 yıl önce Viyana'daki sarayın bahçesinde kurulan sahnede, aynı akşam sahnelenerek yarıştırıldılarsa, günümüzde de Türkiye’nin opera binası olmayan metropolünün Kadıköy semtindeki “operacık” binası Süreyya Sahnesi’nde izleyicilerin/dinleyicilerin karşısında kapıştırıldılar. O akşam yarışı kim kazandı bilinmiyor, ama 227 yıl sonraki yarışmada, karar günümüz izleyici/dinleyicisine bırakıldı. YAPISAL VE SANATSAL ANLAMDAKİ ÜSTÜNLÜK Eserler 7 Şubat 1785 tarihinde Schönbrunn Sarayı’nda sahnelendiğinde, Viyana basınında geniş yer bulmuş. Burçak Savaşkurt’un derlemesinden öğrendiğimize göre, sarayda eserleri izleyen otoritelerin aksine, basında Mozart’ın “Opera Patronu”ndan yoğun övgüyle söz edilmiş. “Mozart’ın eseri yapısal ve sanatsal anlamda kesinlikle Salieri’nin eserinden daha üstündü” denilmiş. Gel gelelim bu övgüler Mozart’ın eline geçen paraya yansımamış, saray kayıtlarına göre Mozart’a ödenen para, Salieri’ye ödenen paranın yarısı kadarmış. Eserlerin İstanbul versiyonlarını yeni bir biçem arayışına girişmeden, tamamıyla eserlere sadık kalarak, sadakatinden ötürü doğal olarak karakterlerin çizimini de yarım bırakarak Renato Bonajuto sahneye koymuş. Orkestra şefliğini Serdar Yalçın üstlenmiş. Orkestranın, özellikle ikinci oyun başındaki uvertürde mükemmele yaklaştığını; egemen olan duygusallığı ve duyarlılığı pek güzel yansıttığını söylemeliyim Dekor tasarımını öykülerin ne dramatik yapılarını, ne de içsel gelişimlerini umursamadan Zeki Sarayoğlu halletmiş. Çimen Somuncuoğlu’nun giysi, Bülent Darcan’ın ışık tasarımlarına sözüm yok. SALIERI’NİN ESERİ Librettosu Giovanni Battista Casti tarafından yazılan, Salieri tarafından bestelenen “Önce Müzik Sonra Söz”de, Salieri’nin müzikal ve dramatik yaratıcılığının en üst noktasında olduğu uzmanlarca ifade ediliyor. Gerçekten de komik opera ile ciddi opera öğelerinin eserin içinde ustaca harmanlanmış olması ve hayli renkli kurgusundan dolayı “Önce Müzik Sonra Söz”de Mozart’ın eserine karşı daha güçlü bir tavır seziliyor. Diğer taraftan, bu taşlamalı güldürü, absürt konusu ve abartılı sahne hareketliliğiyle de hayli eğlenceli. Bariton N. Işık Belen Il Maestro karakterine derinlik ekliyor. Derinlik, olgular ve yönelimleri ortaya çıkarıyor. Bariton Caner Akgün de öyle. Donna Eleonora’ya ve Tonina’ya can veren Sopranolar Ayten Telek ile Sevim Zerenaoğlu’nun hiç kuşkum yok ki, gövdelerini tamamen duygularının hizmetinde tutma yetenekleri var. Fiziksel donanımlarıyla bilinç üstü görünmez duyguyu seyircilerine iletebiliyorlar. MOZART’IN ESERİ Zamanının tiyatro oyunlarından alınma, konuşma diyaloglarıyla dolu bir “singspiel (şarkı oyunu)” türündeki “Opera Müdürü” ise, yeni kurulan bir opera kumpanyasında bulunan iki sopranonun “primadonna” olmak için çekişmelerini anlatmakta. Librettosu Johann Gottlieb Stephanie tarafından yazılan “Opera Müdürü”nde Basbariton Suat Arıkan, Frank karakterinin bir opera eserinin oluşumu sırasında yaşadığı sıkıntıları başarıyla veriyor. Eiler’de Tenor Süha Yıldız’ın operanın tiyatro kaynaklı olduğunun bilincinde olması sevindirici. Final bölümünde de sesi duyulanlardan. Buff’da Bariton Bülent Atak, finalde kulakları okşuyor. ZERENAOĞLU ZEVK VERİYOR Herz’de Bariton Yücel Özeke solunum tekniği iyi olan bir ses, sesi de parlak. Monsieur Vogelsang’da Tenor Serkan Bodur, Koleratür Soprano Dilrüba Bilgi ve Soprano Sevim Zerenaoğlu ile triosunda melodik çizgilerinin güzelliğiyle; Madam Pfeil’de Soprano Betül Görgülü, tizlerinin tınısı ve canlı sahne varlığıyla dikkat çekmekte. Madame Krone’da Soprano Şebnem Ağrıdağ, düzgün vibratosuyla dramatik tonlamalarda başarılı. Mademe Vogelsang’da Soprano Özlem Abacı’nın sahneyi dolduran fiziksel özellikleriyse gerçekten övülmeye değer. Madame Herz’de Koleratür Soprano Dilruba Bilgi “arietta”sında sesini cömertçe duyururken, oyunculuğuyla da ilgi uyandırıyor. Madamoiselle Silberklang’de Soprano Sevim Zerenaoğlu, Fransız tarzı “rondo”da dolgun ve tertemiz sesiyle dinleyiciye ciddi anlamda zevk veriyor. Renato Bonajuto’nun rejisiyle İstanbul Devlet Opera ve Balesi yapımı olarak sahnelenen her iki eser de, özgün halleriyle 21. Yüzyıl seyircisi için pek anlam ifade etmiyor. Yeniden yapılandırılmaları, yapılandırılırlarken uyarlanmaları lazım… Bu eserler mutlaka sahnelenecekse, modern prodüksiyonlarla güldürü öğeleri güncellenerek sahnelenmeleri gerekiyor. Bunun dışında söyleyeceklerimin havada asılı kalacağını bilenler biliyor da, nedense bilmeyenlere anlatmıyor! Üstün Akmen Evrensel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|