Ayıptır Şaşırması
Ali Erdoğan
Ayıptır şaşırması, son günlerde zihnimi meşgul eden bir konu hakkında vardığım sonuç beni çok şaşırttı.
Eskiden bir tiyatronun kapısından içeriye girdiğimizde, daha kapıda , o tiyatronun size ne tarz bir oyun oynayacağını, oyunda rol alan oyuncuların çoğunluğunun o tarza yatkın oyuncular arasından seçildiğini bilirdik. Tarzı olan tiyatroların kemikleşmiş kadroları olurdu. Kemikleşmiş kadrolar tarafından oynanan oyunlar bir zaman sonra o tarzın tiryakilerini yaratırdı. Tiryakiler sayesinde de o tiyatrolar yıllarca varlıklarını korurlardı.
Örneğin, Dormen Tiyatrosu’nda bizi bir farsın beklediğini, Devekuşu Kabare’de güncel hayatın hicvinin yapılacağını, AST’ta, Dostlar Tiyatrosu’nda bizi politik oyunların beklediğini bilirdik.
Bugün hala tuluat tiyatrosu denince aklımıza Nejat Uygur, vodvil denince Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü geliyor.Yani, yıllarca tiyatro dünyasında varlığını korumuş tiyatroların bir tarzı var.Her biri ustalarından görerek, kendilerine yakıştırıp bugüne getirdikleri tarzların üstatları.
Bir de Ferhan Şensoy gibi ustalarının tarzını hatmedip, çağdaş tiyatroyla geleneksel tiyatroyu harmanlayarak, var olan tarzların ötesinde sadece kendine has tarzı olanlar da var.
Şaşırdığım şu : Bırakın kendi tarzını yaratmayı, bir tarzda sebat edip emek veren kitlesini yaratmak için çabalayan, çizgisini bozmadan yürüyüp giden o kadar az tiyatro var ki…Bugün fars oynayan bir bakmışsın yarın kabare oynuyor daha sonra bir politik oyunla sezonu kapatmaya çalışıyor.
Böyle giderse, bu rehavet içinde, ustalar sahneden çekildiklerinde tarzları da unutulmaya yüz tutmayacak mı?Yani, bu yağ satarım bal satarım oyununda bu kadar yağı balı gelecekte kim satacak? Bu tarzlar, tiyatro adını verdiğimiz bedenimizin eli, kolu bacağı değil mi? Usta çırak ilişkisi gelecekte temelli rafa mı kalkacak? Bu tarzdan bir boşluk tiyatromuzun geleceği açısından bir tehlike oluşturmaz mı?
Hayat şartlarının bizi geçmişi düşünmekten alıkoyduğu, geleceğimizin bulanıklaştığı, günü kurtarma telaşı içinde olduğumuz ,herkesin susup yalnızca paranın konuştuğu, koşullarımızın bizim hedefe kestirme yoldan ulaşmamızı( öğüterek) öğütlediği şu günlerde ben oturup, şu tarz meselesini düşündüm.
Ayıptır düşünmesi!
Ali Erdoğan
Yazarın Tüm Yazıları
Paylaş
Yorumlar
Leyla Bilir - ( 1/2/2008 )
Sizi Can Yücelin anma gecesindeki sunumunuz ve emeğinizden dolayı, hem tebrik,hemde , teşekkür ediyorum.. Çok güzel bir şekilde hazırlanmış ve sunulmuş bir geceydi.. Sizi izlemekse ayrı bir zevkti..2008 in size başarı ve mutluluk getrimesini diliyorum..
ÖZNUR ÇİÇEK - ( 1/5/2008 )
MRB ALİ ABİ BEN ÖZNUR NASILNIZ TANIMADIYSANIZ KEREM ALIŞIK TİYATROSUNDA EĞİTİM ALIYODUM SİZ DE BİZE AH ŞU GENÇLER DE EĞİTİM VERİYODUNUZ KENDİNİZE İYİ BAKIN
Fahri Yoldaş - ( 1/5/2008 )
Gerçekten çok haklısınız.Düşünceleriniz bana çok ışık oldu.Yazılarınızın devamını gelmesini istiyorum.Sevgilerimle
GILMAN KAHYAOĞLU - ( 12/30/2007 )
SAYIN ALİ ERDOĞAN ; SON PARAGRAFINIZ SORUNUZUN ZATEN YANITI . TİYATRONUN AYNI İNSANLAR GİBİ DEVİNGEN BİR SANAT DALI OLDUĞU GÖZÖNÜNDE BULUNDURULURSA,POPİLER KÜLTÜR POSTMODERN KAVRAMLARI VAR EDİLMİŞSE TİYATRODAKİ TARZ KARMAŞASI KENDİLĞNDEN ÇÖZÜMLENİYOR. KAYGINIZDA HAKLISINIZ. AMA ŞUNU UNUTMAMAK GEREK Kİ BİR KAÇ ZAMAN SONRA SAYDIĞINIZ KEMİKLEŞME BELKİ YENİ İSİMLERLE YİNE OLUŞUR ESENLİK D İLEKLERİMLE
hande - ( 2/3/2008 )
tiyotrolar asla ölmez bana önerebileceğiniz bu hafta içi bir tiyatro varsa söyleyin
|